Etiket: Elif Safak

Elif Safak – Ustam ve Ben

Allah’ın yarattığı, şeytanın şaşırttığı bunca insandan sadece bir avucu keşfedebilmiş Arzın Merkezini – iyi ile kötünün, geçmiş ile geleceğin, ben ve sen ayrımının kalmadığı; zamanın hep bu an olduğu, kavgasız savaşsız bir asude diyar. Buldukları yer öylesine güzelmiş ki dilleri tutulmuş. Melekler hallerine acıyıp iki seçenek sunmuşlar. Şayet konuşma kabiliyetlerini geri almak istiyorlarsa, gördüklerini unutmaları […]

Elif Safak – Semspare

Gurbet tuhaf bir kelimedir, söyler söylemez ağızda kekremsi bir tat bırakır. Dil üstünde bir katre kaya tuzu, kolay kolay erimeyen. Bir saklı burukluk, kendini hemen ele vermeyen. “Tarif et” deseler, edemezsin. Bir şey hep yarım kalır, bir nokta hep eksik. Kabataslak anlatır ama tam karşılığını bulamazsın. Bir kez telaffuz eder, bir an duraklarsın. Öyle kelimeler […]

Elif Safak – Sehrin Aynalari

Ne zaman içim daralsa, niçin buraya geldiğimi hatırlatıyorum kendime. Bıkıp usanmadan tekrar ediyorum, kafamda hiçbir şüpheye yer kalmasın diye: “Aynalar şehrine geldim çünkü benden evvel yazılmış bir hikâyenin içindeyim. Aynalar şehrindeyim çünkü kim olduğumun peşindeyim.” Geldiğimden beri neredeyse hiç dışarı çıkmadım evden. Sadece bir kere kayığa binip karşıya geçtim; bir de, birkaç kez sabahın tenha […]

Elif Safak – Pinhan

Taş köprünün tam orta yerinde durdu. Dağ, taş, dere, tepe, börtü böcek onunla beraber durup, soluğunu tuttu. Onlara dönüp yola devam etmelerini, arkalarından yetişeceğini söylemek istedi; ama yapamadı. Aniden bir ürperti yaladı tenini; hazan yaprağı gibi tir tir titredi. Hava bu kadar rakit, sema böylesine bulutsuz iken, yağmur muştulayan bu arsız rüzgârın nereden çıktığını kestiremedi. […]

Elif Safak – Med-Cezir

Mahalle evlerinin tekdüze bahçelerinde sıkıntıdan kıpkırmızı kesilmiş elmaların üzerine, okunmuş gül dikenleri saplardı anneannem. Bana gelince, işin “okunma” kısmından ziyade, “yazma” kısmıyla alakadar olmaya başlamıştım o günlerde. Altı yaşındaydım. Güzel günlüklerim vardı ve bir de asla günlüklerim kadar güzel olmayan günlerim. Günlükler, aynakeş birinci tekil şahısların vakanüvisleriydi. Bir günlük, kişinin kendisini hayatın merkezinde zannetmesini sağlıyor; […]

Elif Safak – Mahrem

Akşam ezanından sonra, yokuşun tepesindeki vişne rengi çadırın batıya bakan kapısı kadınlar için açılırdı. İşte o zaman kadınlar üçer beşer, beşer onar girmeye başlardı yokuşun tepesindeki vişne rengi çadırın batıya bakan kapısından içeri. Gürültülerini de beraberlerinde getirerek. Koca çadırın haremlik kısmı onlara tahsis edilmişti. Kucaklarında şişkin bohçaları yanlarında mızmız çocuklarıyla, birbirlerine sokulup feracelerine sarılarak geçerlerdi […]

Elif Safak – Iskender

Benim annem iki kez öldü. Onun hikâyesinin unutulmasına asla izin vermeyeceğime dair kendi kendime yemin etmiştim ama bu konuda yazacak cesareti ya da şevki bir türlü bulamadım. Ta ki şimdiye kadar. Herhalde hiçbir zaman yazar olamayacağım, hani şöyle meşhur bir romancı. Ama bunu dert etmiyorum artık, gam değil. İnsan belli bir yaşa gelince kendi hudutları […]

Elif Safak – Firarperest

Adam ve kadın, uzun senelerdir evliler. Seviyorlar birbirlerini, orası kesin. Ama eskisi gibi değil. Zaten nicedir hiçbir şey eskisi gibi değil. Eskiden sevdalar daha mı tutkuluydu, hasretler daha mı derin? Sevgilinin saçının bir teline ne şiirler yazılırdı hani. Bir kez görmekle ne kadar çok sevilirdi insan. Kapı aralığından uzanan bir baş, perde arkasında bir kadın […]

Elif Safak – Bit Palas

Bütün istediğin güneşi geçmekti… Neden insan hep uzanamayacağı kadar uzak şeylere ulaşmak ister, bilmek zor. Şimdi lodosun sırtına binmiş dalgaları doludizgin sürerken de bunu istiyorsun yalnızca… Rüzgârı geçmiştin; şimdi de güneşi geride bırakmak istiyorsun. Aslında hayatınla… Geride bıraktığın hayatınla yarışıyorsun… Seni zorlayan sınırlarını aşmaya çalıştıkça Geçiyorsun onu… Hayatının güneşini… Seni tutamıyor artık. Görüyorsun… Yaşam sonrasının […]

Elif Safak – Baba ve pic

G ökten kafana ne yağarsa yağsın asla küfretmeyeceksin. Buna yağmur da dahil. Yukarıdan üzerine ne düşerse düşsün, kabulün olmalı. Sağa-nak ne kadar şiddetli, tipi ne denli dondurucu olursa olsun, bulut-ların biz aşağıdakilere reva gördüklerine sövemezsin. Böyledir bu düzen. Bunu herkes bilir. Zeliha dahil. Bilir bilmesine de, temmuz ayının bu ilk cumasında, yanı başındaki tıkanmış trafiğe […]

Elif Safak – Ask

Bir taĢ nehre düĢmeye görsün, pek anlaĢılmaz etkisi. Hafiften aralanır, dalgalanır suyun yüzeyi. Belli belirsiz bir tıp sesi çıkar; duyulmaz bile akıntının ortasında, kaybolur uğultuda. Hepi topu budur olduğu olacağı. Ama bir de göle düĢsün aynı taĢ… Etkisi çok daha kalıcı ve sarsıcı olur. O taĢ var ya o taĢ, durgun suları savurur. TaĢın suya […]

Elif Safak – Araf

Cave’den “As I Sat Sadly By Her Side, Mutsuz Mutsuz Otururken Yanında”) “Ne yazıyorsun o peçeteye?” “Hislerimi,” diye mırıldandı taburenin üzerindeki, şimdi eskisi kadar taşlaşmış görünmüyordu. “Hislerimi özetliyorum… unutmayayım diye.” İri kıyım barmen ikisini birden şöyle bir süzdü, abartılı bir edayla gözlerini duvardaki saatten yana devirip, son müşterilerini yaka paça dışarı atmasına ramak kaldığını ayan […]