Öğle yemeğini acele yiyip üstüvane biçimindeki sac barakadan çıktı. Kapının önünde başına geçirdiği şapkayı biraz yana yatırdı. Yedek subay olmak için gerekli altı aylık eğitimi görmek üzere bulundukları yere geleli henüz bir ay olmamıştı. İlk günleri büyük bir sıkıntı içinde geçmiş, fakat zamanla sert kışla hayatına alışmışlardı. Az ilerde, boydan boya uzanan bir hendeğin üzerine […]
Kategori: Hikaye-Öykü
Julio Cortazar – Cinayeti Gördüm
Otelin o uzun holünün yarısına geldiğinde, büyük bir olasılıkla geç kalacağını düşündü; motosikletini, yandaki kapıcının izniyle bıraktığı köşeden almak için acele acele dışarı çıktı. Köşedeki kuyumcunun saati dokuza on kaldığını gösteriyordu; daha vakti var demekti. Güneş kent merkezindeki yüksek yapıların arasından süzülmekteydi. O (çünkü kendi kendine olduğu, başını alıp düşüncelere dalarak gittiği zamanlara özgü bir […]
Jules Verne – Zacharius Usta ve Olağanüstü Öyküler
Cenevre kenti, Cenevre Gölü’nün batı ucuna kurulmuştur; Rhône ırmağı gölden çıkarken kenti iki ayrı parçaya bölerek içinden geçer ve kendisi de, iki kıyısının arasına fırlatılmış bir adayla, kentin merkezinde ikiye ayrılır. Bu topografik konuma büyük ticaret ya da sanayi merkezlerinde sık rastlanır; kuşkusuz oraların ilk sakinlerine, ırmakların hızlı akan kollarının, eskilerin deyişiyle, tek başına yürüyen […]
Joseph Charles Mardrus – Binbir Gece Masalları
“Raviyanı ahbar ve nâkılânı asar ve muhaddisâm rüzigâr şöyle rivâyet ederler ki” (yani: Haberleri duyuranlar, eserleri nakledenler ve zamanın olaylarını anlatanlar bildirirler ki) diye başlar eski doğu masalları, Bundan dolayı masal anlatanlara eskiden “râvî” derlerdi. Bunların en ünlüsü Binbir Gece Masalları’nı anlatan Şehrazat olsa gerek, Eski zamanlarda Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve […]
Jose Saramago – Demokrasi Öldü mü?
Devlet PLATON (…) Sen insanı iğrendiriyorsun, Sokrates!” dedi. “Sözümü ne kadar yanlış anlamak mümkünse, o kadar yanlış anlıyorsun.” “Hiç de öyle değil, dostum,” dedim. “Fakat ne demek istediğini daha açık söyle!” “Sokrates, sen kentlerde tiranlık, demokrasi, aristokrasi gibi değişik hükümet şekilleri olduğunu gerçekten bilmiyor musun?” “Bilmez olur muyum?” “Her kentte iktidar, hüküm süren unsurun elindedir; […]
Jose Saramago – Bilinmeyen Adanın Öyküsü
Bir adam kralın kapısını çalmış ve ona demiş ki, Bana bir tekne ver. Kralın evinin daha bir sürü kapısı varmış, ama adamın çaldığı kapı dilekler kapısıymış. Kral vaktinin tümünü armağanlar kapısının önünde oturarak geçirdiğinden (başkalarına verdiği değil, kendisine sunulan armağanlar tabii) dilekler kapısı çalındığında duymazlıktan gelirmiş ve ancak bronz kapı tokmağının gürültüsü iyice yükselip bir […]
Jose Mauro de Vasconcelos – Şeker Portakalı
El ele, acele etmeden sokakta yürüyorduk. Totoca bana hayatı öğretiyordu. Ben de, ağabeyim elimden tuttuğu ve bana birtakım şeyler öğrettiği için durumumdan hoşnuttum. Nesneleri bana evin dışında öğretiyordu. Çünkü ben evde keşiflerimi tek başıma yaparak kendi kendimi eğitirken; yalnız olduğum için, yanılıyordum. Yanılınca da eninde sonunda hep dayak yiyordum. Önceleri kimse beni dövmezdi. Ama sonra […]
Jorge Luis Borges – Yolları Çatallanan Bahçe
Wally Zenner’e âhir, Buenos Aires’te yirmi centavo değerinde çok rastlanan bir paradır. Bir yüzünde N T harfleri ve 2 sayısı jiletle ya da çakıyla kazınmış gibidir; öbür yüzündeki tarihse 1929’dur. (Güzerat’ta, 18. yüzyılın sonuna doğru, Zâhir bir kaplandı; Cava’da, İnananların taşladığı, Sukarta Camii’nden gelme kör bir adamdı; İran’da, Nadir Şah’ın denizin dibine attırdığı, yıldızların yüksekliğini […]
Jorge Luis Borges – Ölüm Ve Pusula
Süleyman, Yeryüzünde yeni bir şey yoktur diye buyurur. Böylece nasıl Eflatun, bütün bilginin yalnızca ansıma olduğunu kurmuşsa; Süleyman da bütün yenilik, yalnızca unutuştur yargısını verir. —FRANCIS BACON, DENEMELER, LVIII Londra’da, 1929 Haziranı başlarında, İzmirli antikacı Joseph Cartaphilus, Lusanya Prensesi’ne Pope’un küçük boy, altı ciltlik Iliad’ını (1715-1720) sunmuş. Prenses yapıtı almış; bu arada antikacıyla iki çift […]
Jorge Luis Borges – Kum Kitabı
“Bir gerçek biçimi, tutarlı ve özeksel değil, ama iyice yan ve bölünmüş” Thomas De Quincey “Kum Kitabı” (El Libro di Arena) Fransızca ve Inǚ gilizce çevirilerinden Türkçeleştirildi ve İspanyolca aslıyla karşılaştırıldı. Bir söyleşide Borges “Yazarken her zaman uyuşuk ve ağır davrandım, her tümce kendini farklı şekillerde ortaya koydu: Bir sözcüğe varmadan önce birçok eşanlamlıyı elden […]
Jorge Luis Borges – Brodie Raporu
…kadınların aşkına değip geçerken… 2 Samuel, 1, 26 BU ÖYKÜYÜ ilk kez Nelsonların küçüğü Eduardo’nun, 1890 yılına doğru, Morón bucağında eceliyle ölen ağabeyi Cristiàn’ın ölüsünün başında beklerken anlattığı söyleniyor (ama pek olası değil). Kesin olan, Paraguay çayının elden ele gezindiği, anısı silikleşen o uzun gecede, birinin birinden bunu duyduğu, duyanın da bana anlatan Santiago Dabove’ye […]
Jorge Luis Borges – Alçaklığın Evrensel Tarihi
Bu kitabı oluşturan edebi düzyazı alıştırmaları 1933 ve 1934 yıllarında yazıldı. Kaynakları da, sanırım, baştan okuduğum Stevenson ve Chesterton, Sternberg’in ilk filmleri ve herhalde Evaristo Carriego’nun biyografisi. Öykülerde kimi hilelerden yararlandım: rastgele sıralamalar, devamlılıkta ani kaymalar, bir adamın tüm yaşamını iki ya da üç sahneye bölmek (görsel amaçlı, benzer bir kaygı ‘Köşe Tutan’ adlı öyküyü […]
Jonathan Swift – Gulliver’in Gezileri
Gulliver’in Gezileri 1726 yılının sonlarına doğru çıkmış ve hemen büyük bir başarı kazanmıştır. XVIII. yüzyılın ikinci yarısının en ünlü edebiyat adamı olan Dr. Johnson şöyle der: “Gulliver, öyle yeni, öyle garip bir eserdi ki, okuyucular zevk ve şaşkınlık içinde bocalıyorlardı. Kitap kapışılıyordu. Daha ilk baskısı tükenmeden fiyatı yükseltildi. Eleştiriciler o kadar şaşırmışlardı ki, bir süre […]
John Steinbeck – Kasımpatları
Kışın getirdiği kalın sis tabakası Salinas Vadisini hem gökyüzünden, hem de yeryüzünün bütün öbür topraklarından ayırmış, her yanı külrengi bir gömlek gibi sarmıştı. Dağların üstüne bir kapak gibi çökmüş, koca vadiyi üstü örtülü bir tencereye döndürmüştü. Aşağıda, dümdüz uzanan geniş tarlalarda, sapanların derin izleri görülüyor, bıçaklarla kesilmiş kara toprak, yol yol, maden gibi parlıyordu. Salinas […]
John Fante – Büyük Açlık
Dibber Lannon’un bir abisi var. Adı Pat Lannon. Dibber bana abisinin bir gün papa olacağını söylemişti. Neyse, fena halde yanıldı Dibber. Bana abisinin dünyanın gelmiş geçmiş en büyük papası olacağını söylemişti, büyük Papa Pius’dan bile daha büyük. Yuh olsun Dibber Lannon’a! Şu yüzden: Ben ve Dibber ilkokul üçteyken Pat Lannon sekizinci sınıftaydı. Hatırlıyorum onu. Ne […]
John Fante – Bahara Kadar Bekle Bandini
Derin kar tabakasını tekmeleye tekmeleye ilerliyordu. Bezgindi. Adı Svevo Bandini’ydi ve sokağın iki blok aşağısında oturuyordu. Üşümüştü, ayakkabılarının altı delikti. Daha o sabah ayakkabılarının altındaki delikleri makarna kutusundan kopardığı karton parçalarıyla içerden kapatmıştı. Makarna kutusunun içindeki makarnaların parası ödenmemişti. Karton parçalarını ayakkabılarının içine yerleştirirken aklından geçirmişti bunu. Nefret ediyordu kardan. Duvarcı ustasıydı ve kar, tuğlaların […]