Gerard De Villiers – 13 Haiti Celladi

Estim é Jolicoeur, paslanmış 4 1 kalibrelik Smit h Wesson’u n takılı olduğ u eski bez palaskasını çıkardı v e mezarı n kenarına , hasır şapkasının yanın a koydu . Sonra , ayakt a şöyle bir gerindi v e esnedi. Saa t sabahı n ta m altısıydı v e güne ş henü z yakmıyordu . Üç saa t sonr a dayanıl ­ m a z sıcak başlayacaktı. Port-au-Princ e Mezarlığ ı şehrin diğe r kısımları gibi cehennemde n farksızdı. Eğe r ölüler beto n y a d a mermerde n yapılmış kalın kapa k taşlarıyla korunmasalar, tereyağı gibi eriyeceklerdi. Tanrıy a şükür, Haitilile r geleneklerine bağlıydılar: a ç kalma k pahasın a da olsa, yakınlarını saygıdeğer bir biçimd e gömerlerdi . Bunu n için evin kızları fahişelik yapmay ı bile göz e alırlardı. Mezartaşı yazıcısı Estimé , o kızları iyi tanırdı . Yeni bir mezar a yaptığı güzel bir kitab e karşılığı elde ettiği kızlar, on u Carrefou r Caddesi’ndek i ucu z genelevlerin kokuşmu ş Dominikli orospuların a par a yedirmekte n kurta ­ rırlardı. Diğer tarafta n bilge görünümü , okum a yazm a bilmeyen ende r müşterilerinin kitabelerdeki olu r olma z yanlışlıklar a karışmalarını engellerdi. Haitili, boy a kabını eline aldı, kitabey e yaklaştı v e bitirmiş olduğ u yazıyı kend i kendine yüksek sesle okudu : “Elved a Kahramanla r Kahraman ı eşsiz Önder! Ey , François Duvallier! Canını z kada r sevdiğiniz Haiti topra ­ ğ ı üzerinizden eksik olmasın! ” 5 Bir haft a önc e ölen Dokto r François Duvallier’nin kitabesini yazmakta n ötür ü tarifsiz bir guru r içindeydi. Haiti Cumhuriyeti’ni n Başkanı, Silahlı Kuvvetler’in, Po ­ lis ve Milli Emniye t Gönüllüleri’ni n bu en büyü k önderi, dah a çok “Pap a Doc ” ismiyle tanınırdı. Çelenkle r kab ­ rin çevresindeki sütunları n üzerine konulmuştu . İçine kilitli bir kapıda n girilebilen küçü k mozole , maviy e boyan ­ m ış demir parmaklıkl a çevrilmişti.


Meza r henü z örtülme – mişti. Mezarlığın sıska bekçilerinden biri yolun sonund a göründü . He r sabahk i gibi, mezarlığın doğ u yakasındak i Jean-Mari e Guillou x Caddesi’ni n kapısını açacaktı . Pa ­ pa Doc’u n mezarı sağda , o kapıda n girilen yolun girişindeydi. Gü n boyunca , resmi heyetle r pek üzgü n görünme ­ yen Cici Köpekler’in * sinsi gözetlemeleri altında , ar d ar ­ d a mezar a akı n etmişlerdi. Pap a Doc’u n bakanlarında n Luckne r Cambronne , bu arad a bir kez dah a Rejim’i n an a ilkesini açıklamıştı: “İy i bir vatansever, evlatların an a babalarını n öldürme ­ leri yerine , evlatların öldürülmelerini tercih etmelidir.” Akl a yakın bir tedbir! Yönetimin sertliği Estime’y e yoruc u iş günleri vaa t ediyordu . François Duvallie r ölmüştü , am a bask ı rejimi, ömü r boy u Başka n olara k seçilmiş “Pap a Doc”u n oğlu Jean-CIaud e ile deva m ediyordu . Yaşlı bekçi ayaklarını sürüyere k geçti ve Estime’yi çekine çekine selamladı. Estim e mezarı süslemey e hazırlandığından oralı bile olmadı . Büyük bir günd ü bu . Saa t dokuzda , yeni Başka n Jean-CIaud e Duvallier, babasını n mezarındak i saygı tö ­ reni için, Mercede s 600’ünde n inecekti. Dışard a birka ç taksi, şehir merkezin e doğr u yola çıkmıştı bile. Port-au – Prince’d e sıcak yüzünde n herke s erke n kalkardı . Az sonra ilk ziyaretçiler yollar a düşmey e başlayacaktı .

