Kategori: Hikaye-Öykü

Lev Nikolayeviç Tolstoy – İnsan Neyle Yaşar

Vaktiyle karısı ve çocuklarıyla bir mujik kulübesinde yaşayan bir ayakkabıcı vardı. Ne ev kendinindi, ne toprağı vardı; ailesini de sadece ayakkabıcılıkla geçindirirdi. Ekmek pahalı, emek ucuzdu; kazandığını yiyeceğe yatırırdı. Ayakkabıcının karısıyla paylaştığı bir gocuğu vardı ama giye giye üstlerinde paralanmıştı; iki yıldır bir koyun postu alıp yeni bir gocuk dikmek için para biriktiriyordu ayakkabıcı. Sonbahara […]

İvan Sergeyeviç Turgenyev – Hikayeler 1-2-3

Turgenyev de, öbür büyük Rus yazarları gibi, çok taraflı bir sanat yaratıcılığı göstermiş, roman, küçük büyük hikâye, piyes yazmış, üstelik onlardan farklı olarak, şiir, nesir şiir yazmıştır. Bugün şiirleri üzerinde hemen hemen hiç durulmaz. Turgenyev denince akla Tolstoy’un, Dostoyevski’nin hemen yanı başında yer alan büyük romana, hikâyeci gelir. Ama onun her eserinde kendini duyuran romantik […]

Arthur Rimbaud – Illuminations – Dizeler

Tufan anısı yatışır yatışmaz, bir tavşan evliya otları, kıpır kıpır çan çiçekleri içinde durdu, gökkuşağına yakardı örümceğin ağları arasından. Ah değerli taşlar, saklanan – bakıp duran çiçekler daha şimdiden. Pis ana sokakta kasap tezgahları kuruldu; bakır oymalarda gibi yukarıya kat kat yığılmış denize çektiler kayıkları. Kan aktı Mavi Sakalın orda. – tanrının mühürüyle camları sararttığı […]

Homeros – İlyada

Söyle bize. tanrıça, Peleoğlu Ahilleus’un uğursuz öfkesini ki, Ahaylılara sayısız acılar getirdi, nice kahramanların ruhlarını Hades’e attı, özlerini kurtlara kuşlara yem etti böylece Zeus’un iradesi yerine gelmiş oluyordu. En önce o atışmadan başla ki, budunlar hanı Atreosoğlu ile tanrısal Ahilleus’un arasını açtı. Acaba hangi tanrı onları böyle birbiriyle kavgaya tutuşturmuştu? — Leto ile Zeus’un oğlu! […]

İlham Veren Hikayeler

YOLUMUZDAKI ENGELLER Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacak diye başlamış beklemeye. 1. Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer gelmişler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girmişler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirmiş. Halkından bu kadar […]

İhsan Oktay Anar – Yedinci Gün

Aklıyla olduğu kadar gözleriyle de gördükleri kendisine fazlaca ağırlık vermiş olacak ki Ulu Hakanımız havagazı lambasını kapattı ve o karanlıkta bir sâyepûşun altındaki yaldızlı koltuğa oturdu. Gecenin o saatinde hâlâ, ipek gömleği, kruvaze yeleği, siyah redingotu üzerindeydi. Fesini çıkardı ve sinameki şurubu dolu billûr bardağa uzandı. Besmele çektikten sonra bardağı dikip son damlasına kadar içti. […]

İhsan Oktay Anar – Efrasiyab’ın Hikayeleri

Çok değil, bundan otuz yıl kadar önce, Anadolu’nun orta yerindeki bir kasabada, kestiği raconla nam salmış bir kabadayı vardı. İnce beyaz çizgili lacivert takım elbisesinin ceketini, her an çıkabilecek bir kavgayı dikkate alarak omuzlarına şöyle bir atar, yengeç gibi yampiri yampiri cadde sokak yürüyüp bela arardı. Her gece devirdiği bir büyük rakının kan çanağına döndürdüğü […]

Boris Vian – Bütün Ölülerin Derileri Aynıdır

Boris Vian “Amerikanca’dan çeviri” bir ikinci roman yazdığında Vernon Sullivan adını kullanmaya başlayalı ancak altı ay oluyordu ve Mezarlannıza Tüküreceğim kitabı yazarından iyice söz ettirmeye başlamıştı. Bu ikinci roman yani Bütün Ölülerin Derileri Aynıdır için not defterine bir taslak düştüğü sayfa 23 Şubat 1947 tarihini taşır. O ayın 7’sinde, aşırı tutucu bir mimar olan Daniel […]

Bohumil Hrabal – Sıkı Kontrol Edilen Trenler

Bohumil Hrabal 1914’te Brünn’de doğdu. Bugün yazar olarak Prag’da yaşamakta. Hukuk öğrenimini tamamladıktan sonra bir süre noter memuru olarak çalışmış, sonraları çok meslek değiştirmiştir. Sigorta prodüktörlüğü, demiryollarında memurluk, çelik fabrikasında bir görev ve tiyatroda memurluk bunlar arasındadır. Kısa ve uzun öykü türünde çok eser vermiş olan ünlü Çek yazarı Hrabal, en çok Yetişkinler İçin Dans […]

Boccacio – Dekameron

Dekameron’dan bazı parçalar, özet olarak, evvelce türkçeye çevrilmiştir. Biz, eserin tamamını sunuyoruz. Bu tercümeden güttüğümüz amaç şudur: Dekameron, ortaçağın sonuna yaklaştığı devirde yazılmıştır. Eser, o devri anlatmaktadır. Bu, tam manasıyla bir düşme devridir. Beşeri sapıklıkların ön plânda olduğu, dinin, ahlâkın devletin bozulduğu, perişan bir devirdir. Bu devir anlaşılmalıdır ki, büyük Fatih’in İstanbul’u alarak dünyaya açtığı […]

Birgül Oğuz – Hah

ANAM BENİ DOĞURMAMIŞ. Tutmuş, bir akasyanın dibine bırakmış. Ve vaki olmuş ki ben kendimi Akasya’nın dibinde bulmuşum. O hışıldamış ben tutunmuşum, o hışıldamış ben tutunmuşum. Bir pirinç tanesi kadarken, koca, koygun bir akasya gölgesi olmuşum. Şükürler olsun beni vakitsiz azat eden anama. Ben serin, ben tenhayım. Akasya’nın ağırlığından damlayan cana suret, cana gölge, cana vahayım. […]

Edgar Allan Poe – Bir Mumya ile Küçük Bir Hasbihal

1 Ocak 1796. Bugün, deniz fenerindeki ilk günüm. Bunu, DeGrât ile anlaştığımız gibi, günlüğüme yazıyorum. Elimden geldiğince düzenli bir şekilde günlük tutmayı sürdüreceğim -ama benim gibi yalnız birine ne olacağını kim söyleyebilir ki? Hastalanabilirim, hatta daha kötüsü de başıma gelebilir… Peki, o zaman ne olacak? Kotra biraz önce gitti -ama artık burada olduğuma göre bunun […]

Beydeba – Kelile ve Dimne

Yıllar boyu, halkını mutluluk içinde yönetmeyi başarmış her hükümdarın başucunu, hikmetli bir kitap süsler. Bu, aydınlığın, insanı uyaran sesidir. Işığıdır. Değil mi ki, zaman da bir aydınlıktır. Özünde ışıl ışıl şiirin belirdiği, hikmet dolu öğretici metinler, zamanın yıpratıcı etkisinden uzaktır. Bir bakıma, zamanın özetidir onlar. Gün olur, güzelliğini farkedenlerin elinde taçlanır. Gün gelir, çağının yalancı […]

Thomas Bernhard – Goethe Öleyazıyor

Goethe Öleyazıyor Yirmiikisi öğleüzeri Riemer bana saat ikibuçuğa ayarlanan, şimdilerde ulusun en önemli şahsiyeti ve aynı zamanda gelmiş geçmiş en büyük Alman denilen Goethe’yi ziyaretim sırasında büyük yazarla bir yandan alçak sesle ama çok da alçak olmayan bir sesle konuşmamı öğütledi, çünkü kimi şeyi korkutucu bir berraklıkla duyuyordu, kimini ise hemen hemen hiç duymuyordu, neyi […]

Tezer Özlü – Eski Bahçe – Öyküler

Elimin nereye değin uzanabileceğini bilemiyorum. Karşıdaki sayısız pencerelere, önündeki kurumuş ağaca. Belki de gerilmiş ipe değin. Kalabalık. Çığlıklar. Tüm kollar havaya kalkıyordu. O şapkasını çıkardı başından. Gözlerinde yaşlar belirdi gene. Ben belki de her gece aynı yerde oturuyorum. Düşünmemek için. Konuştukları sözler kulaklarıma değin geliyor. Duymuyorum. Gözlerim hep onlarda. Gözleri yaşlıyken bir daha göremeyecekti beni. […]

Italo Calvino – Öyküler

Kişi kendi yapıtları üzerine hiçbir şey söylememeli. Sözü onlara bırakmakla yetinmeli. Odžyküleri derleyip bir kitap oluşturmak, onlara bir düzen vermek, onları gruplandırmak, sıralanışında bir anlam aramak, başlıklar, genel tanımlar bulmak bile; yaratıcı yapıtın sesi üzerine -bu ses ister gür, ister cılız olsun- açıklayıcı türden bir ses, farklı bir niyet oturtmak, okurun özgürlüğüne müdahale etmek, kısacası, […]