Guy De Maupassant – Mutluluk

Akşamüstü çay saati, henüz ışıklar yanmamıştı. Bahçe içindeki ev denize hâkim bir yerdeydi. Güneş pembeleşerek batıyor, bu arada görünen her şey sanki altın tozuna bulanmış gibi oluyordu. Karşımızda Akdeniz, giden günün altında berrak, kıpırtısız, ürpertisiz, dümdüz madeni bir plaka gibi sonsuzluğa doğru uzanıyor; uzakta, girintili çıkıntılı dağlar, gün batımının solgun erguvan kırmızılığı içinde siyah kesitler […]

Guy De Maupassant – Küçük Asker

Mösyö Antoine Leuillet, dul Madame Mathilde Souris ile evlendiğinde on yıldan beri ona aşıktı. Mösyö Souris, Mösyö Leuillet’nin dostu ve kolejden eski arkadaşıydı. Leuillet onu sever, fakat biraz da aptal bulurdu. Sık sık, “Bu zavallı Souris’nin aklı biraz kıt” derdi. Mösyö Souris, Bayan Mathilde Duval ile evlendiği zaman Leuillet şaşırmış ve üzülmüştü. Çünkü o da, […]

Guy De Maupassant – Bir Hayat

Jeanne bavullarını hazırlamayı bitirince pencereye yaklaştı. Yağmur bir türlü dinmiyordu. Kaldırım taşları ve çatılar bütün gece sağanak altında inlemişti. Gitgide alçalan yağmur yüklü gökyüzü delinmiş gibi görünüyordu. Yeryüzüne boşalan sular toprağı şeker gibi eritip çamura buluyordu. Boğucu bir sıcak dalgası yayan sert bir rüzgâr hissediliyordu ara sıra. Nehirlerden taşan sular ıssız sokakları dolduruyordu. Yağmur suyunu […]

Guy De Maupassant – Güzel Dostlar

Kasiyer yüz meteliğinin üstünü verince Georges Duroy lokantadan çıktı. Yaradılış itibariyle ve eski bir astsubay oluşundan gelme fiyakası sayesinde yakışıklı bir adamdı, bedenini dikleştirdi, askeri ve alışıldık bir hareketle bıyığını burdu, yemek vaktini geciktirmiş insanların üzerinde hızla göz gezdirdi; atmaca bakışı gibi keskin, cazip delikanlı bakışlarından biriydi bu. Kadınlar başlarını ona doğru çevirmişti: Üç küçük […]

Guy De Maupassant – Gezgin satıcı

Ne kadar çok kısa anı, küçük şey, buluşma, şöyle belli belirsiz yakalanmış, bulgulanmış gösterişsiz dram, henüz her şeyden habersiz, körpecik zihnimizi alıp usul usul üzücü doğrunun tanınmasına götüren iplerdir aslında. Ruhum bulutlarda, rastgele dolaştığım yollarda beni oyalayan uzun düşlere dalıp gittiğimde, hep birdenbire düşlerimin önünden fundalıklardaki ayak seslerimi işitip uçuveren kuşlara benzeyen sevindirici ya da […]

Guy de Maupassant – Ay Işığı

Günler boyunca, art arda, bozguna uğramış asker toplulukları geçmişti kentten. Takım makim denemezdi artık bunlara, dağınık güruhlardı. Adamların sakalları uzun, kirli, üniformaları parça parçaydı; bayraksız, alaysız, gevşek gevşek yürüyorlardı. Hepsi de şaşkın, bitkindi, düşünme, karar verme yeteneğinden yoksun görünüyor, sanki yalnız alışkanlıkla yürüyorlardı, sanki durur durmaz devrilivereceklerdi yorgunluktan. Sonradan silah altına almanlar görünüyordu daha çok, […]

Francis Fukuyama – Güven

Japon kökenli Amerikan siyaset bilimci Francis Fukuyama, bu kitabında toplumlar arasındaki ekonomik performans farklılıklarını açıklamak için çok ilginç tezler ortaya atıyor. Batı’da büyük ilgi uyandıran kitabın dayandığı ana tema, bir toplumda insanların birbirine duydukları güven düzeyi. Son dönemlerin popüler düşünürü, ekonomik refahın yaratılmasını ağırlıklı olarak sosyal sermayeye ve bir toplumun bireyleri arasındaki güven duygusunun yaygınlığına […]

Gustave Flaubert – Üç Hikaye

Flaubert, 1875 ile 1877 yılları arasında uzun romanı Bouvard ile Pécuchet üzerindeki çalışmalarını bir süre erteleyerek Üç Hikâye’yi yazmaya başlar. 1869’dan itibaren edebiyat alanındaki “yenilgilerin”, mali çöküntülerin damgasını vurduğu ve yazarı derin bunalımlara sürükleyen bu dönem, kimi edebiyat eleştirmenlerine ve tarihçilerine göre, onun en önemli metinlerinden biri olan Üç Hikâye’nin de oluştuğu dönemdir. Yakın dostlarının […]

Gustave Flaubert – Madame Bovary

Gustave Flaubert yalnız Fransa’nın değil, bütün dünyanın en tanınmış romancılarındandır. Ölmez eserlerinden Salambô, dilimize İsmail Hakkı Alişan tarafından çevrilmiştir. O roman Gustave Flaubert’in romantik tarzının en güzel eseridir. Madame Bovary ise tarihi sahneleri canlandırmaya değil, gözünün önünde geçen hayatı, yaşayan tipleri tespite çalışan Flaubert’in eseridir. Asıl ününü sağlayan da belki bu kitabıdır. Asabi, hatta hastalıklı […]

Gustave Flaubert – Ermiş Antonius ve Şeytan

Flaubert’in bu şaşırtıcı eserini çok eskiden okumuş ve pek tadına varamamıştım. Çevirmeye de, istemeye istemeye başlamıştım. Havasına girince anladım ki bu kitabı da, birçokları gibi, tadına varmadan ya da o yıllarda aradığım başka tatları bulamayarak okumuşum. Çeviri insanı öze gitmeye zorladığı için önyargı kabukları kırılıyor ve kitap geçici tutkunları aşan değeriyle çıkıyor ortaya, değeri varsa […]

Gustave Flaubert – Bir Delinin Anıları

Bu kitapla ilgili birkaç okuma yapmak mümkün. Birincisi, şüphesiz, Fransız ve dünya edebiyatını, tarzı ve konulara yaklaşımıyla kökten etkilemiş, önemli bir yazarın ilk gençlik eserini okumak; sonraki eserlerinin izlerini sürmek, düşünce kalıplarının temellerini araştırmak ve bildik bir şahsiyetin, gençliğinden ötürü kendini daha saflıkla ele verdiği satırlardaki insani yönlerini keşfetmek. İkincisi, daha “arkeolojik” bir çalışma: On […]

Gündüz Vassaf – Cehenneme övgü

Gece, düzen güçleri uykudadır. Bürokrasi, askeriye, okullar, polis, kısacası yaşamımızı düzenleyen tüm güçler uykudadır; sokakta devriye gezen nöbetçi polis dışında. Askerler de hepimizden önce yatağa girerler. Dünyanın bu en baskıcı kurumunun mensupları, en erken yatanlardır aynı zamanda. Aslında, tüm totaliter kurumlarda, daha doğrusu, tüm kurumlarda (tüm kurumlar totaliter değil midir zaten?) insan her zaman erken […]

Gültekin Avcı – İstihbarat Teknikleri – Aktörleri, Örgütleri ve Açmazları

İSTİHBARAT, kelime manası itibariyle Arapça istihbar kelimesinin çoğulu olarak; haberler veya yeni öğrenilen bilgiler, haber alma demektir. Teknik olarak istihbarat, muhtelif imkân ve vasıtaları kullanarak herhangi bir konuda enformatik materyal temini ve temin edilen bilgilerin ham halden kurtarılarak işlenmesi, kıymetlendirilmesi ve yorumlanarak bunlardan bir netice çıkarılmasıyla ilgili faaliyettir. Ve insanların fıtrî bir melekesi olan tecessüs […]

Gulbenkian Komisyonu – Sosyal Bilimleri Açın

CALOUSTE GULBENKİAN VAKFI, 1980’lerin ikinci yarısında, Portekiz ulusunun yirmi birinci yüzyılın başlarında nasıl bir biçim alacağı ya da alabileceği konusunda çok önemli düşünceler üreten, sonradan aldığı adla “Portekiz 2000” projesinin ilk ve verimli bir aşaması olarak, temel çerçeve ile belli başlı sorunları ele alan bir dizi tartışmayı destekledi. Bu düşünceler ve incelemeler Portekizce olarak, “Önümüzdeki […]

Stefan Zweig – Afrikanın Hiç Bir Yerinde

4 Şubat 1938, Rongai Benim Sevgili Jettelim, Önce eline bir mendil alarak rahat bir köşeye çekil. Şu anda eskisinden de güçlü olmalısın. Tanrı isterse, çok yakında görüşeceğiz. Hem de umduğumuzdan önce. Mombasa’ya gelir gelmez sana göndermiş olduğum son mektuptan bu yana pek çok şey oldu, bu yüzden kafam hâlâ karmakarışık. Nairobi’ye geldiğimin hafta, kimi gördüysem […]

Star Wars – Thrawn Üçlemesi #1 – Timothy Zahn – İmparatorluğun Varisi

Tam önlerindeki yıldız kütlesi, aradaki mesafe ve ön camın otomatik güneş koruyucu ekranlarıyla az değil.” Pellaeon gözlerini kırpıştırdı. “Hyllyard şehri mi?” “Evet. Talon Karrde’nin kurnazlığına sahip bir insanın bir ormanın ortasında üs kurup, yakın çevresinin dışındaki diğer kişilerle güvenlik bağlantılarına geçmemiş olmasını çok uzak bir ihtimal olarak görüyorum. Hyllyard şehri, Karrde’nin üssünden, orada bulunanların direkt […]