(*) “Tonton Mamule” adıyla anılan hukumet yanlısı milisler. 6 İşini dah a d a hızlandırma k için Estim é bir tan e Hin t kiraz ı yemeni n iyi olacağını düşündü . Fırçasını bıraktı v e şapkasının yanındak i meyvelerden bir tan e aldı. Bir diş ısırdıktan sonr a kitabeyi bir kez dah a okudu . Estim é meşhu r kahramanlarda n yalnızca , Dominik’i n Meçhu l Kahramanı’n ı tanıyordu . Yediği meyvenin suyu ağzında n sızmış, alnı yorgunlukta n kırışmıştı. Bir an düşündü . Rejim’ e bağlılığını kanıtlama k için, kitabey e kendinc e birka ç şey dah a yazma k isteğiyle yanı p tutuşuyordu . “Yüc e Velinimetimiz ” diye yazmay ı düşündüys e de kendisini ılımlı olmakl a suçlayabilecekle ­ rini aklına getirerek bunda n vazgeçti. Fakat , mutlak a bir şey gerekiyordu . Parmaklığı n önünd e dura n bir arab a on u düşüncele ­ rinde n bir an çekip aldı. Kafasını çevirip baktı . Bu, Port – au-Prince’d e vızır vızır işleyip adı m başı dura n yüzlerce taksiy e benzeyen kuyrukl u gri bir Peugeot’ydu . Araba ­ n ın kapıları açıldı. Ü ç ada m inip mezarlığ a girdiler, ön ­ dek i kar a gözlüklü, kısa kıvırcık saçlı, mav i spo r gömlek ­ li, göbekli biriydi.

Diğeri, kısa kollu beya z gömle k ve keten pantolo n giymiş pis suratlı bir herifti. Küçü k silahın ın taht a kabzası, kemerinde n dışarı taşıyordu . Estimé , bir Cici Köpe k bu diye kendi kendin e söylendi. Port-au-Prince’d e yüzlerce, Haiti’d e binlerceydiler v e biri diğerini tanımazdı . Bunla r belki de Artibonite’ * in bir köyünde n sevgili önder’lerin e son bir saygıda bulunmay a gelenlerdendi. Cici Köpekler, aslınd a Milli Em ­ niyet Gönüllüleri diye adlandırılırdı v e yalnızc a Başkan’ a bağlıydılar. Jolicoeur kibirlice doğruld u ve fırçasıyla as ­ keri bir selam çaktı. Selamı yolda takılıp kaldı. İlk gelen iki ada m üçüncüsün e yol açmıştı. Beriki, kravatlı, beya z ceketliydi v e elinde Estim é Jolicoeur’ e yönelmiş 44’lük bir otomati k Colt vardı. (*) Orta Haiti’de bir bölge. 7 Estim e sersemledi, önünd e dura n yassı burunl u dev adamı n yüzün ü ezber e biliyordu . Resmi, görüldüğ ü yerde vurulması emriyl e he r yer e asılmıştı. B u, Cici Köpekler’i n eski şefi, Başkan’ı n eski sağ kolu, bir numaral ı halk düşman ı döne k Gabrie l Jacmel ‘ d i. Dağlard a kaça k olara k yaşa r v e Haiti Cellatı diye anı ­ lırdı.

