Kategori: Hikaye-Öykü

Çetin Altan – Rıza Bey’in Polisiye Öyküleri

Ufak tefek Rıza Bey, taban düşüklüğünün bacaklarda yaptığı ağrıları önlemek için, ayaklarında hafif tahtadan kalın tabanlı İsveç saboları, yazı masasının başında, koca bir bardak taze demli çayla, yeni bir polis öyküsü yazmaya çalışıyordu. Dışarda hava limoniydi. Gökyüzünü kademeli kaplamış yoğun bulutların arasından, güneş bazan azıcık görünüyor, sonra yine kayboluyordu. Rıza Bey, gemiye İngiltere’den yüklenmiş elektronik […]

Çeşitli – Bilimkurgu Öyküleri Seçkisi

Tarla−sürücü, iki bin dönümlük tarlanın üst toprağını havalandırmayı bitirdi. Son açtığı yarığı bırakarak, karayoluna doğru tırmandı. Nasıl ve ne kadar çalışmış olduğunu kontrol etmek için geriye baktı. Yaptığı iş oldukça fazlaydı; ancak ne var ki arazi kötüydü. Dünya’nın diğer yerleri gibi burası da aşırı ekim ve nükleer bombardımanların uzun kalıcı etkileri sonucu işe yaramaz hale […]

Çağlar Simsoy – Ya Ata Bin Ya Karıncaya

Odžğlen güneşi, Konuşması Yadırganmayan Hayvanlar Ormanı’nı cayır cayır yakmaktaydı. Odžyle bir sıcak vardı ki pınarın suyu bile terliyordu. Ağaçlar serinlemek için yapraklarını yelpaze gibi kullanıyor, çoğu hayvansa buldukları gölgeliklerde miskince uyukluyordu. O saatlerde orman, yaz sıcağını yüze çarpan rüzgârın boğucu minimal müziği dışında, genellikle sessizdi. Ne anlatmaya çalıştıkları türdeşleri tarafından bile anlaşılmayan ahmak kuşlar bile […]

Cihat Burak – Yakutiler

Eğer şoförün istediği parayı verseydim bütün bu işler başıma gelmeyecekti… Fakat Bomonti Bahçesi’nde pek sıkıcı bir hava vardı, 27 Mayıs patlamış, bütün eğlence yerlerinin tadı tuzu kaçmış, tozdan dumandan ferman okunmuyordu… Saat 01’e doğru meydandaki taksilerden birine atlayıp Ulus’ta indim. – Nedir? dedim borcum şoföre. – Ne verirsen ver, dedi. Kızdığım bir laftır, çünkü altı […]

Charles Dickens – Perili Ev

Bu Noel öyküsüne konu olan evle ilk tanışmam, hayaletli öykülerin bilinen koşullarında ya da alışılagelmiş hayaletli ortamlardan birinde olmadı. Evi gün ışığında, üzerinde güneş parlarken gördüm. Görünürde, evi korkutucu gösterebilecek rüzgâr, yağmur, şimşek, gök gürültüsü ya da başka türlü bir tuhaf durum yoktu. Dahası, eve doğruca bir tren istasyonundan gelmiştim. Ev, istasyondan yaklaşık bir mil […]

Charles Dickens – Bir Noel Şarkısı

Her şeyden önce, Marley bir ölüydü. Bu konuda en ufak bir şüphe bile yoktu. Ölüm kayıtlarında rahip, cenaze memuru, levazımatçı ve yas tutanların en önde geleninin imzası vardı: Scrooge imzalamıştı. Scrooge adı da, altına imza atma lütfunda bulunduğu herhangi bir belgenin değerini artırırdı. Yani bizim Marley, bir kapı çivisi ne kadar ölüyse o kadar ölüydü. […]

Charles Bukowski – Sıradan Delilik Öyküleri

Bir kızı vardi Duke’ün, Lala, dört yaşında. Duke’ün ilk çocuğuydu, bir gün onu bir şekilde öldürürler korkusu ile kaçınmıştı çocuk yapmaktan, ama şimdi deli oluyordu kız için, mest oluyordu. Duke’ün aklından geçen herşeyi biliyordu kız, özel bir hat vardı aralarında sanki. Duke ile Lala süpermarketteydiler ve sürekli bir şeyler söylüyorlardı birbirlerine, herşeyden konuşuyorlardı, kız ona […]

Charles Bukowski – Büyük Zen Düğünü

Arka koltuktaydım, Romanya ekmeği, ciğer ezmesi, bira ve meşrubatların arasına sıkışmış; on yıl önce ölen babamın cenazesinden bu yana ilk kez bağladığım yeşil kravatımla. Şimdi bir Zen düğününde sağdıç olacaktım. Hollis saatte 130 kilometre sürüyor, Roy’un iki metrelik sakalı yüzüme uçuşuyor. Benim 62 model Comet arabamdayız ama ben kullanamıyorum — sigorta yok, iki kez alkollü […]

Cevdet Kılıç – Bilgelik Hikayeleri

Birisi Thales’e sorar: • Sana göre dünyada biricik devamlı olan şey nedir? • Ümit…, diye cevap verir düşünür; zira bizi en son bırakan budur. • Peki, öyleyse en kolay olan şey nedir? diye sorulunca, • Başkasına nasihat vermek diye karşılık verir. Bazen bir hikmetli söz, hikâye, hatıra, fıkra, fabl; insanın hayatını, düşünce ufkunu, zihniyetini ve […]

Miguel De Cervantes – Örnek Alınacak Hikayeler 1

Sevgili okuyucu, mümkün olaydı, bu önsözü yazmaktan kendimi alıkoymak isterdim, zira Don Quijote’min başına koyduğum önsöz benim için pek o kadar iyi olmamıştır ki aynı şeyi yapmak arzusunu duyayım . Bunun kabahati, hayatım boyunca zekâ ve dirayetimden çok kendi mizacımla edinmiş olduğum, o sayısız dostlarımdan birine aittir: Ünlü Don Juan de Jauregui 2 kendisine portremi […]

Cengiz Aytmatov – Kızıl Elma, Oğulla Buluşma, Beyaz Yağmur, Asker Çocuğu, Deve Gözü

İSABİEKOV geç saatlere kadar yatıp uyuyamamış, hâlâ düşünüyordu. Nasıl hitap edecek, nasıl bir sözle başlayacaktı bu mektuba? Neler yazabilirdi? Zor, çok zor, hatta imkânsız geliyordu mektup yazmak. Söylenecek birikmiş o kadar şey vardı ki! Hem sonra, onun gecikmiş itiraflarını anlayacak mıydı? Birlikte yaşadıkları ve şimdi geride kalan yıllar çok zor geçmişti. Birbirlerine karşı bunca haksız […]

Cengiz Aytmatov – Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek

Cengiz Aytmatov: Çok yönlü bir kişilik, özgün bir yazar. 1928 yılında Kırgızistan’da doğmuştur. Aytmatov, en geniş anlamda Türk kültürünün dünyada yeni ve güçlü bir atılım yapabilmesini sağlayacak önemli bir değerdir. Buna karşılık Türk kültürü ve Türkiye, Aytmatov’un birikiminden yeterince yararlanamamaktadır. Elips Kitap olarak, Türkiye ve Türk kültürünün bu eşsiz hazinesini layıkıyla değerlendirebilmenin alt yapısını kurmayı […]

Cemil Kavukçu – Yalnız Uyuyanlar İçin

Apartman girişinde, sol yanda, duvar boyunca sıralanan posta kutularından 39 numaralısı bana ait. Ondan yeterince yararlandığım söylenemez. Öbür kutular gibi (özellikle 12, 17 ve 28) zarflar ve katlanmış dergiler taşmıyor içinden. Posta kutuları bir uygarlık ölçütü olabilir mi, diye düşündüğüm oluyor zaman zaman. Ama elektrik, telefon ve su faturalarının bana ulaşmasındaki işlevini düşünüp avunuyorum. Bazen […]

Cemil Kavukçu – Düşkaçıran

“Galatasaray!” Buyurgan, küçümseyen bir biçimde söylemişti bunu. İyi gününde olsaydı “Galatasaray lütfen,” derdi.Taksiye biner binmez dikiz aynasındaki top namlusu gibi iki siyah gözle bakışları karşılaştığında inmek istemiş, bir gerekçe bulamadığı için de oturduğu yerde kalakalmıştı. Genç sürücünün kaçamak bakışlar attığını hissediyor ama aynaya bakmıyordu. Adam resmen belasını arıyordu. Nerede cins bir taksici varsa ona rastlıyordu. […]

Cemil Kavukçu – Başkasının Rüyaları

Çocukluğundaki yaz günlerini düşününce içine bir sıkıntı çökerdi. Sıcak öğle sonraları, ipe dizilmiş tütün yapraklarının kurutulduğu bomboş, sessiz sokaklar, dilleri dışarıda bitkin köpekler, sinek ve arı vızıltıları… Sonra, zorunlu öğle uykuları. Mızıklamasının yararı olmazdı; çabuk büyümek için nasıl çok yemek yemesi gerekiyorsa, gündüzleri uyuması da gerekiyordu. Evin en serin yeri, üst kattaki, pencereleri bahçeye bakan […]

Cemil Kavukçu – Aynadaki Zaman

Kocaman bir kuş kondu pencereme. Gagasında taşıdığı kendisinden de büyük silgiyi pervaza bıraktı. “Her şeyi sil” dedi, “sonra ben yine geleceğim.” Fatih içeri girdiğinde Samet telefonda yüksek sesle, bozuk bir aksanla Inǚ gilizce konuşuyordu. Gözlüğünün üstünden bakıp gülümseyerek başını salladı. Kalkmak için yeltenince, Fatih elini ileri doğru uzatarak rahat olmasını işaret etti. Masanın karşısındaki koltuklardan […]