Ian Fleming – James Bond, Zumrut Kure

Henüz Haziran başları olduğu halde hava son derece sıcaktı. James Bond, 00 şubesine geçirilen fişleri paraf için kullandığı kocaman kara kalemi bir kenara bıraktı, ceketini çıkardıCeketini koltuğunun arkasına asmaya kalkışmadığı gibi sekreteri Mary Goodnight’m kendi parasıyla (Ah, şu kadınlar!) satın alıp iki büroyu ayjıran kapının yambaşma yerleştirmiş olduğu askıya da asmadı… Onu hemen oracığa koltuğunun yambaşmda yere bıraktı. Cekete o muameleyi yapması için hiçbir sebep yoktu, tembelliği yüzünden kırış kırış olacaktı’; çünkü gerçekte yapılacak hiçbir işi yoktu. Dünyanın her tarafında sükûn hüküm sürüyordu. Hiçbir yerde bir vukuat, büyümesi muhtemel bir gatışma yoktuHaftalardır Gizli Servis’te alâlade günlük işler sürüp gidiyordu. SİTREP’in (çok gizli meselelerle ilgili günlük dosya) ile gazetelerin münderecatarı hemen hemen aynıydı. Kötü haber gazeteler için en mühim satış unsuru olduğundan, gazeteler sadece yurd içi skandalları alabildiğine şişirmekle, büyütmekle meşguldüler. Bond böyle hâdisesiz, bomboş geçen devrelerden nefret ederdi. Rusların basit bir su tabancasıyla siyanür kullanma metotlarına dair İlmî Araştırmalar Şubesi tarafından hazırlanmış bir raporu okurken gözleri de ruhu da bunaldı bahis konusu tabancanın su yerine fışkırttığı siyanür bir insanın yüzüne tevcih edildiği zaman oracıkta öldürüyor’du. Silâhın yirmi beş metrelik bir menzil dahilinde merdiven ya da yokuşçıkan kimseye karşı kullanılması tavsiye olunuyordu. Raporda tabancanın tevcih edildiği kimsenin fışkıran siyanürü kokladığı anda derhal kalp durmasından öleceği de ilâve olunuyordu. Kırmızı telefon birdenbire o kadar canhıraş1 bir tonla çalmaya başladı ki, dalgın olan Bond birden boş bulunarak! elini sol tarafındaki tabanca kidıfına attı. Nere*deyse tabancasına davranmak üzereydi,- Canı sıkılarak elini geri çekti, sonra ahizeyi kaldırdı; —’ «Buyrun, evet, efendim… geliyorum.


» ! Kalktı yerden ceketini aldı, onu sırtına geçirirken bir — 8 — an moralinin de düzelir gibi olduğunu hissetti. İstirahat devresi sona ermişti. Vazife hasına beldeniylordu. Bitişik bürosunun önünden geçti, bir an uzanıp Mary Goodnight’m o zarif altın rengi perukunu karıştırmayı düşündü, fakat içinden gelen o hisse karşı direndi. Mary’ye nereye gitmekte olduğunu söyledi, sonra uzun koridoru takiben yürüdü, asansöre binerek yedinci kata çıktı. Mis Moneypenny’nin yüzündeki ifade tamamen tabiiydi. Umumiyetle bahis konusu mesele hakkında bir şeyler bildiği vakit, kendine hakim olamaz, heyecanlı, mütecessis veya – Bond’un canını sıkan bir edayla – cesaret verici veya öfkeli bir ifade bulunurduHalbuki bu defa Bond’u karşılayan tebessümünde zerre kadar alâka ifadesi yoktu. O vakit Bond onun yüz ifadesine bakarak kendisini bekleyen işin tamamen alâlade bir mesele saçma bir konu olduğuna hükmetti, daima kapalı duran şefiM.’in bürosunun kapısSm öyle bir hava içinde iterek açtı; M.’in sol tarafında tanımadığı bir ziyaretçi oturuyordu. Bond içeri girip te kırmızı deri kaplı masanın tam karşısında’ malûm yerine kurulduğu sırada adam: meçhul şahıs dikkatle Bond’u süzdü. M. yanındaki şahsa: — «Dr. Fanshawe» dedi, «Araştırma Büroma mensup olan bu deniz binbaşısını herhalde tanımıyorsunuz sanırım?» Bond şefinin bu garip takdim tarzına alışkındı. Kalktı, eüni muhatabına uzattı. Dr: Fanshav/e onun elini, bir karacanın ayağını tutarmışcasına dikkatle ve hafifçe sıktı. Bond biran ona tuhaf tuhaf baktı.

Bond tavrı halinden ve bakışlarmdan adamın bir mütehassıs olduğunu sezmişti. Evet, bu adam belki bir eşya, bir cisim, bir nazariye üzerine mütehasstı, ama insanoğlu üzerinde mütehassıs olmadığı aşikârdı. M.’nin bu ziyaretten önceden haberdar ojduğu ve konuyu çok iyi bildiği, buna rağmen.” gözde ajanını biraz olsun meraklandırmak istediğfr belliydi. Neden M en yakın mesai arkadaşlarını şaşırtmaktan böyle acayip bir zevk duyar, neden hep böyle çocukça oyunlarla sapardı? Fakat Bond on dakika evvel kendisini bunaltan can sıkıntısını hatırladı, sonra kendini M.’nin yerine koyarak düşündü. Muhakkak M de kendi gibi işsizlikten patlıyordu; bu» yüzden anide bir problemle karşılaştığı zaman – belki de pek önemli bir şey değildi – sırf içinde bulunduğu ataletten kurtulmak bahasına ondan azamî şekilde faydalanmaya karar ver miş olmalıydı. Meçhul şahıs orta yaşlı, kırmızı suratlı, semiz, klâsik bir İngiliz asili tarzında giyinmişti, dört düğmeli mavi bir ceket giymiş, ipek kravatının üzerinde bir inci iğne vardı; gömleğinin sivri uçlu yakasında en ufak bir kırışık dahi yoktu, kol kapaklarında da antika kol düğmeleri ve nihayet siyah bir geride bağlı, bir bağsız gözlüğü vardı. , Bond, meçhul şahsın haline bakarak tahminlerine devam etti. Bu şahıs eserler eleştirmecisiydi, bekârdı ve muhtemelen de homoseksüeldi. M. : —• «Mr. Doktor Fanshawe antika mücevherler üzerinde çok tanınmış bir mütehassıstır,» dedi. «Bu sahada en tanınmış kimsedir, fakat bahis konusu mesele gizli kalacak.

Bu meelede Gümrük Müdürlüğü ve C.I.D. (iç) nezdinde müşavirdir. Kendisini bana M.l. 5’teki dostlarımız yolladılar Mesele de bizim Mis Freudenstein’ımızla ilgili.» Bond’un kaşları hayretle kalktı. Maria Freudenstein’in İngiliz Gizli Servis’ini göbeğinde Sovyet K.G.B.’si hesabma çalışan ve bu bilindiği halde casusluk faaliyetlerine devamına kasten göz yumulan bir ajandı. Muhabere Şubesine bağlı olarak, fakat bu şube içinde sırf onun için kurulmuş bir kısımda çalışıyordu. Görevi sadece ve sadece Mor Şifre ile haber yfollamaktan ibaretti ki, o şifre de tamamen onun için özel surette hazırlanmıştı. Mis Freudenstein’in her gün altı defa Washington’da CJ:A.

’ya (Amerikan Gizli Servisi) çok mahrem uzun raporları şifreleyip telsizle geçmek vazifesi veriliyordu. Bu mesajları da iki taraflı çalışan ajanlarla meşgul olan 100 kısım özel surette hazırlanıyordu. Çok zaman, içine ufak tefek gerçek haberler. önemsiz sırlar çok mühimmiş gibi görünen uydurma haberlerle kanşıtmlarak kokteyl bir mesaj halinde Mis Fruedenstein’a geçiriliyordu. İlk günden beri KG.B. emrinde çalıştığı tahmin edilen Mis Fruedenstein Mor şifreyi çalabilmesi için tamamen serbest bırakılmıştı. Öyle ki, Ruslar onun çalacağı şifreler sayesinde diledikleri anda Gizli Servis’çe yapılan telsiz yayınları nı zaptederek bir çok mesajları çözmeye muvafak olacaklardı- (*)CİJD . CrtaMHalInvestigation Department (Cinai Tahkikat Bürosu) bizini İkinci Şubemize tekabül eder. Ç-N. Gerçekte bu şekilde Rusların çözecekleri bütün mesajlar kasten Gizli Servisçe tertiplenmiş uydurma şeyler olacaktı. Bu şekilde Gizli Servis, Rusları kendi ajanları vasıtasıyla yanlış yola sürükleyip aldatmak için çok gizli bir harekât tertiplemişti, fakat Maria Fruedenstein durumu farkedebildiği güne kadar Gizli Servis’te uzun zaman başarıyla çaışmıştı ve şayet Genel Karargâh kantininde bir gün olur olmaz gevezeliklerle şüphe uyandırıp durumun çakılmasına sebebiyet vermemiş olsaydı, Gizli Servis’in gerçek kaybı çok daha ağır olacaktı. Fakat netice itibariyle Mis Fruedenstein artık büyük maceralara atılabilecek halde değildi. Bu yüzden Servis için ciddî bir tehlike olmaktan çıkmıştı. M : — «/Doktor, şu mesele hakkında Binbaşı Bond’a biraz izahat vermez misiniz?» dedi.

Dr. Fanshawe, fotinlerinin burunlarına bakarak: «Hay, hay,» dedi: «Vaziyet şu merkezde, şey Binbaşım: Faberge adlı çok meşhur bir Rus kuyumcusunun adını herhalde duymuş olmalısınız.» Bond: — «Yanılmıyorsam, Rus ihtilâlinden evvel Çar ile Çariçeye yüzlerce mücevherle işlenmişi çok kıymetli paskalya yumurtaları imal edermiş,» dedi. — «Evet, zaten Faberge mücevherli paskalya’ yumurtaları onun üzerinde ihtisas yapmış olduğu konulardan biriydi. Faberge emsalsiz çok daha başka birçok emsalsiz şeyler de meydana getirdi. Bunlara (Bakir parçalar) deniyor: Bugün bir çok müzayedelerde bu parçaların her biri 1 500,000 liradan fazla getiriyor. Son zamanlarda, Faberge kreasyonu şahane mücevherlerin en meşhuru yurdumuza girdi: Bu parçaya Zümrüt Küre adını veriyorlar. Dünya vüzünde benzeri olmavan bir sanat şâhaseri. Burada mevcudiyeti sadece yaratıcısı tarafından çizilmiş bir krokisi sayesinde biliniyordu. Ve bir hazine ve bedel olan bu küre de Londra’ya Paris’ten son derece basit bir şjekilde, postayla koli halinde geldi. Ve koli de 0 kadına, Mis Maria Fruedenstein’a gönderildi.» — «Şahane bir hediye. Sizin bu hususta kanaatiniz nedir, Doktor?» — «Şefinizin de az evvel söylediği gibi, ben antika mücevherler konusunda Gümrüklerin ve Cinaî Tahkikat Şubesinin müşaviriyim. Koli halinde posta gümrüğüne geldiği zaman paketi değeri 3.50O.

000 lira olarak deklare edilmişti. But da öye alışılmış, görülmüş bir şey değildi. O neviden kolileri sezdirmeden açmak için usûller vardır. İçişleri Bakanlığının izniyle koli açılmış. Sonra antika küreyi tetkik ederek kıymet taktirinde bulunmam için bana müracaat ettiler. Görür görmez de Zümrüt Küreyi tanıdım Çünkü Mr. Kenneth Snowman, Faberge hakkında yazdığı harikulade eserinde de bu küre hakkında uzun uzadıya izahat vermiş, onu etraflı şekilde tarif etmişti. Fakat benim merakımı her şeyden çok uyandıran antik mücevherle birlikte gelen ve o paha biçilmez parçanın menşei hakkında Fransızca ve Rusça iki diide bilgi veren vesika oldu.» Dr. Fanshawe masanın üzerinde, tam M’nin önünde duran bir fotokopiyi alarak Bond’a gösterdi Bu fotokopinin üzerinde seçere ağacına benzeyen bir desen vardı. — «Sözü uzatmayalım, bu vesikada Zümrüt Küre’nin 1917 yılında Mis Freudenstein’in dedesi tarafından Faberge’ye sipariş edildiği yazılıyordu. Küreyi ısmarlayan zat muhakkak ihtilâl sırasında elindeki rubleleri çok kolayca taşınabilecek bir hale sokmak gayesiyle bu sekide hareket etmişti. Mis Freudenstein’in dedesi 1918’de ölmüş, vasiyetnâmesiyle küreyi erkek kardeşin*, bırakmış. Yeni’ sahip te 1950’de ölünce Zümrüt Küre bu defa Mis Freudenstein’in annesine kalmış. Mis Freudenstein’in annesi de tahminime göre, ihtilâlden sonra çocuk yaştayken Rusya’yı terketmiş, Paris’teki Rus mül+ecileri arasında yaşıyormuş.

Hiç evlenmemiş, fakat evlilik dışı bir birleşmeden dünyaya gelmiş Maria, adında bir kızı varmış. Galiba kadın geçen sene ölmüş, ahbaplarından biri veya vasiyetname hükümlerini yerine getirmeye memur olan zat Küre ile birlikte gelen vsikanm altında imza yok – küreyi asıl sahibi olan Mis Freudenstein’a yollamış. Buraya kadar bahsi geçen kısımlara bir diyeceğim yok, yine de bu hikâye beni çok ilgilendirdi. Ne varki, geçen ay Tn<î; ltere’de en kıymetli eşyaarm müzayedelerini tertipleyen Sothby «bir hanıma ait» diye takdim edien Küre’nin satışa çıkarılacağını ilân etti. Küre sekiz gün sonra açık arttırmayla satışa çıkarılacak. Bunun üzerine British Museumı’a ilgili diğer şahıslar namına sessiz sedasız tahkikata gtr|ştim, bu vesileyle Mis Freudenstein’le da tanışıp görüştüm. Konuşmamız sırasında az evvel size anlatmış olduğum hususları aşağı yukarı aynen bana tekrarladı. Xendisinin Savunma Bakanlığı hesabına çalışmakta olduğuna o zaman muttaü oldum. Bu durum hiç hoşuma gitmedi. Mizaç itibariyle şüpheci bir insan olduğum için Savunma Bakanlığın da çok nazik bir işte çalışan genç bir kadına yabancı bir memleketten anide 3.500.000 lira değerinde bir hediyenin gelmesini doğrusu, çok garip buldum, Bunun üzerine, MJ.5’a mensup mühim bir şahsiyetle görüştüm, kendisiyle mutabık kaldım. O da bana buraya gelerek sizlerle görüşmemi tavsiye etti. Durum bundan ibarettir, Binbaşım.

Bütün bildiklerim, bu kadar.» M söze karıştı: — «Çok teşekkür ederim, Doktor… Size bir iki ufak sual daha sormak istiyorum, ondan sonra sizi bir daha yormayacağım. Bu… bahsettiğiniz zümrütlü şeyi dikkatle tetkik etmiş olmalısınız. Hakiki mi dersiniz?» Dr. Fanshawe gözlerini pabuçlarının burunlarından kaldırdı, Gizli Servis Şefine çevirdi. — «Yüzde yüz. Faberge’nin yarattığı antika mücevherlerle en yakından ilgilenen, ö bahiste en geniş bilgi sahibi olan Mr. Sdıowman da, Warts ki de aynı kanaatte. Bahis konusu zümrüt küre, yıllardır kayıp olduğu krokilerden öğrendiğimiz mücevherin ta kendisi. — «Peki, mütehassıslar o kürenin mahiyeti hakkında ne düşünüyorlar?» » — «Hepsi aynı fikirde. Faberge’nin kreasyonu olan bütün güzel kıymetli parçalar hep özel surette müşteriler tarafından sipariş edilerek yaptırılmışı parçalardır. Mis Freudenstein’da konuşmamız sırasında, dedesinin ihtilâlden evvel çok zengin bir iş adamı olduğunu söyledi. Büyük bir porselen fabrikasının sahibiymiş. Faberge’nin Rusya’da yapmış olduğu çok kıymetli mücevherlerin yüzde sekseni Rusya dışına çıkarılmış, yabancıların ellerine geçmiştir. bahis konusu mücevherlerden birkaçı Rusya’da kalmışı ve halen Kremhn’de muhafaza edilmektedir.

Sovyet hükümeti, onları Kremlin’in mah. zenlerindeki dünyanın en büyük mücevher koleksiyonu içinde «ihtilâl öncesi Rus kuyumcularının eserlerinden örnekler» ‘diye teşhir ediyor. Resmen Sovyetler kapitalistlerin lüks eşyalarını sevmezler ve ellerindeki şâhâne Fransız empresiyonistlerinin tablolarından bile bahsederken – resmen tabu – istihza ederler. ‘ — «Sovyetlerin elinde halen Faberge’nin en büyük parçalarından bir şeyler yok mu? Bahis konusu zümrüt kürenin kaybolduğu tarihten bu güne kadar Kremlin’in mahzen.- 4 lerindeki hazine dairesinde bütün gözlerden uzak, geçirmiş olması mümkün değil midir?» — «Olabilü-. Kremlin’deki hazine dairesi muazzamdır. Bu hazine dairesindeki mücevher koleksiyonu hakkında tam •olarak bilgi sahibi bulunan tek kimse dahi mevcut değil. Sovyetler o hazinelerden bir kısmını, o da ancak son zamanlarda halka açtılar, teşhire başladılar.» M piposundan bir nefes çekti. Pipodan yükselen dumanların arasında gözlerinde donuk ve konuyla ilgisiz bir bakış vardı. — «Tabiatıyla, nazar olarak bu kürenin doğrudan doğruya Kremlin’den gelmekte olması ve Kremlinin onu Rusya’nın isâdık bir dostuna Sovyetler Birliğine ettiği hizmetlerin kargalığınd a göndermek için. onun menşei hakkında muhayyel bir takım hikâyeler uydurmuş olması da mümkündür, değil mi? — Tamamen mümkündür. Böyle bir şey gizli faaliyetlerden faydalanan taraf için de çok münasip bir ödeme usulüdür. Aksi takdirde o devlet kendisi için çalışan kimsenin hizmetlerinin karşılığında yabancı bir memleketteki bir banka hesabına para yatırmak zorunda kalacaktır. Bu paraya yatıracak olan için de, çekecek olan için de büyük tehlikeleri olan bir •usuldür.

» — «Fakat… Bahis konusu mücevherin gerçek fiyatı… tabiatıyla müzayede salonunda açık arttırmayla belli olacaktır, deği mi» ^ —Tabiatiyle.» — «Peki, size göre,, Sotheby’nin tertipleyeceği açık arttır mada o küre ne kadar para getirebilir?» — «Şimdiden bir şey söylemek imkânsızdır. Wartski mu hakkak gerçek değerini bildiği için müzayedede hayli arttıracaktır, fakat onun açık arttırmaya kimin namına, ne şekilde gireceğini ve ne kadara kadar çıkat ileceğini bilemem. Bu tamamen açık arttırmaya katılacak olan diğer taliplerin tutum tarına bağlı olacaktır. Fakat her halükârda, bence asgari fiyat 3,5 milyon lira olacaktır:» M can sıkmtısıya yüzünü buruşturdu. — «Hımmm… Bu kadarcık bir şey için büyük para.» Gizü Servis şefinin takındığı bu kabaca tutumdan bayağı •şaşalamış olan Dr. Fanshawe M’in gözlerinin içine baktı. — «Aziz dostum,» dedi, «Bir düşünsenize. Bugün Millî Müzede bulunan ve vaktiyle çalınmış olan Goya ‘da Sotheby, müzayedesinde dört milyon dokuz yüz bin liraya satılmıştı. Kesim bahsinde de, bu, bayağı bir şey için çok para sayılmaz mı?» M, naçizane: — «Beni mazur görün, Dr. Fanshawe.» dedi:> «Meramımı gereğince ifade edemedim… Ben hiçbir zaman sanat eserleriyle fazla ilgilenemedim, üstelik mensup olduğum bahriyenin bana verdiği maaş ta hiçbir zaman böyle pahalı şeyler almama müsaade etmiyor. Ben sadece bu gibi şeylerin gittikçe yükselen fiyatları karşısında hayretimi ifade etmek istedim. O kadar.

» Dr. Fanshawe, kırgın bir tonla. — «Bu mütalâaları size hiç yakıştıramadım, aziz dostum,» dedi. Bond, artık Min yardımına koşmanın zamanı gelmiş oldu ğuna kaniydi. Bu biçimsiz işin teknik taraflarına fazlaca girdiği için o da Dr. Fanshawe’ı müşkül durumda bırakıp sıkıştırmayı istiyordu. Ayaqa kalktı, M’e hitaben: — «Bana kalırsa bu bahiste bilmemiz gereken ne varse hepsini öğrenmiş bulunuyoruz, Doktor. Bu işin altından çok basit bir iş çıkacak ve şansı bu kadar açık olduğu için de buradaki meslekdaşlarımızdan birini galiba sonunda tebrik zorunda kalacağız.» Dr. Fanshavve’dan tarafa döndü ve ilâve etti; — «Buraya kadar gelerek bize bu malûmatı vermekle iyi yaptınız, tahmin edemezsiniz, Doktor. Sizi gideceğiniz yerekadar arabamla götürebilirim, arzu eder misiniz?» — «Hayır, teşekkür ederim. Park içinden yaya olarak git mek istiyorum. O yolu severim.» Bond, Doktor Fanshawe’u koridora kadar geçirdi, sonra şefinin bürosuna geri döndü. M çekmeceden kocaman bir dosya çıkarmıştı.

Üzerinde çok gizli anlamına gelen bir kırınızı yıldız bulunan dosyayı açmış, onu dikkatle tetkik ediyorduBond tekrar oturarak beklemeye başladı. M dosyanın bazı sayfalarını çevirdi, sonra içinden mavi kartondan bir fiş çıkardı. Bu resmî fişin üzerine Gizli Servis mensupları hakkındaki gizli bilgiler kayıtlıydı. M fişi bir müddet dikkat1 e okudu, son ra tekrar yerine koydu. Gözlerinde birdenbire yepyeni bir alâka ışığı parlamaya başlamıştı. — «Her şey uyuyor,» dedi. «Mis Freudensteiri 1936’da Pâ ris’te doğmuş. Annesi, harp yıllarında, Fransız Mukavemet Teşkilâtında faal rol oynamış. «Lâle Harekatı» nı ger;ekeştiren de o olmuş. Kızı ise, harpten sonra Sorbonne’da okumuş, son- — 15 — ra da deniz ateşıesinin tercümanı sıfatıyla Paris’teki İngiliz EL çiüği’nde çalışmaya başlamış. Ondan sonrasını biliyorsun. Annesinin, Rus Gizü Servisi N.K.V.D.

hesabına çalışan Mukavemet Teşkilatındaki eski dostlarıyla cinsi münasebetlere baş lamış, onlara düşüp kalkmaya başlamış. Zamanla da onlaren hesabına çalışmayı kabu etmiş: Bir müddet sonra da, normal şekilde İngiliz tabiiyetine geçmek için müracaat etmiş. Annesinin harpteki yararlıkları ve kendisinin İngiliz Elçiliğindeki çalışmaları da 1959 ydıırda İngiliz vatandaşığına geçmesine yar dun etmişi: Onu bize Dışişleri Bakanlığı tavsiye etmişti, o tavsiye üzerinedir ki, kendisini Gizli Servis’e aldık. İşte Mis Freudenstein en büyük hatasını bu sırada yaptı. Bizim hesabımıza çalışmadan evvel bir yıllık bir izin talebinde bulundu. Çok geçmeden de Hutchi gurubu kendisinin Leningrad’daki Sovyet casusluk okulunda yetiştirilmekte olduğumu bildirdi. Bunun üzerine, karar vermek tamamen bize düştü. 100 Şube Mor şifre hikâyesini tertipledi, ondan sonra olanları sen de biliyorsun. Mis Freudenstein, üç yıldanberi K.G.B. (Rus Giz li Sevrisi) hesabına yanımızda çalışıyor. O zümrüt küre de onu üç yıldır yanımızdaki çalışmalarının mükâfatıdır… benim için bu küre meselesi iki bakımdan enteresan. Bir defa, K.G;B- demek ki kendisi için Mis Freudenstein kanalıyla tertiplediğimiz oyunun gerçek mahiyetinden haberdar bulunmuyor.

Aksi takdirde dünyada ajanlarına böyle bir hediye yollamaya kalkışmazlardı. Bu fevkalâde bir haber. Bayağı bir müjde. Çünkü Mis Freudenstein’e ve onun vasıtasıyla karşı tarafa dilediğimiz masalı yutturmaya bundan böyle de devam edebi leceğiz demektir. Saniyen, uzun zamandır akıl erdiremediğimiz bir husus ta iyice anlaşılıyor. Mis Freudenstein’e K.G.B. hesabına gördüğü hizmet karşılığında bugüne kadar tek kuruş ödenmemişti. Bizi de asıl endişelendiren, üzen buydu: Kendisi nin Glyn ve Mills bankasında bir hesabı vardı, her ay bizim servisteki işine karşılık aldığı paradan artırabildiği kadarını o hesabına yatırıyordu. Ve hasebında da birikmiş parası 9000 lira kadar bir şey. Geri kalan parayla da günlük hayatını idame ettiriyordu. Fakat son zamanlarda bankadaki hesabından para çekmeden eskisine kıyasla daha iyi bir hayat yaşamaya başladığı da gözümüzden kaçmadı. Şimdi her şey anlaşılıyor.» M kolunu, masanın üzerinde kültablası vazifesini gören obüs kovanına doğru uzattı ve halinden memnun bir insanın ifadesiyle piposunun külünü onun içine boşalttı;

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir