Aziz Nesin – Çocuklara En Güzel Öyküler

Okuyacağınız Aziz Nesin öyküleri, mizah edebiyatımızın en güzel örnekleridir. M izah öğreticidir. İnsana anlamayı, sevmeyi, hoşgörüyü öğretir. Günlük yaşam içinde rastladığınız birçok kişi bizde gülme duygusu yaratabilir. Onlara gülerken size de gülüneceğini aklınızdan çıkarmayın. Aziz Nesin’in yazdıkları bizi niye etkiler, onları neden severiz? Çünkü Aziz Nesin Türkiye manzarasını mizahla çizmiştir! Hepimizin vesikalık fotoğrafını çekmiş, o fotoğrafın ardında kalan hikâyeyi anlatmıştır… Ç ünkü yaşadığımız toplum daki insanları anlatır, hatalarımızı gösterir, güzel yanlarımızı över, çirkin yanlarımızı yerer, aklımızın kestiği kesmediği yerleri bize sunar. Öylece bir insan bütünü çıkar ortaya. Yerli yersiz kızgınlıklar, öfkeler mizahla buluşunca yumuşar. Çok rastladığımız am a dikkatimizden kaçan tipleri yaratmanın ustasıdır. H er şeyin aşırısı insanı yok eder, hele bu nasihat, uyarı ise tepki uyandırır. Ben H ayatta Daima’nın baba kahramanı işte bu açıdan hem gülünç hem trajiktir. Elbette sağlığımıza dikkat edeceğiz, ama bu konuda her doktorun dediğini yaparsanız, dostlarınızın tavsiyelerine göre sağlığınızı yönlendirirseniz, Gözüne Gözlük’teki kahram anın durum una düşersiniz. Hele, aydın görünmek için gözlük takarsınız, hiçbir şeyi göremezsiniz. Özenti de büyük kusurdur. Gemiyi İstila Eden Salyangozlar öyküsü fantezi değildir, gerçekten Türkiye’den dışarıya salyangoz ihracatı vardır ama bir gemide hepsi dışarı fırlayınca hayat yaşanmaz olur.


Batıda çok sevilen bu yemeğin Türkiye’de pek iştahlısı yoktur, bu öykü iki dünya arasındaki farkı da anlatıyor. Aziz Nesin’in yazdığı her öykünün hayatımızda karşılığı vardır, onun geniş eleştiri yelpazesindeki öykülerden Şermendi Ne Zam an Doğdu? gerçekten bazı bilim adam ­ larının, ayrıntıda kaybolup esası unutmalarına güzel bir göndermedir. Yazar, şair Şermendi’nin doğum tarihini saptam ak için ciltlerce yazacak ama şair hakkında bilgi vermeyecektir… İşte ünlü mizahçı burada laf salatasının nasıl zaman kaybı olduğunu gösteriyor. Hepimizi esasa gelmeye çağırıyor. Çok ve anlamsız konuşmak, insanın hem kendi zamanını hem başkalarının zamanım çalmaktır. Okul Aile Birliği toplantısını ananız babanız yaşamıştır, siz de görmüşsünüzdür. Nüfus kütüğündeki yanlışlıklardan doğan gülünçlüğü birçok oyunda, filmde görmüşsünüzdür. Yazarın ünlü oyunu Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, nüfus kaydı yanlışlıklarının ortaya çıkardığı gülünçlüğü sergiler. Usulen sözünü bu yaşta duymuşsunuzdur ama bütün hayatınız boyunca duyacaksınız. Birçok gereksiz işlemin hep usulen şemsiyesi altında yapıldığına tanık olacaksınız, kızmayın, çünkü elinizden bir şey gelmez. Bu yanlışlık sonucunda anlı şanlı hanımefendi erkek olduğunu(!) kabul eder. Sinekler Olmasa… Bazı kişiler vardır ki doğuştan itibaren başarısızlığa çeşitli gerekçeler uydururlar, bedelini hep başkalarına yüklerler. Üstelik erteleyerek yaşarlar. İnsanın kendini olduğundan başka göstermek için harcadığı çabalar onu gülünç yapar. Hele bu para konusunda ise gülünçlüğün derecesi daha da artar.

Eğer mutlu yaşamak istiyorsanız, kendinizden başkasıymış gibi görünmeye çalışmayın. Bizim Eve Amerikalı Misafir Gelecek, bu durumun gülünçlüğünü sergiliyor. Üç Günde İngilizce ve Çocuk Ne Zam an Ağlar? da keyifle okunacak neşeli öykülerdir. Bir edebiyat yapıtını okuduğumuzda neden beğeniriz. Üzülürüz, güleriz, kızarız, duygulanırız. Bütün bunların nedeni, onunla hayatımız arasında bir bağ kurmaktır, ya başımızdan geçmiştir ya geçecektir. Mizah insanın kendini eleştirmesi, öz eleştiri yapmasını da sağlar. O kuduğunu, öğrendiğini, bildiğini kendi yaşam ına geçirmesi için de bir aracıdır. Mizah, bir aynadır, ona baktığımızda önce kendimizi sonra bütün dünyayı görürüz. İyi okum alar dilerim. D oğan H ızlan XI BEN HAYATTA DAİMA Sımsıkışık oturuyorduk; o gece Spor ve Sergi Sarayı iğne atılsa yere düşmeyecek kadar kalabalıktı. Solumda, benim yaşımda gösteren tombul bir adam oturuyordu; konuşmalarından yanında oturan çocuğun babası olduğunu anladım. Çocuğun terbiyeli bir lise öğrencisi olduğu kılığından, yaşından, davranışlarından belliydi. Önce güreş minderine Rus millî takımı çıktı, alkışlandı. Arkasından bizim takım çıkınca alkış Spor Sarayını çınlattı.

