Etiket: Ahmet Ümit

Ahmet Ümit – Şeytan Ayrıntıda Gizlidir

Selim’in cesedi iki gecedir çiçeklerin arasında yatıyordu. Sırtüstü düşmüştü, çiçeklerin saplarını kesmek için kullandığı bıçak, kalbine saplanmıştı. Cumartesi gecesi öldürüldüğünü düşünüyorduk. Katil onu öldürdükten sonra kapıyı çekip çıkmış olmalıydı. Araya tatil girince çiçekçi bir gün kapalı kalmış, cesedi bu sabah dükkânı açmaya gelen çırak bulmuştu. Olay mahallini incelerken, arkada bir patırtı koptu. Orta yaşlı bir […]

Ahmet Ümit – Ninatta’nin Bilezigi

Hoş geldin, ey, uzak yolların yolcusu, ey, güzel haberlerin müjdecisi, ey omuzlarında yılların bilge yorgunluğunu, gözlerinde bilinmezin heyecanını taşıyan kişi, yaşlı ülkeme, Hattilerin bin Tanrılı toprağına, güzel Hattuşa’ya hoş geldin… Hastalanmış mutluluğa, uzun ömürlü kedere, sona erdireceğin yasıma hoş geldin. Öksüz sokaklara, kimsesiz meydanlara, boynu bükük evime, hoş geldin. Seni bekliyordum. uzun geceler, uzun günler […]

Ahmet Ümit – Kukla

Gazete binasının önüne geldiğimde vakit öğleyi bulmuştu. Sabahtan beri yağan yağmur dinmiş, cüretkâr bir güneş, kül rengi bulutların arasından sıyrılıp, tatlı tatlı gülümsemeye başlamıştı. Yaşlı Plymouth’umdan inerken Tolga’yı gördüm. Fotoğraf çantası omzunda hızlı hızlı yürüyordu. Beni fark edince duraksadı. “Merhaba Adnan Abi.” Eliyle arabamın kaportasına dokunarak ekledi. “Senin Anka Kuşu yine formunda.” “Anka Kuşu” bizim […]

Ahmet Ümit – Kırlangıç Çığlığı

Acıyı gördüm. Gözlerinin ortasında bir çiçek gibi büyüyen irisin önce ağır ağır büzülmesini, ardından çığlık gibi ansızın patlamasını gördüm. Titreyen dudakları, bal mumuna dönüşen yüzleri, çöken yanakları, irileşen elmacık kemiklerini, birer mağara gibi derinleşen göz çukurlarını, kurumuş ağızların içinde pelteleşen dilleri gördüm. Ve anladım ki benliğimizin farkına vardığımız an, acının pençesinde kıvrandığımız andır. Çığlık değil, […]

Ahmet Ümit – Kavim

Genzini yakan koku uyandırdı onu. Bu kokuyu tanıyordu. Yıllarca kapalı kalmıs bir kilisenin kokusu. Kilisede yakılan kandillerin, ufalanan tasların, eriyen mermerin, çürüyen ahsabın, yıpranmıs sayfaların, küflenen cesetlerin kokusu. Dehsete düsmesi gerekirdi ama sadece çevresine bakındı. Usulca kımıldayan siyah bir leke gördü. Biçimsiz, belirsiz bir leke… Simsiyah bir siluet… Gülümsedi lekeye. “Mor Gabriel” diye mırıldandı. Leke […]

Ahmet Ümit – Istanbul Hatırası

Byzantion Kral Byzas’ın Efsanevi Kentini Tanrı, Kral’a bakıyordu. Kutsanma töreniydi: Şükran günü, bedel anı, saygı zamanı. Tanrı kutsal bir armağan olarak sunmuştu bir kartal başı gibi denize uzanan bu güzel ülkeyi onlara. Rüzgâr, büyülü bir güçle doldurmuştu gemlerinin yelkenlerini; toprak, doğurgan bir kadın gibi ekilen tohumları nefis yemişlere dönüştürmüştü; deniz, cömert bir bahçe olup balıkların […]

Ahmet Ümit – Ciplak Ayakliydi Gece

Nasıl oldu da ayrımına varamadım, anlamıyorum. Dal gibi incecik bir kızdı. Nakışlı beresinden taşan sarı saçları omuzlarına düşer, kumral kirpiklerinin gölgelediği iri gözlerinden hüzünlü bir çekicilik yayılırdı yüzüne. Onu ilk kez okulumuzun ışıklı koridorlarından birinde görmüş ve hemen etkilenmiştim. Güzel olmasına çok güzeldi, ama beni ona çeken yalnızca güzelliği değildi. Onda yıllarca aradığım ve yıllarca […]

Ahmet Ümit – Bir Ses Böler Geceyi

Süha kasabaya hâlâ ulaşamamıştı. Oysa köyden ayrıldıktan iki saat sonra anayola çıkmış olmalıydı. Ön cama çarpan yağmur damlalarını telaşla kovan sileceklerin arasından, ıslak yolu kaygıyla izliyordu. Kötü havanın etkisiyle olacak, akşam erken çökmüştü. Cipin uzun farlarını yakarken sıkıntıyla söylendi: “Yoksa yanlış yola mı girdim?” Hayır canım, iki gün önce, buradan geçerken gördükleri taştan kulübenin yıkıntıları […]

Ahmet Ümit – Bab-ı Esrar

Bab-ı Esrar’ı yazarken Londra hakkında bilgilenmemi sağlayan Süheyla Uçum Morrissey ile Jasper Edwin Morrissey’e, Konya’yı tanımamda eşsiz katkıları olan Bülent Yıldız ile Celaleddin Kara’ya, bir Türk’le birlikte’ yaşamak hakkında değerli anekdotlar anlatan Elke Dixon’a, yasayan Mevleviliği kavramamda değerli yardımları olan M. Sait Çörekçioğlu Amca’ya ve Oktay Okukçu’ya, sigortacılık konusundaki önemli ayrıntıları sunan Oğuz Atabek’e, neredeyse […]

Ahmet Ümit – Aşk Kopekliktir

Aşk Rüzgârın Söylediği Bir Şarkıdır Rüzgâr, sonbaharda hep aynı şarkıyı söyler. Pencerenin camlarında gezinen titreyiş, kasımpatıların gövdelerini okşayan fısıltı, karanlıkta gümüşî yaralar açan çığlık, yağmuru hızlandıran deli ıslık, yüzümüzde patlayan haykırış, denizi ürperten mırıltı, kaç renk, kaç çeşit, kaç ton sesi varsa, rüzgâr sonbaharda hep aynı şarkıyı söyler. Buna şarkı demek de doğru değildir; çoğu […]

Ahmet Ümit – Sis ve Gece

Buraya nereden, nasıl geldim, bilmiyorum! Camları kalın bir toz tabakasıyla kaplanmış, pencere pervazları kararıp içten içe çürümüş, yaşlı duvarları koyu yeşil yosunlarla örtülmüş ve kanatlı demir kapısı sanki sonsuza kadar kapanmış gibi duran bu konağın önünde amaçsızca dolaşırken buldum kendimi! Bakımsız bir mezarlığı andıran bu büyük bahçede, görkemi ürkütücü bir kalıntıya dönüşmüş bu zavallı binanın […]

Ahmet Ümit – Patasana

“Kentin alanlarını boğazladığım insanların cesetleriyle doldurdum. Kenti ve evleri yaktım yıktım; temelinden çatısına kadar parçaladım. Tuğla ve kerpiçten tapınak kulelerini, tapmakları ve tannlan yerle bir ettim. Fırat’tan kentin ortasına kanallar kazdırıp kente sular akıttım. Gelecekte kentin, tapmakların, tanrıların yerlerini hiç kimsenin bulmaması için suda boğdum…” Asıır Kralı Sanherib’in yazdırdığı bir tabletten. Samuel Noah Kramer, Mesopotamien, […]

Ahmet Ümit – Kar Kokusu

İki gündür aralıksız yağan kar akşam üzeri durdu. Moskova’nın gri silueti geceyle birlikte mavi bir ayaza büründü. Kenti çevreleyen birbirinin aynı apartmanlardan merkezdeki yüzyıllık görkemli taş yapılara, devlet binalarının kızıl yıldızlı kulelerinden ünlü katedrallerin altın kubbelerine kadar, camdan bir gecenin içine gömülen bu yaşlı kent, pusulasını yitirmiş, nereye gittiğini bilmeyen buzdan bir gemiye benziyordu. Moskova’nın […]

Ahmet Ümit – İnsan Ruhunun Haritası

Bir İnsan Yaratmak; Böyle bir harita yok tabii. Ruhumuzun kıraç düzlüklerini, başı bulutlu dağlarını, korkutucu uçurumlarını, fırtınalı vadilerini, güneşli denizlerini, karanlık göllerini, verimli ovalarını gösteren bir harita çizilebilir mi, ondan da hiç emin değilim. Zaten yazının başlığını da sevdiğim bir filmden, Yeni Zelandalı yönetmen Vincent Ward’m yönettiği İnsan Yüreğinin Haritası adlı yapıttan aldım. însan ruhu […]

Ahmet Ümit – Beyoğlu’nun En Güzel Abisi

Karanlık… Soğuk havayla iyice ağırlaşan bir karanlık. Uzaklardan şarkılar geliyor kulağına, neşeli kadın sesleri, ayarını yitirmiş sarhoş naraları, biri küfrediyor belki ana avrat, belki ağlıyor biri hıçkıra hıçkıra, belki biri sessizce ölüyor bu gürültünün, bu hengâmenin ortasında. Umurunda değil. Hepsinden sıyrılmış, sadece öfke… Onu tepeden tırnağa titreten, tepeden tırnağa kuşatmış olan öfke… Belki geçtiği bu […]

Ahmet Ümit – Beyoğlu Rapsodisi

Yazgıya inanmam, ama olaylar bu düşüncemin yanlışlığını kanıtlamak istercesine ardı ardına sıralanmaya başladığında, bunları kurgulayan biri mi var, diye endişelenmekten de kendimi alamam. Geçtiğimiz güz de böyle olmuştu. Asla bir araya gelemeyecek kişiler buluşmuş, hiç ilgisi olmayan olaylar birbirine bağlanmış, konular iç içe geçmiş; böylece biz üç eski kafadar, Beyoğlu’nun o kederli sonbahar günlerinde tuhaf […]