Kategori: Genel

Edward W. Said – Yersiz Yurtsuz

YERSİZ YURTSUZ, BÜYÜK ÖLÇÜDE YİTİK YA DA UNUTULMUŞ BİR DÜNyanın çetelesi. Bundan birkaç yıl önce, hekimlerin koyduğu tanıya bakılırsa ölümcül olan hastalığımı öğrendiğimde, doğduğum, çocukluk yıllarımı geçirdiğim Arap dünyasında ve ortaokula, liseye, üniversiteye gittiğim Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşadığım hayatın öznel bir muhasebesini ardımda bırakmanın ne derece önem taşıdığı birden kafama dank etti. Bu kitapta andığım […]

Eduardo Galeano – Kucaklaşmanın Kitabı

Colombia kıyılarındaki küçük Neguâ kasabasında, gökyüzüne tırmanabilen bir adam vardı. Yere döndüğünde gezisini betimler, insan yaşamının yukarıdan nasıl göründüğünü anlatırdı. İnsanlığın minik alevlerden oluşmuş bir deniz olduğunu söylerdi. “Dünya, bir insanlar yığını, bir minik alevler denizidir,” derdi. Herkes kendi ışığıyla ışıldar. Hiçbir alev öbürüne benzemez. Büyük alevler vardır; küçük alevler, her renkten alev. Kimi insanların […]

Eduardo Galeano – Aynalar

Yaşam, isimsiz ve anısızken, yapayalnızdı. Elleri vardı, ama dokunacak kimsesi yoktu. Ağzı vardı, ama konuşacak kimsesi yoktu. Yaşam hiçbir çağ ile tanımlanamıyordu henüz. İşte o zaman arzu yayını gerdi ve fırlattığı arzu oku yaşamı ikiye böldü ve yaşam iki kişi oldu. Bu ikisi buluştular ve gülüştüler. Birbirlerine bakmak güldürüyordu onları ve birbirlerine dokunmak da. Renk […]

Eduard Mörike – Stuttgart Cücesi

Gootfried Keller bir yazısında Eduard Mörike’nin kişiliğini: “Horatius’un (1) ve Şıvablı (2) kibar bir hanımın oğlu” sözleriyle çizmiştir. Gerçekten bu şairin özelliği bundan daha iyi belirtilemezdi. O, dünyada klasikle doğal-gizemli arasında yurdunu bulmuştu; titreşim ve duygularda fırsat buldukça sayrılıya dek giden bir ince duyuş, işte onun şiirinin ve öykülerinin olgunlaştığı besi toprağı buydu. Bu nedenle, […]

Edmondo de Amicis – Çocuk Kalbi

Bugün yine okula başlıyoruz. Tatil aylarımız bir rüya gibi geçip gitti. Annem, beni Baretti Okulu üçüncü sınıfına kaydımı yaptırmak için götürürken , bir yandan kırlarda geçirdiğim o güzel günleri düşünüyordum. Şimdi bütün sokaklar çocukların sesleriyle cıvıl cıvıldı. Okula giden cadde üzerindeki kitapçı ve kırtasiyeler, defter, kitap, kalem alan çocuklarla dolup taşıyordu. Okulun önü o kadar […]

Edith Nesbit – Demiryolu Cocuklari

Roberta, Peter ve Phyllis adlarındaki üç kardeş, Edgecombe adlı Villalarında anneleriyle, babalarıyla birlikte mutlu bir yaşam sürdürüyorlardı. Çocukların en büyükleri Roberta, on iki yaşında, ince yapılı ve yaşıtlarına göre uzun boylu bir kızdı. Siyah, düz saçları, omuzlarından dökülüyordu. Başkalarını mutlu etmek için çabalayan, sır saklamayı başarabilen, anlayışlı, hoşgörülü ve asla umutsuzluğa kapılmayan bir çocuktu. Annesini, […]