İnsa n azman ı beya z dişlerini gösterere k sırıttı. Namlunu n ucuyl a mozoley i göstererek : — Aç ! dedi. Afallamış olan Estim e Jolicoeur yanıt vermedi . Gabrie l Jacmel’ı n güpegündü z Port-au-Prince’d e ne işi vardı ? Cici Köpekler’i n eski şefi kendinde n çok emi n görünüyor, büyü k Colt kocama n elinde kayboluyordu . — Aç ! diye tekrarlad ı azman . Yoks a o pis Duvalli – erist kafan ı darmadağı n ederim . Colt’u n horoz u açıktı. Jacmel, Jolicoeur’ e pis pis bakara k sırıttı. İki muhafız ı elleri silahlarının kabzasınd a , gizlenmeksizin mezarlığın kapısını gözetliyorlardı. Port-au-Prince’d e silahlı bir ada m görüldüğ ü zama n he ­ m e n vurulurdu . Ama , Ibo-Beac h Caddesi’ndek i batak ­ hanele r b u kuralı tanımaya n insanlarl a dolu p taşıyordu . Estim e Jolicoeur gö z ucuyl a ıssız yola baktı . Bekçi, a n a girişteki odasında n çıkmıştı. Uzaktaydı . Tabancası ise üç metr e ötedeydi.

Fırçasını tuta n kolun u indirdi. Ge ­ veleyerek: — Ne istiyorsun? diye sordu . Gabrie l Jacme l üzerine yürüdü : — Bir gü n telefondabende n on a kellemi götürmem i istemişti… Am a şimdi, be n onunkin i almay a geldim… Herkes e göstereceğim… Hayd i a ç bakalı m şurayı. Estim e Jolicoeur alnının ter içinde kaldığını hissetti. Bu günahta n da beterdi. Tü m Haitililer gibi o da Vod u dinine bağlıydı. Duvallieristlerin çoğu Pap a Doc’u n “zombi ” şeklinde dirilerek düşmanların ı temizleyeceğine inanırdı. Am a bunu n için cesedin bir bütü n olara k kal – 8 ması gerekiyordu . — Hiçbir şekilde anahtarı vermeyeceğim sana . Du – vallier Devrimi üzerine yemi n ederim ! Gabrie l JacmePi n sırıtması anide n kesildi. — Aptal ! Başını hafifçe çevirerek: — Thomas ! diye seslendi. Kar a gözlüklü muhafız , Estime Jolicoeu r Smith Wesson’nun a davrandığ ı a n üzerine atıldı. Estim e henü z kılıfında olan silahının kabzasını tutara k doğruldu . Ani ­ d e n ötekinin belinden bir şey çıkardığını gördü . Gözünd e bir şimşek çaktı v e boğazınd a bir yanm a duydu .

Bağırm a k istedi, am a hi ç sesi çıkmadı . Boğazında n Gabrie l Jacmel’ e sıçrayara k olu k gibi ka n boşandı . Heme n orad a yığılıp kaldı. Bıçak darbesi başını neredeys e gövdesinden ayırmıştı. Katil, korkun ç yaray ı dah a d a genişletmek için ayağıyl a kafayı yukarı kaldırdı v e son bir darbeyl e kopardı . Tabancay ı alıp beline soktu . Jacmel : — Acele edelim, diye emir verdi. Thomas, Estime’ni n ceplerini karıştırıp küçü k bir anahta r çıkardı v e on u şefine uzattı. Jacme l mozoleni n basamakların ı çabuca k çıktı, anahtarı kilide soku p kapıy ı açtı. Thomas , bıçak elinde o n a yetişti. Diğeri Estime’ni n cesedini ayaklarında n sürükleyere k parmaklığın dışına çıkardı. Gerid e yalnız, yol un ortasındak i kocama n ka n lekesi kaldı. Sonra , kapıyı kapayara k o da mozoleni n içine girdi. Gabrie l Jacme l mezarı örten kapa k taşının üzerine eğilmişti. Thoma s d a öbü r uçt a aynı durumdaydı .

