Reşat Nuri Güntekin – Miskinler Tekkesi

Şimdi olduğu gibi çocukken de pek canımın kıymetini bilirdim. Koşmaca, kaydırak, birdirbir gibi oyunlar asla işime gelmezdi. Akşam üstleri açılır – kapanır iskemlemi konağın bahçe kapısına kurar, vücuduma göre çok kocaman olan başımı mutfağın sarmaşıklarla kaplı duvarına yaslayarak karşı viranede oynayan çocukları seyrederdim. Çocuklar, kendileri gibi başkalarına da rahmi olmayan, hasbetenlillâh kötülük yapmaktan zevk duyan küçük canavarlardır. Hiç sebep yokken arada bir bana da sataşırlar, fesimi kaparlar, yüzüme toprak atarlar, altımdan iskemlemi çekerlerdi. Gene şimdi olduğu gibi o zaman d kalkmak, koşmak, toz toprak içinde yuvarlanmak gibi bir sürü lüzumsuz hareket yapmak lâzımdı. Ancak değer mi? Hayvan yavruları gibi ne yaptıklarını, ne istediklerini bilmiyen birtakım abuk sabuk mahlûklara uyarak tatlı canımı sıkıntıya sokmaktan ne çıkacak? — Ne mi çıkacak? Sana yapılan haksızlığın altında kalmamış olacaksın. Elin, ayağın biraz zedelense de yüreğin ferahlayacak… Belki hakkınız var. intikam duygusu asîl bir duygudur. Asil dediğimiz insan; şahsına, onuruna, mal ve canına yapılan tecavüzlere karşı aşın bir titizlik ve hazım sizliği olan insanlardır. Ancak kızdırılan hayvanlar da başka türlü mü yaparlar ya? Kedinin en miskinine, köpeğin en dalkavuğuna haddin varsa, bir parça takıl… Velinimeti bile olsan hemen öfkelenir; dişiyle, tırnağiyle karşı koymağa kalkar. Hayvanların en asîlî olan at, onlardan da mantıksızdır. Önündekinin bir hareketinden pirelendiği zaman arkasındaki hiç suçu, günahı olmayan biçareyi çiftelemeğe kalkar. Hele devenin kendisine fenalık yapanı zamanla da affetmediği, bir aşiret reisi seba-tiyle kin güttüğü meşhurdur. Evet, intikam duygusunun yokluğu bir insan için belki iyi alâmet değildir.


Fakat ben hayatımın hiçbir çağında böyle bir heyecanın, beni yoklamadığını itiraftan çekinmeyeceğim. Ne yapalım, böyle yaratılmışım. Cüzzamlı yanık acısına ne kadar duygusuzsa, ben de kuyruk acısına öyleyim. Gene diyebilirsiniz ki: — intikamın faydalı bir tarafı vardır. Yaptığı kötülüğün yanına kalmadığını gören kimse (hiç olmazsa acısını unutuncaya kadar) sizi rahat bırakır. Bu da doğru. Fakat unutmamalı ki bu neticeye varmak için daha yumuşak yollar da vardır. Meselâ yalvarmak. Benim o zaman bana sataşan çocuklara yaptığım gibi: «îki gözüm kardeşim. Bilirim sen benim başımı yarabilirsin. Hiç ben, seninle başa çıkabilir miyim? Başım yanlırsa yazık değil mi bana… Vesaire…» Hele bunu söylerken biraz da boynunu bükmesini, sesini titreyerek sızıldanmasını bilirsen hiç mesele yoktur. Meslek icabı olarak gayet iyi bilirim: Oldukça dişe dokunur bir maddî menfaate dayanmayan meselelerde rica ve niyaz en kuvvetli bir silâhtır. Yalvarmasını, amma usul ve âdabına göre yalvarmasını bilen insan için açılmayacak kapı, erilmeyecek mertebe yoktur. Nitekim ben, daha o yaşta gayet ustalıkla kullanmağa başladığım bu silâh sayesinde kendimi yalnız sokak çocuklarının MlSKÎNLER TEKKESİ şerrinden korumakla kalmıyor, onları burnu halkalı Arap köleler gibi tepe tepe kullanıyordum. Gözünüzün önüne getirin: Bahar, bütün saltanatiyle gelmiş, ağaçlar pıtrak gibi kiraz dökmüş.

Yalnız, ne yazık ki kudret, onlan kırmızı gelincikler gibi ayaklarımızın altında yetiştirmiyor… Hepsi hava kuşları gibi elimizin erişemiyeceği boşluklar içinde sallanıyorlar… Yanlarına varmak için bir sürü tehlikeyi göze alarak ağaçlara tırmanmayı mertlik damarlarını okşamayı bilirsen onlar, ağacı takımiyle senin ayaklarına indirirler. Kirazlardan sonra canım bir araba sefası isterse, açılır – kapanır iskemlemi katlayıp bir köşeye bırakarak bahçıvanının tek tekerlekli çekçek arabasına kurulur, bir eski zaman kralı saltanatiyle kendimi tebaama çektirirdim. Hep aynı tatlı dil, güler yüz sayesinde… Ancak ne de olsa çocuktum. Bebeklerle evcik oyunu oynıyan kız çocuklar, teneke kılıçlarla muharebe oyunu oynıyan oğlan çocuklar gibi benim de zaman zaman bir şeyin oyununu oynamaya, büyük insan taklidi yapmaya ihtiyacım vadn. Lapacı mizacına çok uyan; kolay, rakipsiz ve kavgasız bir oyun icadetmiştim: Dilencilik oyunu. Taklidin benzemesi için kâh göz kapaklanma sigara kâğıdı yapıştırarak kör, bir kolumu tersine çevrilmiş hırkamın içine saklayarak, çolak, kâh dolaptaki dedemden kalma bastonları koltuk değneği gibi kullanarak topal olurdum. Sonra: «Alilim… Elim ermez, gözüm görmez… Bir sadakacık verin!» diye sızıldanarak minderler, sandalyeler arasında dolaşırdım. Kimseye bir zararı olmamakla beraber, bu oyun nedense büyükleri kızdırırdı. Sudanlı Gülfidan dadımız beni o halde gördükçe parmaklarının ucuna tükürerek: 8 MÎSKÎNLER TEKKESİ — Tuu… Tuu… Tuu… Ayo, sen hiç utanmaz mısın? diye ince ince haykırır; sonra salavat parmağını diliyle ıslatıp duvara işaretler çizerek: — Görürsünüz… Bu oğlan eninde, sonunda dilenci olur, derdi. Tehlikeli haşarılıklarla yüreğini oynatmadığım için beni konağın öteki çocuklarından fazla seven büyük annem, hemen bacıya çıkışırdı: — Ağzından yel alsın… Bak şu kuş beyinli fellâhın yakıştırdığına… Sen, ondaki kafaya baksana… Bu yaşta onun bildiğini sen bilmezsin… Görürsünüz o, ne adam olacak inşallah!. Kürkü ve gecelik entarisiyle daima evde kadınların arasında oturan dayıma gelince, o, benim için bir türlü kararını veremiyordu. Arasıra içindeki maddeyi merak eder gibi kocaman kafamı elleri içinde evirip çevirir, karpuz muayene edenlerin yaptığı gibi ötesine, berisine fiskeler vurarak: «Bilmem amma… Bu büyüklük pek hayra alâmet olmasa gerek!» derdi. Büyük annemin buna da cevabı vardı: — Büyük babam Şemseddin Mollaya Kocabaş Kazasker dediklerini unutuyor musun? Arabaya bindiği zaman başını tutmak için yanına bir lala oturturlardı… Sizin kafalarınız yumruk kadar amma Kocabaş Kazasker gibi padişah sofrasında yemek yiyemediniz. Hepiniz hâlâ ondan kalan nimetin kınntılariyle geçiniyorsunuz. Bu çocuk da ona çekmiş.

Hele bir büyüsün, göreceksiniz ne adam olacak o… Dünya hali acayiptir. Talihin beni de bir Kocabaş Kazasker yapmasına hiç mâni yoktu. Fakat nedense Gül-fidan bacının tahmini büyük anneminkinden daha doğru çıktı. Birbirini kovalıyan bir sürü vak’alardan sonra nihayet… bacının dediği oluyorduk.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

Yorum Ekle
  1. hikayebin devamı nerde