Edith Hamilton – Mitologya

Bazı kişilere göre, Yunan ve Roma mitologyası, bize insan soyunun yüzyıllar önce neler düşünmüş, neler duymuş olduğunu gösterir. Böylece, doğayla ilişkilerini son derece azaltan uygar insandan çıkarak doğayla kucak kucağa yaşıyan insana varabiliriz. Mitologyayla ilgilenişimizin asıl 6ebebi de budur belki: Dünya gençtir; insanlar doğanın ortasında, toprağa bağlıdırlar; günlerini ağaçların, denizlerin, tepelerin, çiçeklerin arasında geçirirler. Gerçekle […]

Edip Cansever – Siiri Siirle Olcmek

Açık kumral saçlı, zayıf mı zayıf, kaburga kemikleri sayılabilen küçük bir çocuk! Adını soruyorum. Önce yüzünü başka yöne çeviriyor, bir süre sustuktan sonra yanıtlıyor sorumu: Edip! Nerede doğdun, diyorum. Ses yok. Babası, annesi bilirmiş. Ama yaşadığı sokağı iyi tanıyor. Sıra sıra ahşap evler, ufaklı büyüklü bahçeler. Tahta bir kapıyı ayağıyla itiyor: İşte, bizim bahçemiz! Sağ […]

Edip Cansever – Gelmiş Bulundum

Kendini, anlatmak, hep anlatmak. .. bıkmadan, usanmadan, sonuna kadar anlatmak şeklinde vareden bir bitmez tükenmez dil akışı-aktarımını bilebiidiyse şiirimiz, bunu öncelikle Nazım Hikmet’ e, ama pek çok yönden ve daha fazlasını Edip Cansev er’ e borçludur; iddiayı daha anlaşılır kılmak adına eklemek gerekir ki mesele nicelikle ilgili değildir ve mesela, külliyatının cesametiyle hem Nazım Hikmet […]

Edip Ahmet Yükneki – Atabetül Hakayık

Atabet ül-Hakaayık 12. asrın ilk yarısında, Yüknekli Edîb Ahmed bin Mahmud tarafından yazılmış manzum bir ahlâk kitabıdır. Türk ve Acem ülkelerinin meliği- emîr-i âzam Muhammed Dâd İspehsâlâr Beg’e sunulmuştur. Edîb Ahmed, 11. asır sonlarıyla 12. asrın ilk yarısında yaşamış; Arapça’yı, Farsça’yı öğrenmiş; tefsir, hadîs gibi İslâmî ilimleri tahsil etmiş; takva sahibi, âlim, fâzıl bir Türk […]

Edgar Cayce – Rüyaların Dili

Neden rüya görüyoruz? Rüyalar araştırma laboratuarlarının ileri sürdüğü gibi, bil inçaltının fantezi leri ya da bilinçaltının sembollerle ortaya vu ruluşu mudur? Ya da, gene rüya laboratuarlarının son saptamalarına göre , d uygu ve düşüncelerin düzenlenme si ne katkıda bulu nan görüntüler midir sadece? Yoksa bir başka laboratuarın ileri sü rdüğü gibi, kişi nin yaşadıkları nı, […]

Edgar Cayce – Atlantis’ten Geleceğe İnsanın Kaderi

Zaman zaman adamın biri ortaya çıkıverir ve o ana kadar kabul edilmiş olan fikirleri tamamen alt üst eder. Söyledikleri ve yaptıkları, “doğal” ya da “normal”e ilişkin kavramlarımıza meydan okur; bilinmezler ormanında yeni bir yol çizilmiştir artık. Sigmund Freud, büyük bir buluşun üç devresi olduğunu yaznuşbr. Birinci safhada, hasımları, mucidin deli olduğunu iddia ederler. Biraz daha […]

Edgar Allan Poe – Secme Oykuler

Doğru! Çok ama çok sinirliydim ve hâlâ da öyleyim; ama deli olduğumu da nereden çıkarıyorsunuz? Hastalık duyularımı keskinleştirmişti, onları yok etmiş ya da köreltmiş değil. Ve hepsinin üstünde de işitme duyum güçlenmişti. Yeryüzünde ve cennetteki her şeyi duyuyordum. Ve cehennemdeki pek çok şeyi de. Öyleyse nasıl deli olabilirim ki? Dinleyin! Dinleyin ve görün hikâyenin tümünü […]