Kategori: Psikoloji

Jerzy Kosinski – Boyalı Kuş

1939 yılının sonbaharı, İkinci Dünya Savaşı’nın ilk haftaları. Binlerce benzeri gibi, altı yaşındaki o küçük çocuk da, Orta Avrupa’nın büyük bir şehrinde yaşıyan annesiyle babası tarafından uzak bir köye gönderildi. Doğuya gitmeye hazırlanan bir yolcu, eline birkaç kuruş sıkıştırılınca; çocuğa bakabilecek bir aile bulmaya söz verdi. Anne ve baba, başka çare olmadığından, adama güvendiler. Oğullarını […]

Jens Peter Jacobsen – Marie Grubbe

Ihlamur ağaçlarının taçları altında duran hava esmerdi; kırlar, susamış tarlalar üzerinden yavaşça kaymış, içi güneşten korlaşmış ve yollardan kalkan tozlarla tozlanmıştı. Ama şimdi sık dal hevenklerinden geçerek temizlenmiş, taze ıhlamur yapraklarıyla serinlemiş ve sarı ıhlamur çiçeklerinin kokusuyla onu nemlenmiş, dolgunlaşmıştı. Böylece kımıltısız duruyor, hafif hafif titreyen yapraklarla, sarı beyaz kelebeklerin ışıltılı kanat vuruşlarıyla okşanarak açık […]

Çetin Altan – Viski

Gözleri ne kanlı, ne ürkütücüydü. Hatta öfkeli bile değillerdi başlangıçta. Hiçbir şeyi algılamayan donuk ve anlamsız bir bakışla bakıyorlardı. Kasketli ve kocaman bıyıklılar duruyordu en önde. Kolları yanlarına sarkmış, Öyle taş gibi duruyorlardı. Arkalarında yığınlar vardı. Onlar da sakin ve sessizdiler. Adını şöyle bir bildikleri birkaç kişiyi vurup yaralamış bir kabadayı, elini ceketinin içine atarak. […]

Virginia Woolf – Dalgalar

Güneş daha doğmamıştı. Deniz, gökyüzünden yalnızca, kumaşın kıvrımlarını andıran belirsiz kıpırdanmalarla ayrılıyordu. Yavaş yavaş tanyeri ağardıkça ufukta denizle göğün arasına, kara bir çizgi yayıldı; yol yol oldu gri kumaş yoğun çırpınmalarla birbiri ardından, derinden, birbirini izleyen, birbirini kovalayan, sürekli… Kıyıya yaklaştıkça yükseldi her çizgi, topladı kendisine, dağıldı, ak damlacıklardan ince bir örtü serdi kumlara. Uykusunda […]

Chuck Palahniuk – Tıkanma

Eğer bunu okumaya niyetliyseniz vazgeçin. Birkaç sayfa okuduktan sonra, burada olmak istemeyeceksiniz. Bu yüzden unutun gitsin. Gidin buradan. Hâlâ tek parçayken hemen kaçın. Kendinizi kurtarın. Televizyonda mutlaka daha iyi bir şeyler vardır. Ya da madem bu kadar boş vaktiniz var. Gidin bir akşam kursuna falan katılın. Doktor olun. Kendinizi adam edersiniz belki. Kendinize bir akşam […]

Chuck Palahniuk – Pigme

Eleman ben, ajan 67 numaranın ilk beyanı burada başlıyor. Ortabatı Amerika’da, büyük havaalanına iniyor. Tarih . Uçuş numarası . Görev ivedi, zorluk derecesi yüksek. Kod adı: Kargaşa Operasyonu. Diğer elemanlar, eleman Tibor, ajan 23; eleman Magda, ajan 36; eleman Ling, ajan 19, göçmen kontrolü ardından güvenlik noktalarını geçerek kendi ev sahibi aileleriyle kucaklaştılar bile. Hepsi […]

Chuck Palahniuk – Ölüm Pornosu

Herifin teki, üstünde yalnızca baksırı, bütün gün açık büfe masasının önünde durup barbekü soslu patates cipslerinin üzerindeki portakalrengi tozu yaladı. Yanında duran başka bir herif ise, kepçe gibi kullanarak soğanlı sosa batırıp çıkardığı cipsin üzerindeki sosu yalıyordu. Aynı vıcık vıcık cipsi sosun içine habire batırıp duruyordu. Heriflerin, kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri şeylerin içine sıçmasının […]

Chuck Palahniuk – Kurgudan da Garip

Eğer fark etmediyseniz, söyleyeyim; bütün kitaplarım diğer insanlarla bağlantı kurmanın yolunu arayan yalnız bir insanla ilgili. Bu bir bakıma Amerikan rüyasının tersidir: Yükselip, bütün ayaktakımının, otobanlardaki ya da daha kötüsü, otobüslerdeki bütün o insanların üzerinde bir yerde konumlanabilecek kadar zengin olmanın tersidir. Amerikan rüyası ücra bir köşede yalnız duran büyük bir evdir. Howard Hughes’unki gibi […]

Chuck Palahniuk – Günce

Bunu okuduğun zaman hatırladığından daha yaşlı olacaksın. Senin karaciğer lekelerinin resmi adı hiperpigmentli lentigine’dir. Kırışıklığın anatomideki resmi adı ise rhytıdosis’tir. Suratının üst kısmındaki çizgiler, yani alnındaki ve gözlerinin çevresindeki rhytidosis’ler dinamik kırışıklardır, bunlara hiperfonksiyonel yüz çizgileri de denir ve deri altındaki kasların hareket etmesiyle oluşurlar. Suratın alt kısmındaki çoğu kırışıklık güneş ve yerçekiminin oluşturduğu statik […]

Chuck Palahniuk – Görünmez Canavarlar

Her tarafta çiçek aranjmanları ve mantar dolmaları bulunan büyük bir malikânedeki ihtişamlı bir West Hills düğün merasiminde olmanız gerekiyor. Buna hikâyenin dekoru deniyor; kim nerede, hangisi ölü, hangisi canlı. Bu Evie Cottrell’in ihtişamlı düğün merasiminin yaşandığı an. Evie malikânenin girişine inen merdivenin ortasında, yanmış gelinliğinden geriye kalan şeyin içinde çıplak vaziyette dikiliyor, tüfeği de hâlâ […]

Chuck Palahniuk – Dövüş Kulübü

Tyler bana bir garsonluk işi buluyor, sonra ağzıma bir silah sokmuş ve diyor ki, sonsuza kadar yaşamak istiyorsan, ilk adım olarak ölmek zorundasın. Oysa Tyler uzun süre benim en iyi arkadaşımdı. Tyler Durden’ı duymuş muyum, insanlar durmadan bunu soruyorlar. Silahın namlusu gırtlağımın dibine dayalıyken, Tyler diyor ki: “Gerçekten ölmeyeceğiz biz.” Silahın namlusuna oyduğumuz susturucu deliklerini […]

Choderlos de Laclos – Tehlikeli İlişkiler

Tehlikeli İlişkiler bir entrika’nın öyküsüdür. (Bu sözcük sanki rastlantısal olarak hem kurgusal bir yapıtta olguların örgütlenmesi anlamını taşıyor hem de etkili ve yanılgılarla yönlendirilmiş bir bütündür.) Entrika çevirmek her zaman birini bir şeye “inandırmaktır”; her entrika yalanlardan oluşan bir yapıdır; entrikaya inanmak öncelikle insanların etkilenebileceğine inanmaktır -zaafları olan tutkularıyla (…) “İnsanları önce tanımak sonra etkilemek”. […]

Charles Bukowski – Sıradan Delilik Öyküleri

Bir kızı vardi Duke’ün, Lala, dört yaşında. Duke’ün ilk çocuğuydu, bir gün onu bir şekilde öldürürler korkusu ile kaçınmıştı çocuk yapmaktan, ama şimdi deli oluyordu kız için, mest oluyordu. Duke’ün aklından geçen herşeyi biliyordu kız, özel bir hat vardı aralarında sanki. Duke ile Lala süpermarketteydiler ve sürekli bir şeyler söylüyorlardı birbirlerine, herşeyden konuşuyorlardı, kız ona […]

Charles Bukowski – Postane

Bir yanlışlık olarak başladı. Noel mevsimiydi ve her Noel’de aynı numarayı çeken tepedeki ayyaştan eli ayağı tutan herkesi işe aldıklarını öğrendim; ben de gittim ve kendimi sırtımda posta çantasıyla aylak aylak dolanırken buldum. Ne iş, diye geçirdim içimden. Rahat! Sadece iki blok filan veriyorlardı ve bitirmeyi başarırsan kadrolu posta dağıtıcısına ya da şefe gidiyor, bir […]

Charles Bukowski – Pis Moruğun Notları

Orospu çocuğun teki paranın üstüne yatmış, herkes bütün parasını yutulduğunu iddia etmiş ve bu da pokerin sonu olmuştu; dostum Elf ile oturuyordum, çocukken kötü bir hastalık geçirmişti Elf. kuruyup büzülmüş, yıllarca yatakta yatıp lastik bir topu sıkmış, envai çeşit manyakça egzersizler yapmıştı ve bir gün yataktan kalktığında eniyle boyu bir olmuştu, yazar olmayı düşleyen gülen […]

Charles Bukowski – Kaptan Yemeğe Çıktı ve Tayfalar Gemiyi Ele Geçirdi

Hipodromda iyi bir gün. Tahminlerimin tümü tuttu neredeyse. Yine de sıkıcı olabiliyor orası, kazanınca bile. İki koşu arasındaki otuz dakikalık bekleyişler yüzünden; hayatın hiçliğe akıp gidiyor. İnsanlar kasvetli görünüyorlar orda, çiğnenmiş. Ben de aralarındayım. İyi de nereye gideyim? Müzeye mi? Bütün gün evde oturup yazarcılık oynamayı bir düşünün. Küçük bir eşarp bağlayabilirim boynuma. Arada sırada […]