Kategori: Mizah

Oğuz Atay – Tutunamayanlar – Bütün Eserleri 1

Şaksiper Kimdir, Eseri Nedir? Yıllar önce yayımlanmış bir broşürün adıydı bu. Ne yazık ki artık adını hatırlayamadığım müellifi, ünlü İngiliz yazarını şöyle 15-20 sayfalık küçük ama yoğun bir broşürle anlatıyordu. Kitapçığın kapağında “Şaksiper”in resmi bile vardı. Oğuz Atay’ın hayatını ve eserlerini kapsayan bir önsöz yazmak çabası da işte bu “adsız” araştırmacınınki kadar acıklı ve tuhaf […]

Oğuz Atay – Tehlikeli oyunlar – Bütün Eserleri 2

Ey Sevgili Okur, Şu elinde tuttuğun Tehlikeli Oyunlar’ı okumak üzere olduğun için seni ne kadar kıskandığımı açıklamakla başlamak istiyorum bir solukta yazıp bitirmek istediğim bu önsöze. Niçin mi kıskanıyorum seni? Heyecan ve serüven dolu bir yolculuğa benzeyen bu okuma uğraşıyla ilk kez karşı karşıya olduğun için elbet. Bu önsözü bir solukta yazıp bitirmek isteyişime gelince, […]

Oğuz Atay – Eylembilim – Bütün Eserleri 7

Bir insan özellikle benim gibi bir insan ne zaman yazmaya başlar? Daha doğrusu, ne zaman onun için yaşadıkları, hissettikleri, düşündükleri artık ifade etmekten kaçamayacağı bir yoğunluğa ulaşır? Bilmiyorum, insan kendisi için böyle bir durumda olduğunu söyleyebilir mi? Bilmiyorum. Büyük bir acı, belki bir aşk, belki de çok başka bir sarsıntı sonucu insan kendini önemli bir […]

Ned Beuman – Boksör Böcek

bağlantı yoksa, g 1 Bazen aylak aylak yatarken gözlerimi kapatıp Joseph Goebbels’in kırk üçüncü doğumgünü partisini hayal ederim. Hitler’in 1940’ın o hummalı Ağustos ayında bile, yakın dostu için sürpriz parti yapmaya vakit bulabilmiş olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor – haftalarca sanki tarihi hiç hatırlamıyormuş gibi yapacak, Propaganda Bakanı’nın gitgide yılışık ve tuhaf bir hal alan imalarını […]

Ferhan Şensoy – Falınızda Rönesans Var

Materyalizmin babası Denis Diderot 1713 yılında bir bıçakçının oğlu olarak doğdu. Bıçakçı deyince, göz nuru, el emeği döküp bıçak üreten, çeliğe çiŌ su verirken kan ter damlatan bir zanaatkar değil de, Bursa otogarında, gelene geçene, Bursa’dan ne alalım diye düşünene, bıçak, çakı ve benzeri ve benzemezi kıvır ve zıvır satan bir dükkân sahibiydi baba Diderot. […]

Muzaffer İzgü – Zıkkımın Kökü

Bando mızıkayla dünyaya geldim; gerçekten bando mızıkayla! Yıl 1933, aylardan ekim, günlerden 29; yani Onuncu Yıl … On yılda on milyon genç yarattık her yaştan diye marşların söylendiği cumhuriyetin onuncu yıl dönümü… İşte o gece annem tutturmuş da tutturmuş, Fener alayını izleyeceğim diye. Babam, Yahu avrat, ayın günün, sancın mancın tutar, hem bu karınla, demiş. […]

Muzaffer İzgü – Dayak Birincisi

Oldu bitti karakollardan korkarım, önünden geçerken bile içim titrer, ayaklarım birbirine dolaşır. Hele karakolun bahçesinde bir komiser, bir polis varsa yolumu bile değiştiririm. Olur ya, adam yürüyüşümü beğenmez, kaşımı beğenmez, gözümü beğenmez, alır beni içeri, neren ister neren istemez… İşte geçen gün karakoldan bekçi kanalıyla bir çağrı alınca, öyle korktum ki, öğle yemeği değil, akşam […]

Muzaffer İzgü – Çanak Çömlek Patladı

MERHABALAR EFENDİM Daha önceleri onunla karşılaşıyor muydum, yoksa karşılaşmıyor muydum bilmiyorum. Şöyle tıknazca bir adam, kaşları kalkık, burnu al, sanki her gün nezle gibi. Yürüyüşü de bir tuhaf, devrilir gibi yürüyor, adımlarını böyle yan yan atıyor. Hangi evden çıkar, hangi sokaklardan geçer, hangi köşeleri döner, bu sokağa gelir, hiç bilmem. Her gün bu saatte hangi […]

Murat Menteş – Ruhi Mücerret

Dublörün Dilemması ve Korkma Ben Varım”ın yazarından doludizgin bir roman daha! Sıkı tutunun! İstiklal Harbi’nin son gazisi, 100 yaşındaki millî kahraman RUHİ MÜCERRET bir dünya starına nasıl dönüşüyor? Zaten ecelin menzilindeyken, esrarengiz psikopat MASUM CİCİ’yi haklayabilecek mi? Mabet filozofu AVNİ VAV’dan daha neler öğrenecek? NAZLI HİLAL’e, 70 yaş farka rağmen nasıl açılacak? Ve son nefesinde […]

Murat Menteş – Dublörün Dilemması

Adamın sol yanağında Nike amblemi şeklinde bir yara izi vardı. Mr. Nike siyah bir takım elbise giymiş ve yemin ederim papyon takmıştı. Kırlaşmış saçları gayet gür görünüyordu. Oturduğu koltukta vahşice bir kibirle başını geriye atmış, dudağı tiksintiyle bükülmüş, kaşları sımsıkı düğümlenmişti. Hidiv Kasrı’nın bahçesinde toplanan jet sosyeteye mensup 150 kişi bana gülücükler gönderirken, bu tanımadığım […]

Aziz Nesin – Tatlı Betüş

KAYIP İLÂNI Takriben kırk, kırbeş yıl önce, beş-altı yaşında bir çocukken, ilçedeki bir memur ailesine evlâtlık olarak verilmiş bulunan Gül ü adındaki akrabamızdan, o zamandanberi hiçbir haber ve bilgi alamadığımızdan kendisini aramaktayız. Tanıyanların, hayatta olup olmadığını bilenlerin, insaniyet namına adresimize bildirmeleri rica olunur. Yerini bildirenler, hayatta değilse öldüğüne tanıklık edenler, ayrıca maddî olarak da memnun […]

Aziz Nesin – Şimdiki Çocuklar Harika

Ben, terbiyeyi, terbiyesizlerden öğrendim. (Ebül’ald Ma’ari 973-1057) Charlie Chaplin -Dinle beni Walt, çocukları akıl ı uslu, büyükleri de çocuk olarak al derdi. (Walt Disney) Bu romanı, salt çocuklar için değil, ana-babalarla öğretmenler için de yazdım. (Aziz Nesin) Bu romanda, çocukların gözüyle büyüklerin nasıl göründüğü anlatılıyor. Bu romanda, çocuklar, ana babalarını, öğretmenlerini ve büyüklerini eleştiriyor. Bu […]

Moliere – Cimri

Valere — Nedir bu durum dilber Elise, neden böyle üzgün duruyorsunuz? Sevdiğinizi söyleyerek bana dünyaları bağışladınız diye mi? Yazık! Ben sevincimden ne yapacağımı bilemezken sizi dertli görüyorum. Söyleyin, beni mutlu ettiğinize pişman mı oldunuz? Belki de aşkıma kapılarak bana söz vermiştiniz, ona rnı pişmansınız yoksa? Elise — Hayır, Valere, sizin için yaptıkla rıma pişman olamam. […]

Moliere – Cimri (İş Bankası)

İnsanların öyle günleri, milletlerin öyle çağları var ki çözülmez düğümler birden çözülüverir, kurulmaz yapılar kurulur, yüzyıllardır kapalı kalmış kapılar birden açılıverir. Bir de bakarsınız Ferhat dağı delmiş, Arkhimedes buldum diye bağırmış, Kristof Kolomb Amerika’yı bulmuş, Sinan Süleymaniye’yi yapıvermiş. Bir insanın dehasıyla, bir rastlantıyla, bir mucizeyle olacak işler değil bunlar, eskilerin sandığı gibi. Öyle olmadığı şundan […]

Milan Kundera – Gülüşün ve Unutuşun Kitabı

1948 yılı şubatında, Komünist Partisi Başkanı Klement Gottwald, Prag’da, eski kentin en büyük alanında toplanan yüz binlerce hemşerisine söylev vermek üzere, barok stili bir sarayın balkonuna çıktığı zaman, bu olay, Bohemya tarihinde, eşine ancak bin yılda birkaç kez rastlanabilen türden ve ülkenin kaderini etkileyen büyük bir dönüm noktası oluyordu. Gottwald’ın çevresini arkadaşları sarmıştı ve yanında, […]

Milan Kundera – Ayrılık Valsi

Sonbahar başlıyor ve ağaçlar sarıya, kırmızıya, kahverengine dönüşüyor; güzelim vadiciğin ortasındaki küçük kaplıca kenti, bir yangınla çevrelenmiş gibi. Kemerli avluda, kadınlar gidip geliyorlar, kaynaklara doğru eğiliyorlar. Çocuk doğuramayan kadınlar bunlar, kaplıcanın sularında, doğurganlık bulmayı umuyorlar. Buraya gelenler arasında erkek çok daha az, ama yine de birkaç kişi görülüyor, çünkü söylendiğine göre sular, doğurganlık sağlayan erdemlerinin […]