“Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır…” Hz. Muhammed Elinizdeki bu kitabın yazılmasmdaki gaye ne Mehmet Ali Ağca’yı övmek, ne de belli bir kesimin yaptığı gibi yermek için yazılmayıp, sadece kamuoyuna son 27 yıldan beri gündemden düşmeyen ve dünyada en çok tanınanlardan birisi olan Ağca’nın gerçekte kim olduğunu gözler önüne sermek için yazılmıştır. Bu ülkenin en büyük şansızlıklarından birisi de yazılı ve görsel medyayı kontrolleri altında tutanların en büyük düşmanları bu ülkeyi canı pahasına dahi olsa savunan vatanseverlerdir. Ben yazdığım ve söylediğim her şeyin arkasında duran birisi olarak, bu konuda isterseniz size iki örnek vereyim. Son bir ay içerisinde İzmir Emniyet Müdürlüğü ve akabinde Van Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ekiplerince yapılan operasyonlarda toplamı 40 kilogramı aşan A-4 plastik patlayıcı, örgütsel doküman ile çok miktarda döviz ele geçirildiği halde Mehmet Ali Ağca’yla yatıp, Ağca ile kalkanlar bu konuya ya yer vermediler veya iç sayfalarda gözden kaçak kadar küçük yer verdiler. Bu tutum taraflı basın değil de nedir?.. Bir de Mehmet Ali Ağca bağlantılı olarak Türk Silahlı Kuvvetleri Özel Harp Dairesi ile ilgili olumsuz yazı yazmayı her ne hikmetse bir marifet sanıyorlar. Her ülkenin kendine özel Gizli Servisleri ve onların uzantıları vardır. Özel Harp Daire’sine gelince; eski adı Genekurmay Özel Harp Dairesi İstihbarat Karşı Koyma veya daha kısacası İKK’da denilebilir. Türkiye Cumhuriyeti kanunlarınca kurulan ve Allah göstermesin günün birinde bu güzelim ülkemiz birileri tarafından işgal edildiği takdirde ikinci bir Kurtuluş Savaşı’na öncülük ve organizesini yapması için legal olan bir birimdir. Bunun aksini yazan veya HAKANTÜRK söyleyenler Türkiye Cumhuriyeti Devletinin düşmanlarına hizmet ediyorlardır. Türkiye’de olduğu kadar dünyanın hiçbir ülkesinde vatanseverlerin bu kadar düşmanı yoktur. Özel Harp Dairesi ile ilgili son günlerde kim ne yazmış veya söylemiş olduğuna bakıp buraya alıntı yapacak olsam kitap onların görüşlerince dolabilir. İşte bu nedenle Ağca bağlantılı olanların bir kısmına yer vereceğim. Çünkü bu ülkede birileri Türk Silahlı Kuvvetlerini hep düşman görüp, TSK’yı yıpratmak için ellerinden geleni yapıyorlar ve bu yaptıkları da yanlarına kâr kalıyor. O çok savundukları ABD veya Avrupa Birliği ülkelerinde böylesine devlet düşmanlığı yapanların Alman Baader Mainhof elemanlarına ne yapıldığı bütün dünya gördü ve hiç kimse de çıkıp da siz bunları yargısız infaz ettiniz diyemedi. Oralarda görünmeyen ama gerçekte varolan ve çok iyi çalışan “Derin Devlet”Vardır. 3 Kasım 1996’da Susurluk kazası akabinde de Abdullah Çatlı’nm üzerine gidilirken bugün olduğu gibi Milli İstihbarat Teşkilatı, Özel Harp Dairesi ve Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı birimler yıpratılmaya çalışılmıştı. Bugünde aynı oyuncular Mehmet Ali Ağca üzerinden belli kurum ve kuruluşları yıpratmak için oldukça büyük çaba sarfet-mektedir. Her ülke kendisini savunabilmek için belli teşkilatlar kurar ve bunların başarılı olması için her türlü insanı kullanması kendilerince mubahtır. Bizim aldı evveller bütün bunları bildikleri halde kendilerini zaman zaman yemleyen o devletleri ve onların yaptıkları kirli işlerle ilgili ya hiçbir şey yapmazlar veya yüzeysel yazarlar. Fakat Türkiye Cumhuriyeti Devletine ait aleyhte en küçük bir bilgi kırıntısı ellerine geçtiğinde o bilginin gerçek olup olmadığını dahi araştırmaya gerek görmeden sürman-şet vermeyi bir marifet sanarlar. Televizyon programlarına çıkardıkları yine kendi adamları olduğundan halkı yanıltmayı çok iyi becermektedirler. Kendi yaptıklarının aksini söyleyenleri ise ellerindeki medya gücüyle yıkıp, yok etmek için her şeyi yapmaktan da geri durmazlar. Bugüne kadar yazdığım kitapların çoğunluğunun içeriği istihbarat, savaş terörizm, mafya ve benzeri şeyler olması nedeniyle okuyucularımın tamamına yakını imza günlerinde Milli İstihbarat Teşkilatı ile ilgili birçok soru yönetmekteler. Her ne kadar, belli bir kesim Milli İstihbarat Teş-kilatı’nı “öcü” olarak göstermek istese de Türkiye Cumhuriyeti’nin kendini savunmak için varolan Milli İstihbarat Teşkilatı kendilerine düşen görevi en işi şekilde yapmaya çalışan ve Başbakanlığa bağlı bir kuruluştur. Türkiye’de demokrasi havariliği yapanların da bildiği gibi, dünyanın bütün devletleri kendilerini savunmak ve 8 HAKANTÜRK ?;???,?? _ ___ ülkelerinin çıkarları doğrultusunda çalışabilmek için hemen hemen her yola başvururlar. Uluslar arası platformda bunun adına; “Savaşı kazanmak için her türlü silahı kullanmak, her fırsattan faydalanmak mubahtır” denir. MİT bu tür şeyleri yapacak olsa dünya bizi terör devleti ilân eder. Peki nasıl oluyor da CIA, KGB, MOSSAD, MI6, BND, DGSE ve daha bir çoğu ülkeleri dışında her türlü operasyonu yapıyor. Zaman zaman içlerinden az da olsa bazıları yakalanıyor ama adamların ne ülkesi terör devleti ilân ediliyor, ne de kendileri yargılanıp hapse atılıyor. Sadece ve sadece istenmeyen yabancı olarak sessiz sedasız yurt dışı ediliyor ajanlar. Böyle olmasının nedeniyle, adamlar uzun vadeli dış politika yapabilmek için çok yönlü insani ilişkilere önem veriyorlar. Bizde ise her hükümet değiştiğinde daha önce kurulmuş olan ilişkiler bir tarafa itilip, yeni baştan bir şeyler, yapılmaya çalışılmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, ulusumuzun gözbebeğidir. Bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri Vakfı yapılan bağışlarla güzel şeyler yaparken, dünyanın bir çok ülkesinde görünüşte devletle veya gizli servisle hiç ilgisi olmayan öyle Vakıflar var ki, bazı durumlarda kendi istihbarat teşkilatlarına veya vatandaşlarına çok yönlü yardımlar yapabildiği gibi, ülkesi çıkarlarıyla örtüşen çalışmalar da yapmaktadır. Bizde ise Milli İstihbarat Teşkilatı veya Emniyet Teşkilatı’na yakın olan gazetecilerle ilgili medyada çok büyük fırtınalar koparıldı. Bugüne kadar Milli İstihbarat Teşkilatı ile ilgili yazılmış olan bütün kitapları incelediğinizde hepsinin MİT’i suçlayıcı olduğunu göreceksiniz. Dünyanın bütün ülkelerinde istihbarat, polis ve benzeri teşkilatlar çoğunluk tarafından sevilmez. Oralarda da aleyte makale ve kitaplar bulabilirsiniz ama Türkiye’de MİT’e karşı olanlarla oturup MİT ile ilgili birkaç saat sohbet ettiğimizde bu teşkilatla ilgili hiçbir şey bilmediğini sadece okuduklarının ve duyumlar etkisinde kalarak, MİT’e düşman olduğunu görürüz. ^ MEHMET ALİ AĞCA KİMDİR? . 9 Bu ülkede sağlıklı ve mutlu yaşamak istiyorsak, nasıl havaya ve suya ihtiyacımız varsa, siyasetin ve belli çıkar grupların kontrolünde olmayan güçlü ve bağımsız bir istihbarat teşkilatına da ihtiyacımız olduğunu bilmeliyiz. Bunun aksini söyleyen her insan benim gözümde bir vatan hainidir. Çünkü 21. Yüzyılda istihbaratın önemini bilen ülkeler dünya devletleri içinde yer alırken aksini düşünen ülkeler bağımsızlıklarını yitirip, başka ülkelerin kontrolüne girdiklerini fark ettiklerinde o ülkeler için artık çok geçtir. Propagandanın en güçlü silah olduğunu bilen ülkeler, kendi istihbarat ve polisleriyle ilgili çekilen sinema filmi ve televizyon dizilerini maddi ve manevi desteklemektedir. Ancak böylelikle vermek istedikleri mesajları iyi bir ambalaj içinde sunma şansına sahip oluyorlar. Ülkemizde ise bu tür çalışmalara önem verilmemektir. Eğer bundan sonra önem verilirse ümit edeyim ahbap-çavuş çerçevesinde yapılmayıp, gerçekten istihbaratı yakınen tanıyan, polisinin neler yaptığını ve yapabileceğini bilenler tarafından bu tür televizyon dizileri veya sinema filmi çektirilir. Bugün Amerika’yı Amerika yapan ve diğer ülkeleri etkileyen gücün arkasında gizli propaganda yapan filmlerdir. Dünyanın en büyük şirketlerinin istihbarata ne büyük önem verdiğini ve istihbarat bölümlerine milyonlarca dolar ayırdıklarını bizim anlışanlı birçok bilgiçlerimiz bilemez. Çünkü onlar için magazin ve benzeri haberler çok daha önemlidir. Ülkeyi sevmek lafla olmaz. Akşam yatağınıza uzandığınızda o gün ülke ve milletiniz için ne yaptığınızı veya neler yapabileceğinizi hiç düşündünüz mü?… Çocuklarımıza bugünden çok daha güzel bir Türkiye bırakmak için ne gibi bir katkınız oldu? Atalarımız bu ülkeyi bağımsız ve güçlü kılmak için ellerinden gelen her şeyi yaptığı halde bizler, onların bıraktığı mirası yemekten başka ne yapıyoruz?.. Onlar yedi düvene karşı durup bugün ki Türkiye Cumhuriyetinin kurdular, acaba bizler kendimize düşen görevi yeterince yapıyor muyuz? İstihbarat teşkilatları bugün dünya genelinde bir milyondan fazla insanı çalıştırmakta olup, 50 Milyar doları aşan bir para harcanmaktadır. Bu paranın büyük bir bolü- ıo HAKANTÜRK mü elektronik araç ve gereçlere ödenirken, günün her saatinde dünyanın neresinde ne olduğunu bilmek için bütün bu çabalar. Nedense bütün ülkeler kendi polisleri ve istihbarat teşkilatlarıyla ilgili fıkra ve benzeri anektodlar üretmeyi severler. Son Almanya gezimde anlatılan fıkra şöyleydi; “Alman Dış istihbarat Teşkilatı BND’nin Münih Pullah’daki yerinde bir araya gelen batı istihbarat teşkilatları kendi aralarında bir yarışma düzenler. Bu yarışmaya göre hangi teşkilatın ekibi bir yaban domuzunu en kısa sürede ölü veya diri getireceğidir. CIA mensupları gider, bir saat sonra geldiklerinde delik deşik olmuş bir et yığımyla döner. Yapılan incelemede bunun Yaban Domuzu olduğu tespit edilir ve ıoopuan verilir. MOSSAD ekibi gider bir saat sonra döndüğünde yanlarında iki Yaban Domuzu kafalarına birer kurşun sıkılmış vaziyette getirirler. MOS-SAD ekibine 200 puan verilir. Alman ekip gideli saatler olmuştur herkes onları merak ederken birde bakarlar ki, ekip büyük bir Geyiği döverek getiriyor ve ekibin şefi Geyiğe bağırıyor “Konuşulan Yaban Domuzu olduğunu itiraf et” diyor… Bu fıkranın anlatılmasının nedenlerinden birisi de 1997 yılında BND’nin kamuoyuna kapalı fakat dışarıdan gelen birçok davetliye açık festival. Çünkü o Festivalde “I like BND” rozetleri çok yüksek rakamlara satıldı. Burada yapılmak istenen BND mensuplarının çocukları için yapılacak bir çocuk yuvası içindi. Buraya kadar görünen çok güzel. Fakat işin diğer yüzü BND (Alman Dış istihbarat Teşkilatı) mensuplarının çocuklarının tamamı bir çocuk yuvasında olunca, belli saatlerde çocuklarını alacak olanları böylelikle yabancı istihbaratçılar BND mensuplarım deşifre etmek için o çocuk yuvası etrafında oyalanmaları yeterli olacaktı. Özellikle yabancı ülkelere gönderilen gizli servis elemanları bilinmemelidir. Aksi takdirde o insanın hayatı çok yönlü tehlikeye atılmış olur. Türkiye’de ise Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı bu konuyu ne kadar ciddiye aldığını Milli İstihbarat Teşkilatı Tarihçesi adlı kitabın sunuş yazısında görüyoruz. “Rejimleri ne olursa olsun dünyadaki bütün devletler, milli güvenlik- ______ MEHMETALİ AĞCAKİMDİR? 11 lerine içeriden ve dışarıdan yönelik mevcut veya muhtemel tehditler hakkında önceden bilgi sahibi olabilmek ve alınacak karşı tedbirler yönünden gelişmeleri ilgili makamlara zamanında bildirmek için milli ve uluslar arası görevler yapacak bir İstihbarat Teşkilatı’na ihtiyaç duymuşlardır. Türkiye’de, Cumhuriyet döneminde bu ihtiyaç doğrultusunda kurulan ilk istihbarat teşkilatı “Milli Emniyet Hizmetleri Riyaseti (1927-1965) olmuştur. Riyaset, kurulduğu yıllarda ve sonrasında bütün güçlüklere rağmen, milli hedeflere ulaşma oyluda çağdaş demokrasinin ve hukuk üstünlüğünün gereklerine uygun ve tarafsız olarak, insan hakları ilkelerine bağlı bir anlayış ve modern bir yapı içerisinde yasanın verdiği görevleri özveri ile yürütmüştür. Faaliyetlerinin temeli gizlilik ilkesine dayanan istihbarat teşkilatlarının gücü, özellikle kendi topraklarından görecekleri destekle doğnı orantılıdır. Bu cümleden olarak, toplumun bu desteğini sağlamanın yolu istihbarat teşkilatının tanıtılmasından ve faaliyetlerinin gizlilik ilkesi ile dengelenerek kamuoyuna yansıtılmasından geçmektedir. Büyük Atatürk’ün öngördüğü ilkeler doğrultusunda, günün şartları içinde ortaya çıkan sorunları değerlendirerek kendini yenileme ve geliştirme atılımında olan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Türkiye Cumhuriyeti Dev-leti’nin devamı için demokratik, lâik ve hukuk ilkeleri çerçevesinde geleceğe ışık tutmayı da benimsemiştir. İşte Milli İstihbarat Teşkilatı’nın nüvesini teşkil eden Milli Emniyet Hizmetleri Riyâseti’nin arşiv belgelerine göre hazırlanan tarihçesinin bu anlayış ile kaleme alınmış olması ve bu kitapta kamuoyu tarafından merak edilen MAH Riyâseti’nin 38 yılda gerçekleştirdiği bazı operasyon örneklerinin de konularına göre gizliliğe riayet edilerek genel bir çerçevede verilmiş bulunması özellikle teşkil etmektedir. Türk ve Dünya istihbarat tarihine katkı sağlayıcı bu Tarihçeyi hazırlayan Atatürk Araştırma Merkezi Üyesi Tarih Doktoru Erdal İlter’e ve kendisine yardım eden arşiv ekibimize, sabır ve titiz çalışmalarından dolayı teşekkür
Hakan Turk – Mehmet Ali Agca Kimdir
PDF Kitap İndir |