Nâzım Hikmet Ran – Memleketimden İnsan Manzaraları

İstanbul, İnsan Manzaraları’nı 1941 yılında Bursa hapisanesinde yazmaya başladım. Daha önce «Meşhur Adamlar Ansiklopedisi» üzerinde çalışıyordum. «Ansiklopedi»min kahramanları generaller, sultanlar, seçkin bilginler, sanat adamları ya da güzellik kraliçeleri, katiller ve milyarderler değil; işçiler, köylüler, zanaatkârlar, ünleri fabrikaların, işliklerin, köylerin ve işçi mahallelerinin dışına taşmamış olan kimselerdi. Alman faşizmi Sovyetler Birliği’ne saldırdı bu sırada. Yaşlı bir […]

Nazım Hikmet – Kuvayi Milliye

Fevkalâde memnunum dünyaya geldiğime, toprağını, aydınlığını, kavgasını ve ekmeğini seviyorum. Kutrunun ölçüsünü santimine kadar bildiğim halde, ve meçhulüm değilken güneşin yanında oyuncaklığı, dünya inanılmayacak kadar büyüktür benim için. Dünyayı dolaşmak, görmediğim balıkları, yemişleri, yıldızlan görmek [isterdim.. Halbuki ben yalnız yazılarda ve resimlerde yaptım Avrupa seyahatimi. Bütün ömrümce, mavi pulu Asya’da damgalanmış bir tek mektup bile […]

Nazan Bekiroğlu – Nun Masalları

Kaç zamandır y Denizin hışırtısı sabaha kadar durmadı. Ve o, sabaha kadar, hiç durmaksızın yazdı. Ay’la güneş hâlâ aynı yerde, biri doğmak biri batmak üzere, aynı yerde ama yalnızca kendi âlemlerinde asılı kalmışlardı. Yalnızca kamış kalem cızırdıyor, yalnızca santurlar vuruyor, yalnızca gözlerinden yaşlar sızıyordu onun. Her harf, geçmiş yıllarda kalmış hattatlığının tecrübesiyle, içinde tuttuğu nefesin […]

Nazan Bekiroğlu – Nar Ağacı

Elimdeki zarfın arka yüzündeki adrese baktım. Otuz yıl önce postaya verildiği yerin harflerini okudum teker teker: Te-hı-te; Taht. Sin-lâm-ye-mim-elif-nûn; Süleyman. Bir tire koydum araya, Farsça tamlamayı kurdum: Taht-ı Süleyman. Taht-ı Süleyman’dan gelmişti bu mektup. Demek ki şimdi bana ne çok yolculuk var ve yolun sonunda daima Taht-ı Süleyman var. Peki ama ben ne kadar çok […]

Nazan Bekiroğlu – La Sonsuzluk Hecesi

sonsuzluk hecesi Öyle bir çığlıkla attı ki kendini Adem uykusundan, gerçekte çığlık atıp atmadığını bile bilmedi. Ama iki uyku arasında rüyasının bölündüğü gün gibi gerçekti. Ve başına bir şey gelmiş gibiydi. O zamansızlık zamanında, cennet ırmağının kıyısında Adem, onunla göz göze geldi. Kuşları, tüyleri ürkütmekten korkarcasına elini uzattı yavaşça. Parmaklarının ucundan dökülen yaseminleri gösterdi. İçine […]

Nazan Bekiroğlu – Cümle Kapısı

“Adı: Muhammed. Babası: Ali. Memleketi: Tebriz.” Açık ve sade anlatmak gerek. İki bin üç yılı Nisan ayının ilk gününde Konya toprağına ayak bastığımda, bir tel kopup da ahengin ebediyyen kesilişinin üzerinden hayli zaman geçmişti. Bir haylidir dilim tutulmuş, lâl ü ebkem kesilmiştim. Bir yitiği, bana ait bir parçayı bulmak için yüz vurmuyordum eşiğine tapusuna, kaybetmeye […]

Nazan Bekiroğlu – Cam Irmağı Taş Gemi

Elif karanlıkta oturuyordu. Bir Be bulsa, açılacaktı yolu. Ama sırdı Be. Elif sırrın varlığım bile bilmiyordu. Oysa gelmesi gerekiyordu Be’ni bileğinde yaptığı Be’yi. Avucunun tam içindeki çizgilerin çizdiği Be’yi. Dağılan saçlarını kaldırmak için elini alnına götürdüğünde, kendi elinin kendi alnına yazdığı Be’yi. Her yan Be’ydi şimdi, her şey Be. Be’ye bağlanınca Elif, Elifliğini bildi. Her […]

Natalie Babbitt – Ölümsüz Aile

Ama bazı olaylar tuhaf bir şekilde birbirleri ile bağlantılı olabilirler. Koru tam merkezde, tekerleğin poyrasındaydı. Her tekerleğin bir poyrası vardır. Dönme dolabın da bir poyrası olur, güneş de mevsimlerin poyrasıdır. Poyra sabit noktadır ve en iyisi ona hiç dokunmamaktır, çünkü poyra olmazsa tekerleğin parçalarım bir arada tutacak bir şey kalmaz. Ama insanlar bazen bu gerçeğin […]

Nasır-ı Husrev – Sefername

Nâsır-ı Husrev, İran edebiyatının, XI’inci yüzyılda yetiştirdiği en yüksek şahsiyetlerden biridir. Hakim ve şair olup aklî ve naklî bilgilere tamamıyla vâkıf olduğu gibi Îsmailî mezhebine girip bu mezhepte, Mısır Fatimî halifesinin, Horasan ülkesinde, “Hüccet” sıfatıyla en büyük vekili ve daîsidir, aynı zamanda edebiyat âlemine manzum, mensur, cidden değerli eserler bırakmış ve bu suretle her bakımdan […]

Narayana – Hitopadeşa

Masal deyince akla ilk gelen ülke Hindistan’dır. Bu büyük coğrafyanın sıcak çöllerinden sık ağaçlı ormanlarına, lotuslu göllerinden karlı dağlarına uzanan hayal ürünü topraklarında, Hintli bilgelerin türlü türlü hayvanlar üzerindeki gözlemleri, “hayvan masalları” dediğimiz türün doğmasına neden olmuştur. Fili eğiten ve onu savaşlarda kullanan bu insanlar, satrancın yapı taşlarından birini daha hazır hale getirmişlerdir. Yeniden doğuşa […]

Ferdinand von Schirach – Suç #1 – Bir Ceza Avukatından Gerçek Hikâyeler

Jim Jarmusch, Çin imparatoru hakkında bir film yapmaktansa, köpeğiyle yürüyüşe çıkan bir adamın filmini yapmayı tercih ettiğini söylemişti bir keresinde. Benim durumum da aynen böyle. Ceza davaları hakkında yazıyorum, yedi yüzden fazlasında savunma yaptım. Ama aslında insan hakkında yazıyorum; başarısızlığa uğraması, suçluluğu ve ihtişamı hakkında… Bir ağır ceza mahkemesine başkanlık yapan bir amcam vardı. Bu […]

Namık Kemal – Vatan Yahut Silistre

Nâmık Kemal (asıl adıyla Mehmed Kemal), 21 Aralık 1840’ta, dedesi Abdüllâtif Paşa’nın mutasarrıf olarak bulunduğu Tekirdağ’da doğdu. Aralarında sadrâzamlar, önemli konumlarda bulunmuş askerler, devlet adamları ve şairler de bulunan bir soydan gelmektedir. Babası, Pâdişâh I. Abdülhamid’in münec-cimbaşısı” Mustafa Âsim Bey, annesi kültürlü bir kadın olan Fatma Zehra Hanım’dır. Aile, dede Abdüllâtif Paşa’nın Afyon sancağı mutasarrıflığına […]

Felix Guattari – Franz Kafka’nın Altmış Beş Düşü

Bir ve aynı yazarın yazı makinesinde pek çok bileşen bulmak olanaklı mıdır? Bir usta Pessoa 1 ki, yapıt ve bu yapıtla ilişkilendirilen biricik yazar gibisinden büyük bir düzmeceyi, sahte isimler altında bunları gerçeğe dönüştüren üsluplar gizleyerek ortadan kaldırır. Burada kabaca sorulan bu soru, Deleuze ile birlikte yazdığı Kafka dun 1 bir on beş yıl sonra, […]

Federico García Lorca – Don Cristobita ile Dona Rositanın Acıklı Güldürüsü

(iki boru bir davul sesi duyulur, SİVRİSİNEK canının istediği yandan girer sahneye. SİVRİSİNEK anlaşılmaz bir yaratıktır; yan peri, yari cin, yarı böcek, özgür yaşamanın tadıni, Endülüs halkının büyülü, şiirli havasım veriyor, Elinde küçük, süslü bir boru var.) SİVRİSİNEK, Bayanlar, bir de baylar! Dinleyin hele! — Küçük, delikanlı, kapa çeneni… sen de, küçük hanım, otur yerine, […]