Kategori: Aşk

Jane Austen – Akıl ve Tutku

Akıl ve Tutku (Sense and Sensibility) 1811 yılında yayınlandı. Jane Austen’ın yayınlanan ilk romanıdır ve tıpkı iki yıl sonra yayınlanacak olan ikinci romanı Gurur ve Önyargı gibi, adından da anlaşılacağı üzere, bir karşıtlıklar romanıdır. Her birinde iki kahramanın farklı karakterleri romana adı verir. Gurur ve Önyargımda Elizabeth önyargılı, Darcy ise gururludur; iki karakterin bu özellikleri […]

James Greer – Genç Ruh Gibi Kokardı

Yerimde olsaydınız siz de benim gibi hissederdiniz: Yapayalnız, üşümüş ve korkmuş. Ama bu haller daha yeni. Dışarıdan gelip geçenlerin sadece başımın üst kısmını görebilecekleri şekilde ayaklarımı toplayarak pervazının altına oturduğum pencereden, mavi kar tabakasını delerek başını çıkarmış ilk çiğdemlere bakıyorum. Baharın gelmesi yakın. Ne var ki bu odada –aslında altı metre yüksekliğindeki tavanı, soluk kırmızı […]

J. M. Simmel – Yalnız Havyarla Yaşanmaz

Thomas Lieven, siyah saçlı ve güzel vücutlu kıza: «Sevgili Kitty, biz Almanlar, iktisat mucizesini gerçekleştirebiliriz, ama salata yapmasını beceremeyiz», dedi. «Haklısınız efendim», diye cevap verdi Kitty. Yakışıklı patronuna çılgınca âşık olduğundan, bu sözleri biraz nefesi kesilmiş bir halde söylemişti. Mutfakta, yanında durmakta olan Thomas Lieven’e bakan gözlerinden sevgi fışkırıyordu. Thomas Lieven, dar röverli gece mavisi […]

İskender Pala – Kitab-ı Aşk

Şimdi senden uzakta, aşk şudur diyebilsem eğer, son defe kendimi ve ilk defe okuyucumu kandırmış olacağım. Bildim dediğim bir aldanıştır çünki o, duydum dediğim bir yanıştır.*’Şim-di aym, şın ve leaf lan çıkardılar elifbelerden de sensizliğin mektebinde bir sabra mıhladılar bizi eliflerle Ke’lerden. Sensizlikte hasretin hüzzamlarını öğrendik kucak kucak ve aşkın nihavent saltanatını arar olduk köşe […]

İskender Pala – İki Dirhem Bir Çekirdek

Anlatımı güzelleştirmek, savunulan fikir ve düşünceyi daha etkili kılmak üzere her dilde kalıplaşmış bazı sözler bulunur. Atasözleri, dua ve temenni cümlecikleri, sövgü ve ilençler, bilmece ve tekerlemeler, vb… Bu tür kalıplaşmış sözler arasında, dilin bünyesinde en sık rastlanılanlar ise deyimlerdir. İki ya da daha fazla kelimeden meydana gelen ve kelimelerin öz anlamları dışında bir anlam […]

İskender Pala – Babilde Ölüm İstanbul’da aşk

İlimler Akademisi’nin antik çağ bazilikalarından bozma kütüphanesinin kalın duvarlarından sızan ışıklara Dicle’nin serin rüzgârlarıyla birlikte top sesleri de karışmaya başladığında kalbi duracak gibi olmuştu. Onca dil dökmeleri ve övgü dolu şiirleri karşılığında âmâ ve kambur kütüphane memurunun mahzenden çıkarıp getirdiği yasak ciltleri kendisine vermeden, dışarıdaki def sesleri ve sevinç çığlıklarının cazibesine kapılıp halkın akın ettiği […]

Irvine Welsh – Porno

Croxy, hayatında belki de ilk defa uyuşturucu yaptığı için değil, fiziksel çaba harcadığı için ter dökerek, plaklarla dolu son kutuyla merdivenleri çıkmaya uğraşırken yatağa seriliyorum ve uyuşuk bir depresyon içinde krem rengi sunta duvarlara bakıyorum. Bu benim yeni evim. Dört metrekarelik küçük ve basık bir oda, mutfağa ve banyoya açılan kısa bir koridor. Odada kapıları […]

Irvin D. Yalom – Aşkın Celladı

Yaşamın bu gerçekleri arasında en açık olanı, sezgisel biçimde en kolay anlaşılanı ölümdür. Erken bir yaşta, çoğu kez sanıldığından çok daha erken çağlarda, ölümün geleceğini ve ondan kurtuluş olmadığını öğreniriz. Yine de, Spinoza’nın deyişiyle, –Her şey kendi varlığı içinde sürekliliğini korumaya çabalar.– İnsanın özünde, varolmayı sürdürme dileği ile kaçınılmaz ölüm bilinci arasında kesintisiz sürüp giden […]

