Albay Sebastiano Procolo’nun yaşamını sürdürmek üzere 1925 yılının bahar aylarında Fondo Vadisi’ne geldiği bilinmektedir. Amcası Antonio Morro ölürken, köye on beş kilometre uzaklıktaki büyük bir orman arazisinin bir kısmını kendisine miras bırakmıştı. Çok daha büyük olan diğer kısmın varisiyse, subayın ölen erkek kardeşinin anadan öksüz, babadan yetim, on iki yaşındaki oğlu Benvenuto Procolo idi; çocuk, […]
Kategori: Roman
Dino Buzzati – Tatar Çölü
Subay çıkan Giovanni Drogo, ilk atandığı yer olan Bastiani Kalesi’ne gitmek üzere kenti bir eylül sabahı terk etti. Uyandırılıp da ilk kez teğmen üniformasını giydiğinde henüz gün ağarmamıştı. Giyindikten sonra, bir gaz lambasının ışığında, aynada kendisine baktı ama umduğu sevinci hissetmedi. Evde, yalnızca, kendisine veda etmek üzere kalkan annesinin bulunduğu yan odadan gelen küçük tıkırtıların […]
Dino Buzzati – Öylesine Bir Aşk
O uzun kış mevsiminin bir şubat gününde kırk dokuz yaşındaki mimar Antonio Dorigo, Milano kentinde Sinyora Ermelina’ya telefon açtı: “Ben Tonino,” dedi. “Günaydın, sinyo—” “Oo! Uzun süredir ne sesini duyduk, ne soluğunu. Nerelerdeydin? Nasılsın?” “Iyǚ iyim, sağ ol. Çok işim vardı. Bu nedenle… Dinle, bu öğleden sonra senin oraya gelebilir miyim?” “Bu öğleden sonra mı? […]
Dino Buzzati – Dağların Adamı Barnabo
San Nicola kasabasının orman bekçilerinin kaldığı evin ne zaman yapıldığını hiç kimse hatırlamıyor. Delle Grave Vadisi’nde bulunan bu eve “Mardenlerin evi” denildiği de olurdu. Bu noktadan başlayarak ormanın içlerine doğru giden beş patika yol vardı. Ilǚ ki, vadi boyunca San Nicola’ya doğru iniyor ve giderek gerçek bir yola dönüşüyordu. Diğer dört patika yol ise, ilerledikçe […]
Dieter Breuers – Kudüs İçin Ölmek Şövalyeler, Rahipler, Müslümanlar ve Birinci Haçlı Seferi
ŞİŞMİŞ ET PARÇASININ üstündeki kara sinekler, siyah bir bulut dalgası halinde havalandılar. Bu et parçası, daha düne kadar yaşayan canlı bir insandı. Gri-sarımtırak renkli, iğrenç kokulu kütleden bir ok dışarı sarkmıştı; bir Longobart oku. Şövalye zanaati öğrenen genç çömez, Saksonya’nın ince oklarını, Suebya’nın daha güçlü oklarından ayırmasını biliyordu. Bu onun eğitiminin bir parçasıydı. Çıplak ayağını […]
Diana Wynne Jones – Uçan Şato
Çok çok güneydeki Ingary diyarında, Raşput Sultanlığındaki Zanzib şehrinde Abdullah adında genç bir halı tüccarı yaşardı. Bir tüccara göre zengin değildi. Babası Abdullah’la ilgili hayal kırıklığına uğramış ve öldüğünde ona sadece Çarşı’nın kuzeybatı köşesinde bir çadır alıp donatmasına yetecek kadar para bırakmıştı. Babasının servetinin geri kalanı ve Çarşı’nın ortasındaki kocaman halı dükkanı ise babasının ilk […]
Diana Gabaldon – Yabancı #3 – Yolcu
Küçükken asla su birikintilerine basmak istemezdim. Nedeni solucanlardan ya da ıslak çoraplardan korkmam değildi; genelde, her türlü kuralı keyifle ihlal eden pis bir çocuktum. Bunun sebebi, o kusursuz ve pürüzsüz boşluğun, ince bir su tabakasından başka bir şey olmadığına kendimi inandıramamamdı. Onun dipsiz bir boşluğa açıldığını düşünüyordum. Ona yaklaşmamın küçük dalgalara sebep olduğunu gördüğümde, su […]
Diana Gabaldon – Yabancı #2 – Kehribardaki Yusufcuk
Şafak vaktinde üç kez uyandım. Birincisi acı içinde, sonraki neşeyle ve sonuncusu ise yalnızlığımla boğuşarak oldu. Büyük kaybın gözyaşları beni uykumdan yavaşça uyandırdı ve nemli bir çamaşırın rahatlatan dokunuşları gibi yüzümü yıkadı. Yüzümü ıslak yastığa çevirip hüzün mağarasındaki nehre bırakıverdim kendimi. Hatırlıyorum… Ve sonra yeraltındaki derin uykuya daldım. Bir sonraki uyanışım şiddetli bir zevkle oldu, […]
Diana Gabaldon – Yabancı #1 – Yabancı
İnsanlar ortadan kaybolurlar. Dilediğiniz polise sorabilirsiniz. Bir gazeteciye sormanız daha da iyi olabilir çünkü bu kayıplar onların en önemli ilgi alanlarından biridir. Evlerinden kaçan genç kızlar. Ailelerinden kaçan ya da kaçırılan ve bir daha onları görme imkânını bulamayan çocuklar. Evin mutfak parasını cebine atıp ilk taksiyle en yakın istasyona giden, sabırlarının sonuna gelmiş ve zincirlerini […]
Diana Carey – Hayalet Gemi
Gün, gezegenlerin bir güneş çevresinde dönmelerinden ortaya çıkmış bir kavramdır. Derin uzayda, alevler içindeki yıldızların ışığından ve sıcaklığından uzakta, sonsuz gecenin krallığı hüküm sürer… * * * “Kaptan, bu saatte hala uyanık ne yapıyorsunuz?” Bu sözler Jean-Luc Picard’ı uzayın derinliklerine taşımakta olan narin hava kabarcığını parçaladı. Kaptan boşluktan, uzay gemisinin koruyucu kabuğunun içine geri çekildi. […]
Vladimir Nabokov – Göz
Bu küçük romanın Rusça adı (geleneksel çeviriyazımla) SOGLlADATAY’dır ve vurgu ortadaki hecede olmak üzere ‘Sogli-dart-eye’ olarak telaffuz edilir. Bu ‘casus’ ya da ‘gözcü’ anlamına gelen çok eski bir askeri terimdir ama her iki sözcük de Rusça sözcüğün sahip olduğu esnekliğe sahip değildir. ‘Ulak /emissary’ ve ‘gladyatör’ sözcüklerini aklımda evirip çevirdikten sonra, sesle anlamı birbirine yedirmeye […]
Vladimir Nabakov – Lolita
“Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-Li-Ta; Dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır, Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır. Lo-Li-Ta” Lolita’yı okumaya karar verdiğinde, (lütfen onun son derece ahlaki bir kitap olduğunu unutma). ‘Lolita ya da Beyaz Irktan Dul Bir Erkeğin İtirafları’; işte, bu satırların yazarının eline geçen ve önsözünü yazmak durumunda […]
Oguz Atay – Tutunamayanlar
Şaksiper Kimdir, Eseri Nedir? Yıllar önce yayımlanmış bir broşürün adıydı bu. Ne yazık ki artık adını hatırlayamadığım müellifi, ünlü İngiliz yazarını şöyle 15-20 sayfalık küçük ama yoğun bir broşürle anlatıyor- du. Kitapçığın kapağında “Şaksiper”in resmi bile vardı. Oğuz Atay’ın hayatını ve eserlerini kapsayan bir önsöz yazmak ça- bası da işte bu “adsız” araştırmacınınki kadar acıklı […]
Dermot Healy – Beklenmedik Anlar
Londra’dan sonra Londra’dan sonra işler ciddiye bindi. Tedbirli davrandım. Peşimde anılar, sahilde dolaşıp bahçede zaman öldürerek bir süre annemde kaldım. Arada bir Gerties barına uğruyordum ama başlangıçta insanlar bana karşı sakıngan davrandı. Sanırım sonra yavaş yavaş varlığıma yeniden alıştılar. Ama hayalimde hâlâ Redmond’u barın arkasında servis yaparken görüyordum. Sürekli o tartışmayı düşündüğüm için başkalarıyla konuşmakta […]
Denny Spade – Öpme Öldürürsün
MAX’IN barında oturmuş, her zamanki gibi kafayı çekip derdime yanıyorum. Üç bardak viskiyi çoktan bitirdim, dördüncüyü yudumluyorum Pena halde efkârlıyım New York’un berbat sıcağı, direncimi sıfıra indirmiş Terden gömleğim sırtıma yapışmış… Acı acı düşünürken barın kapısı açılıyor; içeriye nefis bir sarışının girdiğini farkediyorum Ender rastlanır yosmalardan bu… İpek gibi yumuşacık, sarı saçları omzuna dökülüyor Elbisesi […]
Dennis Lehane – Zindan Adası
Adayı yıllardır görmedim. Ona son kez bir arkadaşımın limana giren teknesinden bakmıştım. Yaz pusunun altında, gökyüzüne öylesine savrulmuş bir boya lekesine benziyordu. Yirmi yıldan uzun süredir oraya adımımı atmadığım halde, Emily -bazen şaka yollu, bazen ciddi- orayı terkettiğimden bile emin olmadığını söylüyor. Zamanın benim için, hayat hikâyemde ileri geri hareket etmek, geçmişte beni etkileyen olaylara […]