Çocuk da alkışlıyordu. Babası, — Sakin ol, dedi, hayatta hiçbişeyin aşırısı iyi değildir. Bir insan, evladım, hayatta hiçbir zaman aşırıya kaçmamalıdır; alkışlarken de öyle… H ayatta hiçbir zaman ölçüyü kaçırma!. Orta yol en iyi yoldur. Tören başlamıştı. Güreşçiler karşılıklı birbirlerine armağanlar verirlerken, baba oğluna anlatıyordu: — Bak oğlum, güreşlerin sonu alınıncaya kadar beklemek yok. Son güreşin bitmesine beş dakika kala hemen kalkarız. Erken kalkarsak, ancak otobüste yer bulabiliriz. Sona kalırsak, hem bu kalabalıkta eziliriz, hem de ne otobüs, ne otomobil bulabiliriz. Çok da erken kalkmak ı olmaz. Tabii güreş seyretmek için… M üsabakalar bitmeden beş dakika önce kalkarız. N e çok erken, ne çok geç… Hayatta hiçbir zaman ne önde olmalı, ne arkada kalmalı. Başa geçmek iyi değildir, geride kalmak da… H ayatta bir insan, ne geç, ne erken, tam zamanım bilmelidir. Adamın oğluna verdiği öğütler yüzünden mikrofonda konuşulanları anlayamadım. Biraz sonra da güreşler başladı.

Ama babanın öğütleri bitmiyordu: — Bak, evden çıkarken pardösünü almadın. Bir evlat hayatta daima baba sözü dinlemelidir. Ben sana, “Yavrum, pardösünü al!” dedim. Evet, evden çıkarken hava güzeldi. Ama geceyarısı hava serinler. Burada da terleyeceksin. Dışarı çıkınca, haydi bakalım, soğukta ne yapacaksın?. Tabii hasta olursun… Hayatta daima büyük sözü dinlemelidir. Yüksek sesle oğluna her konuda öğütler veren baba, birden bana döndü: — Bazı babalar, beyefendi, gittikleri yerlere çocuklarını götürmezler. Gayet yanlış bir hareket… Bir baba hayatta daima oğlu ile arkadaş olmalıdır. Mesela ben oğlumu bu güreşleri seyretmekten m ahrum bırakmadım. Çocuktur, herşeyi görüp öğrenmelidir. Onun hatırı için kalktım, buraya geldim. Bu sırada birinci güreş bitmişti ama adamın gevezeliğinden güreşin sonucunu anlayamadım, ikinci güreş başladı. Salon çok sıcak olmuştu.

Çocuk ceketini çıkarıyordu. — Ne o, ceketini mi çıkarıyorsun? Evet, çok sıcak oldu içerisi, çıkar ceketini. Ama bikez bana sormalıydın… Oğluna böyle diyen adam, başını geriye çevirip arkasında oturana anlatmaya başladı: 2 — Beyefendi, ben çocuğumun hiçbir arzusuna engel olmam. Hayatta hiçbir zaman babalar çocukların arzularına engel olmamalıdırlar; ancak yeter ki o arzu makul olsun. Değil mi efendim? Mesela oğlum ceketini çıkarıyor. Mademki öyle istiyor, öyle olsun… Yalnız… Çocuğuna döndü: — Bak oğlum, ceket çıkarmanın bir usulü vardır. Ceket öyle gelişigüzel çıkarılmaz. Çünkü sen ceketini çıkarır, dizinin üstüne koyarsan, cebindekiler yere dökülebilir, senin de haberin olmaz. Onun için ceketini çıkarırken, önce cebindekilere bakacaksın, cebinde olanları dökülmeyecek, düşmeyecek gibi yerleştirip ondan sonra ceketini çıkaracaksın. Ben hayatta hiçbir zaman cebimdekileri iyice yerleştirmeden ceketimi çıkarmış değilimdir; onun için de hayatımda hiçbişeyimi ne düşürdüm, ne kaybettim… Adamın çenesinden içime fenalık geldi. Oturacak başka biyer olsa, hemen oradan kalkacaktım. Ama oturacak değil, ayakta duracak yer bile yoktu. Sağ yanımdakine, — Affedersiniz, bu ikinci güreş değil mi? diye sordum. — Hayır, üçüncü güreş başladı. Ne seyrettiğim güreşi, ne hakemlerin söylediklerini anlayabiliyorum.

Baba oğluna diyordu ki: — Susadın mı?. Bak, bu olmadı. Hayatta insan daima, böyle biyere gelirken, evinden çıkmadan önce, suyunu iyice içmelidir. Bir gazoz bişey değil… İçersin, ne olacak… Ama bak, terledin, buz gibi gazozu içince öksüreceksin. Hayatta herşeyden önce sağlık gelir, herşeyin başı sağlık… Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir