Cumhuriyet’le başlayan Türk Aydınlanma Devrimi’nde, dünya klasiklerinin Hasan Âli Yücel öncülüğünde dilimize çevrilmesinin, kuşkusuz önemli payı vardır. Cumhuriyet gazetesi olarak, Cumhuriyetimizin 75. yılında, bu etkinliği yineleyerek, Türk okuruna bir “Aydınlanma Kitaplığı” kazandırmak istedik. Bu çerçevede, 1940’lı yıllardan başlayarak Milli Eğitim Bakanlığı’nca yayınlanan dünya klasiklerini okurlarımıza sunmaya başladık. Büyük ilgi gören bu etkinliği Milli Eğitim Bakanlığı’nca […]
Kategori: Genel
Ivo Andric – Ugursuz Avlu
26 Ekim, 1961 günü, İsveç Kraliyet Akademisi Nobel Edebiyat Armağanını yazar İvo Andriç’e veriyordu. Haber Yugoslavya’da bomba gibi patladı ve büyük bir sevinç uyandırdı. Yugoslavya, bir gün içinde, sanki büyük devletler arasına katılıvermişti. Kıskanç ve tarafsız olamıyan bir kaç eleştirmenle yazar bir yana, her Yugoslav, bu mutlu olay karşısında büyük gurur duyuyordu. Nobel armağanı ilk […]
Ivan Sergeyeviç Turgenyev – Luzumsuz Bir Adamin Gunlugu
1840’lar ve 1850’ler boyunca Rus entelijansiyasında Slavofil-Batıcı çekişmeleri döndü. Batıcılar Avrupa rasyonalizminin, yurttaşlık anlayışının ve yasalarının Rusya’ya entegrasyonuyla ilerleme fikrini savunuyordu. Slavofillerse, Rusya’nın Batı karşısında manevi ve ahlaki üstünlüğünü öne sürüyor, gelişme ve ilerlemenin Rusya’daki Ortodoks Kilisesi ve köylü komünü (mir) geleneklerini temel alması gerektiğini savunuyorlardı. Avrupa’da 1848 Devrimleri (Halkların Baharı): Fransa’daki Şubat Devrimi kısa […]
Ivan Sergeyevic Turgenyev – Rudin & Ilk Ask & Ilkbahar Selleri
Sakin bir ilkbahar sabahıydı. Pırıl pırıl gökyüzünde güneş hayli yükselmişti ama çayırlar hâlâ sabah çiyiyle parlıyor, yeni uyanmış vadilerden ıtırlı taptaze bir esinti geliyor, erken uyanmış kuşlar henüz nemli, gürültüsüz ormanda neşeyle cıvıldaşıyorlardı Tepesinden ta eteklerine dek yeni çiçeklenmeye başlayan çavdarla kaplı yamacın sırtlarında küçük bir köy görünüyordu. Beyaz muslin giysili, yuvarlak hasır şapkalı, şemsiyesi […]
Ivan Illich – Sağlığın Gaspı
Itzhak Bentov – Yaradılışın Mekaniği Üzerine
Vahşi Sarkaca Yaklaşmak adlı kitabı yayınlandıktan sonra bir ropörtajda Itzhak “Ben” Bentov’a, kitabı için neden bu kadar garip bir isim seçtiği sorulmuştu. Yazar buna şöyle yanıt verdi: “Çünkü evrende varolan herşey, ister görünür isterse potansiyel halde olsun, bir dinlenme, duraklama noktasından diğerine doğru sürekli hareket halindeymiş gibi görünmektedir. Başka kelimelerle ifade edersem, herşey titreşmektedir.” Bentov, […]
Italo Calvino – Yengeç Prens
İtalo Calvino – Varolmayan Şövalye
Masallarımızın kapısını aralayan «bir varmış, bir yokmuş» deyişi îtalo Calvino’nun bu yapıtına pek uygun bir başlangıç olurdu: Bir varmış, bir yokmuş, bir varolmayan şövalye varmış; soylulardan soylu, yiğitlerden yiğitmiş, ama hem varmış, hem yokmuş. Derken bir gün bu şövalye…» Masalın gerisini anlatıcısına, bırakıp, biz öncesine, yazarının yaşam ve sanat öyküsüne değinelim. îtalo Calvino kültür, özellikle […]
Italo Calvino – Üç Deneme
Coğrafya haritasının en yalın biçimi, bugün bize en doğal gibi görüneni, yani yerin yüzünü yeryuvarlağı dışındaki bir gözün göreceği gibi gösteren harita değildir. Harita üzerinde yer saptanması yolunda duyulacak ilk gereksinim, yolculuğa bağlıdır: Harita, konakların dizilişinin andacıdır, bir güzergâhın çizimidir. Dolayısıyla bir çizgisel imge söz konusudur; ancak uzun bir tomar üzerinde gösterilebilecek türden… Roma haritaları, […]
Italo Calvino – Palomar
İ lk düşüncem Bay Palomar ve Bay Mohole diye iki karakter yaratmaktı. İlkinin adı Kaliforniya’ daki ünlü bir gözlemevinden, Mount Palomardan geliyor. İkincisininki ise, yerkabuğunun delinmesiyle ilgili bir projenin adı; eğer gerçekleşebilseydi dünyanın merkezine doğru hiç ulaşılmamış derinliklere kadar inilebilecekti. İki karakter de bir yerlere doğru; Palomar yukarıya, evrenin dışına, çokbiçemli yüzüne, Mohole ise aşağıya, […]
İtalo Calvino – Kozmokomik Öyküler
Italo Calvino – Klasikleri Niçin Okumalı
Öncelikle Stendhal’i severim, çünkü yalnızca onda bireysel ahlaki gerilim, tarihsel gerilim, yaşam atılımı bir bütün oluşturur: Romanın çizgisel gerilimidir bu. Puşkin’i severim, çünkü berraklık, ironi ve ciddilik demektir. Hemingway’i severim, çünkü yalınlık, abartısızlık, mutluluk arzusu, hüzün demektir. Stevenson’u severim, çünkü sanki uçar. Çehov’u severim, çünkü gittiğinden daha öteye gitmez. Conrad’ı severim, çünkü derin sularda seyreder […]