Etiket: Orhan Kemal

Orhan Kemal – Hanımın Çiftliği 1 – Vukuat Var

Recai Efendi Cocuk Kutuphanesi Taneleri fındık iriliğindeki kehribar tesbihini sıkırdatarak Kurukopru’de, berber Kurt Resid’in dukkanından iceri giren Cemsir, kapıda bir an durdu. Berber Resit o sıra gozunde gozluk, yaprakları lime lime olmus Kankalesi Cengi’ni kimbilir kacıncı kez okumaktaydı. Kendini kitaba kaptırmıs, sallanıyordu. Cemsir’in iceri girdiğini gorunce, gozluğunu telasla cıkarıp kalktı: — Buyur ağa! Cemsir iceri […]

Orhan Kemal – Müfettişler Müfettişi 1 – Üçkağıtçı

Küçücük şaraphane gecenin dokuz buçuk sarhoşluğundan ayılıp, içeri girene baktı; bakmasıyla da elinde olmıyarak toparlandı: Vay anasını!… Kimdi vali, milletvekili, parti başkanı, belki de bakan yapılı bu adam? Kahverengi rölöve şapkası, siyah çizgili kahverengi kostümü, kolalı yakasına irice bağlı, siyah siyah damarlı kırmızı kravatı, gömlekle bile ılık ılık terlenen sıcak ağustos gecesinde ceketi, yeleği, içinde […]

Orhan Kemal – Müfettişler Müfettişi 2 – Üçkağıtçı

İstasyon çok kalabalıktı. Günlerdenberi İstanbul’dan gelen ekspreslerle posta katarlarına bakmak için halk istasyona iniyor, «Memleketi mantara bastıran kalontor»u, candarmalar arasında, kelepçeli elleriyle görmek istiyordu. Yalnız görmek mi? Yanlarına getirdikleri çürük domates, yumurta, patates, çakıl taşlarıyla bir güzel donatacaklardı: «— Deyyus, kendine müfettişler müfettişi süsü verir miydi?» Gazetelerin yazdığına göre, İstanbul’da Boğaz’da, yeni açılmış bir otelin […]

Orhan Kemal – Çamaşırcının Kızı Küçücük

“Pişti”de çaylar gene onda kalınca, Allahlı kitaplı bir gamato salladı kahvenin rutubetli alacakaranlığına. O sıra oracıkta çay bardaklarını yıkayan kahveci ocaktan ok gibi fırlayıp “Gamatoyu hangi ineğin Altındiş’le ötekiler gülerek bakıyorlardı. Olsa belki verirlerdi ama onlarda da yoktu. Sonra, ne diye sallamıştı Allah kitaplı küfür? Bilmiyor muydu Hasan Ağabey’in şakası olmadığını? Kahveden çıktılar. Mahalleye lacivert […]

Orhan Kemal – Cemile

1934 yılı Eylül sonlarının berrak bir gecesiydi. Kuvvetli ayın altında bembeyaz pamuk tarlaları göz alabildiğine uzanıyor, köyleri şehre bağlıyan tozlu yollarda kütlü denilen, tohumlu pamuk hararları yüklü Doçlar, Şevroleler, Fordlar, yağsız tekerleklerinin gıcırtısı aydınlık geceyi dolduran öküz, camız arabaları, İnegöl çift atlıları, yüklü deve dizileri şehre akıyordu. Deveci Çopur Halil, dokuz deveyi çekmekte olan eşeğinden […]

Orhan Kemal – Vukuat Var

Taneleri fındık iriliğindeki kehribar tesbihini sıkırdatarak Kurukopru’de, berber Kurt Resid’in dukkanından iceri giren Cemsir, kapıda bir an durdu. Berber Resit o sıra gozunde gozluk, yaprakları lime lime olmus Kankalesi Cengi’ni kimbilir kacıncı kez okumaktaydı. Kendini kitaba kaptırmıs, sallanıyordu. Cemsir’in iceri girdiğini gorunce, gozluğunu telasla cıkarıp kalktı: — Buyur ağa! Cemsir iceri yurudu: — Esselamunaleykum! — […]

Orhan Kemal – Üç kağıtçı

İstasyon çok kalabalıktı. Günlerdenberi İstanbul’dan gelen ekspreslerle posta katarlarına bakmak için halk istasyona iniyor, «Memleketi mantara bastıran kalontor»u, candarmalar arasında, kelepçeli elleriyle görmek istiyordu. Yalnız görmek mi? Yanlarına getirdikleri çürük domates, yumurta, patates, çakıl taşlarıyla bir güzel donatacaklardı: «— Deyyus, kendine müfettişler müfettişi süsü verir miydi?» Gazetelerin yazdığına göre, İstanbul’da Boğaz’da, yeni açılmış bir otelin […]

Orhan Kemal – Murtaza

Yakın dostlarım, Murtazayı bu yeni hale getirmememi istediler. Hem de ısrarla. Biz onu öyle bulduk, öyle okuduk, öyle sevdik. Ne diye değiştireceksin? dediler. Hatta içlerinde çok önem verdiğim kimselerin de bulunduğu bu görüş üzerinde uzun uzun durdum. Kitabın üstünde Romanyazıyordu, ama o haliyle Murtaza bir roman değil, olsa olsa bir büyük hikâyeydi. Kitabın yüz seksen […]

Orhan Kemal – Eskici Dükkanı

Betonunda bile otlar biten bereketli Çukurova topraklarının dört bucağından inceli kalmlı kollar gibi uzanan tozlu yollarda bir zamanlar develer, Bursa çift atlıları, çokluk da sabahlardan akşamlara, akşamlardan sabahlara dek gıcır gıcır gıcırdayan kocaman tekerlekli öküz, camız arabaları, şimdilerde ise güçlü kamyonların benzin, mazot kokulu homurtularla çuval ya da hararlar dolusu çektikleri tohumlu, tohumsuz pamuklar, arpa, […]

Orhan Kemal – Ekmek Kavgası

Sabah, öğle, akşam karavanalarından artan yemeklerin döküldüğü toprak, kalın ve besili solucanların hazla kıvrıldığı zifirden bir bulamaç halindeydi. Yalınayak çocuklarla ihtiyar kocakarılar, paslı teneke kutuları ağız ağıza dolu, uzaklaşırlarken, erkek köpekler sıhhatten gerilmiş karınlarını güneşe devirip uyuklarlar, sarkık memeli dişiler de, peşlerinden tonton enikleriyle dolaşırlardı. Daha sonra meydan karga sürülerine kalırdı. Simsiyah kanatlarında mavi ışıltılaria […]

Orhan Kemal – Dünya Evi

Yazana hazırladığı eserin orijinali ve bütünüdür Pamuk kozalarının beyaz beyaz patladığı, aydınlık bir Eylül gecesiydi. Yıldızlar iri iriydiler, ay vardı. Vardı ama Igenç adamın gördüğü yoktu. Bir hafta-clanberi yirmi dört lira doksan beş kuruş ve genç kansiyle kalakalmıştı: Fırtınaların çalkaladığı korkunç Okyanuslarda, parçalanmış yelkeni, kırılmış dü-meniyle küçücük bir tekne gibi. Ne yapacaktı? Anlıyordu ki babaannesi […]

Orhan Kemal – Bereketli Topraklar Üzerinde

Orta Anadolu’nun seksen evlik köylerinden Ç. köyünün erkekleri o yıl da çalışmak için çeşitli iş bölgelerine dağıldılar: Sekizi onu Kayseri Dokuma fabrikasına gitti, dördü beşi Sivas Çimento fabrikası, Cer atölyesine. İçlerinden üçü de Çukurovanın yolunu tuttu. Bu üç kişi, tflahsızın Yusuf, Köse Hasan, Pehlivan Ali köyde kapı komşuydular, çocukluklan bir arada geçmişti, Biraz palazlanınca şunun […]

Orhan Kemal – Baba Evi

Ben doğduğum zaman, babam, Çanakkale’de, Darda-nos’ta bataryasının başında, kumral bıyıklı, enveriye’li bir topçu mülâzimisanistoymiş. Dedem benim doğduğumu babama benim imzamla şöyle tellemiş: Ben de dehr’in sitemin çekmeğe geldim dehr’e! Beş aylıkmışım. Dedem kundağımı avluya çıkarmış. Gökte on beşinde, yalap yalap bir ay varmış. Bakmış bakmış, «Cıss…» demişim. Evde hâdise olmuş bu: — Cıs dedi, cıs […]

Orhan Kemal – Avare Yıllar

Her sabah evden okula diye çıkardım. Koltuğumda kitaplarım, başımda sarı şeritli okul kasketim, ver elini Giritli kahvesi. Dörtyol ağzında Gazi’yle, Hasan Hüseyin’i beklerdim. Onlar daha önce gelmişlerse, bana geç kalışımın sebebini sorar, çıkışırlar, sonra güle söyleye, köpekleri taşlayarak asfaltın üzerinde yağ gibi kayan pırıl 6 pırıl taksilere hayran hayran bakarak, Giritli kahvesine —— gelirdik. Çok […]