Bütün eski Boğaziçi yalılarının nice hususiyetleriyle henüz ayakta oldukları zamanlarda Boğaziçi de bu yalıların en tabii bir muhiƟni teşkil ederdi. Bütün Boğaziçi, kendi içine kapalı bir âlem, kendine has, tamamıyla milli ve mahalli bir medeniyeƟn ifadesiydi. Boğaziçi’nde hayat o kadar milli ve hususi bir nizamdı ki, bu milli medeniyet içinde yaşayanlar, milliyetçiliğin ne olduğunu ve esbabı mucibesinin neler bulunduğunu bilmezler de, bütün bu nizamları ve ananeleri, yüzlerce seneden beri, Boğaziçi’nin taşıdığı sular gibi, Boğaziçi’ndeki mutlu günler ve gecelerin tabii nimetleri telakki ederlerdi. Bu son derece müşfik, tatlı ve deryadil cemiyet içindeki son sohbetleri biz de belki biraz duymaz ve nankör bir ruhla birer şiir gibi dinlemiştik. Boğaziçi sanki bir göl ve burada her yalı bir diğerine, bu suların içinden geçen bir manevi rabıtayla, büyük ve gizli bir tenasütle bağlı ve birleşik gibiydi. Herkes birbirine hayırhah görünür, hatta yan gözle de birbirinin ahlakına nezaret ederdi. Bütün Boğaziçi mahalleleri, ihƟyar heyetleri, bekçi baba himmetleriyle, biraz okuyup yazan cami kayyumlarıyla, muvakkithane memurlarıyla bir ahlak safveƟ ve bir din selameƟyle asırlarca o kadar hadisesiz, yani nizasız, tecavüzsüz, cinayetsiz, kasƟ yangınsız, hırsızlıksız öyle zamanlar geçirmişƟ ki, bugün istense bile bir daha tanzim edilemeyecek olan bu medeniyeƟ mucizeli bulmaya meylimiz var. Her sene inas ve sıbyan mektepleri çocukları derslere başlarken ilahilerle gezdirilir ve bu masum çocukların melekâne seslerini duyanlardan bazılarının gözleri yaşarırdı. İhƟyar heyetleri mahalledeki fakir genç kızların, evlenme yaşına giren mahalle delikanlılarıyla evlenmelerini temin ederdi.
Abdülhak Şinasi Hisar – Boğaziçi Yalıları
PDF Kitap İndir |