Tuna Kiremitçi – Gönül Meselesi

Arda’nın rüyasındaki Ertuğrul, bir meleğe benziyordu. Vaha gibi bir yerdi; yeşil ve ıtır kokulu. Ağaçların ortasında, sırtı dönük duruyordu. Gündoğumundan gelip her boydan yaprağın arasından zahmetle geçen bir ışık demeti, onu bölük pörçük aydınlatmıştı. Kollarını kavuşturmuş, başını eğmişti. Eski bir heykeldi üstelik; yapıldığı su mermeri yer yer kararmıştı. Uzaklardan, çölün iç taraflarından duyulan Kemani Sahak […]

Tuna Kiremitçi – Git Kendini Çok Sevdirmeden

On yedi yaşındaydım. O zamanlar da küçük odada kalıyordum. Adım atacak fazla yerim yoktu. Gelen gidenin görmemesi gereken külüstür eşyalar, emekliye ayrıldıktan sonra hep bu odaya konurdu. Ta doğduğum evden kalma, oymalı ahşap bir yatağım vardı. Sonra ailenin daha iyi günlerinde alınmış, abartılı bir şifoniyer. Babamın üstüne titrediği siyah−beyaz televizyonu da zamanında aslanlar gibi taşımış, […]

Tuna Kiremitçi – Bu İşte Bir Yalnızlık Var

“Hani ıssız bir yoldan geçerken Hani bir korku duyar da insan Hani bir şarkı söyler içinden, İşte öyle bir şey.” Çiğdem Talu, 1976 Babamın anısına… Ayşe odanın ortasında duruyordu. Üstünde, Orhan’ın ona üç yıl Önceki doğum gününde aldığı komik bahçıvan tulumu vardı. Kısacık kesilmiş kumral saçları uykudan yeni kalkmış gibi, diken dikendi. Geleli henüz birkaç […]

Mihail Şolohov – İlyuşa

Kırmızı düğme mahzun gülümsedi, kemik olan, kibirli bir yüz ifadesi takındı. Hepsi de işçinin evinin penceresinin kenarına yanyana dizilmişlerdi, konuşmaları kolaydı. “Gerçekten, centilmenler, nasıl canlı kaldığımı anlayamıyorum.” Kemik düğme soylu tavırlarla konuşmaya başladı. “Paçavra kokusu, daha doğrusu köylü kokusu bir kabus ile az önce muhteşem bir paltoda yaşıyordum. Sahibim eski günlerde büyük bir imalatçıydı, ama […]

İlhami Algör – Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

Tütünümü, anahtarımı aldım, evden tam çıkıyorum, bir şeyin eksik olduğunu, eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim. Önemsemedim. Yol, bana uygun bir ruh önerebilirdi. Kapıyı çektim, kilidin dili yuvasına otururken “Nereye?” dedi. Aldırış etmedim, çıktım. İtalyan Yokuşu’ndan aşağı, rüzgâra asılıp Tophane’ye indim. Dolmabahçe’den gelip, Karaköy’e uzanan Kemeraltı Caddesi’nde trafik ekipleri yolun bir şeridini kesmiş, diğer şeridini […]

Işıl Parlakyıldız – Köle

Hayal ettiğin kadardır her şey. Saray odasının kapısı gürültüyle açıldığında genç kız saygıyla eğildi. Kraliçe ve nedimeleri yüzlerinde yine aynı aşağılayıcı bakışlarla içeri doluştular. Kimi elbisesinin kıvrımını düzeltirken kimi kendinden bir o kadar emin kibrini koruyordu. Yüzlerindeki aynı elden çıktığı belli olan makyajın sadece tonları farklıydı. Nedimelerin hepsi kumral ya da esmer kızlardı. Kraliçenin yanında […]

Boris Vian – Günlerin Köpüğü

Colin yıkanmasını bitirmişti. Banyodan çıkarken sadece bacakları ve gövdesini açıkta bırakan geniş buklet dokulu bir havluya sanılmıştı. Cam etajerden spreyini aldı ve açık renk saçlarına hoş kokulu yağı sıktı. Neşeli bir işçinin kayısı reçelinde çatalla açtığı yollar gibi, uzun kavuniçi ipeksi saçlarını amber tarağıyla perçemlere ayırdı. Colin tarağı yerine koydu ve tırnak makasını alarak bakışlarına […]

Boris Pasternak – Doktor Jivago

1890 yılında Moskova’da doğan ve şöhretinin zirvesine eriştiği 1960 yılında yine Moskova’da ölen Boris Pasternak’ın kuvvetli, sihirli bir nesir dili vardır. Bunu daha çocuk denecek yaşlarda şiir ve müzikle uğraşmağa başlamasında aramak gerekir. Öğrenimini Moskova Üniversitesinde tamamladı. Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra Almanya’ya gitti. Orada felsefe doktorası yaptı. Babası Leonid Pasternak tanınmış bir ressam, annesi […]