İki ada m yorgunlukta n kasılmış hatlarıyl a soluk soluğaydılar. — Haydi ! diye bağırdı Jacme l ve hepsi kaslarını gerdiler. Thomas’ı n tabancası karaciğerine batıyordu . Bir küfür salladı. Jacme l gözleri dışarı fırlamış bir halde sert adalelerini gerdi. Bir hareketl e taşı birka ç santimetr e yerinde n oynattılar. Zenc i bir zafer çığlığı attı. Düşündük – 9 leri gibi kapa k henü z örtülmemişti . Thoma s v e Luc , sevinçle şeflerine yardım etme k için atıldılar. Tabu t görünen e de k taşı kaldırdılar. Gabrie l Jacme l hain hain sırıttı. Sonund a öcün ü alacaktı. Pap a Doc’u n adamlarında n yalnızc a intika m için kaçmıştı. Şimdi tü m Haiti, François Duvallier’nin kellesinin onu n elinde olduğun u bilecekti. — On u yava ş yava ş kes, dedi Thomas’ a alaylı alaylı.

Yavaş kes ki, canı yanmasın!scanne d by darkmalt1 Artık kendini kahrama n ilan edebilirdi. — Dikkat ! Homurdana n Luc idi. Ü ç ada m çömeldiler. Thoma s çevreye bir gö z attı . Gen ç bir zenci kız kendinde n geçmiş bir şekilde mezarın önünde , hareketsi z duruyordu . Ol ­ dukç a koy u tenli, güzel, ince hatlıydı. Köyl ü gibi giyinmişti. Kısa beya z elbisesi, ince ve adaleli bacakların ı orta ­ y a çıkarıyordu . Mezardan , kımıldaya n dudakları görülüyordu . D u a ediyordu . Gabrie l Jacmel, silahı elinde , sakınara k kafasını uzattı. Kızın beynini dağıtma k için ölesiye bir istek duyu ­ yor, kalın dudaklarınd a kin dol u bir sırıtış görülüyordu . “Apta l kız! ” diye söylendi. Kız meyda n okurcasın a dua ­ sını sürdürüyordu . Gitme k için hi ç de acele etmiyordu .

Oys a üç ada m için, kaybedilmiş he r saniy e bir ölü m tehli ­ kesiydi. Jacme l sinirden gerilmiş yüzüyl e Thomas’ a ho – murdadı : — Çabu k temizl e onu ! Dikkatli olma k gerekiyordu . Eğe r kız bağırara k me ­ zarlığın dışına kaçarsa , çevrede dolana n Cici Köpekler’ i uyandırabilirdi. Arabanı n şoför ü kaçabilir v e kendileri ­ n i, peşlerinde polis, Port-au-Prince’d e kısılmış bulabilir ­ lerdi. Sadık Duvallieristler, Gabrie l Jacmel’ i yakaladık ­ larınd a diri diri derisini yüzeceklerine yemin etmişlerdi. Thoma s ayağ a kalktı v e hâl â kanlı ola n bıçağını pantolonun a soktu . Mümkü n olabilecek e n doğa l hare – 10 ketle mozoleni n kapısını itti ve dışarı çıktı. Kız ellerini kavuşturd u v e boğu k bir çığlık attı . Tho – m a s bir sıçrayışta yanın a geldi v e on u kolunda n yakaladı: — Korkm a aptal, zomb i değilim ben ! Kız hiç konuşmada n çırpınmay a deva m ediyordu . Göğüsleri ince elbisesini delecek gibiydi. — He r şey yolunda , mera k etme , diye tekrarlad ı Thomas . Sevgili başkanımız a göz kula k oluyoruz . Gen ç kız bira z yatışmış gibiydi. Thoma s bir eliyle kızı tutarken , diğeriyle pantolo ­ nunda n bıçağını çıkarmay a çalışıyordu. Birden arkasınd a çocuk bağırışları duydu .

İrkilerek döndü : Ü ç çocuk parmaklıkta n onları seyrediyordu . Düşünmeksizi n kızı mezar a doğr u sürükledi: — Başka n orad a mı değil mi, gel de kendi n gör bakalım. Zenc i kız şaşkın bir hald e kendini bıraktı . Thoma s o n u mozoleni n içine doğr u itti v e kapıyı kapadı . Kız kendini birden Gabrie l Jacmel’i n Colt’unu n karşısında bul ­ d u . Bir çığlık attı. Thoma s heme n eliyle ağzını kapad ı v e bıçağına davrandı . — Bekle, diye fısıldadı Jacmel . Aklına bir fikir gelmişti. Şimdi, bu davetsi z misafir o n u ürkütmüyord u artık . Sert bir sesle: — İsmin ne? diye sordu . — Marie-Denise , diye hafifçe yanıtladı kız. — Peki, beni tanıyo r musun ? — Hayır. — Ben Gabrie l Jacmel’im . öneml i bir şahsiyet olduğundan , oldukç a kasılmıştı.

Kız dehşe t içinde titremey e başladı. Cici Köpe k görevind e olduğu zamanlar, Gabrie l Jacme l Port-au-Princ e hal ­ kına ka n kusturmuştu . Turistler e olumsu z etkide bulunu ­ yorla r diye , dilencileri sopayl a öldürme k uzmanlı k alanıydı. — Bana kötülü k etmeyin, diye yakard ı genç kız. 11 Gabrie l Jacme l tehdit ederek elini kaldırdı. — Bağırırsan gebertirim seni! Ceketinin i ç cebinden uzu n bir tornavid a çıkardı. François Duvallier’in tabutun u açm a zevkini kimsey e bırakma k istemiyordu . Zenc i kız dehşe t içinde olduğ u yer e kıvrılmıştı. Orada n birka ç yüz metr e ötede , kız arkadaş ­ ları pazar a gitmek için on u bekliyorlardı. Tabutu n bir çivisi gıurday a gıcırdaya yerinden oyna ­ d ı. Tehdit e rağmen , Marie-Denis e bağırdı. Gabrie l Jacme l bir hamled e doğruldu . Kızı ayakt a durmay a zorlayara k kolun u kavrayı p boğazını sıkmay a başladı. Dessaline s Kışlası’ndaki sorgulamaların ı d a he p böyle yapardı . Kız kurtulma k için delicesine debeleniyor ­ d u .

Kızın elbisesinin inceliği Gabrie l Jacmel’ i tahri k etmişti. Kızgınlığı, yerini yakıcı bir isteğe bıraktı. Kızın du ­ dakların a yapıştı. Am a genç kız ağzını sımsıkı kapamıştı . Zevkten göz ü dönmü ş bir hald e kızın boynun u bıraktı v e o n a bir toka t attı. Sonr a öteki eliyle elbisesinin önün ü yırttı. Marie-Denise’in göğüsleri dolgu n v e dimdikti . T a m b u and a Thoma s v e Lu c bir sevinç çığlığı attı ­ lar. Tabutu n kapağ ı sonund a açılmıştı! Gabrie l Jacme l omuzunu n üzerinden şöyle bir baktı . Piş bir kok u he r yeri sardı. Sıcak henü z Pap a Doc’ u eritmemişti. Jacme l birk a ç saniy e tereddü t ettikten sonr a elini kızın beline attı, diğeriyle de elbisesini çıkarmay a başladı. Kız karşı koy – maksızın hıçkır a hıçkır a ağlıyordu . Adamı n hayvani bir güçle canını acıtara k vücudun a sahi p olmasın a boyu n eğdi… Marie-Denis e he r şeye rağme n bunda n bira z hoşlanm ış gibiydi. Az önc e onunl a sevişen adam , kendisi gibi t ü m basit insanla r için efsanevi bir kötülü k Tanrısıydı .

Biraz rahatlamış olara k burnun u çekti. Tabutu n yanınd a çömelmiş dura n Jacme l onunl a ilgilenmiyordu artık . Marie-Denis e hareke t halindek i bıçağın parıltısını görü ­ yordu .

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir