Mehmet Kara – Bir Başka Açıdan Kutadgu Bilig

KUTADGU BİLİG, Doğu’da ve Batı’da üzerinde çok çalışılmış bir kitaptır. Bunun bazı sebepleri vardır: Karahanlı Türkçesiyle yazılmış az sayıda eserden biri olduğundan, dönemin dil özellikleri incelenirken bu esere sık başvurulmuştur. Yeni Müslüman olmuş Türk toplumunun o zamanki kültürü, bu toplumdaki sınıflar, sınıflar arası münasebetler, hukuk ve ahlâk kuralları bu eserden öğrenilebilmiştir. Fakat eserin en büyük özelliği, insanı merkez alması ve yazarının insanla ilgili önemli tespitlerde bulunması olsa gerektir. Bu Araştırmanın merkezini “eseri yazanın ayet ve hadislerden faydalanıp faydalanmadığı” konusu oluşturmaktadır. Bu konuda ileri sürülen fikirlerin yanlış ve doğru yanları ile ilgili değerlendirmeler yapılmıştır. Çalışmamız, “Giriş”le başlamaktadır. Bu bölümde Kutadgu Bilig ve muhtevası üzerinde durulmuştur. “Giriş”ten sonra, savunduğumuz görüşleri sağlam delillerle ispatlamak için beyitlerin ayet ve hadis manalarıyla bağları ortaya konulmuştur. Önce manasını ayetlerden alan beyitler, sonra hadislerden alanlar, en sonra da anlam kaynağı her ikisinden olanlar incelenmiştir. Bütün bunlar yapılırken konular birbirini izleyecek şekilde alfabetik olarak verilmiş, beyit numaraları küçükten büyüğe doğru sıralanmıştır. Önce beyitlerin Karahanlı Türkçesiyle orijinal şekillerine, ardından bu günkü Türkçesine, daha sonra da ayete, hadise veya her ikisine de yer verilmiştir. Bibliyografya ve kısaltmalar bölümüyle sona eren bu çalışma, Kutadgu Bilig’le ilgili daha önce verilmiş olan bazı yanlış hükümler düzeltilirse hedefine ulaşacaktır. Eylül, 2012 İstanbul. KUTADGU BİLİG, Türklerin İslâm dinini kabul ettiği yıllarda yazılır.


Yusuf Has Hacib, Türk dili ve kültürü yönünden büyük önemi olan bu eserini, H. 462 / M. 1069-1070’te tamamlamıştır. Üç yazma nüshası vardır: Viyana, Fergana ve Mısır nüshaları. Viyana nüshası, Uygur; diğer iki nüsha Arap harfleriyle istinsah edilmiştir. Türk Dil Kurumu, üç nüshanın da tıpkıbasımını yayımlamıştır. [1] Eser üzerinde bu güne kadar yapılan çalışmaların bazısı, tamamına yöneliktir; bazısında ise, eserin bir parçası ele alınmıştır. [2] Yerli ve yabancı araştırıcılar tarafından yapılan çalışmaları, üç ana gruba ayırmak mümkündür: Eserin okunması ve tercümesi üzerine yapılan çalışmalar, diliyle ilgili incelemeler, muhtevasının ve kaynaklarının ele alındığı yayınlar. Bizim çalışmamız, en son gruba girdiğinden, burada diğerleri üzerinde durmayacağız. Kutadgu Bilig’le ilgili önemli çalışmalar yapan Reşit Rahmeti Arat’ın eser ve muhtevası hakkında görüşleri şöyledir: “Yusuf; bu eseri ile, insan hayatının manasını tahlil ve onun cemiyet ve dolayısı ile devlet içindeki vazifesini tayin eden bir felsefe, bir hayat felsefesi sistemi kurmuştur.” [3] “Kutadgu Bilig ne vak’aları nakleden bir tarih, ne mıntıka ve şehirleri tasvir eden bir coğrafya, ne din âlimlerinin içtihadlarını toplayan bir te’lif, ne hakimlerin fikirlerine istinat eden bir felsefe ve ne de şeyhlerin vecizelerine dayanan bir nasihat kitabıdır… Şair eserinde, devrinin üslûp ve tarzına uyarak kendi fikirlerini takviye için, bu gün yapıldığından daha çok, muhitin fikir mahsullerine müracaat etmiş görünmektedir.” [4] Eserde bulunan sosyal ve dinî motifleri inceleyen Osman Cilacı, “Kutadgu Bilig’de ilk olarak, Allah’a ibadet, emirlerine itaat tavsiye edilir. Yusuf Has Hacib’e göre en büyük fazilet doğruluktur. Servet, büyüklük, dünya ve ahirette saadete kavuşmak ancak doğruluk ve adaletle mümkündür. Kutadgu Bilig, birçok sosyal ve dinî konuyu gayet net ve çarpıcı bir üslûpla dile getirmektedir.

