Gerard De Villiers – Sas #2 – Umman’daki Rehine Ev

William Schackley gözünü tavanda hareketsiz duran vantilatörün pervanelerine dikmişti. 168 günden beri tutuklu bulunduğu 8 metrelik odadaki tek lüks eşya bu vantilatördü. Bulunduğu yer Beyrut’un boşaltılmış güney banliyösünde, büyük bir binanın yeraltındaki garajına açılan bir odaydı. Kaçınlışı tekrar gözünün önüne geldi. Her zamanki gibi sabah 7.30’da bürosuna gitmek için evinden çıkmıştı. Bir Mercedes ve beyaz bir Renault 12, Hamra Caddesi’nden fırlayarak arabasının yolunu kesmişti. Silah sesleri, parçalanan camlar, yüzü kan içindeki şoförün direksiyona yığılıp kalışı; komando kılığındaki gencecik gerillaların kapıyı açıp: — Bizimle gelmezseniz sizi öldürürüz! diye bağırmaları hâlâ kulağında çınlıyordu. Başı yediği kabza darbesi yüzünden iki hafta boyunca ağrımıştı. Kendini kaybetmeden önce hatırladığı en son şey sokaktakilerin çil yavrusu gibi kaçıştığı idi. Ayıldığında kendini Mercedes’in arka koltuğuna yatırılmış halde bulmuştu. Araba Batı Beyrut’un çılgın trafiğinde, havaya ateş ederek kendine yolaçan Renault 12’yi takip ediyordu. Bu arada ellerini ve gözlerini bağlamışlardı. Yarım saat sonra yeraltında sığınak gibi bir yere girdiklerini hissetmişti. Kapatıldığı hücrede cehennemi bir sıcak vardı.


Geceleri çıkan dondurucu soğuk ise onu sıcak kadar etkiliyordu. 16 Ekim’de kaçırılmıştı ve 1 Şubat olmuştu. WilliamSchackley günlerini kamp yatağına uzanıp arasıra getirilen dergi ve kitapları okuyarak geçiriyordu. Kapıda sesler duydu biri kilidi açıyordu. Artık heyecan duymaz olmuştu. İlk günler her kapı açılışında onu serbest bırakmaya geldiklerini zannedip heyecanlanıyordu. Birleşik Devletler Elçiliği 3. sekreterini nasıl olup da bu kadar uzun süre tuttuklarını anlayamıyordu. Evet Beyrut tehlikeli, her şeyin olabileceği bir şehirdi ama bazı kurallara yine de saygı gösterilmeliydi. Kapıda gardiyanların en genci duruyordu. Çocuk yüzlü Şii,alnında Kur’an’dan bir ayet yazılı bant taşıyordu. Her gün yemeğini bu genç getiriyordu. Tutsağı yatağa bağlayan kelepçeyi çözdükten sonra: — Gel, diye seslendi. Herhalde bildiği tek İngilizce kelime buydu. Geniş bodrumu bir baştan bir başa geçtiler.

Her tarafta üst üste yığılmış cephane sandıkları ve delik deşik olmuş zırhlı araçlar göze çarpıyordu. Tuvaletin önüne gelince gardiyan kapıyı aralık bırakarak Amerikalı’nın içeri girmesine izin verdi. Bu arada Kalaşnikof unun emniyetini açmıştı. William Schackley orada mümkün olduğu kadar uzun kaldı sonra tekrar beraber hücreye geri döndüler. Bu yapabildiği tek günlük geziydi.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir