John Flanagan – Gölgelerin efendisi 8 – Clonmel’in Kralları

Ö teki atla binicisinin varlığını ilk fark eden, elbette Çekici olmuştu. Hayvanın kulakları dikildi ve Will, küçük midillisi hafifçe homurdandığından, fıçıyı andıran vücudunun titremeye başladığını hissetti. Bu bir uyarı işareti olmadığı için gelen her kimse, Çekici onu tanıyor olmalıydı. Will öne doğru eğilerek hayvanın tüylü yelesini okşadı. “Aferin oğlum,” dedi usulca. “Göster bakalım, neredeler?” Will gelenin kim olduğunu az çok kestirebiliyordu. Daha kelimeler ağzından çıkarken birkaç yüz metre ötelerindeki ağaçlığın arasında beliren doru bir at ve uzun boylu binicisi, tahminlerinde yanılmadığını gösteriyordu. Atlı, hemen yakınlardaki dört yol ağzına çıkıp durdu. Çekici, bir kez daha homurdanarak başını o yana doğru savurdu. “Tamam. Onları görebiliybrum.” Will’in, topuklarıyla onu hafifçe dürtmesi üzerine birden yerinden fırlayan Çekici, doru at ve binicisine doğru dörtnala ~ 7 ~ JOHN FLANAGAN koşmaya başladı. Ardından kişneyerek onu selamlayan doru ata karşılık verdi. Biniciler, birbirlerini rahatça duyabilecekleri mesafeye geldiklerinde, “Gilan!” diye çığlık attı Will neşeyle. Uzun boylu Orman muhafızı ise, ona elini kaldırarak karşılık verdi.


Will ile Çekici, nal sesleri eşliğinde yanında durduklarında, hâlâ sırıtıyordu. Orman Muhafızları, atlarının sırtında öne doğru eğilerek el sıkıştılar. “Seni görmek ne güzel,” dedi Gilan. “Seni de… ama gelenin sen olduğunu anlamıştım. Çekici, bana birkaç dakika önce etrafta tanıdık birilerinin olduğunu haber verdi.” “Senin şu tüylü, küçük afacandan kaçış yok, değil mi?” diye sordu Gilan Will’le şakalaşarak. “Hâlâ hayatta olmanı ona borçlusun.” “Küçük mü?” diye cevap verdi Will. “Alaz da pek öyle savaş atları kadar heybetli sayılmaz hani.” Aslına bakılırsa Alaz, ortalama bir Orman Muhafızı midillisine kıyasla daha uzun bacaklara ve zarif hatlara sahipti. Fakat türünün tüm örnekleri gibi, Gilan’ın doru atı da Krallığın şövalyelerini taşıyan kocaman savaş atlarının yanında minicik kalıyordu. Genç Orman Muhafızları aralarında konuşadursunlar, atları da benzer bir sohbete dalmıştı. Homurdanıp başlarını sağa sola sallayarak, arkadaşça şakalaşıyorlardı. Birbirleriyle bir şekilde iletişim kurdukları, gün gibi ortadaydı. Gilan, meraklı bakışlarını onlara yöneltti.

CLONMEL’İN KRALLARI “Çok merak ediyorum, ne konuşuyorlar acaba?” diye sordu. “Çekici, senin gibi leylek bacaklı bir binicisi olduğu için Alaz’in rahatsızlık duyduğunu düşünüyor, sanırım,” dedi Will. Gilan cevabı yapıştırmak üzere ağzını açtığı sırada, Çekici başını birkaç kez şiddetle salladı ve atların yüzleri Gilan’a doğru döndü. Bu bir tesadüf, diye düşündü uzun boylu Orman Muhafızı. Fakat atlar nedense, dönüp ona bakmak için tam da o anı seçmişlerdi. “İçimden garip bir ses, haklı olduğunu söylüyor,” dedi Gilan. Will, bakışlarını önce geldiği yola, ardından da dört yol ağzının aşağı kısmına, Gilan’m belirmiş olduğu ters yöne doğru çevirdi. “Halt’tan bir haber var mı?” Gilan başını iki yana salladı. “Neredeyse iki saattir buradayım, ama henüz ortaya çıkmadı. Çok tuhaf, çünkü aramızda en az yol kat edecek kişi oydu.” Yıllık Orman Muhafızı Toplantısı’nın vakti gelmişti. Üç arkadaş, Toplantı Alanı’nın birkaç kilometre uzağındaki bu dört yol ağzında bir araya gelip yolun kalan kısmında birlikte at sürmeyi âdet haline getirmişti. Will daha Halt’un çırağı olduğu günlerden beri Gilan Ta o noktada buluşmaya alışkındı. Gilan, Will’in katılmış olduğu ilk Toplantı’da eski eğitmenine pusu kurmayı denemiş, ama Will, onun oyununu bozmuştu. Will’in Seacliff Baronluğu’na, Gilan’m da Norgate’e atanmasından sonra da fırsat buldukça bu oyuna devam etmişlerdi.

“Bekleyelim mi?” dedi Will. Gilan omuz silkerek, “Hâlâ gelmediyse, bir mazereti var demektir,” dedi. “Yolumuza devam edip çadırlarımızı kura ~ 9 ~ JOHN FLANAGAN lım.” Atını hafifçe mahmuzlayınca Alaz, hareket etti. Will de aynısını yaptı ve yan yana at sürmeye başladılar. Sfi» ———— Bir süre sonra, Toplantı Alam’na vardılar. Etraftaki çalıların temizlenmesiyle, ortaya oldukça geniş bir arazi çıkmıştı. Ancak uzun ağaçlara, Orman Muhafızları’nın tek kişilik, alçak çadırlarını kurabilecekleri korunaklı gölgeleri nedeniyle dokunulmamıştı. Rastladıkları Orman Muhafızları ile selâmlaşarak atlarını her zamanki yerlerine doğru sürdüler. Birlik, dışarıya oldukça kapalıydı ve çoğu, Orman Muhafızı meslektaşlarını isimleriyle tanırdı. Çadır kuracakları noktaya ulaşan ikili, atlarının vücutlarını saran eyer kayışlarını çözmeye ve uzun yolculuğun ardından hayvanların tüylerini okşamaya koyuldu. Will, katlanabilir deri kovaları alıp Toplantı Alanı’nm ortasından geçmekte olan küçük dereden su getirmeye gitti. Gilan ise hayvanların yemesi için yulaf çıkarıyordu. Atlar, sonraki birkaç gün boyunca açıklıktaki yeşil otlarla besleneceklerdi, ama bu yorgunluğun üstüne, bir ödülü hak etmişlerdi. Orman Muhafızları da bu tür ziyafetleri atlarından asla esirgemezlerdi.

Çadırlarını kurup etraflarını dal ve yapraklardan temizlediler. Ateş yaktıkları yeri çevreleyen taşlar, muhtemelen vahşi bir hayvan tarafından bozulmuştu. Will, çabucak boşluklara yeni taşlar yerleştirdi. “Halt’un neden geciktiğini merak etmeye başladım,” diyen Gilan, batıya doğru bakıyordu. Gitgide alçalan güneşin zayıf CLONMEL’İN KRALLARI layan ışığı, ağaç gövdelerinin arasından süzülmekteydi. “Hiç de acele etmediği ortada.” “Belki de gelmiyordur,” diye aklına gelen fikri dile getirdi Will. Gilan dudaklarını büzdü. “Halt bir Toplantı’yı kaçıracak, ha?” dedi inanmaz bir ses tonuyla. “Her sene buraya gelmeye bayılır. Ayrıca seninle yeniden görüşme fırsatını kaçıracağmı da sanmam.” Gilan da tıpkı Will gibi bir zamanlar Halt’un çırağıydı. Ancak kır saçlı, tecrübeli Orman Muhafızı ile genç dostu arasında çok özel bir ilişki bulunduğunun farkındaydı. Onun Halt ile paylaşmış olduğu usta-çırak ilişkisinin çok ötesinde bir bağdı bu. Halt’un Will’i oğlu gibi gördüğünü biliyordu.

“Hayır,” diye devam etti, “aklıma onu bu toplantıya katılmaktan alıkoyacak bir şey gelmiyor.” “Eh, ama belli ki öyle olmuş,” diye sözünü kesti arkadan gelen tanıdık bir ses. Hızla arkalarına döndüklerinde, Crowley ile yüz yüze geldiler. Orman Muhafızı Birliği Komutanı, sessiz hareket etme konusunda tam bir uzmandı. “Crowley!” dedi Gilan. “Sen de nereden çıktın böyle? Nasıl oluyor da yürürken çıt bile çıkarmıyorsun?” Crowley sırıttı. Yeteneğiyle gurur duyuyordu. “Şey, insanlara fark ettirmeden yaklaşmanın Araluen Şatosu’nun politik dünyasında kendine has avantajları bulunuyor,” dedi. “Şato sakinleri gizli saklı meseleleri tartışmaya bayılırlar. Onlar yanlarında olduğumu fark edene kadar neler duyuyorum, bir bilseniz.” – 11 ~ JOHN FLANAGAN Genç Orman Muhafızları, ayağa kalkıp komutanlarıyla el sıkıştılar. Gilan bir cezvede kahve pişirirken, Will de Crowley aniden yanlarında belirdiğinden beri kafasını kurcalayan soruyu sordu. “Halt neden aramızda değil, Toplantı’ya gelmeyeceği kesin mi?” Crowley omuz silkerek, “Önceki gün ondan bir mesaj aldım,” dedi. “Birdenbire ortaya çıkan şu dini tarikata dair söylentiler üzerine Batı Kıyısı’na gitmiş. Zamanında dönemeyeceğini yazmış.

” “Dini bir tarikat mı?” diye sordu Will. “Ne tür bir dini tarikat bu?” Crowley tiksintiyle dudaklarını büzdü. “Korkarım her zamankilerden.” Onaylaması için Gilan’a bir göz attı. “Bu tür meselelere sen de aşinasın, değil mi Gilan?” Gilan, başıyla onayladı. “Hem de nasıl. ‘Hadi yeni dinimize katılın,’” diye alıntı yaptı dalga geçercesine. ‘“Bizim tanrımız tek gerçek tanrıdır ve sizleri dünyanın üstüne çökmek üzere olan kıyametten koruyacaktır. Bizimle güvende olacaksınız. Şey… bu arada, güvenli bir şekilde saklamamız için tüm değerli eşyalarınızı bize teslim eder miydiniz?’ Bu tür bir tarikat mı?” diye sordu. Crowley, kederle başını salladı. “Evet, bu şekilde özetlenebilir. İnsanları kapıdaki felaketlere karşı uyarıyor ve ardından da o felaketleri bizzat planlamaya başlıyorlar.” Gilan, dumanı tüten kahveleri fincanlara koyup arkadaşlarına uzattı. Crowley, genç Orman Muhafızlarının fincanlarına kaşıklar dolus.

u bal kattıklarını görünce, başını iki yana salladı. “Balın ~ 12 – CLONMEL’İN KRALLARI kahveye verdiği tada bir türlü alışamadım. Halt ile gençken bu konuda sık sık tartışırdık.” Will sırıttı. “Halt’un çırağı olunca, insanın seçme şansı kalmıyor. Ok atmayı, bıçak fırlatmayı, sessizce hareket etmeyi ve kahvene bal katmayı öğreniyorsun.” “O, iyi bir eğitmen,” dedi memnun bir ifadeyle kahvesini yudumlayan Gilan. “Halt, bu yeni tarikatın adından söz etmiş miydi? Kendilerine genellikle berbat bir isim bulurlar,” diye ekledi Will’e dönerek. “Etmedi,” dedi Crowley. Aklmdakileri dile getirip getirmemekte kararsız gibiydi. Sonra kararını vererek konuşmasını sürdürdü. “Halt, Dışarlıklılar’in yeniden ortaya çıkmış olmalarından endişeleniyor.” Bu isim Will’e bir şey ifade etmese de Gilan aniden başını kaldırmıştı. “Dışarlıklılar mı?” diye sordu Gilan. “O ismi hatırlıyorum.

Çıraklığımın ikinci yılıydı sanırım. Halt ile ikiniz, onları kovmak için bir yolculuk yapmamış mıydınız?” Crowley, başıyla onayladı. “Berrigan ve diğer bazı Orman Muhafızları ile birlikte.” “Oldukça büyük bir tarikat olmalı,” dedi Will şaşkın şaşkın. Eski bir Araluen özdeyişinde ‘Bir isyan, bir Orman Muhafızı,’ denirdi. Yani en zorlu meseleleri çözmek için bile birden fazla Orman Muhafızı görevlendirildiği, nadiren görülen bir şeydi. “Öyleydi,” diye onayladı Crowley. “Karşımızda can sıkıcı bir grup vardı ve saçtıkları zehir de taşralıların kalplerine işlemişti. Sırtlarını yere getirmek, epeyce zamanımızı almıştı. Halt’un bu yeni tarikat hakkında bir an önce bilgi edinmek ~ 13 ~ IOHN FLANAGAN istemesi de ondan. Eğer Dışarlıklıların bir devamı söz konu suysa, hızla harekete geçmemiz gerekecek.” Crowley, dibinde kalan kahve telvesini ateşe boşalttığı fincanını yere bıraktı. “Durum kesinleşinceye kadar endişelenmemize gerek yok. Şu an, düzenlememiz gereken bir Toplantı var. Gil, son senelerindeki iki çırağımıza fark edilmeden hareket etme dersi verebilir misin acaba?” “Elbette,” dedi Gilan.

Crowley ses çıkarmadan hareket etmenin üstadıysa, Gilan da Birliğin fark edilmeden hareket etme konusundaki ustasıydı. Yeteneği büyük ölçüde içgüdülerine dayanıyordu aslında, ama meslektaşlarına aktarabileceği ipuçları, elbette daima mevcuttu. “Sana gelince, Will,” dedi Crowley, “bu sene yanımızda birinci yıllarındaki üç çırak var. Kaydettikleri aşamayı değerlendirmek ister misin?” Crowley, Will’in, söylediklerini hiç dinlemediğini, akimın başka bir yerde olduğunu fark etti. Genç adamın, eski akıl hocasının Toplantı’ya gelememesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradığını görebiliyordu. Aklını o meseleden de uzaklaştırmış olur, diye düşündü Crowley. “Şey, affedersin Crowley! Ne diyordun?” dedi Will suçluluk dolu bir sesle. “Yeni çıraklarımızın gelişimini değerlendirmek ister misin?” diye tekrar etti Crowley. Will, aceleyle başını salladı. “Evet, elbette! Özür dilerim. Halt’u düşünüyordum da. Onunla görüşmeyi çok istiyordum.” “Hepimiz istiyorduk,” dedi Crowley. “O aksi yüzüyle ha ~ 14 ~ CLONMEL’İN KRAI .T .

ART yatımıza ışıklar saçacaktı mutlaka. Ama daha sonra bunun için yeterince zamanımız olacak.” Bir an tereddüt etti. “Aslına bakarsanız… neyse, boş verin. Bu kadarı yeterli.” “Ne kadarı yeterli?” Will, daha da meraklanmıştı şimdi. Crowley, kendi kendine gülümsedi. Meraklı olmak, iyi bir Orman Muhafızı’nın temel özelliklerinden biriydi. Disiplinli olmak da öyle. “Boş verin. Zamanı geldiğinde, bu konuyu size açıklayacağım. Şimdilik çocuklara ok atmayı öğretip taktik eğitimlerini denetlerseniz memnun olurum.” “Olmuş bil,” dedi Will. Birkaç saniye düşündükten sonra, “Taktik idmanını hazırlayayım mı?” diye sordu. Crowley başını iki yana salladı.

“Hayır, biz o işi hallettik. Yalnızca gençlere göz kulak ol. Bundan senin de keyif alacağına eminim,” diye ekledi üstü kapalı bir ifadeyle. Ayağa kalkarak pantolonundaki tozlan silkeledi. “Kahve için teşekkürler. Akşam ziyafette görüşürüz.” Pekâlâ,” dedi Will üç çocuğa. “Nişancılığınızı görelim. ŞU hedeflerin her birine onar ok atın bakalım.” Yetmiş beş metre öteye yerleştirilmiş sıradan dairesel hedefleri işaret etti. Çıraklar öne doğru bir adım atarak atış çizgisine yaklaştılar. Çizginin biraz ötesinde idman yapmakta olan iki kıdemli Orman Muhafızı, yüz elli metre öteye yerleştirilen ve geniş bir yemek tabağından büyük olmayan hedefleri vurmaya çalışıyordu. Çıraklar, neredeyse gözükmeyen hedefleri ardı ardına yaptıkları atışlarla on ikiden vuran keskin nişancıları birkaç saniye boyunca hayranlıkla izlediler. “Akşam olmadan önce atışlarınızı yapacak mısınız?” dedi Will, sözlerini uzatarak söylemişti. Halt’un, onun Orman Muhafızlığı eğitimi sırasında kullandığı ses tonunu taklit ettiğinden haberi yoktu.

Ustası da onunla böyle yorgunmuş gibi, kuru bir sesle konuşurdu. “Olur, efendim. Affedersiniz,” dedi en yakınındaki çocuk. Diğer ikisinin fal taşı gibi açılan gözleri, çocuğa çevrildi. Çocuk iç geçirdi. – 16 – CLONMEL’İN KRALLARI “Stuart?” dedi Will konuşan çocuğa dönerek. “Buyrun, efendim?” “Bana efendim diye hitap etmeyeceksin. İkimiz de Orman Muhafızı’yız.” Diğer çocuklardan biri, “Ama…” diye söze başlayacak oldu. Tıknaz yapılıydı ve dağınık kızıl saçları alnına dökülüyordu. Will, çocuğun adını hatırlamak için zihnini zorladı: Liam. “Evet Liam?” Liam, rahatsızca kıpırdandı. “Ama biz çırağız ve siz de. Sustu. Ne demesi gerektiğinden emin değildi.

Muhtemelen “Ama biz çırağız ve siz de sîzsiniz,” gibi saçmasapan bir şey söyleyecekti. Zira her ne kadar o bunun farkında olmasa da, gençler Will’i hayranlıkla takip ediyorlardı. Prensesi Morgarath’ın Wargal ordusundan kurtaran, ardından da Skandiyalı akıncılar tarafından kaçırıldıklarında kızı hayatı pahasına koruyan efsanevi Will Treaty’di o. Sonrasında da Temuçi süvarilerine karşı bir grup okçuyu eğitmiş ve savaşa götürmüştü. Daha geçen sene Krallığın kuzey sınırında olası bir İskoti isyanını bastırmıştı. Çıraklar, mezun olan tüm Orman Muhafızlan’m saygıyla anıyorlardı. Ancak Will Treaty, onlardan yalnızca birkaç yaş büyüktü ve şöhreti gerçek bir kahramanmış gibi almış yürümüştü. Doğal olarak çocuklar, Will’le tanıştıklarında çok şaşırmışlardı. Karşılarında normal bir insana kıyasla daha iriyarı birini -tipik bir kahramanı- bulmayı bekliyorlardı. Oysa onun yerine temiz yüzlü, genç ve ufak tefek bir delikanlıyla tanıştı rılmışlardı. Will, onlann bu hayranlıklarını fark etmiş olsa ~ 17 ~ JOHN FLANAGAN durumdan büyük keyif alır ve bir o kadar da utanırdı. Halt’la yeni tanışan insanların ona verdikleri tepkilerle o da karşılaşıyordu artık. Farkında değildi ama şöhretiyle ustasına rakip olmaya başlamıştı. Will, çocukların onu bir kahraman gibi gördüklerinin farkında değildi belki. Ama bir Orman Muhafızı ile çırak arasında var olduğunu sandıkları o uçurumdan haberdardı.

Zamanında o da aynı şeyleri hissetmişti.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir