Gerard De Villiers – 50 Belfastta Tehlike

Parçalanmış yüzlerce ayakkabı Bedford Street’in yollarını ve kaldırımlarını kaplamıştı. Bili Lynch tekerleklerin altında ezilen ayakkabı yığınının üstünde yavaşladı. Kırılmış vitrinin önünde belediye memurları cam kırıklarını topluyorlar, çocuklar birbirlerine ayakkabı atarak oynuyorlardı. Bomba dükkânın kapanmasından hemen sonra patlamıştı. Büyük olasılıkla İRA’nın işiydi. Bili Lynch birkaç pabuç daha ezerek arabayı hızlandırdı. Yoldan geçenler durmuyorlardı bile. Belfast’ta bir bombanın patlamasından daha normal ne olabilirdi? ÎRA’nın amacı ekonomik hayatı felce uğratmaktı ve yavaş yavaş amacına ulaşıyordu. Yıkılan binaların yerleri otopark oluyordu. Bill Lynch’in karısından ayrıldıktan sonra oturmaya başladığı Suffolk semti şimdiye kadar bombalardan hiç zarar görmemişti. Kızı Tulla bazen bir, iki gün geçirmeye onun yanına gelirdi. Annesinden uzun süre ayrı kalmaktan sıkılıyordu. Bayan Lynch Queen’s University’nin yakınında sessiz bir villada yaşıyordu. Turuncu Cortina, otoyola varmak için Lisbum Road’a doğru hızla yol alıyordu. Alnı kırışmış, gözlerini yola dikmiş olan Bill Lynch ıslık çalıyordu.


Protestan bahisçinin ateşli karısıyla olan randevusunu iptal etmek zorunda kalışına canı sıkılıyordu. Ne 5 yazık ki iş, gönül maceralarından önde geliyordu. * ** Long Kesch Toplama Kampı’nın gözetleme kulelerindeki projektörler o bölgede otoyolu gündüz gibi aydınlatıyordu. Bill Lynch ışıktan kamaşan gözlerini kırpıştırarak saatine baktı. Eğer Güney İrlanda başkenti Dublin’e üç saatte varırsa, başarı sayılırdı bu. Çünkü otoyol 50 mil sonra yerini dolambaçlı dar yollara bırakıyordu. Bill Lynch eylemciler arasında son derece popülerdi. Yöneticisi olduğu ve kısaca UFNİ adıyla bilinen ” United Fund for Northern İreland” iki yıldır İRA’ya silah sağlıyordu. Yapılan yardım az da olsa, ÎRA’nın UFNİ yöneticisine aşırı derecede minnet duymasına yetiyordu. Tulla Lynch bundan büyük bir gurur duyuyordu. Genç kız eylemlere yürekten inanıyor ve Protestanları yeryüzünden, ya da hiç olmazsa Kuzey İrlanda’dan temizlemek için İRA’ya seve seve atom bombası bile verebilirdi. Bill Lynch aslında İrlanda asıllıydı, ama ABD’de doğmuştu ve sadece “Şirket” için çalışmıştı. Önce Almanya, Polonya ve nihayet İrlanda. Belfast’taki görevi basitti: İRA hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi toplamak. Kendisini mükemmel bir şekilde maskelemişti.

İngiliz polisi bile onun CIA hesabına çalıştığını bilmiyordu. Baltimore’dan gönderilen bir “koli”y i almaya gelen İRA’lı bir eylemci, kolideki 2 Colt tabanca ve 25 otomatik tüfeği alınca o 6 kadar sevinmişti ki, bunu kutlamak için Bill Lynch’i Europa Oteli’nin karşısındaki eski bir kafeteryaya davet etmiş ve ona Güney İrlanda’daki gizli bir silah stoğundan bahsetmeye başlamıştı. Protestanları yok etmeye yetecek kadar çok diyordu. Yerin Dublin’in güneyinde ünlü bir viski depoları olduğunu söyleyince, Bill Lynch gidip görmeye karar vermişti. Eğer hikâye doğruysa Dublin’deki ABD Büyükelçiliği gizli olarak Kuzey İrlanda polisini olaydan haberdar edecekti. Kaçakçıların İRA’nın ihtiyaçlarını sağlamaya kalkışmaları ilk değildi. Birkaç ay önce Claudia adlı bir yük gemisinde Libya’dan gelen 90 ton silah yakalanmıştı. Bill Lynch otoyoldan çıkmak için yavaşladığında farların ışığında askerler belirdi. Yolu kesenler İngiliz askerleriydi. Bill kâğıtlarını gösterince yola devam etmesine izin verdiler. Birden silahının yanında olmadığını farketti. Ama Kuzey İrlanda’da, kendini Long Kesch’- de bulmak istemeyenler için tabancayla dolaşmak bir riskti. Haziran ayı olmasına rağmen hava soğuktu, ince ince yağan yağmur yolu kayganlaştırmıştı. Bill Lynch kendi durumunu düşündü. Hiçbir şey bulmasa bile, şafaktan önce Belfast’a dönemezdi.

* ** Bill Lynch üç metrelik duvarı düşünceli bir şekilde inceledi. Uçsuz bucaksızmış gibi görünen deponun çevresini iki kere dolaştı. Şüpheli bir şey görünmüyordu. Depo güneydeki sanayi mahallesinde, iki yönlü geniş bir caddenin kenarındaydı. Bill Lynch Güney İrlanda’ya hiçbir güçlükle karşılaşmadan 7 varmış, Dublin’i baştanbaşa geçmişti. Şimdi bir ayyaşın hayalleri yüzünden boşu boşuna buraya geldiğini düşünüyordu. Sonradan pişman olmamak için sonuna kadar gitmeye karar verdi. Bir telgraf direğinin yardımıyla duvarın tepesine çıktı ve karanlığın içinden etrafı görmeye çalıştı. Açık alanın ortasında bir sürü bina yükseliyordu. Solda alçak uzun bir bina, en sağda giriş kapısının karşısında büroya benzeyen binalar vardı. Hepsi boşmuş gibi görünüyordu. Bill Lynch kendini içeri bırakarak otların üzerine düştü, karanlıkta çömelerek bekledi. Sonra doğruldu ve çimenliği takip ederek büroların önünde duran arabalara doğru yöneldi. Titriyordu. Burası Belfast’tan daha da soğuktu.

Berbat bir iklim! Arabalardan birinin gölgesinde yeniden çömeldi. Ufak bir cep feneri çıkararak aceleyle üç arabanın plakalarını aydınlattı. Üçüncüsü Belfast plakalıydı. Arabanın etrafında bir kere döndü. Radyatör kafasenin üstüne elini koydu: Sıcaktı. Kalbi daha hızlı çarpmaya başladı. Bu boş depoya yapılan gece ziyareti ne anlama geliyordu? Karanlık binalara dikkatle baktı. Arabanın sürücüsü nerede olabilirdi? Etrafı kollayarak yeniden doğruldu, avluyu koşarak geçti ve merkez binaya ulaştı. Cam kapı kilitliydi. Kulağını kapıya dayadı, hiçbir şey duyulmuyordu. Binanın duvarını izlemeye koyuldu. Karşısına ilk çıkan kapı asma kilitle üstten kilitlenmişti. Yüz metre daha gittikten sonra demir kapıya vardı. Kolu çevirdi. Kapı içeriye doğru kolaylıkla açıldığında az kalsın 8 dengesini kaybediyordu! Açık kapının önünde hareketsiz durdu.

Güvenlik için yanan bir sürü ampulün sarımtrak loşluğunda 50 metre ötedeki büyük silah sandıklarını farketti! Keskin bir koku burnunu ve boğazını yaktı. Bill Lynch tereddüt etti. Kendini korumak için ellerinden başka bir şey yoktu. Ama merak duygusu çok kuvvetliydi. Demir kapıyı kapatarak sessizce ilerledi. Alkol kokusu beynine doğru çıkıyordu. Hangar çok sessizdi. Hangarın dibinde kendini başka bir kapının önünde buldu. Kapı yarı açıktı. Bill Lynch yavaşça içeri girdi. Zayıf bir ışık çimento zemin üzerinde seyrek aralıklarla duran on metre yükseklikteki dev fıçılarla dolu büyük hangarı aydınlatıyordu. Durdu, ilerde çok daha aydınlık bir ışık farketti. Burada bürolara açılan bir koridor vardı ve bürolardan birindeyse ışık yanıyordu. Bill Lynch önünde uzanan alana dikkatlice baktı. Sessizce geçmeliydi.

Görünürde hiçbir engel yoktu. Işığın geldiği büronun kapısı yarı açıktı. Biraz daha ilerlerse, konuşulanları duyabilecekti. Heyecandan titreyerek on metre kadar ilerledi. Tam rahat bir nefes alacakken bir ayağı aniden boşlukta kaldı. Dengesini kaybederek öne doğru düştü. Sol dizi sivri bir köşeye çarptığında bir acı duydu ve bağırmasına engel olamadı. Bill Lynch karanlikta hareketsiz duruyordu. Sol bacağı korkunç ağrıyor, şakakları zonkluyordu. Büronun kapısı gürültüyle açıldı. Bir ses: — Sean! diye seslendi. Bill Lynch fıçıların olduğu yerden bir gürültü duydu, biraz sonra kaba bir ses cevap verdi. — Evet! Buradayım. — Sen mi bağırdın? — Hayır, ama… Adam alçak sesle küfretti, koridorun duvarını el yordamıyla yokladı ve etraf aydınlandı. Bill Lynch, Sean’i farketti.

Yakası kürklü bir ceket giymiş, kısa boylu şişman bir adamdı. Elinde Bren marka bir silah vardı. Kafasına gözlerine kadar inmiş siyah bir bere geçirmişti.scanned by darkmalt1 Işıkları yakan adam ise oldukça farklıydı: Şık bir takım giymişti. Sert kırmızı yüzü, koyu mavi gözleri vardı. Siyah saçlarını arkaya atmıştı. Bill Lynch’e hayretle gözlerini dikmiş, zehirli bir örümcekmiş gibi bakıyordu. Bill Lynch tek şansının dev fıçıların bulunduğu hangara kaçmak olduğunu düşündü. Son bir çabayla doğrulmaya çalıştı, fakat sol bacağı çok kötüydü. Topallayarak birkaç adım attıktan sonra yere yıkıldı. Sean koştu, silahın kabzasıyla ensesine vurdu. Kendinden geçen Bill Lynch sırtüstü yuvarlandı, hayal meyal sesler duydu ve tekmelenerek sürüklendiğini farketti. Gözlerini açtığında, küçük bir büroda sandalyede oturuyordu. Etrafında belli bir yaşın üstünde beş adam vardı. Bill Lynch kendisine dikilmiş gözlerdeki kini görebiliyordu.

Adamlardan biri üzerini arayarak bütün eşyalarını masaya koydu. Bir diğeri de kâğıtları inceliyordu. Bill Lynch takım elbiseli adamın “UFNİ ” kartını gördüğü an duyduğu heyecanı gözlerinden okudu. Bu arada adamın sol elinin orta parmağının yok olduğunu da farketti. ıo — Burada ne yapıyorsunuz? diye sordu kırmızı suratlı adam. Bill Lynch ümitsizce akla yakın bir cevap arıyordu. Gözlerini kaldırdı, sert ve soğuk bir bakışla karşılaştı. Adam siyah otomatik tabancasını sakin bir şekilde kemerinden çıkardı namluyu Bill Lynch’in boynuna dayadı ve tekrarladı. — Burada ne yapıyorsunuz? Sonra Sean’e döndü. — Yalnız mı, git bak bakalım. Çabuk. Her yeri ara. Sean koşarak bürodan çıktı. — Buraya nasıl geldin? Panikten kafası duran Bill Lynch sesini çıkarmadı. Sonra: — Ben de sizdenim, diyebildi.

Kâğıtlarımı gördünüz. Belfast’ta… — Kâğıtlarını gördük, diye sert bir şekilde sözünü kesti adamlardan biri. Bunlar burada ne aradığını açıklamıyor. — Kimin için çalışıyorsun? diye sordu ilk adam. — İngilizler için çalışmıyorum, diye mırıldandı Bill Lynch. Yemin ederim. Sorgulamayı yöneten adam cevap vermedi. Galce bir şeyler söyledi ve arkadaşlarından ikisi yaklaştı. Bill Lynch’i kollarının altından tutarak sert bir şekilde kaldırdılar. Aynı anda kesik parmaklı adam eğildi ve namluyu Bill Lynch’in sol dizinin arkasına dayadı. — Hayır! Lütfen! — Nut him!* diye bağırdı kin dolu bir ses. — Bu gece buraya gelmeni kim sana (*) irlanda argosunda öldür. 11 söyledi? diye sordu kesik parmaklı. — Hiç kimse! diye bağırdı Bill Lynch. Meryem Ana üzerine yemin ederim ki, hiç kimse.

Tabancanın patlaması küçük odanın duvarlarını titretti. Bill Lynch dizinin arkasına şiddetli bir yumruk yemiş gibi oldu ve biraz sonra bacağı tamamen hissizleşti. Pantolonunun üstüne yayılan geniş bir kan lekesi gördü. Kollarından tutanlar ansızın bıraktılar. Sağlam bacağının üstünde sendeledi ve yana yıkıldı. Korkuya kapılan Bill Lynch öleceğini düşündü. Adamlardan biri yanına diz çöktü ve kanla ıslanmış pantolonunu bıçakla kesti. Bill Lynch’in bacağı bir et yığınıydı. Yırtılmış derisinin arasından mermiyle parçalanmış olan diz kapağının beyazlığı görünüyordu. — Yarasını bağlayın, diye emir verdi kesik parmaklı. Bu, hem İRA’da, hem de protestan eylemciler arasında “küçük hainler”e verilen bir cezaydı. Belfast, gevezeliklerinden dolayı hafif topallayan insanlarla doluydu. Bill Lynch inliyordu. — Çok kötüyüm, diye soludu. Bir şeyler yapın.

Bıçaklı adam cebinden büyük bir mendil çıkardı ve sol bacağını dizinin üstünden sıkıca bağladı, sonra sordu: — Seni kim gönderdi? İngilizler mi, Protestanlar mı? — Hiç kimse! diye inledi Bill Lynch, yemin ederim. — Bizim burada olduğumuzu nasıl bildin? 12 Adamlardan biri yaklaştı ve yaralı bacağa tekme atmasıyla Bill Lynch korkunç bir çığlık attı. — Konuş pis herif! diye gürledi. Bill Lynch artık acı duymuyordu. Etrafını çevreleyen adamları ancak seçiyordu. Yapışkan ve ılık kan bacağından akıyor, öleceğini hissediyordu. Kesik parmaklı adam üstüne eğildi. — Yalnız mı geldin? Evet anlamında kafasını salladı. Çünkü konuşmaya başlar başlamaz tükendiğini hissediyordu. — Araban nerede? — Dışarda, diye soludu. — Burada olduğumuzu sana kim söyledi? Bill Lynch tereddüt etti. Gerçeği söylese daha da kötü olacaktı. — Bir kafeteryada toplantınızdan bahsedildiğini duydum. — Nerede? — Belfast’ta, Crow’da. Derin bir sessizlik oldu.

— Kimin için çalışıyorsun? — Hiç kimse için. — Seni konuşturacağız, diye ısrar etti diğeri. Kızını düşünüyordu. Böyle bir lekeyle geri döndüğünde ona ne diyeceğini kendi kendine sordu. İşkencecilerden biri onu dev fıçının yanına vidalamış merdivenden çıkarmaya başladı. Diğer ikisi ise fıçının kapağının üstünde durmuşlar onu çekiyorlardı. Adamlardan biri on tonluk viskinin akacağı kare kapağı kaldırmaya gitti. Kesik parmaklı adam Bill Lynch’in üstüne eğildi ve sesini yükselt13 meden konuştu: — Son zamanlarda kuzeyde bir sürü arkadaşımız İngilizler tarafından yakalandı. Şüphesiz onları biri ihbar ediyor. Bu sen misin? — Ben hiç kimseyi ihbar etmedim, diye inledi Bill Lynch. Yemin ederim. Sesi içtendi, ama işkenceciyi inandırmışa benzemiyordu. — Ya konuşursun ya da bunun içinde boğulursun.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir