Ludwig Wittgenstein – Defterler 1914-1916

Wittgenstein’m çalışma alışkanlığı, kendisini uğraştıran sorunlar üzerine ayrı paragraflar ya da —te k bir paragraftan daha fazlasını içerebilecekleri için— bazen adlandırdığı şekliyle ‘değiniler’ not etmek tarzmdaydı. Sonuçlarının, tatminkar bir kitap meydana getirecek olan bir düzenlemesini daha sonra elde etmeye çalıştı. Bu, ‘değiniler’ içine giren düşünce kadar zor bir çalışmaydı; ve tatmin olduğu tüm değimleri, sonuç olarak ortaya çıkan kitapta birleştirmeyi amaçlamadı. Matematiğin Temelleri Üzerine Değiniler ya da elinizdeki kitap gibi, defterlerinden bir derlemeyle, Felsefi İncelemeler ya da Tractatus arasında büyük bir fark vardır. Onun tüm yazma evrelerine ait ön çalışmalanm içeren defterlerinin çoğu, 1950’de kendisinin isteğiyle imha edildi. Bunlar, Tractatus’un filizlenme dönemine ait defterlerinin büyük bir çoğunluğunu içerdi. Bununl a beraber, bunlardan üçü, şans eseri Viyana yerine Gmunden’de , en genç kızkardeşi Bayan Stonborough’un evinde bırakılmış olduğundan günümüz e ulaştı. Bu defterler 1914-16 yıllarında, Wittgenstein 26-27 yaşlarındayken kaleme alınmıştır. İlk ikisi kesintisizdir. Bunlar, elinizdeki kitabın ana gövdesini oluşturmaktadır. Ekler, biri 1913’de düzenlenen ve Russell’ a verilen ve diğeri 1914’de Norveç’t e G. E. Moore’ a yazdırılan iki notlar dizisini içeriyor; ve ayrıca Wittgenstein’m Russell’ a mektuplarından Tractatus’idi ilgili pasajları. Bu materyalleri Tractatus araştırmacılarına bir yardım olarak yayımlıyoruz. Bunların pek çoğu, Tractatus’un kendisinden daha kolay değildir; doğal olarak gelişimi gösterir; bu yüzden Tractatus’nniâlcrden farklı görüşler sunuyor göründüğünde, ikisini uzlaştırmak gerekmez.


Tractatus’un belirli yorumları için delil olarak kullanma telaşına düşmemek gerekir. Yine de, Wittgenstein’m Tractatus’taki değinilerinin bağlamını hangi sorunların oluşturduğunu açıkça gösterir: bu yolla, tamamen ilgisiz bağlamların bir yorumla öne sürüldüğü yerde bir kanıtı susturmaya hizmet edecektir. Tractatus’taki kayıtlara az çok benzeyen paragraflara işaret ettik. Buradaki bir tam ‘değini’nin Tractatus’iaki bir tam kayıtla pratik olarak özdeş olduğu yerde, yalnızca Tractatus numarasını verdik; bir Tractatus kaydının bir kısmıyla pratik olarak özdeş olduğu yerde, Tractatus numarasından önce Bakınız (Bkz-) uyarısını koyduk; ve az çok benzerlik bulunan, ancak en azından sözcüklerin seçiminde bir anlam farkı olan yerde, ya da Tractatus’takı bir şeyin defterlerdeki bir ‘değini”nin bir kısmıyla aynı olduğu yerde, Tractatus numarasmdan önce Karşılaştırınız (Krş.) uyarısını koyduk. Defterlerdeki çok az şeyi dışarıda bıraktık: sembolizm taslaklarında zaten daima bulunan, yorumlanamayacak ya da başka türlü ilgi çekici olmayan atlamaları. Wittgenstein’m mantıksal formüllerde sembolizmi kullanımı çoğu kez deneyseldir ve o her zaman, örneğin noktaların kullanımında, tek bir kurala sadık kalmaz. Yine de biz, buna sistematik biçimde müdahal e etmek istemedik. Birkaç yerde açık kalem hatalarını tashih ettik ya da bir formülü, tasarlanan anlamını daha açık kılacak şekilde birazcık değiştirdik. Editörler, manüskri defterlerin sahibi olan Wittgenstein’m aile üyelerine; kendisine yazdınlan notları ödünç vermesinden dolayı Profesör ‘G. E. Moore’a ; Wittgenstein’m kendisine yazdığı mektuplara girilmesine ve onların kopya edilmesine izin verdiğinden dolayı Lord Russell’a ve fmansal desteğinden dolayı Rockefeller Kurumuna minnettardır. Tashihteki yardım için Bay M. Szabo’ya da teşekkürler. TEŞEKKÜR Wittgenstein’m Notebooks 1914-1916 eserinin editörleri ve Basil Blackwell & Mott, Wittgenstein’m Tractatus Logico Philosophicus’undan alıntı yapılmasına izin verdiğinden dolayı Routledge & Kegan Paul Ltd.

’ye minnettardır. DEFTERLER 22.8.14. Mantık kendi başının çaresine bakmalıdır. [Bkz., 5.473.] İşlevlerin sözdizimi kuralları genel olarak ortaya konulabilirse, şeylerin, niteliklerin vb. tüm teorisi gereksizdir. Aynı zamanda, bu teorinin ya Grundgesetzen’ de ya da Principia Mathematica’ddi sözü edilen şey olmadığı da tümüyle açıktır. Tekrar edelim: mantık kendi başının çaresine bakmalıdır. Olanaklı bir im, aynı zamanda imleyebilmelidir de. Genelde olanaklı olan her şey, aynı zamanda geçerlidir de. “Sokrates Platon’dur”un niçin anlamsız olduğunun açıklamasını hatırlayalım.

Yani, bizim istemli bir belirleme yapmamamızdan dolayı, şöyle söyleyelim, bir imin kendi içinde geçersiz olmasından dolayı DEĞİL. [Krş., 5.473] 2.9.14. Mantıkta, belirli bir anlamda, yanılmamız olanaksız olmalıdır. Bu şunu söylemekle zaten kısmen dile getirilir: mantık kendi başının çaresine bakmalıdır. Bu son derece derin ve önemli bir kavrayıştır. [Krş., 5.473] Frege der ki: uygun biçimde kurulmuş her tümc e anlamlı olmalıdır; ve ben diyorum ki: her olanaklı tümc e uygun biçimde kurulmuştur ve eğer anlamlı değilse, bu, bizim onun bazı parçalarına hiçbir anlam vermememizden kaynaklanır. Bunu yaptığımızı sansakbile . [Krş., 5.

4733] 3.9.14. Mantığın kendi başının çaresine bakacak olması, felsefenin göreviyle nasıl bağdaşabilir? Örneğin şöyle sorsak: şu şu, bir özne-yüklem biçimi olgusu mudur?, “özne-yüklem biçimi”yle neyi kastettiğimizi kesinlikle bilmemiz gerekir. Genelde bu tür bir biçimin olup olmadığını bilmemiz gerekir. Bun u nasıl bilebiliriz? “İmlerden! ” Ama nasıl? Çünkü elimizde bu biçimin hiçbir imi yok. Doğrusu şunu söyleyebiliriz: özne-yüklem biçiminin imleri gibi davranan imlere sahibiz, ancak bu, gerçekten bu biçimin olguları olması gerektiği anlamına gelir mi ? Yani, bu imler ne zaman tümüyle çözümlenir? Ve burada bir soru daha ortaya çıkıyor. “Böyle tam bir çözümleme var mıdır? ” Ye eğer yoksa: O zaman felsefenin görevi nedir!!? O zaman şunları kendimize sorabilir miyiz: Özne-yüklem biçimi var mıdır? Bağmtısal biçim var mıdır? Russel ve benim, hakkında sürekli konuştuğumuz biçimlerin genelde herhangi biri var mıdır? (Russel, şöyle diyecektir: “Evet! Bu apaçıktır”. Pekâlâ!) O zaman: gösterilmesi gereken her şey, özne-yüklem TÜMCELERİ’ni n vb. varoluşuyla gösterilirse, felsefenin görevi, benim aslında sandığımdan farklıdır. Ama bu böyle değilse, o zaman eksik olan şeyin bir deneyim türü aracılığıyla gösterilmesi gerekecektir ve ben bunu olanaksız olarak görüyorum. Belirsizlik, açıkça şu soruda yatıyor: im ve imlenen şeyin mantıksal özdeşliği gerçekten neye dayanıyor? Ve bu soru, (yine) tüm felsefi sorunun temel bir görünümüdür. Şöyle bir felsefi som verilmiş olsun: örneğin, “A iyidif’in bir özne-yüklem önermesi olup olmadığı; ya da “A, B’de n daha parlaktır”ın bir bağmtısal önerme olup olmadığı. Bu tür bir soru nasıl karara bağlanabilir? —Örneğin— ilk soruya olumlu yanıt verilmesi gerektiğine, hangi açıklık türü beni ikna edebilir? (Bu son derece önemli bir sorudur.) Buradaki biricik açıklık, yine şu son derece kuşkulu “apaçıklık” mıdır? Tamamen buna benzeyen, ama daha yalın ve daha temel olan bir soruyu ele alalım, yani şunu: Görüş alanımızdaki bir nokta bir yalın nesne, bir şey midir? Bu tür soruları şimdiye kadar hep gerçek felsefi sorular olarak gördüm: ve kuşkusuz bir anlamda öyledirler —^ama yine, bu tür bir soruyu hangi açıklık karara bağlayabilir? Buradaki formülleştirmede bir yanlışlık yok mudur, çünkü bu soruda bana sanki hiçbir şey apaçık değilmiş gibi geliyor; bu soruların asla, tümüyle karara bağlanamayacaklarını kesinlikle söyleyebilecekmişim gibi geliyor.

4.9.14. Özne-yüklem tümcesinin varoluşu, gerekli her şeyi göstermiyorsa; o zaman bu, kesinlikle yalnızca bu biçime ait tikel bir olgunun varoluşuyla gösterilebilir. Ve bu tür bir olguya ilişkin bilgi mantık için temel olamaz. Gerçekten, özne-yüklem biçiminde olan bir ime sahip olduğumuzu varsayalım, bu, özne-yüklem önermelerini ifade etmek için, özne-yüklem tümcelerimizin olduğundan bir şekilde daha mı uygun olurdu? Değilmiş gibi görünüyor! Bu imleme bağıntısından mı kaynaklanıyor? Mantık belirli sorulan yanıtlamaksızm tamamlanabilseydi, o zaman onları yamtlama/c^^zm tamamlanması gerekirdi. İm ve imlenen şey arasındaki mantıksal özdeşlik, onun imde, imlediği şeydekinden daha az ya da daha çok tanınmasına izin verilmemesine dayanır. İm ve imlenen şey, bütün mantıksal içerikleri bakımından özdeş olmasaydılar, o zaman mantıktan daha temel bir şeyin de olması gerekecekti. 5.9.14. 4)(a).(l)(b).aRb = Tan (^[aRb] “İşlev”, “kanıt”, “tümce ” vb. sözcüklerin mantıkta bulunması gerekmediğini hatırla.

İki sınıfın özdeş olduğunu söylemek bir şey ifade eder. Bunu iki şey için söylemek hiçbir şey ifade etmez. Bu, zaten Russell’m tanımının geçersizliğini gösterir. 6.9.14. Son tümce, aslında matematikteki özdeşliğe karşı çok çok eski itirazdan başka hiçbir şey değildir. Yani, eğer 2x 2 gerçekten 4′ e eşitse, o zaman bu önerme, a = a’dan daha fazla hiçbir şey ifade etmez tarzındaki itiraz. Şöyle denilebilir miydi: Mantık, kendileriyle çalıştığı işlevlerin çözümlenebilirliği ile ilgili değildir. 7.9.14. Çözümlenmemiş bir özne-yüklem önermesinin bile, tamamen belirli bir şeyin açık bir bildirimi olduğunu hatırla. Şöyle diyemez miyiz: Bu, tümüyle bizim çözümlenemeyen özne-yüklem tümceleriyle ilgilenmemize değil, ancak bizim özneyüklem tümcelerimizin bu tür tümcelerle her yönden aynı tarzda davranması, yani bizim özne-yüklem tümcelerimizin mantığının, bunların mantığıyla aynı olması gerçeğine bağlıdır? Bizi ilgilendiren konu, yalnızca mantığı tamamlamaktır ve çözümlenmiş özne-yüklem tümcelerine karşı başlıca itirazımız, onların çözümlerini bilmedikçe sözdizimlerini kuramayacak olmamızdır. Ama görünüşte bir özne-yüklem tümcesinin mantığı gerçek bir özne-yüklem tümcesinin mantığıyla aynı olmamalı imdir? Şayet önermeye özne-yüklem biçimi veren bir tanımlama olanaklıysa…? 8.

9.14. Russell’m onca sözünü ettiği “apaçıklık”tan, yalnızca dilin kendisi herhangi bir mantıksal hatayı önlüyorsa mantıkta vazgeçilebilir. Ve bu “apaçıklık”ın tümüyle yanıltıcı olduğu ve daima yanıltıcı olageldiği açıktır. [Krş., 5.4731.] 19.9.14. “Bu sandalye kahverengidir ” gibi bir önerme son derece karmaşık bir şey söylüyor görünür, çünkü bu önermeyi hiç kimsenin belirsizlik bahanesiyle ona itirazlar getiremeyeceği bir tarzda ifade etmek isteseydik, son derece uzun olması gerekecekti. 20.9.14. Bir tümcenin, kendi anlamının mantıksal bir resmi olması, etki altında kalmayan bakış için apaçıktır.

Olguların işlevleri var mıdır? Örneğin, “Şunun durum olmasmdansa, bunun durum olması daha iyidir”. O zaman, p imiyle “p’nin durum olması iyidir” tümcesinin geri kalan imleri arasındaki bağlantı nedir? Bu bağlantı neye dayanır? Etki altında kalmayan yargı şu olacaktır: Açıkça p harfinin iki yakın imle uzamsal bağıntısına. Ama p olgusu hiçbir şey içermeyen türden olsaydı ne olurdu? “p olması iyidir”in, “p. eğer p’ys e iyidir”de çözümlenebilmesi pek olası. Şöyle varsayıyoruz: p durum DEĞİLDİR: şu halde “şu p, iyidir” demek ne anlama gelir? “p”nin doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu bilmeksizin, p şey-durumunun iyi olduğunu tamamen açık bir biçimde söyleyebiliriz. Bu, dilbilgisindeki şu ifademizi aydınlatır: “Bir sözcük bir diğerine göndermede bulunur” . Yukarıdaki durumlarda sözü edilen şey, önermelerin nasıl içsel biçimde birbirlerine bağlı olduklarını söyleyecektir. Önerme bağının nasıl ortaya çıktığını da. [Krş., 4.221] Bir işlev bir önermeye nasıl gönderme yapabilir?? Daima o çok çok eski sorular. Kendini sorulara boğma ; kafana takma. “(|)(\|/x)”: Bize bir özne-yüklem önermesinin bir işlevinin verildiğini varsayalım ve işlevin önermeye gönderme yapma tarzını şunları söyleyerek açıklamaya çalışalım: İşlev yalnızca doğrudan doğruya özne-yüklem önermesinin öznesiyle bağıntılıdır ve imlediği şey bu bağıntının mantıksal çarpımı ve özne-yüklem önerme imidir. Şimdi bunu söylersek, şu sorulabilir: Bu gibi önermeyi açıklayabiliyorsan, o zaman yerine geçtiği şeyin benzer bir açıklamasını niçin vermiyorsun? Yani “O, bir özne-yüklem olgusunun bir işlevi değil de, bu tür bir olgunun mantıksal çarpımı ve onun öznesinin bir işlevi midir? ” Bu son açıklamaya yapılan itirazın, daha öncekiler için de geçerli olması gerekmiyor mu? 21.9.

14. Şimdi birden bire bana, bir anlamda, bir şey-durumunun bir niteliğinin daima içsel olması gerektiği acıkmış gibi görünüyor. (l)a, \t/b, aRb. Şayet ilk iki önerme doğruysa, aRb şeydurumunun daima belirli bir niteliğe sahip olduğu söylenebilir. Şöyle dediğimde: p’ni n durum olması iyidir, o zaman bu kendinde iyi olmalıdır. Şimdi, bana, şey-durumlarmm işlevlerinin olamayacağı açık görünüyor.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir