Kategori: Psikoloji

James Joyce – Ulysses

“Ulysses”i çevirmeye kalkışmak başlibaşna bir çılgınlık; yayımlamaya, daha doğrusu çevirtmeye kalkışmak da öyle; ya, çevrilmiş, yayına hazır edilmiş “Ulysses” için bir önsöz yazmaya kalkışmak? Bunun birden fazla tehlikesi var: Önce “had” sorunu geliyor. Joyce’un şüphesiz bıyık altından yorumu, “yüz yıl boyunca eleştirmenlerin ve akademisyenlerin başına belâ kesilmek” yolundaki öngörüsü gerçekleşti, biliyoruz: Sayısız inceleme, araştırma, çözümleme […]

James Greer – Genç Ruh Gibi Kokardı

Yerimde olsaydınız siz de benim gibi hissederdiniz: Yapayalnız, üşümüş ve korkmuş. Ama bu haller daha yeni. Dışarıdan gelip geçenlerin sadece başımın üst kısmını görebilecekleri şekilde ayaklarımı toplayarak pervazının altına oturduğum pencereden, mavi kar tabakasını delerek başını çıkarmış ilk çiğdemlere bakıyorum. Baharın gelmesi yakın. Ne var ki bu odada –aslında altı metre yüksekliğindeki tavanı, soluk kırmızı […]

J. M. Coetzee – Düşman

‘Sonunda artık kürek çekemeyecek kadar yorgun düşmüştüm. Ellerim su toplamış, sırtım yanmıştı. Tüm gövdem sızlıyordu. Hafif bir iç çekişle neredeyse hiç su sıçratmadan kendimi suya bıraktım. Sakin kulaçlarla ıssız adaya doğru yaklaşırken, uzun saçlarım denize özgü bir çiçek, bir anemon ya da Brezilya kıyılarında rastlanan bir tür deniz anası gibi çevremde yüzüyordu. Bir süre akıntıya […]

J. M. Simmel – Yalnız Havyarla Yaşanmaz

Thomas Lieven, siyah saçlı ve güzel vücutlu kıza: «Sevgili Kitty, biz Almanlar, iktisat mucizesini gerçekleştirebiliriz, ama salata yapmasını beceremeyiz», dedi. «Haklısınız efendim», diye cevap verdi Kitty. Yakışıklı patronuna çılgınca âşık olduğundan, bu sözleri biraz nefesi kesilmiş bir halde söylemişti. Mutfakta, yanında durmakta olan Thomas Lieven’e bakan gözlerinden sevgi fışkırıyordu. Thomas Lieven, dar röverli gece mavisi […]

Irvine Welsh – Porno

Croxy, hayatında belki de ilk defa uyuşturucu yaptığı için değil, fiziksel çaba harcadığı için ter dökerek, plaklarla dolu son kutuyla merdivenleri çıkmaya uğraşırken yatağa seriliyorum ve uyuşuk bir depresyon içinde krem rengi sunta duvarlara bakıyorum. Bu benim yeni evim. Dört metrekarelik küçük ve basık bir oda, mutfağa ve banyoya açılan kısa bir koridor. Odada kapıları […]

Irvin D. Yalom – Spinoza Problemi Nazi Subayının Paradoksu

Spinoza uzun zamandır ilgimi çekiyordu ve bu cesur 17. yüzyıl yazarı üzerine yıllardır yazmak isƟyordum. Dünyada yapayalnızdı, ailesi, cemaaƟ yoktu ve dünyayı değişƟren kitaplar yazmışƨ. Laikleşmeyi, liberal demokraƟk devleƟ ve doğa bilimlerinin yükselişini öngörmüş ve Aydınlanma’ya uzanan yolu döşemişƟ. Yirmi dört yaşındayken Yahudiler taraķndan aforoz edilmiş ve HırisƟyanlar taraķndan da hayaƨ boyunca yasaklanmış olması, muhtemelen […]

Irvin D. Yalom – Nietzsche Ağladığında

San Salvatore’nin çanları Josef Breuer’i daldığı düşüncelerden sıyırdı. Yeleğinin cebinden ağır altın saatini çıkardı. Saat, tam dokuz. Önceki gün kendisine ulaşan kenarları gümüş yaldızlı küçük karttaki yazıyı bir kez daha okudu. 21 Ekim 1882 Doktor Breuer, Son derece acil bir sorun için sizi hemen görmem gerekiyor. Alman felsefesinin geleceği sallantıda. Yarın sabah saat dokuzda Cafe […]

Irvin D. Yalom – Divan

ERNEST psikoterapist olmaktan çok memnundu. Her geçen gün hastaları, hayatlarının en mahrem kuytularına davet ediyorlardı onu. Her geçen gün Ernest onları rahatlaƨyor, onlara şeŅat gösteriyor, umutsuzluklarını hafifleƟyordu. Karşılığında ise el üstünde tutuluyor, hayranlık topluyordu. Para da tabii; gerçi Ernest sık sık düşünürdü de, paraya ihƟyacı olmasa bedava da yapardı psikoterapiyi. Ne mutlu işini severek yapana. […]

Irvin D. Yalom – Aşkın Celladı

Yaşamın bu gerçekleri arasında en açık olanı, sezgisel biçimde en kolay anlaşılanı ölümdür. Erken bir yaşta, çoğu kez sanıldığından çok daha erken çağlarda, ölümün geleceğini ve ondan kurtuluş olmadığını öğreniriz. Yine de, Spinoza’nın deyişiyle, –Her şey kendi varlığı içinde sürekliliğini korumaya çabalar.– İnsanın özünde, varolmayı sürdürme dileği ile kaçınılmaz ölüm bilinci arasında kesintisiz sürüp giden […]

Lev Nikolayeviç Tolstoy – İnsan Neyle Yaşar

Vaktiyle karısı ve çocuklarıyla bir mujik kulübesinde yaşayan bir ayakkabıcı vardı. Ne ev kendinindi, ne toprağı vardı; ailesini de sadece ayakkabıcılıkla geçindirirdi. Ekmek pahalı, emek ucuzdu; kazandığını yiyeceğe yatırırdı. Ayakkabıcının karısıyla paylaştığı bir gocuğu vardı ama giye giye üstlerinde paralanmıştı; iki yıldır bir koyun postu alıp yeni bir gocuk dikmek için para biriktiriyordu ayakkabıcı. Sonbahara […]

Ingvar Ambjörnsen – Beyaz Zenciler

1983 yılı benim için şanssız bir yıl oldu. Yediğim darbeler birbirini izlerken, zavallı kafam tüm delice izlenimlerin ardı ardına gelip çarpmasıyla abandone bir haldeydi. Ocak ve şubat ayları bir yıldır süren ayyaşlığımı denetim altına alma çabaları ve daha da uzun bir süredir beni taciz eden romana son noktayı koyabilme gayretiyle geçti. Romanlarım hem canıma okuyor […]

Thomas De Quincey – Bir İngiliz Afyon Tiryakisinin İtirafları

Muhterem okuyucu, sana hayatımın fevkalâde bir döneminin kaydını takdim ediyorum: Kendi tecrübelerime dayanarak bunun yalnız ilginç olmakla kalmayıp aynı zamanda hatırı sayılır derecede faydalı ve öğretici bir metin olduğuna inanıyorum. Onu bu umutla kaleme aldım: Umûmîyetle kendi kusurlarımızı ve zaaflarımızı ifşâ etmekten kaçınmamıza neden olan asil ve nârin ketûmluğa riâyet etmiyor oluşumun mâzereti de bu […]

Thomas Mann – Venedik’te Ölüm

Yirminci yüzyılın en büyük Alman yazarlarından sayılan Thomas Mann, çağdaşı pek çok ünlü yazar gibi Nazi rejimine karşı aktif bir şekilde çalışmış ve bu uğurda ağır bedel de ödemiştir. 1936’da Alman vatandaşlığından çıkarılan Nobel ödüllü yazar, bilindiği gibi önce İsviçre’ye, daha sonra da 1938’de ABD’ye göç etmek zorunda kalmıştır. Onu evrensel yapan şey, eserlerinde işlediği […]

Thomas Bernhard – Bitik Adam

Uzun süre tasarlanmış bir intihar, diye düşündüm, umutsuzluğun birden ortaya çıkarttığı bir eylem değil. Lokantaya girerken, dostumuz ve yüzyılın en önemli piyano virtüözü Glenn Gould’un da yalnızca elli bir yaşına kadar yaşadığını düşündüm. Ne var ki o, Wertheimer gibi kendini öldürmedi, o bildik deyişle, kendi eceliyle öldü. Dört buçuk ay New York ve durmadan Goldberg […]

Barlas Özarıkça – Ters Adam

Akşam saatleriydi. Bir arkadaşımla buluşacaktım. Gecikmemek için kestirmeden vurdum. Geniş, kuytu ve oldukça loş koca bir parktan geçiyordum. Birden bir bank üzerinde duran bir şey ilişti gözüme. Yaklaştım. Siyah, deri ve oldukça da ağır bir çantaydı bu. Kilitliydi. Bilinçsizce sapından yakaladım, buluşma yerimize yöneldim. Gelmemişti. Uzun süre bekledim. Gelmeyecekti… Eve dönüp kilidi kırdım. İçinden ses […]

Talip Apaydın – Yarbükü

— Osman ağa! Osman ağa!… Adam yeni çimlenmiş çeltik tarlasının kıyısına eğilmiş, maşalanın tirini düzeltiyordu. Ku lakları ağır işittiğinden Remzi’nin sesini duj muyordu. — Osman ağaaa!.. Remzi su arkını atladı. Tarlanın kıyısın doğru yürüdü. Sinirlenmişti iyice. Omuzundal küreği su dolu maşalaya vurdu. — Ne be yahu, ne bu? diye bağırdı. Osman ağa yarı korkulu bir […]