Subay, inceleme gezisine çıkmış konuğuna, “Hiç alışılmadık bir aygıttır,” dedi; pek yakından tanıdığı kesin olan aygıtı hayranlıkla süzmekteydi. Konuk neredeyse zoraki gelmişti buraya, itaatsizlik ve subayına hakaret etmek suçlarından ölüme mahkûm edilmiş bir erin idamında bulunma davetini, geri çevirmenin saygısızlık sayılacağını düşündüğü için kabul etmişti. Gördüğü kadarıyla, bu ceza sömürgesinde idama karşı bir ilgisizlik hâkimdi. […]
Kategori: Hikaye-Öykü
Franz Kafka – Ceza Kolonisinde
Bahçe parmaklığı boyunca arabaların geçtiğini işitiyordum, bazen de yaprakların arasındaki hafifçe kımıldayan boşluklardan görüyordum onları. Nasıl da çatırdıyordu yaz sıcağında tekerleklerinin, oklarının tahtası! Tarlalardan işçiler geliyordu, öyle gülüşüyorlardı ki, rezilce bir şeydi. Ben bu arada bizim küçük salıncakta oturuyor, anne ve babamın evinin bahçesindeki ağaçların arasında dinleniyordum. Parmaklığın dışında dur durak yoktu. Koşar adım gelen […]
Franz Kafka – Bir Köy Hekimi
Yeni bir avukatımız var: Dr. Bucephalus. Uzaktan bakıldığında Makedonyalı İskender’e yardım etmiş bir savaş atını andıracak tek özelliği yok. Fakat bu adı bilenler, avukatın görünüşünde kimi özellikler bulabilir yine de. Örneğin, geçen gün adliye sarayının dışındaki merdivenlerde akıldan yana şansı olmamış bir mübaşir gördüm: Dr. Bucephalus, ayaklarını alışılmıştan yukarı kaldırıp mermerde çın çın öten adımlarla […]
Franz Kafka – Açlık Sanatçısı
Bir trapez sanatçısı –çok iyi bilinir ki; çalışmaları büyük varyete tiyatrolarına ait kubbelerin yükseklerinde yapılan bu sanat, insanoğlu tarafından en zor kazanılan sanatlardandır- trapeze her çıkışında aynı cesareti gösterebilmek için, önce mükemmellik adına bir çaba, sonraları ise zorba bir alışkanlık olarak, hayatını bütün gün ve gece boyunca trapez üzerinde kalabilecek şekilde düzenlemişti. Zaten son derece […]
Nikolay Vasilyeviç Gogol – Üç Öykü – Petersburg Öyküleri – Burun, Fayton ve Palto
Çevirenler : Erol Güney, Orhan Veli Kanık, Oğuz Peltek ÖNSÖZ Burada çevirisini verdiğimiz Burun, Fayton ve Palto, Gogol’un “Petersburg Öyküleri”nin en güzel eridir ve Gogol’un dehasının bütün özel iklerini en iyi gösteren örneklerdir. Gogol, Burun’u 1833’te yazmaya başladı. 1835’te ilk biçimini vererek bitirdikten sonra “Moskovski Nablüdatel” dergisine gönderdiyse de derginin yönetmeni, öyküyü bayağı bulduğu için […]
Nikolay Vasilyeviç Gogol – Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları
Amma da tuhaf ad koydum kitabıma: Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları… Ne toplantılarıymış bunlar böyle? Üstelik arıcının teki attı bu ismi ortaya. Tanrı’ya şükürler, neyse ki kalem için kaz yolmadılar henüz, [1] kâğıt için de pek öyle bir öteberi tüketmediler! Günümüzde (soyluydu, sıradandı) her çeşidinden, az insan mürekkep yalamış durumda. Bizim arıcı da onlara […]
Nikolay Vasilyeviç Gogol – Bir Delinin Anı Defteri
Neva Bulvarı’ndan güzel bir yer yoktur. Bu hiç değilse Petersburg için böyledir. Petersburg için her şeydir Neva Bulvarı. Nasıl da pırıl pırıl parlar, başkentimizin bu alımlı, fettan dilberi. Şundan kesinlikle eminim ki, memur olsun, sivil olsun Petersburg’un hiçbir sakini bu caddeyi dünyaya değişmez. Kaytan bıyıklı, sinekkaydı tıraşlı, birinci sınıf terzi elinden çıkmış takım elbiseli yirmi […]
Nihat Genç – İhtiyar Kemancı
Soğuklar eksi yirmi-otuz, eksi beş dereceye bir günlüğüne düşünce nasıl sevinir, şükreder olduk, tekrar ķrladı eksi yirmiye! Bu şehre geldiğimde soğuk işte böyleydi, Nazi kampı, imha savaşı gibi. Odunsuz, kömürsüz taş Ankara evleri içinde, çişim gelmese, helaya gitmesem diye dualar ederdim. Soğuk, paslı bir hızar gibi kaval kemiklerimi keser. Aç ve susuz, yirmi yıl merhametsizce […]
Jorge Luis Borges – Ficciones Hayaller Ve Hikayeler
Bu kitaptaki yedi öykü üzerine fazla bir açıklama yapmam gerekmiyor. Yedinci öykü Yolları Çatallanan Bahçe bir polisiye öykü: okur bir cinayete ve cinayetin tüm ön hazırlıklarına tanık olacaktır. Öyle sanıyorum ki son paragrafa kadar cinayetin amacını bilecek, ama nedenlerini anlayamayacaktır. Diğer öyküler birer fantezi, aralarından bir tanesi -Babil Piyangosusembolizmden arınmış sayılmaz. Babil Kitaplığı’nı konu alan […]
Ferhan Şensoy – Falınızda Rönesans Var
Materyalizmin babası Denis Diderot 1713 yılında bir bıçakçının oğlu olarak doğdu. Bıçakçı deyince, göz nuru, el emeği döküp bıçak üreten, çeliğe çiŌ su verirken kan ter damlatan bir zanaatkar değil de, Bursa otogarında, gelene geçene, Bursa’dan ne alalım diye düşünene, bıçak, çakı ve benzeri ve benzemezi kıvır ve zıvır satan bir dükkân sahibiydi baba Diderot. […]
Ahmet Altan – Kristal Denizaltı
Hafızamızın bizden bağımsız bir hayat sürdürdüğünden şüpheleniyorum bazen; kaybolduğunu sandığımız nice anı, nice çehre, söz, cümle, yazı, kendi derinliğiyle bulanıklaşmış kanalların İçinde varlıklarını sürdürerek yüzüp duruyor; sonra birden, neredeyse İlk günkü kadar taze ve parlak olarak beliriveriyor; o zamana kadar niye saklanmışlardı ve o gün ortaya niye çıktılar, bunu hiç bilemiyoruz. Geçenlerde, her mevsimden kendinde […]
Ferdinand von Schirach – Suç #2 – Bir Ceza Avukatından Gerçek Hikâyeler
Ağustos’un ilk günü bu mevsim için bile fazlasıyla sıcaktı. Kasaba kuruluşunun altı yüzüncü yılını kutluyordu, havada kavrulmuş badem ve pamuk şekeri kokusu vardı, kızarmış yağlı etlerden yayılan buhar insanların saçlarına siniyordu. Panayırlarda hep olan şeyler vardı: Atlıkarınca, çarpışan arabalar, havalı tüfekler… Kasabanın yaşlıları eyyam-ı bahurdan [1] bahsediyordu. Açık renk pantolon giymiş ve gömleklerinin üst düğmelerini […]
Nazan Bekiroğlu – Nun Masalları
Kaç zamandır y Denizin hışırtısı sabaha kadar durmadı. Ve o, sabaha kadar, hiç durmaksızın yazdı. Ay’la güneş hâlâ aynı yerde, biri doğmak biri batmak üzere, aynı yerde ama yalnızca kendi âlemlerinde asılı kalmışlardı. Yalnızca kamış kalem cızırdıyor, yalnızca santurlar vuruyor, yalnızca gözlerinden yaşlar sızıyordu onun. Her harf, geçmiş yıllarda kalmış hattatlığının tecrübesiyle, içinde tuttuğu nefesin […]
Nazan Bekiroğlu – Cam Irmağı Taş Gemi
Elif karanlıkta oturuyordu. Bir Be bulsa, açılacaktı yolu. Ama sırdı Be. Elif sırrın varlığım bile bilmiyordu. Oysa gelmesi gerekiyordu Be’ni bileğinde yaptığı Be’yi. Avucunun tam içindeki çizgilerin çizdiği Be’yi. Dağılan saçlarını kaldırmak için elini alnına götürdüğünde, kendi elinin kendi alnına yazdığı Be’yi. Her yan Be’ydi şimdi, her şey Be. Be’ye bağlanınca Elif, Elifliğini bildi. Her […]
Narayana – Hitopadeşa
Masal deyince akla ilk gelen ülke Hindistan’dır. Bu büyük coğrafyanın sıcak çöllerinden sık ağaçlı ormanlarına, lotuslu göllerinden karlı dağlarına uzanan hayal ürünü topraklarında, Hintli bilgelerin türlü türlü hayvanlar üzerindeki gözlemleri, “hayvan masalları” dediğimiz türün doğmasına neden olmuştur. Fili eğiten ve onu savaşlarda kullanan bu insanlar, satrancın yapı taşlarından birini daha hazır hale getirmişlerdir. Yeniden doğuşa […]
Ferdinand von Schirach – Suç #1 – Bir Ceza Avukatından Gerçek Hikâyeler
Jim Jarmusch, Çin imparatoru hakkında bir film yapmaktansa, köpeğiyle yürüyüşe çıkan bir adamın filmini yapmayı tercih ettiğini söylemişti bir keresinde. Benim durumum da aynen böyle. Ceza davaları hakkında yazıyorum, yedi yüzden fazlasında savunma yaptım. Ama aslında insan hakkında yazıyorum; başarısızlığa uğraması, suçluluğu ve ihtişamı hakkında… Bir ağır ceza mahkemesine başkanlık yapan bir amcam vardı. Bu […]