Geçtiğimiz yüzyıl, Amerikan tiyatrosunun kendi serüveni içerisinde, eşcinsellikle ilgili oyunların meydana getirdiği ve sonradan gey oyunları adını alan bir oluşuma tanık olmuştur. Bu oluşum eşcinselliğin özgürleşme anlamında yaşadığı kendi gelişimiyle paralellik göstermektedir. Sözgelimi, eşcinselliğin, toplumsal normlar nedeniyle bastırılması, tiyatroda da eşcinselliğin bastırılması; bunun ardından eşcinsel özgürlük hareketleriyle birlikte, tiyatroda da eşcinselliğin daha özgürce ele alınışı […]
Aliya İzzetbegoviç – İslam Deklarasyonu
Tarihiyle bağları koparılmıştı. Faşizmden sonra komünizm dalgasıyla islam’a ait ne varsa silinmeye çalışılmıştı. Cezadan mü kafata her yol denenmiş ve neredeyse başarı denilebilecek bir sonuç elde edilmişti. Sıp, Hırvat, Boşnak aynı dine mensupmuşcasına yaşı yor, giyiniyor, yiyip-içiyor, eğleniyorlardı. Ama katliama uğramaktan kurtulamadılar. Özgürlükçü, çağdaş batı; içindeki bu müslüman topluluğa ‘her şeye rağmen’ tahammül edemedi. Bir […]
Aliester Crowley – Ay Cocuk
Şüphesiz asrın en ilginç ve aykırı kişilerinden biri olan Aleister Crowley, her nedense değişik kişilerde çok farklı tepkilere neden olmuştur. Kimi onu büyük bir üstat, majisyen ve mistik olarak kabul ederken, adını kara büyücü, İsa karşıtı olarak ananlar da az değildir. O halde, şair, dağcı, maceracı, satranç ustası, ressam, majisyen, mistik, zındık, gizli örgüt başkanı, […]
Alice & Claude Askew – Hayalet Öyküleri
‘Ne mükemmel bir mehtaplı gece!’ sözcükleri döküldü Alymer Vance’in dudaklarından, ardından döndü ve bana tuhaf tuhaf baktı. Biz Surrey’de aynı küçük handa konuklardık ve hoş kokuların olduğu serin ve güzel bahçede oturuyorduk. ‘Ay ışığı olması seni etkiler mi?’ diye sordu Vance. ‘Böyle bir gece seni belirsiz arzularla doldurur mu? Evrenin sırrını keşfetmek için yüreğin bir […]
Ali Ünal – Bir Portre Denemesi – M. Fethullah Gülen
Topluma daha çok aksiyonuyla yansımış ve daha fazla bu yanı üzerinde durulmuş olan Gülen’i Gülen yapan, onun aksiyonunun ruhu, dinamiği, hedefi ve istikameti mahiyetinde daha pek çok unsurlar vardır. Gülen, kendine has, taklidi imkansız denecek derecede zor üslubuyla bir yazar ve bir şairdir. Bunun yanı sıra, belki tarihte pek az kişiye nasip olmuş bir dinleyici […]
Ali Teoman – Karadelik Güncesi
Karadelik Güncesi Ali Teoman’ın Uykuda Çocuk Ölümleri (Yapı Kredi Yayınları, 2002) ile başladığı Konstantiniye Üçlemesi’nin ikinci kitabıdır. Bu romanlar farklı karakterlerin öykülerini anlattıkları için birbirlerinin devamı sayılamazlar, ama aynı gerçeküstü, fantastik, grotesk atmosfere, zaman ötesi bir İstanbul’a konumlanmış olmaları nedeniyle, olayların üzerinde geçtiği benzer bir artalan oluştururlar. Bu İstanbul hem altın ve gümüş paralarla alışveriş […]
Ali Şeriati – Sanat
Sanat, var olanla doymayan, varlığı “az”, soğuk, çirkin, hatta Sartre’ın ifadesiyle “aptal” bulan, varlığın anlam ve ruhtan yoksun olduğunu düşünen bir ruhun tecelli etmesinden ibarettir… İşte varlıktan ve hayattan rahatsızlık duyan bir bakış açısının ürünü olan sanat, varlığı temizleyerek “olması gereken”e yakınlaştırmak ve bu alemin sahip olmadığı şeyi ona vermek için çaba sarfetmektedir… “Sanat” diyor […]
Ali Şeriati – Muhammed Kimdir
Ben, burada İslam Tarihi’nin en eski senetlerine dayanarak Peygamber ve Medine’ye en yakın nokktadan bakmaya çalıştım. Aynca anlattıklarımı Ehl-i Sünnet kardeşlerimin metinlerine isnat ettirdim. Beklediğim, onların da çalışmalarını Ehl-i Şia kardeşlerinin senet ve kitaplarına isnat edebilmeleridir. Böyle olunca yıllarca birbirinden uzak kalmış ve yabancılaşmış bu iki kardeşin birbirine yakınlaşıp birleşmeleri sağlanabilir. Çünkü her bir fırkanın […]
Sina Akşin – Kısa Türkiye Tarihi
Osmanlı Devleti’ne Kadar Türkler Türklerin Üç Yurdu Türklerin ilk tarih sahnesine çıkmaları Hun Hükümdarlığı ile olmuştur. Bu kuruluş için verilen ortaya çıkış ve son buluş tarihleri M.Ö. 220 ile M.S. 216’dır. Bu tarihlerden ortaya çıkan bir şey var. O da Türklerin tarih sahnesine “geç” çıkmış olduklarıdır. Yani Türkler bu bakımdan görece “genç” bir halktır. Şu […]
Ali Şeriati – Marksizm ve Diğer Batı Düşünceleri
Bu kitaba duyduğumuz tabiî ilgiyi, çağımızın en alçak zorbalarından birini yere sermeye ve yeni bir devlet, toplum, ekonomi ve kültür yaratmaya doğru engellenemez adımlarla yürüyen müslüman İran’ın politik ve entellektüel konumu daha da artırıyor. Bu eylemin mimarları arasında en önemli yeri, eşsiz tavır ve davranışlarıyla, yalnız politik ve dinî liderliği üstlenmekle kalmayıp, aynı zamanda İran […]
Sina Akşin – İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele 2 – Son Meşrutiyet (1919-1920)
1976’da İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele kitabım çıkmıştı. Aslında o, dört cilt olarak tasarladığım bir çalışmanın tümüne ait bir isimdi. Onun için her cilde ayrı adlar bulmak ihtiyacını duydum. Birinci cilde Mutlakıyete Dönüş adı uygun göründü. Gerçekten de, o ciltte açıklandığı üzere, İttihatçı önderlerin ülke dışına kaçmasıyla birlikte Vahdettin’in bir karşı-ihtilalinden söz etmek mümkün görünmektedir. […]
Sina Akşin – İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele 1 – Mutlakıyete Dönüş (1918-1919)
Bu çalışmanın amacı, 14 Ekim 1918 ile 2 Ekim 1919 arasındaki dönemde İstanbul hükümetlerinin karşılaştığı ana siyasal olaylar zincirini ve buna gösterdikleri tepkileri belirli kaynaklara dayanarak ve oldukça ayrıntılı olarak saptadıktan sonra siyasal yorumunu yapmaktır. Şüphesiz ki, bu arada İtilaf devletlerinin siyaseti, Anadolu’da gelişen Müdafaa-i Hukuk ve Kuva-yı Milliye hareketleri ve tabii, Mustafa Kemal’le arkadaşlarının […]
Simone de Beauvoir – Sessiz Bir Ölüm
24 Ekim 1963 Perşembe günü, ikindiüstü saat dörtte, Roma’da, Minerva otelindeki odamdaydım; ertesi gün uçakla Paris’e dönecektim, kâğıtlarımı düzenliyordum, tam o sırada telefon çaldı. Bost, Paris’ten telefon ediyordu. Anneniz bir kaza geçirdi, dedi. Bir otomobil çarpıp devirmiştir kadını, diye düşündüm. Bastonuna dayanmış, güçlükle, yoldan kaldırıma çıkmaya uğraşırken bir araba çarpmıştı muhakkak. Banyoda düşmüş, uyluk boynunu […]
Simone de Beauvoir – Sade’ı Yakmalı Mı?
“SADE günümüzde türlü görünümler altında dönen temel soruna eğilmemizi istiyor bizim: İnsanın insanla ilişkilerine eğilmemizi. ..” SIMONE DE BEAUVOİR. Kızgın, karşı konmaz, öfkeyle dolu, her şeyde aşırı, töreler konusunda görülmedik bir hayalleme sapışı taşıyan, bağnazlığa dek tanrısız… bir iki lafla ben böyleyim işte. Ya olduğum gibi alın ya da bir kez daha vurup öldürün beni. […]
Simone de Beauvoir – Bir Genç Kızın Anıları
OCAK 1908 günü sabahın dördünde, Raspail bulvarına bakan, beyaz lake mobilyalarla donatılmış bir odada doğdum. Ertesi yaz çekilmiş aile fotoğraflarında, tatlı gülücüklerle bir bebeğe bakmakta olan uzun etekli, şapkaları devekuşu tüyleriyle süslü hanımlarla, kimi hasır, kimi panama şapkalı beyler görülür: Annem, babam, dedem, teyzeler, amcalar, ortalarındaki bebek de ben. O resim çekildiğinde babam otuzundaydı, annem […]
Simon Beckett – Ölümün Kimyası
İnsan bedeni ölümünden dört dakika sonra ayrışmaya başlar. Bir zamanlar yaşamı barındırırken, şimdi son başkalaşımlarını geçirmektedir. Kendi kendini parçalama sürecinde, hücreler içten dışa doğru çözülür. Doku önce sıvıya, sonra gaza dönüşür. Canlılığını yitiren vücut başka organizmalar için hareketsiz bir ziyafettir artık. Önce bakteriler, sonra böcekler gelir. Ve sinekler… Yumurtalarını bırakırlar, ardından yumurtalardan larvalar çıkar. Bunlar […]