Biz Bu İşi Başardık! Kutlarım sizi sevgili gençler, kutlarım! Demek ki isteyince oluyormuş! Neden olmasın’lar işe yarıyormuş! Sizlerle, yazdıklarınızla, fikirlerinizle nasıl gurur duyuyorum, bir bilseniz. Şimdi, konuyu bilmeyen ve şaşkın şaşkın elinde bu kitabı tutanlar için zorunlu ve olabildiğince kısa bir açıklama… Bu kitabın yazılması fikri tamamen gençlere aittir. Gittiğim okullarda, biraz da anne babalarımız için yazsanıza, önerilerini önce, olacak şey değil, diye kestirip atmıştım. Çünkü bu, her bakımdan beni aşan bir konuydu. Benim ne kimseye akıllar verecek bir bilgeliğim, ne de konuyla ilgili uzmanlığım var. Ama aynı öneri ısrarla yinelenmeye, bazı duyarlı ana babalar da buna katılmaya başlayınca oturup düşündüm, ne yapabilirim, nasıl yapabilirim diye. Sonunda sevgili gençlerime seslenerek, madem böyle bir kitap yazmamı istiyorsunuz, o zaman sizler de alın kâğıdı kalemi elinize ve anne babalarınız hakkında neler düşünüyorsunuz, beklentileriniz nelerdir; sizleri neler sevindirir, neler üzer; neleri beğeniyor neleri beğenmiyorsunuz bana yazın; yeterince öneri gelirse belki de bunları bir kitapta toplarız, şeklinde bir çağrıda bulunup, topu onlara attım. Ve… oturup beklememe fırsat kalmadan öyle güzel mektuplar gelmeye başladı ki… Akılcı mektuplar, içli mektuplar, şen şakrak mektuplar, sessiz seslenişlerle ulaşmaya çalışan mektuplar… Şiirler, anılar, fikirler… Mantıklı istekler, özlemler, beklentiler… Öneriler, çağrılar… Hepsi de sevgi dolu, sevgiye sonuna dek açık. Aldığım her mektubun apayrı bir güzelliği vardı. Sizlere bu mektupların tümünü okutabilmek isterdim ama bunca güzelliklerine karşın o mektupları peşpeşe sıralamak kitabı bir telefon rehberine çevirecek, bu arada da o güzelim fikirler arada kaybolup gidecekti. İşte bu nedenle kiminin düşüncelerini kullandım, kiminin önerilerini… (Onlar kendilerini satır aralarında bulacaklardır.) Kiminden bir cümle, kiminden bir paragraf aldım. Kiminin tüm mektubunu, kimininse şiirini koydum. Bu arada değerli bilim insanlarının konuyla ilgili kitaplarını okuyup, bilgilendikten; yani bir tür ev ödevi de diyebileceğimiz bir çalışma yaptıktan sonra, bu bilgileri ve gençlerin yazdıklarını bir potada eriterek sizlere sunmaya çalıştım. Gençlerle hazırladığımız bu kitap biraz garip bir çalışma oldu. Şöyle ki, kesin çizgilerle belli bir kesime seslenmiyor, birbiriyle örtüşen ve kesişen birkaç kesime birden sesleniyor. Hem bu kitabı yazan gençlere ve anne babalarına; hem genç anne babalara, hem de anne baba olacak genç kuşağa… Ayrıca tekrar belirtmemde yarar var. Gençlerimiz ve ben hiçbir konuda uzman değiliz. Bu kitap, ne çocuk nasıl eğitilir biçiminde; ne de sorunlu çocukların ya da gençlerin sorunları nasıl çözülür tarzında bir çalışma. Bunar uzmanların konusu, bizleri aşan konular. Bizim burada yaptığımız karşılıklı oturup, kâğıt kalem aracılığıyla sohbet etmek. Birbirimizle konuşup, birbirimizi daha iyi anlamak, neler düşündüğümüzü birbirimize anlatmak ve bunların anne babayla çocuğu arasında zaten varolan sevgi selinin daha da coşkulu akmasını, yakamozlarının daha da güçlü pırıldamasını sağlamak… Bu söyleşiler için, daha güzel, daha anlamlı bir yaşama doğru bir tür el ele veriş de diyebiliriz. Örneğin, Bursa’dan yazan gencimiz Artvin’deki gencin sorununu dile getirecektir. Belki Balıkesir’den yazan gencimiz Kıbrıs’takinin gülümsemesine yardımcı olacaktır. Afyon’da yaşayan gencimiz aynı yakınmaları Aydın’dan yazanın mektubunda okuyunca, -Demek bir tek ben değilmişim bu sıkıntıları çeken,- diyerek bir parçacık da olsa teselli bulacaktır. Ankara’dan yazılmış delidolu bir mektup hepsini güldürecektir belki. İşte kitabımız bu tür söyleşilerden oluşuyor. Ve bunu yaparken, kuşaklar arasındaki farklılıkları, koşulsuz sevginin ne olduğu ve nasıl verilmesi gerektiği, bir insan yetiştirmenin sorumluluğu, mutlu ve değerli bir insanın oluşumu, hak ve özgürlüklerin çok küçük yaştan başlayarak verilmesinin önemi, ana baba okullarının gerekliliği, yaşam ve eğitimin anlam ve amacı hakkında da düşünmeye çalışıyoruz birlikte. (Yani boşa çançan değil bizim sohbetlerimiz!) Kitabı bitirdiğimde, hiç aklınıza hayalinize gelmeyen bir şeyle karşılaşınca donup kalırsınız ya, işte ben de o an gençlerimizin neyi başardıklarını tam anlamıyla kavramanın şokunu yaşadım. Düşünün! Bir öneri getirmişler. Israrcı olmuşlar. Sonra da yurdun ayrı ayrı köşelerinden yazarak ortaklaşa bir çalışma içine girmiş ve bir KİTAP oluşturmuşlardı gençlerimiz. Bu kitap tamamen onların isteğiyle başlamış, yönlendirmeleriyle gerçekleşmişti. Neden olmasın? demiş ve başarmışlardı. Üstelik konuşarak, tartışarak düşünce üretemeyen, daha da önemlisi pek çok önemli konuya birlikte bir türlü çözüm getiremeyen yetişkinlerin oluşturduğu bir ortamda başarmışlardı bunu. Ne müthiş bir şey, değil mi? Sevgili gençler, sizleri yürekten kutluyorum. Sizlerle çok ama çok gurur duyuyorum. Sizleri seviyorum. VE Yaşasın! Biz bu işi başardık, diyorum. ::::::::::::::::::::: Yanlış Anlama Anne Amacım seni üzmek değildir Beni sakın yanlış anlama. Pişman olmanı isteyemem senden Ya da ağlamanı Sadece dinlemeni istedim, Birazcık kabullenmen fikirlerimi. Ya da ne bileyim Kendi doğrularını değil de Biraz da benimkileri düşünmeni istedim anne. Sevmeni istedim benim sevdiklerimi Ama senin gibi değil benim sevdiğim gibi. Görmeni istedim güneşi Benim gördüğüm gibi Yani sadece sarı ve yuvarlak değil Arasında turuncuların da olduğu bir resim gibi. Senin doğrularını inkâr ettim anne, Karşı çıktım sana Ve sen tüm kızgınlığınla Kötü kötü suratıma bakıp kızdın. Oysa biliyor muydun Aynı zamanda sen de benim doğrularımı İnkâr ettin anne. Sevdim anne Doyasıya, ölesiye. Ama bilmen gereken bir şey vardı, Asla boyun eğmedim, eğmeyeceğim. Senin de öyle görmeni istedim Ama göremedin anne. Bana asi deme anne Çünkü senin istediğin Kendi fikirlerini Barınamayacakları bir bedene sokmak. Oysa ben de büyüdüm anne, Eski küçücük çocuk değilim artık. Kendi fikirleri olan Özgürlüğüne düşkün bir insan olma yolundayım. Yani bir başka deyişle Bir yaşama savaşı veriyorum belki kendi kendime. Bana kızma anne Çünkü sen hiç ayakların kopana kadar Ve dilediğince bağırarak dans etmedin. Çünkü sen hiç ağaca çıkıp Ayvaları toplamadın. Ya da yakamozlar seyretmedin akşam, Dalgalı bir denizde boğuşmadın dalgalarla; Belki de ıslak kumlara Üstüm kirlenir mi diye düşünmeden Uzanmadın,
Ipek Ongun – Lutfen Beni Anla
PDF Kitap İndir |