” [5] diyerek eserin muhtevasıyla ilgili bir değerlendirme yapar. Kutadgu Bilig’in hukukla ilgisini araştıran Sadri Maksudî Arsal, düşüncelerini şöyle dile getirmiştir: “Kutadgu Bilig medenî bir Türk muhitindeki asırlardan beri toplanmış ahlâk, siyaset ve hukuka dair fikirlerin bir hülâsası, on birinci asırdaki Türk kültürünün bir abidesidir.” [6] “Şayanı dikkattir ki, İran şairi (Firdevsî) şiirle İran’ın efsanevî tarihini tasvir ederken Türk mütefekkiri şiirle devlet idaresinden, hukuktan; içtimaî ahlâktan bahsediyordu. Bu çok manidardır. İranlılar, yıkılmış siyasî istiklâli istirdat etmek için tarihten, maziden imdat bekliyorlardı. Türkler daha istikbalde kuracakları pek çok devletleri idare için esaslar tesbit ediyorlardı.” [7] Ahmet Caferoğlu, eserin karşılıklı konuşmalar şeklinde düzenlendiğini, yazarın fikirlerini kuvvetlendirmek ve nasihatlerini sağlamlaştırmak için Türk büyüklerinin sözlerine yer verdiğini kaydeder: Eser, münazara ve mühavere şeklinde tertip edilmiştir. Muhtelif meseleler ve içtimaî mülâhazalar hakkında ileri sürülen fikirleri kuvvetlendirmek ve nasihatleri sağlamlaştırmak için, müellif ekseriyetle, büyükler ağzından vecizelere bolca yer vermiştir. Bu büyükler, o devir Karahanlılar devletinin idaresindeki Türk cemiyetinin ileri gelenleridir.” [8] K. Timurtaş’a göre; “Kutadgu Bilig, eski Türk ahlâk ve devlet telâkkisi ile İslâmî inancı birleştiren nasihatname ve siyasetname mahiyetinde didaktik bir kitaptır.” [9] Reşit Rahmeti Arat, Kutadgu Bilig’in muhtevası ve etkilendiği kültürler üzerine bir araştırma yapmayı düşünmüş ve “Kutadgu Bilig’in yazıldığı devir ve muhitin içtimaî bünyesi, gerek ayrı fertler, gerek ayrı sınıf ve zümrelerin bilgi ve fikir seviyeleri ile bir de bu sahalarda Türklerin kendileri tarafından inkişaf ettirilmiş olan hususiyetler ve komşu millet ve kültür daireleri ile olan münasebetlerin eserdeki akisleri üzerinde, ileride, eserin tahlili sırasında, ayrıca durulacaktır.” [10] demiş; ancak buna ömrü yetmemiştir. [11] Arat, şairin, fikirlerini kuvvetlendirmek için, çevrenin fikir mahsullerinden faydalandığını belirtir. [12] Bazı araştırıcılar, eserde Çin kültürünün tesirinden söz etmişlerdir.

Bunlardan biri, J. Thury’dir. Ona göre Kutadgu Bilig, Çince bir eserin Türk bakış ve görüşüne uydurulmuş tercümesinden ibarettir. [13] İ. Kafesoğlu, eski Türk inancı ile Çin dinî telâkkileri arasında bağlantılar bulunduğuna dikkati çeker ve Konfuçyanizmin esaslarını oluşturan fikirlerle Kutadgu Bilig’deki düşünceler arasında gerçek bir münasebetin varlığını kabul eder: “Konfuçyanizm’in esaslarını teşkil eden bu fikir veya talimlerle Kutadgu Bilig’deki düşünceler arasında gerçek bir münasebet vardır. Kanun fikrindeki açıklık, Tanrı’nın en büyük kudret olarak tasavvuru, hükümdar Tanrı ilgisi ve Tanrı’nın hükümdara örnek olması Türk töre, kut anlayışları ile bir paralellik arz etmektedir. … İşte bu eski Türk inancı ile Çin dinî telâkkileri arasında bağlantılar bulunmaktadır.” [14] Yine aynı araştırıcıya göre; “Kutadgu Bilig yazarı eski Türk telâkkilerini, Uygur metni örneğinde görüldüğü üzere, Konfucius aracılığı ile nakledebileceği gibi, içinde yaşadığı Kara-Hanlı Türk topluluğunu ve devletini müşahede yolu ile de tesbit edebilir.” [15] Abdulkadir İnan, Çin tesiri konusunda, “Hele Çin tesirleri meselesi, asıl Sinoloğlar tarafından incelenmedikçe bir iddia hududunu aşamayacak belirsiz bir görüştür.” [16] der. Fuat Köprülü’ye göre Çin tesiri konusu, pek derinlemesine araştırma yapılmadan ileri sürülmüş tutarsız bir görüştür. [17] C. Brockelmann, Çin edebiyatı tesirinin isbat edilebilir bir görüş olmadığını kaydeder. [18] A. Caferoğlu da Kutadgu Bilig’de Çin tesiri bulunmadığını iddia eder.

[19] Hint-İran tesirini ele alan Halil İnalcık, “Fakat hemen söylemeliyiz ki, Yusuf’un eserindeki görüşler, idare sanatı hakkında XI. asırda İran-İslâm dünyasında yayılmış ve kökleşmiş bir takım telâkkilere irca olunabilir ki, bunlar da çok daha eski Hint-İran kaynaklarına götürülebilir.” [20] şeklinde bir değerlendirme yapmıştır. Caferoğlu, konu ve dil yönünden Kutadgu Bilig’in Arap ve İran tesiri altında kaldığını ifade eder: “İlk İslâmî devreye ait Türkçe bir eser olması bakımından Kutadgu Bilig, hem konuca hem de dilce Arap ve İran tesirleri altında kalmıştır. Şivece, kendisinden önceki veyahut aynı devir İslâm olmayan Uygur metinlerine nisbetle, daha öztürkçe olan bu eserle, ilk defa olarak, Arapça ve İranca birçok dil unsurları Türk diline girmiş ve zamanımıza kadar birçok Türk şivelerinde kendilerini muhafaza edegelmişlerdir. Ekserisi dine ve bazıları devlet teşkilâtına ait olan bu kelimelerin sayısı, yüz yirmiyi bulmaktadır. Hiç de büyük bir sayı olmayan bu kelimelerin ancak yüzde sekseni Arapça, diğerleri ise İrancaya aittir.” [21] M. Fuat Köprülü, “İran-İslâm medeniyeti tesiri altında “Kâşgar” Türk sarayında nasıl yeni bir ‘ideoloji’ hüküm sürmeye başladığını göstermek bakımından, bu eser, medeniyet tarihi noktasından çok dikkat çekicidir.” [22] diyerek İran-İslâm medeniyeti tesiriyle ilgili görüşünü dile getirir. C. Brockelmann, “Orta Asya Türk şiirinin bu ilk klâsik eseri baştan başa Fars edebiyatının tesiri altındadır.” [23] der.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir