B. J. James – Baska Bir Yerde

Kristal kadehteki sarap titrekce parliyordu. Krem rengi ipek masa ortusunun ustundeki tek kisilik yemege dokunulmamisti. Yesilliklerin otesinden gelen keman sesi yildizlarin parladigi cam kubbeye dogru yukseliyordu. Madam Zara’nin daha cok bir bahceye benzeyen restorani evine yeni donmus bir adam icin bir cok anidan biriydi. Adam, iskemlesini itip ayaga kalkti. Gecen zaman icinde daha olgun, daha guclu ve daha cekici olmustu. Daha once de genis olan omuzlari kusursuz ceketinin altinda iyice genis gorunuyordu. Koyu renkli saclari ekvator gunesinden yer yer acilmis, teni bronzlasmisti. Gozleri mum isiginda mavi alevler gibi parliyordu. Tirnagiyla dokunulmamis kadehe vurdu. Kadehin ustundeki nem parmaginda bir damla goz yasi gibiydi. Bir an icin gecmisteki ayni genc adam oldu. Elini yumruk halinde sikti. Hizla bir soluk alip basini sallayarak masadan uzaklasirken o genc adam gitmisti. Etrafina hic bakmadan dogruca Madam Zara’nin oturdugu tezgaha dogru yurudu.


Bembeyaz saclari gumus bir taca benzeyen kadin sessizce ve bilgic bakislarla adama bakti. Adam bir deste para uzatinca, kadin elini onun elinin ustune kapatti. Adam kaslarini catinca, Madam Zara gulumsedi. “ Bu gece olmaz.” elini sikti. “ Geri donmene cok sevindim, ikiz.” Ikiz, Madam Zara’nin ona uzun zaman once taktigi bir addi. “ Hatirliyorsun.” “ Sen kolay unutulmazsin. Ikiniz de unutulmazsiniz.” “ Uzun zaman oldu. Cok sey degisti.” “ Evet.” Madam Zara gozleri parlayarak adamin gozlerine bakti. “ Ama gec degil.

” “ Coktan gec oldu,” diye karsilik verdi adam. “ Hicbir zaman gec degildir.” Kadin ona dogru egilip gozlerinin icine bakti. “ O da aci cekiyor, ama zamanin silemedigi aciyi ask siler.” “ Seven ve aci ceken yalnizca benim.” “ Yaniliyorsun. Cok yaniliyorsun.” “ Adam aci dolu bir ifadeyle gulumseyerek basini salladi. “ Anlayacaksin.” Kadinin sesi alcak ama guclu bir tondaydi. “ Anlayacak bir sey yok.” Adam Madam Zara’nin mavi damarli elini dudaklarina goturup optu. “ Hicbir sey, eski dostum.” Adam cikarken, Madam Zara kaybolmus bir askin acisiyla yuregi sizlayarak arkasina bakti. ………………İKİNCİ BÖLÜM………………………….

Jenifer Mc Lachlan masasindaki rapora bakarken, Chrissie Hanyon kaderini tayin eden sozcuklerin katiligi beynini dagliyordu. O pis sari sayfalari parcalayip, henuz bir bebek olan kucuk kizin hayatini gunden gune cehenneme cevirecek olan hastaligi yok etmek istiyordu. Masum bir cocuga o kadar haksizlik eden kader tanricalarina lanet etmek, yumrugunu sallamak istiyordu. Aglamak istiyordu. Ama lanet etmek ve aglamak Chrissie’ye yardim etmezdi. “Bunu neden yapiyorum?” Bos odadan bir yanit gelmedi. Ama Jennifer Mc Lachlan’in zaten yanita ihtiyaci yoktu. Gunlerini olumcul derecede hasta cocuklar ve onlarin aileleriyle neden ve kimin icin gecirdigini biliyordu. Raporu kaldirip ayaga kalkti. Pencereden gri gune bakip havanin kapali olmasina memnun oldu. Chrissie Hanyon oluyordu. Belki, o gun ya da ertesi gun olmeyecekti. Eger cok sansliysa, bu yil ve gelecek yil da olmezdi. Ama kisa bir sure sonra olecekti. Sansliysa…Jenifer urperdi.

Icindeki urpermeye karsi kollarini kavusturup asagidaki park yerine bakti. Bir haftalik, ya da bir yillik omur kazanmaya nasil sans, denebilirdi? Neden iki yasindaki sarisin kivircik sacli, Mavi gozlu Chrissie olmek zorundaydi? Jennifer uzuntusu icinde yagmurun basladigini fark etmemisti. Ciplak agaclarin subat firtinalarinin habercisi gibi sallanarak cikardiklari sesleri de duymamisti. Cama vuran yagmur damlalarini gormuyordu. Pencerenin otesindeki dunya yagmur ve gozyasi perdesinin arkasinda kaybolmustu. Jennifer, pencerenin onunde ne kadar durdugunu bilmiyordu. Park yerinin bosalmasindan, nobetin bittigi anlasiliyordu. Yagmur siddetini kaybetmis, ciselemeye baslamisti. “ Aptallik,” diye mirildandi. Jennifer kaybettigi zamani dusunerek. Yuzunu silerek masasina gitti. Ama aklina takilan bir sey onu yeniden pencereye cekti. Bakislari birgun Barclay Cocuk Tip Merkezi’nin yeni bir kanadi olacak insaata cevrildi. Celik ve beton yigini halinde gokyuzune dogru uzaniyordu. Ama Jennifer’i ceken insaat degil, Yagmura aldirmadan dolasan adamdi.

Ayaginda cizmeleri batakliga donusmus insaat alaninda emin adimlarla yuruyordu. Beton temelde yere comeldi ve bir avuc toprak alip elinde tartar gibi yapti. Avucundaki topraga bakarken, sanki bir kahve fincaninin icinde gelecegi okur gibiydi. Ustundeki blucin bacaklarini sariyor, gomlegi genis omuzlarina oturuyordu. Yagmurdan islanan saclari daha koyu renk gorunuyordu. Kaskini yakindaki bir temel kaziginin ustune asmisti, ama insaat ekibinden oldugu basinda kask olmadan da acikca belliydi. Yuzunden bir seye caninin sikildigi anlasiliyordu. Jennifer nedense, pencerenin onunden ayrilamadi. Adamin hareketlerinde, omuzlarinin genisliginde, basini yana egisinde tanidik bir sey vardi. Adam sanki seyredildigini anlamis gibi basini kaldirip yukariya dogru bakti. Jennifer’in yuregi hizla carpmaya basladi. MAC! Ama olamazdi. Jennifer hemen arkasini dondu. Mac orada olamazdi. Olsa bile bu Jennifer’i ilgilendirmezdi.

Bunu dusunurken, kendini yeniden pencereye dogru cekilir hissetti. Ya oysa……. Daha iyi gorebilmek icin yumruguyla pencereyi sildi. Hava hala kapali ve yagmur yukluydu. Park yeri bosalmisti. O tuhaf yabanci yagmurda yuruyor, diye Jennifer bir seylerin degisecegini mi sanmisti, Bunun sacma oldugunu dusunerek binaya bakti. Binanin kirislerinden oluk gibi su akiyordu. Ama hic kimse yoktu. Santiye bombostu. Adam o kadar cabuk mu gitmisti? Yoksa, Jennifer hayal mi gormustu? Hayir. Cok yorgundu, ama yine de, hayallerle kendine bir kacis yaratmis degildi. Gordugu adam gercekti. Jennifer biraz rahatlayarak o aptalca olayi unutmaya karar verdi. Masanin ustunden Chrissie’nin dosyasini aldi. Dosyada iki rapor vardi.

Iki rapor da ani ateslenmelerle gudde siskinliklerinin sebebini aciklayarak kucuk kizin gelecegini tayin ediyordu. O korkunc raporlara bakmasina zaten gerek yoktu. Cunku, yapilmis olan teshis beynine kazinmisti. Kan kanseri…. Jennifer dosyayi bir kenara koyup basini deri koltugun arkasina yasladi. Isiga karsi gozlerini yumdugu zaman, anilara dogru suruklenmeye basladigini hissetti. Yagmur altindaki o yabanciya benzeyen genc adamin onu sevdigi gunlerden kalan anilar…. “Merhaba!” Jennifer Burke basini kaldirip tepesinden bakan uzun boylu, ciddi gorunuslu adama bakarak elini uzatti. Jennifer arkadaslarinin hazirladigi o toplantida o kadar resmi olmak niyetinde degildi, ama adamin saygili davranislari ve nazikligi karsisinda daha degisik bir karsilik vermek kabalik olacakti. “Merhaba, Miss Burke.” sesi alcak ama el sikisi sertti. Jennifer’in elini tutup kibarca bekledi. Kendi cevresindeki saldirgan ve teklifsiz erkeklere aliskin olan Jennifer bir kez daha sasirdi. Buyulenmis gibi o koyu mavi gozlere bakarken, kendini aksamin gidisine birakmaya karar verdi… “ Adim Jennifer.” “ Robert Bruce,” diye karsilik verdi adam gulumseyerek.

“ Ama Rick ve Karen gibi arkadaslar adimi tembel dilleri icin cok uzun bulduklarindan yeniden vaftiz edildim.” Masanin sol tarafindaki cifte dogru bakti. “ Soyadim da biraz uzun. McLachlan.” Jennifer’in o kucuk tavernada bulunmasinin, guzel gorunmeye calismasinin nedeni de Mac McLachlan’di. Carolina’daki Backwoods’dan cikan akilli orman koylusu, Georgia Teknik Universitesi’nde gecirdigi yillar icinde arkadaslari arasinda unlenmisti. Kadinlarin gozdesiydi, ama kiz arkadasi yoktu. Butun kizlar ona goz dikmisti. Jennifer onceleri kizlarin onu elde etmek icin yaptiklari cabalara guluyordu. Bir iki gulumseme, ya da cok seyrek olarak bir iki bulusmadan baska bir sey elde eden yoktu. Jennifer sonunda bir adamin nasil o kadar direncli olabilecegini merak etmeye basladi. Jennifer’in uzaktan izlemesi sonunda meydan okumaya donusmustu. Karsisinda mesafeli ve kibirli bir yakisikli vardi. Jennifer hic sakinmadan bakislarini begeniyle avinin uzerinde gezdirdi. koyu kahverengi, modaya gore biraz fazla uzun saclarina bakti.

Mac’in kendini tamamen derslerine vermis oldugunu duymustu. “Burali misin Jennifer?” “ Burali mi? Evet, buraliyim. Ailem hep Atlanta’da yasamis.” Jennifer bir soluk aldi. “ Sen Caronila’li misin?” “ Kuzey Carolina’dan. Ailem Madison adli bir kasabanin yakinlarinda yasiyor, ama Carolina’liyiz, diyemem.” “ Sanirim hic kims…” Mac’in kontrollu davranislarina karsin, Jennifer gevezelik ediyordu. Oysa soguk kanli Jennifer hicbir zaman gevezelik etmezdi. “ Saka yapiyordum, Jennifer.” Mac’in teni gunes yanigiydi. Yanaklariyla cenesi sert yapili ve cikikti. Sert ifadeli yuzu purussuz teni seksi ifadeli agziyla yumusuyordu. Dudaklari en bagisikli kadini bile bastan cikaracak kadar cekiciydi. Jennifer, dudagini disleri arasina alip isirinca duydugu keskin aciyla gercege dondu. Aklindaki dusunceler Mac’in buyuleyici bakislari kadar sasirticiydi.

