Gerard De Villiers – 64 Kirsanov

Gregor Kirsanov frene bir saniye geç basınca, beyaz Mazda’nın tamponu iyi günler gördüğü belli olan yeşilimsi eski Seat 127’nin arka tamponuna vurdu. Her iki araba da durdu, sonra yol kenarına park etmek için tekrar hareket etti. Bu manevra sırasında peşlerinde biriken arabalar müthiş bir yaygara koparmışlardı. Calle Serrano’nun tek yönlü trafiğini oluşturan araba selinde şoförlerin frenden çok önem verdikleri tek şey, klakson çalmaktı. Seat 127’den blucinli genç bir hippi kız çıktı. Öfkeyle arabanın çevresini dolaştı ve arkada durdu. Gregor Kirsonov olayı bir an önce halletmek kararıyla Mazda’sından atladı. Akşamın yedisi olmasına rağmen, havada boğucu bir sıcak vardı. Gregor gülümseyerek Seat’ın sürücüsüne yaklaştı. Arkaya taralı siyah saçları, yeşil gözleri ve 1.90’hk boyuyla Sovyet elçiliğindeki bütün kadınların gözdesiydi. — Senyorita, çok üzüldüğümü… Seat’m sürücüsü kollarını göğsünde kavuşturarak: — Arabanın boyası mahvoldu, dedi. Bir polis çağırıp… Gregor Kirsanov gömleğinin terden sırtına yapıştığını hissetti. Şu sıralar dikkati üzerine çekmenin hiç gereği yoktu. Gülümsemesini sürdürerek: — Senyorita, şu an çok acele bir işim var.


Bırakın, zararınızı hemen ödeyeyim. Hem de nakit olarak. Tamirat için ne istiyorsunuz? Şaşıran genç kız arabasına bir göz attıktan sonra: — On beş bin peseta! dedi. Araba silindir altında kalsa bu paranın dörtte birine tamir olurdu, ama Gregor’un tartışacak zamanı yoktu. Cebinden bir tomar para çıkararak kızın istediği miktarı saydı. — Buyrun! Trafiğin gürültüsünden bağırarak konuşuyorlardı. Genç kız parayı çantasına yerleştirdikten sonra teşekkür edip külüstür arabasına atladı. Gregor Kirsanov da Mazda’sına döndü ve motoru çalıştırıp hareket etmeden önce Seat’ın kalkmasını bekledi. Yeni bir kazaya meydan vermemek için kızın uzaklaşmasını bekliyordu… Seat bir türlü hareket etmiyordu. Gregor içinden küfretmeye başladı. Birkaç saniye sonra hippi kız dışarı çıkarak bağırdı: — Arabayı çalıştıramıyorum. Karşıya geçmeye hazırlanan bir yaya Seat’a yanaştı. Gregor da arabadan çıkıp adamla birlikte Seat’ı itmeye başladı. Üç, beş metre sonra araba simsiyah dumanlar salarak çalıştı ve yola çıkarak uzaklaştı. Gregor ter içinde Mazda’ya döndü.

Hareket etmek üzereyken gözü ilerdeki gazete satıcısının yanında duran uzun boylu genç bir kadına takıldı. KGB’nin Madrid şubesinin güvenlik şefinin karısı Larissa Petrov’du bu. Kocasının görevi, diplomatlar ve KGB görevlileri arasındaki muhtemel hainleri ortaya çıkartmaktı. Larissa Petrov’un da resmi hiçbir görevi olmamasına rağmen, kocasına muhbirlik ettiği söyleniyordu. Gregor Kirsanov bir anda su gibi terlediğini hissetti. Larissa Petrov ile karşılaşmak bir felakete sebep olabilirdi. Yine de gülümseyerek genç kadına yaklaştı. — Larissa, burada ne işin var? — Ya senin, Gregor İvanoviç? Kadının sesinde alaycı bir ton vardı. Ama bu hayalgücünün bir oyunu da olabilirdi. Korku bazı şeyleri olduğundan değişik gösteriyordu. KGB personeli merkezde bulunan bir deftere gidecekleri bütün yerleri yazmak zorundaydı. Gregor da dişçisine gideceğini not etmişti. Oysa dişçisi, Calle Serrano’nun tam aksi yönünde, eski Madrid’de bulunuyordu. Gregor Mazda’yı gelişigüzel park etmesine aldırmayarak genç kadının beline sarılıp boynundan öptü. Larissa’nın üzerindeki çiçekli elbise iri göğüslerini ortaya koyuyordu.

Son derece beyaz olan teninin güneşe hassas olduğu belliydi. — Yakınlarda bir yerde bir iş randevum Mardı, küçük güvercin! dedi kadının kulağına. KGB şubesinin en iyi subaylarından olan Binbaşı Gregor Kirsanov’un Madrid’de bir düzineye yakın muhbiri olduğu herkesçe bilinirdi. Larissa şeytanca gülümseyerek: — Bari, iyi geçti mi? diye sordu. Yanına koruma gorili istemedin mi? Konuşma tehliKeli alana kayıyordu. Gregor kadına biraz daha sarıldı. — Çok iyi geçti. Ya sen, Larissa… Sen ne arıyorsun burada? Yoksa hayranlarından biriyle randevun mu var? Larissa’nın kocasının seks gücünden şikâyet ettiğini Sovyet elçiliğinde duymayan kalmamıştı. Gerçekten de, Anatoli Petrov’un bir Don Juan olduğunu hiç kimse iddia edemezdi. Adam kadından çok içki hastasıydı. Bir kadeh içki görse saatlerce gizli düşmanlardan söz ederdi. İşin kötü yanı, adamın rasgele vereceği bir rapor en iyi KGB subayını bile yirmi dört saat içinde Moskova’ya gönderirdi. Ondan sonra ayıkla pirincin taşını! Kocasından umudu kesen Larissa Petrov ise, elçilikteki tüm erkeklerle unutulmaz maceralar yaşamıştı. Onun bu hareketi kocasını deliye çeviriyor, ama horlanmamak için hislerini belli etmemeye çalışıyordu. Kadınlar arasında ün sahibi olan Gregor’a ise, özel bir hıncı vardı.

Larissa bir kahkaha attı. — Aptal! Buraya alışverişe çıktım. Biraz para biriktirmiştim de… Hazır giyim mağazalarının çoğu Calle Serrano’daydı. Gregor kadının boş ellerine baktı. — Ama hiçbir şey satın almamışsın? — Şu üzerimdeki elbiseyi aldım. Eskisini de attım. Param bu kadarına yetiyor. Bana zengin bir sevgili lazım. Tanıdığın böyle biri yok mu? Gregor daha da sevimli bir ifade takındı. Kadını idare etmesi gerekiyordu. — Ben o beklediğin zenginlerden değilim, Larissa. Ama sana bir votka ikram edebilirim. Vaktin var mı? — Her zaman vaktim var benim. Anatoli bu sabah bir toplantı için Roma’ya gitti. Beni nereye götürüyorsun? — Yakın bir yere gideceğiz.

Tenha ve gözlerden uzak. Araban var mı? — Yok. Taksiyle geldim. Madrid’de taksiden bol bir şey yoktu. Bir şişe su parasına çalışacak duruma gelmişlerdi. — Ya karın? dedi Larissa. Duyarsa hır çıkarmaz mı? — Onun Moskova’da olduğunu biliyorsun, dedi Kirsanov. Annesi bir beyin ameliyatı geçirdi. * ** Blues Villa Club, saat sekiz olmasına rağmen dolmaya başlamıştı, ispanyollar evle- rinden geç çıkarlar, akşam yemeğini saat on bire, on ikiye doğru yerlerdi. Larissa geniş yumuşak koltukları, loş ışıkları ve duvarlarda asılı duran modern tabloları inceledi. Gregor’a dönerek: — Kaçamak sevgililerini hep buraya mı getirirsin? — Yok canım, dedi Gregor, buraya ya bir kez ya da iki kez gelmişimdir. Dediği doğruydu. Zaten burayı seçmesinin bir nedeni de buydu. Çevrede kendisini tanıyan çıkmazdı. Barmen ise müşterilerle pek ilgili değildi.

Gregor genç kadını salonun kuytu bir köşesine götürdü. Masaya oturduklarında, Larissa: — Burada Fransız konyağı bulunur mu? diye sordu. — Elbette, dedi Kirsanov. Beş dakika sonra masalarında bir şişe Gaston de Lagrange ve Gregor için de Stoliçnaya duruyordu. * ** Larissa Petrov’un gözleri buğulanmış, yanakları kızarmıştı. Konyak şişesinin yarıdan fazlası boşalmıştı. Genç kadın birden Gregor’a dönerek: — Söylesene Gregor Ivanoviç, dedi, benim gibi bir kadınla ne işin var burada? Esmer güzeli bir İspanyol dilberine tutkun olduğunu biliyorum… — Kim söyledi bunu? — Anatoli’nin görevini biliyorsun, işi sizleri gözlemek… Bu düşünce Gregor’da soğuk duş etkisi yaptı. Larissa ile karşılaşması ölümcül bir tehlike oluşturuyordu. Küçük bir kum tanesinin bile ne büyük operasyonları bozduğu herkesçe bilinirdi. Larissa bu karşılaşmalarından kocasına bilerek ya da bilmeyerek söz edebilirdi. Kocası da kalkıp Gregor’un nerelerde neler yaptığını sıkı bir soruşturmaya girişse, sonuç… Gregor eğilip genç kadını dudaklarından öptü. — Senden çok hoşlanıyorum, Larissa! Kadının korkunç bir iştahla dudaklarını ısırması, Gregor’u şaşırttı. Kadın hemen kendini toparlayarak ayrıldı ve konyağından bir yudum aldı. Bakışlarında tuhaf parıltılar vardı. — Sen delisin Gregor.

Ya bir gören olsa bizi… — Haklısın. Daha rahat bir yere gidelim. — Nereye? — Benim eve… Amacı, kadının bu karşılaşmadan kocasına söz etmesini engellemekti. Gregor’un Madrid’deki paravana görevi, Novosti gazetesinin muhabirliğiydi. KGB’nin kendisine Paseo de la Castellana’da tuttuğu üç yüz metrekarelik daire ise, bir gazete muhabirinin oturamayacağı kadar lükstü. Gerçek gazeteci olan diğer meslektaşları Madrid’in doğusunda toz toprak içindeki bir muhitte otururlardı. Larissa başim salladı. ı ı — Olmaz. Senin evine gitmemiz tehlikeli. Eve erken dönmem gerek. Anatoli Roma’dan telefon edecekti. Eğer beni evde bulamazsa… — Burgos yolunda bir motel biliyorum, dedi Gregor. — Olmaz, olmaz… Ben… Gregor kadının konuşmasını engellemek ve direncini kırmak için tekrar dudaklarından öptü. Larissa’nın solukları sıklaştı, göğsü elbisesini yırtacakmış gibi inip kalkmaya başladı. — Senin neyin var, Gregor İvanoviç? Seninle tanıştığımızdan bu yana bana hiç kur yapmadın.

Şimdi yanaşmanın sebebi nedir? — Yanında her zaman kocan vardı. Kadının kadehine konyak, kendisininkine de votka doldurdu. Bir süre müzik dinleyerek sarmaşdolaş oturdular. Sonra tekrar öpüştüler. Gregor ani bir kararla kadının elini alıp pantolonunun üstüne koydu. Erkeğin üzerinde yarattığı etkiyi farkeden Larissa şaşırdı. — Hakkında söylenenler doğruymuş, dedi. Sen gerçek bir damızlık aygırsın! Sonra elini çekti. — Bir başka sefere, Gregor İvanoviç. Anatoli ile bir sorun çıksın istemem. Ne sinirli biri olduğunu bilirsin. Beni eve bırakıyor musun? Kalkmadan önce konyağını bitirdi. Gregor hesabın üstünü aldı. Kafası karışmıştı. Bir an önce bu işi bitirmek istiyordu.

Bu kalabalık yerde düşüncesini gerçekleştirmesi imkânsızdı. Arabaya bindiklerinde tekrar kadına saldır- dı. Larissa bu kez karşı koymadı. Eli elbisenin altından bacakları boyunca yukarı çıktı. Naylon slipi sıyırmak istediğinde, Larissa irkildi. — Stua!* Gregor kadının kıpırdamasını engellemek için tekrar öptü. Bir yandan da göğüslerini okşuyordu. Larissa soluk soluğa kendini kurtardı. — Gidelim! dedi. Gregor yola çıktı. Paseo de Castellana’dan aşağı indi. Larissa’mn evine yirmi dakikalık bir yolvardı. Ani bir kararla pantolonunun fermuarını açtı ve kadının elini tutarak hassas noktaya getirdi. — Okşa beni! dedi. — Sen delisin, Gregor! Bu itiraza rağmen, istenilen hareketi yapmaya başlamıştı.

İçinde Gregor’a karşı dayanılmaz bir arzu duyuyordu. Mazda Plaza de Cusco meydanını dönüp doğuya, Calle Alberto Alcocer’e saptı. Güneş batmış, hava kararmaya başlamıştı. Larissa hem okşuyor, hem mırıldanıyordu: — Beni de kendine uydurdun, aklımı başımdan aldın. Elini çekti ve başını Gregor’un kasıklarına gömdü. Eliyle yaptığını ağzıyla devam ettirmek istiyordu. Gregor orgazm olmamak için çaba sarfediyordu. Planın en önemli yanı buydu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir