Hakan Turk – R. Tayyip Erdoğan Kimdir

ÖNSÖZ “Temel ilke, Türk milletinin hassasiyetti ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ülke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleşir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak konumundan yüksek bir davranışa lâyık görülmez” NUTUK Bu kitabın yazılmasındaki gayem Recep Tayyip Erdoğan’ı ne övmek ne de yermektir. Ben de bu ülkenin birçok ferdi gibi Tayyip Erdoğan’ı medyadan tanımaktaydım. Onunla ilk defa bir kaç yıl önce bizim Elazığlılar Gecesine geldiğinde tokalastım. Halbuki 1999 yılında Abdullah Ocalan’ın getirilişini anlatan “Asrın operasyon’u” adlı kitabımda o günlerde Siirt’te okuduğu şiirden dolayı mahkûm olan R.Tayyip Erdoğan ile ilgili ne yazdığıma bakalım: Bu Şarkı Bitmez İstanbul eski Büyükşehir Belediye başkanı Recep Tayyip Erdodğan ile ilgili çıkan şiir kasetine verilen isim de “Bu Şarkı Bitmez.” Ben ne Fazilet Partiliyim ne de sempatizanı. Ama ortada bir gerçek var ki; Recep Tayyip Erdoğan başarılı bir Belediye Başkanıydı. Böylesine bir insan okuduğu bir şiirden dolayı, yangından mal kaçırırcasına yargılanıp ceza alırken, Mavi çarşıyı yakan alçağın tatbikat sırasındaki görüntülerini izlemişsinizdir herhalde. Halkın tepkisi, terörist alçağın korkusu unutulacak gibi değildi. Şimdi bu alçak terörist mahkemeye çıkarılacak. Yargılanması ve cezasının kesinleşmesi kimbilir kaç yıl sürer?. Belki de birileri taa o günlerde R.


Tayyip Erdoğan’ın güçlü bir partinin Lideri, hatta Türkiye’nin Başbakanı olacağını gördüler ve önünü kesmek için bu yollara başvurdular. Çok uzağa gitmeğe gerek yok, 3 kasım öncesi R.Tayyip Erdoğan’a söylemediğini bırakmayanlar, bugün methiyeler yakıyor. Ondan sonra da utanmadan “o gün öyle düşü- 10 HAKANTÜRK nüyordum, bugün ise böyle düşünmekteyim” diyebilecek kadar da alçalabiliyorlar. Kitabın ileriki sayfalarında bu dönek ve yalakalardan bir kaçına ibreti alem için yer vereceğim. Bu tür geri zekalılar dün yazdıklarından bugün 180 derece dönüş yapınca, daha düne kadar saldırdıkları kimselerinde o yazılarını unutacaklarını zannediyorlarsa aldanıyorlar. AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan, 1997’de Siirt’te “Minareler süngü, kubbeler miğfer” diye başlayan bir şiir okudu, bu şiir yüzünden yargılandı. TCK’nın 312. Madde-sin’den, “Halkı dil, din, ırk ayrımı gözeterek düşmanlığa tahrikten” hüküm giydi, hapis yattı, siyasi hayatı bu şiirden dolayı bitirilmek istendi. Bu şiirle ilgili kimileri şiirin ünlü şair Ziya Gökalp’e ait olduğunu söylerken, kimileri de bu şiirin Ziya Gökalp’e ait değil, adını çok az insanın bildiği 20 yıl önce ölen Cevat Örnek’e ait olduğu. Erdoğan’ın davasında, yargı kararlarına bile Ziya Gökalp’e ait diye geçti. Bu olay bile Türkiye’de yeterince araştırma yapılmadan birçok kimsenin yanlış beyanda bulunmakta olduğunu ispat etmektedir. Tabii ki bu arada Mete Gökalp, İstiklal Savaşı kahramanlarından Nihat Topçu’nun oğlu, Nihad topçu ise, şair Ziya Gökalp’ın kardeşiydi. Bu arada Mete Gökalp, önümüzdeki günlerde bu konuyla ilgili Tayyip Erdoğan’a dava açacağını söylemektedir. Mete Gökalp, yıllarca Maliye Bakanlığı’nda daire başkanı olarak görev yaptıktan sonra emekli olmuş. Amcasının şiirinin Tayyip Erdoğan tarafından çarpıtıldığını ve izinsiz okunduğunu belirterek, maddi ve manevi tazminat davası açacağını çünkü, “Erdoğan’ın böyle bir şeye hakkı yok Ziya Gökalp’ın partiler üstü bir kişi” olduğunu bu nedenle hiç kimsenin Ziya Gökalp (kullanılmasına izin vermeyeceğini söyledi.

) burada herhangi bir yanlışlığa meydan vermemek için R.Tayyip Erdoğan’ın okuduğu şiirle Gökalp’ın şiirini gelin birlikte okuyalım ve daha sonra şair Cevat Örnek’in şiiriyle de kıyaslayalım. Cevat Örnek’in oğlu Ümit Örnek, babası için “o kemalist biriydi. Babam bu şiirin başka amaçlarla kullanıldığını bilseydi son derece üzülürdü” dedi. Şiirin kime ait olduğuna dair tartışmalar sürerken, Tay-yip Erdoğan ise, bu şiiri çocukluğundan beri okuduğunu söylerken, bu şiirin Ziya Gökalp’e ait olduğunda ısrar ediyordu. “İstanbul İmam Hatip Okuluna edebiyat öğretmenimiz öğrencilerine Ziya Gökalp’m bir şiirini okuyordu. Benim şiire karşı aşırı bir ilgim vardı. Bu şiiri o kadar çok beğenmiştim ki, o anda şiirin tümünü ezberlemiştim. Daha sonraki yıllarda siyasetin içinde aktif olarak yer aldığımda Türkiye’nin dört bir yanından davetler alıyor, fırsat buldukça da yurdun değişik yörelerinde halkımıza ülke meselelerini anlatmaya çalışıyordum. Gün olur bir konferans salonunda, gün oluyor meydanlarda halkımızla buluşuyordum, konuşmalarıma genelde ezberimde olan şiirlerden bir dörtlük okuyarak başlardım. Aynı dörtlüğü birkaç ay önce Osmaniye mitinginde de okumuştum. Okuduğum dörtlük, Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında bir fikir adamı olarak büyük hizmetleri geçen Ziya Gökalp’m şiiriydi. Milli Eğitim bakanlığı tarafından öğretmenlere tavsiye edilen bir kitapta yer alan bir şiirdi.” Şiir olayının buraya kadar olan bölümünü incelediğimizde birilerinin bir tarihte yaptığı bir yanlışın yıllarca süre geldiğini görmekteyiz. İlk bakışta bu konuyla ilgisi olmamakla birlikte şiirde, deyimlerde veya eski resimlerde yapılan birçok yanlıştan bir tanesini de ben size anlatayım: Rahmetli dedem Çolak ibrahim paşa sol eliyle yazı yazdığından o tarihlerde soyadı kanunu halen çıkmamıştı lakabı olan “çolak” bilmeyenler tarafından soyadı sanılmaktadır.

Dedem, Atatürk, İsmet İnönü, Mareşal Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir’in silah arkadaşı olarak çok güzel resimleri var. İşte o güzel resimlerden birisinde dedem, Atatürk ve İsmet İnönü’yü gösteren resmin orjinali benim arşivimde olduğundan o ve benzeri yirmiye yakın resimden oluşan bu özel resimleri 1998 yılında İstanbul Capitol’da, Profilo Ticaret Merkezinde, Carfuor ve Akmerkez’de sergiledim. Bu özel resimlerime talep çok olunca, kâr amaçlı RTAYYİP ERDOĞAN KİMDİR? ______ 13 olmamak kaydıyla çoğaltarak ikiyüze yakınını maliyetine satarak bu güzellikleri başkalarıyla paylaşmak istedim. Buraya kadar çok güzel, bundan sonrasıysa cidden acı verici. Benden cüzi rakamlara alınan fotoğraflar fahiş fiyatlara satılmanın dışında resimlerde bulunan dedemi, duvarlarına resimlerini asanların hiç birisi tanımıyordu. Yann birileri çıkıp da dedemle ilgili yanlış şeyler söylerse siz seyredin o zaman olacakları… Tayyip Erdoğan’ın gerçekte kim olduğunu bu kitapta anlatırken, zaman zaman tarihin derinliklerinde gezeceğim ki, geçmişte Osmanlı ve Türkiye üzerinde haince planlar yapıp uygulayanların bugün de aynı oyunlarını sürdürmek isterken Kasımpaşalı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığındaki başarısını kaygan bir zemin olan siyaset arenasında da gösterebilecek mi? Kasım 2002’de yayınlanan Büyük Oyun adında ki kitabımda yazdıklarımın çoğunluğu, özellikle de Avrupa Birliği ile ilgili olanlar tahmin ettiğim gibi gelişmekte. Tarihte bize yapılan veya yapılmak istenenleri hatırlarsak, gelecekte tezgahlanmak istenen bazı oyunları bozabiliriz. Ülkemizi AB’ye alacaklarını söyleyerek her geçen gün değişik ödünler koparmaktalar. AB üyesi devletlerin Almanya, Fransa gibi, birileri kötü polisi oynayıp bize 2005, hatta 2013’ten bahsederken iyi polisi oynayan ve dostumuz olduğunu söyleyenlerse bu tarihi daha öne alabilmeleri için Türkiye’nin ileride çok pişman olacağı anlaşmaları kabul etmesini isteyeceklerdir. Türkiye’nin gerçek bir tek dostu olan ülke olmadığını ve her geçen gün üzerinde çok daha sinsi planlar uygulanmakta olduğunu politikacılanmız ne zaman görüp, gereken karşı tedbirleri alacaklar?… Atalarımız Türkiye Cumhuriyetini kurabilmek için yedi düvene karşı büyük bir savaş verdiler. Biz ise onlann bize bıraktığı bu güzel ülkeyi çok daha ileriye götürmek yerine yıllardan beri dış ve iç düşmanlara peşkeş çekmekteyiz. Atalarımız asırlarca dünyaya hükmettiği halde bizler aynı ülkeler tarafından beşinci sınıf muamelesi görmekteyiz. Kitabın ileriki sayfalannda bugün bize karşı en büyükleri oynayanların geçmişte Osmanlının karşı- 14 HAKANTÜRK sında ne kadar aciz olduklarını okuyacak ve gerçekten böylemiymiş diye şaşıracaksınız. İşte o ülkeler sanki geçmişte Osmanlı karşısında ki acizliklerinin intikamını almaktalar. R.

Tayyip Erdoğan’ın bu kitabında şiirler çok yer kaplayacağa benzer. Çünkü ben de bugünü farklı bir açıdan anlatabilmek için Halim Yağcıoğlu’nun bir şiirine yer vermek istiyorum. ATATÜRK’TEN SON MEKTUP Siz beni hâlâ anlayamadınız Ve anlayamacaksınız çağlarca da. Hep tutturmuş “Yıl 1919, Mayısın 19’u” diyorsunuz. Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz. Mustafa Kemal’i anlamak bu değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil. Bırakın o altın yaprağı artık, Bırakın rahat etsin, anılarda şehitler, Siz bana neler yaptınız ondan haber verin. Hakkından gelebildiniz mi yoksulluğun, sefaletin, Mustafa Kemal’i anlamak yerinde saymak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil. Bana muştular getirin bir daha, Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan. Kuru söz değil iş istiyorum sizden anladınız mı? Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı? Mustafa Kemal’i anlamak avunmak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil. Hâlâ o acıklı ağıtlar dudaklarınızda, Hâlâ oturmuş 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz, Uyanın artık diyorum, uyanın uyanın. Uluslar,. Fethine çıkıyor uzak dünyalann. Mustafa Kemal’i anlamak göz boyamak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil. Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız, R.

TAYYIP ERDOĞAN KİMDİR? 15 Laboratuvarîarda sabahlayın, kahvelerde değil. Bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar. Ancak böyle aydınlanır, o sonsuz karanlıklar. Mustafa Kemal’i anlamak ağlamak değil. Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil. Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü. Görüyorum ki hâlâ aynı yerdesiniz hiç ilerlememiş. Birbirinize düşmüşsünüz halka eğilmek dururken, Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen. Mustafa Kemal’i anlamak itişmek değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil. Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla, Bilime, sanata uanlmaz rezil dalkavuklarla, Bu vatan, bu canım vatan sizden çalışmak ister. Paydos öğünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter, Mustafa Kemal’i anlamak aldatmak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil. Osmanlı imparatorluğu, 200 yıllık Avrupalılaşmama serüveninde rasyonel üretimi ve liberal ticareti geliştirmek yerine sürekli borçlandı; Borsa ve para oyunlarıyla savurganlığı, rantiyeciliği, yolsuzluğu önleyemedi. Sonuçta Avrupa Kapitalizminin tutsağı oldu ve battı. Kemalistlerin 80 yıl önce ulusal kurtuluş mücadelesine çıktıkları yolda TL yok, döviz yok, hisse senedi, tahvil ve borsa yok. Batı’da borç verecek kimse yok.

Ordu ve silah yok, ekonomik gelir kaynakları ve alt yapı yok. Anadolu’yu kuşatmış yedi düvel var. Ankara kapılarında dayanmış Yunan ordusu var, Osmanlı’dan kalan dış borçlar var, tüm varlıklarını yitirmiş bir halk var. Bunca yoklar ve varlar içinde başarıya nasıl ulaşıldı? Batı dayatması programları reddeden, dış borçtan çekinen, sağlam parası, denk bütçesiyle bağımsız ve onurlu Türkiye Cumhuriyetini kuranlardan günümüz Türkiyesine gelene kadar bu ülkenin neler yaşadığını ne yazık ülke çoğunluğu bilmiyor. Çünkü medya Türk halkını bilinçlendirme yerine, halkı uyutmak için önemli konulara arka sayfalarda bit kadar yer ayırırken, kim kiminle hangi 16 HAKANTÜRK bardaymış gibi haberleri birinci sayfadan sür manşet vermeği tercih etmektedir. Böyle devam ederse, günün birinde bu ülke düşmanları tarafından parçalanıp yok edilir. Ondan sonra ne mi olur?. Buna cevap vereceğime geçmişte yaşanmış olan bir olayı tarih ve kahramanlarıyla vermekte yarar görüyorum:

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir