Osman Aysu – Gölgede Kalan Sırlar

Uzun boylu adam gecenin derin ve ürkütücü karanlığında, ıslak otların üzerinde ilerledi. Yağmurun kesilişi çok zaman önceydi; ama soğuk ve rutubetli hava bahçedeki bakımsız, ıslak çimleri kurutmadığından, her adım atışında kalın botlarının çimleri ezmesinden ayaklarının her iki yanına sıçrayan sular gecenin sessizliğinde garip bir hışırtı yaratıyordu. Koyu karanlıkta adam olduğundan da iri ve devasa cüsseli görünüyordu. Sert poyrazın uğultular çıkararak estiği bahçede tek ışık, ta gerilerdeki ufak kul bacaklarını iki yana açınca dar mini etekliğinin yeterince örtemediği mevzun bacakları bütün ihtişamıyla ortaya çıkmıştı. “Yüzüme bak” dedi. İri yarı adam ürpertiyle bakışlarını genç kadına çevirdi. İçindeki dayanılmaz heyecan daha da şiddetlenmişti. Göz göze geldiler. Adam nazarlarını kaçırmak istedi ama beceremedi. Büyülenmiş gibi kadına bakmaya devam etti. Zaten istese de yapamazdı; kadın yüzüne bakmasını emretmişti, onun sözünden dışarı çıkması mümkün olamazdı. Kadının ise koyu kırmızı ruj sürdüğü dudakları alaycı bir ifadeyle kıvrılmıştı. Kendinden emin bir edayla mırıldandı: “Her emrimi yerine getirmeye hazırsın, değil mi?” Adam bu kez konuşmadan başını aşağı yukarı sallamakla yetinmişti. “Kafanı sallayıp durma… Söyle, konuş…” “Evet, efendim.” “Evet ne?” “Her emrinizi yerine getirmeye hazırım, efendim.


” “Ne istersem mi?” “Evet, efendim. Ne isterseniz?” “Emin misin?” “Kesinlikle.” “Benim için cinayet de işleyebilir misin?” Adam hiç tereddüt etmemişti. “Evet.” “Aferin! Bak bu cevabın hoşuma gitti. Senden köpek gibi itaat istiyorum. Bunu biliyorsun, değil mi?” “Biliyorum efendim.” “Bana nasıl itaat edecekmişsin, söyle bakalım.” “Tam bir köpek gibi, efendim.” “Güzel… Yavaş yavaş istediğim gibi olacaksın. Şimdi ayağa kalk ve dizlerinin üzerine çök. Tam önüme.” İri yarı adam ayağa fırladı sonra tam bir teslimiyetle dizlerinin üzerine çöküp kadının önünde öylece durdu. Heyecanı doruğa tırmanmıştı. Genç kadın ise yüksek topuklu rugan çizmeli ayağını usul usul kaldırarak adamın düğmeleri aralık gömleğinin üstüne dayadı.

Bunu yaparken yüzünde alaycı bir tebessüm oluşmuştu. “Köpeğimin sadakatini görmek istiyorum. Hadi, çizmelerimi yala bakalım” dedi. Adamın bunu büyük bir keyif ve zevkle yapacağını biliyordu. Dilini dışarıya çıkaran dev adam huşu ile eğilerek kadının çizmelerini yalayıp öpmeye başlamıştı. Bu arada yerde iki büklüm hâle gelen adamın ağzından orgazma erişmek üzere olan birinin garip inlemeleri çıkıyordu. Kadın birden ayağını geri çektiğinde biçare adam son bir sızlanma ile toparlanmaya çalıştı. “Tamam. Bu kadarı yeterli sana şimdilik.” Adamcağız sesini çıkaramamıştı. “Şimdi kulaklarını dört aç ve beni dinle. Duydun mu beni, Halil?” İri yarı adam henüz tam kendine gelememişti. Göğsü körük gibi inip kalkıyor, dudaklarından sızan tükürükleri yutmaya çalışıyordu. Ellerini güçlükle rugan çizmelerden çekerken hırlar gibi bir ses çıktı ağzından. “Duydum, efendim.

” “O küçük şırfıntıyı öldürmeni istiyorum. Hem de derhâl, Halil.” “Anladım, efendim. Ama nasıl? Nerede bulacağım küçük hanımı? Genç kadın gözlerinden ateş fışkırır gibi söylendi. Sesinin tonundaki nefret dolu ifade Halil’i bile ürkütmeye yetmişti. “Saçmalama, sersem! Nerede olduğunu bilmiyor musun?” Aldığı korkunç tekliften ziyade, duyduğu hazdan tam kurtulamayan Halil ağır ağır dizlerinin üzerinde doğrulmaya çalışırken kısık sesle mırıldandı: “Biliyorum, hanımefendi… Küçük hanım hafta sonlarını yazlıktaki evde geçiriyor, değil mi?” Genç kadın sadece adamın kekelediği cümleleri onaylar gibi yüzüne bakmakla yetindi. Başka tek kelime etmedi. Halil’in gözleri hâlâ kadının rugan çizmelerindeydi. Bakışlarını sahibesinin yüzüne çeviremiyordu. Patileriyle sessiz ve yumuşak adımlar atan gerçek bir köpek gibi ağır ağır dönüp kulübeden ayrılmaya hazırlandı. İri vücuduna hiç de uygun düşmeyen sessizlik ve mutlak itaat ile tahta kapıya yaklaşırken zaten zihni dengesi çocukluğundan beri tam yerinde olmadığından arkadan gelen kadının gür sesiyle bir daha irkilerek durdu. “Emrimi bu gece yerine getirmeni istiyorum Halil, anladın mı? Adamın donuk ve durgun hâlini gören kadın bir daha parladı. “Ne öyle aptal aptal bakıp duruyorsun, işitmedin mi beni?” “İşittim, efendim.” “Hadi öyleyse, yaylan. Durma karşımda.

” Halil kös kös önüne bakarak yorgun ve bitkin bir şekilde kulübeden dışarı çıktı. Dışarının kuru ayazı adamı biraz kendine getirir gibi olmuştu. Islak otları eze eze ana yola doğru yürürken hâlâ bilinci yerinde değildi. Aldığı emrin sonuçlarını bile düşünemiyordu. O anki tek isteği yarım kalmış ve tüm ruhunu kaplamış tatmin arzusunu tamamlamaktı. Dilinde sahibinin rugan çizmelerini yalarken duyduğu lezzet hâlâ kaybolmamıştı. Yeterince çalışmayan beyni zonkluyordu âdeta. Ana yola yaklaşınca durdu. Etraf hem zifiri karanlık hem de sessizdi. Zaten gecenin bu saatinde burada in cin top oynardı. Fermuarını indirip sertliği kaybolmayan cinsel organını çıkarırken hemen oracıkta mastürbasyon yapmaya karar verdi. Kendi kendine sırıtarak, “Evet, ben bir köpeğim” diye söylendi. Sanki bu itiraftan hoşnut olmuş bir hâli vardı. * * * Halil’in kulübeyi terkinin ardından Aylin Altınmızrak bir süre kımıldamadan içinde çok az eşyanın bulunduğu pis ve ağır kokulu ortamda düşünceli bir edayla bekledi. Uzun zamandır evlerinde bahçıvan olarak çalışan geri zekâlı Halil’i dilediği şekilde yönlendirip ona hükmedebiliyordu.

Sinsi emeline kavuşmak için ondan daha iyi bir silah olamazdı. Halil’in gerçekten bir köpek kadar kendisine sadık olduğundan hiç şüphesi yoktu. Onun bazı seks saplantıları olduğunu geçen sene fark etmiş, önce kovmayı düşünmüş fakat sonra aklını kullanarak adamı avucunun içine almıştı. Bahçıvan, Aylin tarafından horlanmak, aşağılanmak, tahkir edilmek, hatta fiziki şiddet kullanılmasından son derece mutlu oluyor ve bir tür orgazma erişiyordu. Aylin bu gerçeği anladığı zaman korkunç planının ilk esaslarını beyninde hazırlamaya başlamıştı. Az sonra o da kırık dökük masanın üzerine bıraktığı çantasını alarak, yarım astragan kürkünün önünü kavuşturup kulübeden çıktı. Bej rengi Jaguar’ını, Halil’in gittiği yolun tam aksi yöndeki hafif meyilli toprak yolun başına park etmişti. Arabayı park ettiği yerle, metruk kulübe arasındaki mesafe oldukça kısaydı; ama genç kadın arabasına varıncaya kadar ıssız ve karanlık araziyi başkaları tarafından görülmek endişesiyle hızlı adımlarla geçti. Ancak arabaya bindikten sonra derin bir nefes aldı. Kontak anahtarına uzanan eli kısa bir an boşlukta kaldı. Artık dönüşü olmayan bir yola girdiğinin farkındaydı. İlk bakışta geri zekâlı bir adamı cinayete azmettirmek sakıncalı gibi görünebilirdi; ama Halil işkenceye bile maruz kalsa, asla konuşmayacak biriydi. O bir köpekti ve asla sahibine ihanet etmezdi. Genç kadın kontak anahtarını çevirdi.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir