Kategori: Aşk

Christina Lauren – Harika Piç

Babam, istediğin işi öğrenmenin yolunun her saniye bir başkasını o işi yaparken izlemekten geçtiğini söylerdi hep. “Tepedeki işi almak için en aşağıdan başlamalısın,” demişti. “CEO’larm sen olmadan yaşayamayacağı kişi ol. Sağ kolları ol. Dünyalarını öğren, böylece diplomanı aldığın saniye seni havada kapacaklardır.” Evet, yeri doldurulamaz biri olmuştum. Ve kesinlikle “sağ kol” da olacaktım. Ancak bu […]

Choderlos de Laclos – Tehlikeli İlişkiler

Tehlikeli İlişkiler bir entrika’nın öyküsüdür. (Bu sözcük sanki rastlantısal olarak hem kurgusal bir yapıtta olguların örgütlenmesi anlamını taşıyor hem de etkili ve yanılgılarla yönlendirilmiş bir bütündür.) Entrika çevirmek her zaman birini bir şeye “inandırmaktır”; her entrika yalanlardan oluşan bir yapıdır; entrikaya inanmak öncelikle insanların etkilenebileceğine inanmaktır -zaafları olan tutkularıyla (…) “İnsanları önce tanımak sonra etkilemek”. […]

Charlotte Brontë – Jane Eyre

O gün yürüyüş yapmak olanaksızdı. Gerçi sabahleyin o yaprakları dökülmüş fidanlıkta bir saat kadar dolaşmıştık, ama öğle yemeğinden sonra (konuğu olmadığı zamanlar Mrs. Reed, öğle yemeğini erken yerdi) dışarıda esen soğuk kış rüzgârı beraberinde öyle karanlık bulutlar, öyle iliklere işleyen bir yağmur getirmişti ki, dışarıda gezmek artık söz konusu edilemezdi. Bu, benim canıma minnetti. Uzun […]

Charles Bukowski – Kasabanın En Güzel Kızı

Cass, beş kızkardeşin en küçüğü ve en güzeliydi. Kasabanın en güzel kızıydı Cass. Yarı Kızılderili. Esnek ve tuhaf bir vücudu vardı, yılanvari ve şehvetli; gözleri ise vücudu ile son derece uyumlu. Sıvı halinde akan bir ateşti. Girdiği şekle sığmayan bir ruh. Uzun, parlak, ipek gibi saçları her hareket ettiğinde sağa sola dalgalanırdı. Ya çok neşeliydi […]

Victoria Alexander – Sonunda Ben de Sevdim

Ağustos 1854 Bir erkeğin tek arkadaşının bir şişe konyak olması çok talihsiz bir durumdu. Özellikle de şişe hiç açılmamışsa. Norcroft Kontu Oliver Leighton en sevdiği kulüpte her zamanki masasına oturmuş boş gözlerle şişeye bakarken, dalgın bir biçimde elindeki dört bozuk parayı sallıyordu. Bunun olacağı kimin aklına gelirdi ki? Oliver’m aklına gelmediği kesindi. Sona kalacağını hayal […]

Cengiz Aytmatov – Cemile

O basit çerçeveli küçük resmin yine karşısındayım işte. Köye gidiyorum yarın sabah; resme uzun uzun, dikkatle bakıyorum, yolculuk için bana bir şeyler söyleyecek sanki. Resim sergilenmedi. Üstelik, köyden akrabalar gelince hemen kaldırıyorum onu, saklıyorum. Sanat eseri sayılmaz gerçi, ama utanılacak bir şey de değil. İçindeki toprak kadar yalın. Arkada soğuk bir sonbahar göğü çizili; ötelerde, […]

Cengiz Aytmatov – Cemile – Sultan Murat

İşte yine o mütevazı çerçeveli tablonun karşısındayım. Yarın sabah erkenden avıla 1 gitmem gerek. Tabloya, sanki bana iyi yolculuklar dileyecekmiş gibi, dikkatle ve uzun uzun bakıyorum. 1 Ayıl: Köy. Kırgızca’da hem ayıl, hem ayvıl şeklinde söylenir, diğer Türk lehçelerinde (Kazak, Özbek, Tatar vb.) avıl şeklinde söylenir. Ben bu tabloyu daha hiçbir sergiye yollamadım. Üstelik onu, […]

Victor Hugo – Notre-Dame’ın Kamburu

Bugün tam üç yüz kırk sekiz yıl, altı ay, on dokuz gün oluyor; Parisliler, üç çevre duvarının kuşattığı Ile de la Cité, üniversite ve Şehir’den oluşan kentlerinde, zangoçların olanca güçleriyle çaldığı bütün çanların gümbürtüsüyle uyandı. Oysa o 6 Ocak 1482 günü, hiç de tarihin anısını sakladığı bir gün değildir. Paris’in çanlarını ve burjuvalarını sabahın köründe […]

Victor Hugo – Notre Dame’ın Kamburu

Yazarın Önsözü, Siz ey gençlik aşklarım, hayatımın baharı! Ey bütün anılan alt eden anılarım! Siz ey güneşli günler, ey fırtına yılları! Yaş bakımından daha o çağa yakın olmak, Yürek bakımından ise o çağa bunca uzak! Victor Hugo Bundan birkaç yıl önce, Notre Dame’ı gezerken, daha doğrusu, oraya buraya burnunu sokarken, bu kitabın yazarı, kulelerden birinin […]

Vedat Türkali – Mavi Karanlık

Nasıl sevmem bu kenti? Bu maviden yeşile güneşe boyanmış doğa, insanı küçümsemeden nerde böyle kuşatır dört yanı? Bir şu Kale olmasaydı. Ortaçağ zindan bekçisi gibi durur… Maniseleion’un katilleri Hıristiyan barbarlar dikti, bizim aptallar da onardı; bir avuç para döktüler bu taştan gâvur pisliğine!.. Ne var gene sabah sabah?.. Uykuyu alamadık. Akşam biraz da fazla mı […]

Cem Akaş – 7

Bu kitaptaki kişi ve yerlerle başka kişi ve yerler arasında olabilecek her türlü benzerlik tümüyle rastlantısaldır. ( eski bir Çin taktiği ) Huzurluyuz. Bir Rönesans madrigali duyuluyor – Cipriano De Rore’nin “Alla dolce ombra”sı. Bir evdeyiz. Benetton renkleriyle bezenmiş, pastel sarı-kahverengi tonlarında, huzurumuzla uyumlu bir yer. Saat yönünde dönerek eşyaları görüyoruz/eşyalar saatin tersi yönünde dönerek […]

Carson McCullers – Altın Gözde Yansımalar

Barış döneminde bir ordugâh sıkıcı bir yerdir. Birtakım şeyler olur, ama bunlar hep tekrar tekrar olur. Bir üssün genel yerleşimi de başlı başına tekdüzeliğe katkıda bulunur -muazzam beton kışlalar, her biri tıpatıp öbürü gibi yapılmış dizi dizi düzenli subay evleri, spor salonu, şapel, golf sahası ve yüzme havuzları- hepsi de belli bir katı şablona göre […]

Caroline Paul – Kayıp Kedi

Bu gerçek bir hikayedir. O sırada diyalogları ve olayların sırasını tam olarak kaydetmedik, ama bu kitapta hayatlarımızın o dönemini ölümlü yeteneklerimiz izin verdiğince canlandırdık. Ancak lütfen şunları unutmayın: 1. Ağrı kesiciler, 2. Aradan geçen zaman, 3. Bizim yaşımızdaki insanlar için normal olan kafa karışıklıkları. Kullandığım uçak, yelken bezi ve alüminyum borulardan ve bir de çim […]

Carlos Fuentes – İnez’in sezgisi

“Kendi ölümümüz hakkında söyleyecek hiçbir sözümüz olmayacak.” Uzun zamandır Maestro’nun yaşlı zihninde dönüp duran bir cümleydi bu. Yazmaya cesaret edemedi. Cümleyi bir kâğıdın üzerine aktarmanın uğursuz sonuçlar doğurmasından korkuyordu. Bundan sonra söyleyecek söz kalmayacaktı çünkü: Ne ölüm bilirdi ölümün ne olduğunu ne de canlılar. Sözel bir hayalet gibi,peşinde dolaşan bu cümle hem yeterliydi hem de […]

Carl-Johan Vallgren – Bir Garip Aşk Öyküsü

Doktor Johann Götz 1813 yılının bir şubat akşamı muayenehanesinde, ecza dolabındaki ilaç şişelerini düzenlerken, kehribar taşlı o eski gümüş yüzüğü buldu. On dört yıl önce karısının hediye ettiği nişan yüzüğüydü bu. O zamanlar, ünlüAlbertina Udžniversitesi’ndeki tıp eğitimini daha yeni bitirmiş ve Königsberg’deki muayenehanesini yeni açmıştı. Kızları henüz doğmamış, iki hizmetçileri olmamış, serveti büyümemiş ve daha […]

Cang Şianliyen – Erkeğin Yarısı Kadın

Çin gizemli bir ülke. Anlaşılması güç; yabancılar için olduğu gibi Çinliler için de tam bir bilmece. Onu böylesine çekici yapansa, işte bu anlaşılmazlığı. Bu kitap bilmecenin yanıtı için birkaç ipucu veriyor. Umarım her okur kendi yanıtını bulur. Erkeğin Yarısı Kadın, Çin’de 1985 yılında basıldı ve büyük bir tartışma başlattı. Çalışma ıslah kampındaki bir siyasal tutuklunun […]