Jennifer goguslerine kadar basan sicakliga aldirmadan Mac McLachlan’in gorunmeyen yerlerini dusunmemeye calisti. Kasli bir vucudu vardi, boyu cok uzun degildi. Fakat kisa da degildi. Kollari ve omuzlari cok guclu olmasina karsin, ince yapiliydi. Sakin ve agir basliydi, ama kibirli degildi. Oldugu gibi gorunen bir adamdi. Kendinden emin, ama gosteris meraklisi degildi. Ses tonu, gozlerinin rengi dikkat cekiciydi. Insani gosteren giyim derlerdi. Ama bu Mac icin soylenemezdi. Ustundeki elbise siradan ve diger ogrencilerin giydiklerinden farksizdi. Ustundeki blucin iscilerin giydigi kullanisli blucinlere benziyordu. Mac’in universiteye baslamadan once ve basladiktan sonra tatillerde Carolina da orman isciligi yaptigi soylenirdi. Guclu ve saf bir cekicilige sahipti. “ Mac.

” Bu, bos ve onemsiz seylerle ugrasacak zamani olmayan bir adamin adiydi. “ Adin sana yakisiyor.” Sonra elini ondan cekmek istemedigini hissederek ekledi. “ Cok yakisiyor.” “ Butun gece orada kibar iki yabanci gibi birbirinizin elini tutarak konusacak misiniz? Yoksa bize katilacak misiniz?” Arkadasi Mac’in gomlegini cekistirirken Mac bakislarini Jenifer’den ayirmadan yalnizca gulumsedi. Bir gulumsemeyle yuzu tamamen degisip yumusamis, gozlerine muzip bir pirilti gelmisti. Jenifer onun yanit vermeyecegini dusundugu sirada Mac hafif iskoc aksaniyla konustu. “ Hayir Rick.” “ Bu ‘Hayir Rick, burada elele durmaya devam edecegiz mi, yoksa Hayir, Rick Size katilmayacagiz’mi, demek?” diye sordu. Rick oturdugu yerden. Mac, Jenifer’in elini biraz daha sikti. “Evet.” “ Evet’mi? diye sordular. Rick’le Karen ayni anda. “ Belirsiz soru soran, belirsiz cevap alir,” dedi Mac.

“Jenifer’in yorumunu soralim.” Jenifer onun bakislari altinda dili tutulmus gibiydi. Aklina akillica, ilginc bir yorum gelmiyordu. O aksam icin beklediklerinden o kadar cabuk olacagini, o kadar carpici bir cekim duyacagini ummamisti. “ Yorum yapmakta pek iyi degilim,” diyebildi sonunda. “ Yorumu sana birakiyorum.” Mac basini salladi. “ Evet, butun geceyi burada elele gecirmeyecegiz ve size katilmayacagiz.” Jennifer’e egildi. “ Kosede iki kisilik bir masa var. Bana katilir misin?” Jenifer nereye gittiklerini bilmeden Mac’in pesinden yurudu. “ Iki kisilik masa cok iyi olur.” “ Evet,” dedi Mac. Sonra Jennifer’i kalabaligin arasindan gecirirken kolunu omuzuna atti. Nese icinde gulen ve dans eden kalabaligin arasindan itis kakis icinde gecerlerken, Mac vucudunu ona siper etti.

Oturduktan sonra, “ Evet, Jenifer, ne dusunuyorsun?” diye sordu. Jennifer etrafina bakindi. “ Ilginc bir yer.” “ Buraya pek gelmiyorsundur. Senin oturdugun yere uzak.” “ Dogru her zaman bu kadar kalabalik midir?” “ Bilmiyorum. Daha once yalnizca bir kere geldim. Ama benim sordugum Sulley degildi. Buydu.” Ikisini isaret etti. “ Bu mu?” Jenifer saf gorunmeye calismak icin cok gec oldugunu hissetti. “ Zaferin. Bahsi kazanacagina inaniyor muydun? “ Biliyordun!” “ Yalnizca parti icin gelmedigini mi? Bu geceyi bir seyi kanitlamak icin ayarladigini mi? Evet, biliyordum.” “ Karen mi soyledi?”

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir