Göstergebilimci olsaydım, Umberto Eco’nun bu çok satan ve oldukça kalın ikinci romanını göstergebilimsel açıdan sunmaya ve açıklamaya çalışırdım. Bu tür bir uzmanlığım söz konusu olmadığından, sorunu başka bir açıdan ele almayı, Eco’nun bu oyununa bir gizemcilik meraklısı kimliği ile katılmayı daha uygun buldum. Foucault Sarkacı’nı üç kez okudum; iki kez İtalyanca aslından, bir kez de, […]
Kategori: Bilimkurgu
C. J. Cherryh – Uzay Düğümü
UZAY gemisi Endiyamon kor haline gelerek bir anda sönüp kayboldu. Kurt Morgan gözlerini uzay filikasının ekranına dikip olayı izledi. Her şey bittikten sonra aletin yaklaştırıcısını harekete getirip, dikkatle kendisinden başka kurtulan olup olmadığını araştırdı. Endiyamon’da seksen kadın ve erkek yaşıyordu. Şimdi yetmiş dokuz kişi gemileri ile birlikte toz haline gelmişlerdi. Güneş yönünde iki dakikalık mesafede […]
Jean-Pierre Luminet – Oklid’in Asası
Gökyüzünü eşsiz bir hilalin süslediği gecede, ikiz kulelerin silueti kentin ana kapısına yansıyordu. Emir Amr Bin As düşünceliydi. Ordugâhların titrek meşalelerinin ışığında, saray mahallesinin kemerle süslü kapılarını seyrediyordu. İnananların önderi Halife Ömer, Medine’den ona, kibirli İskenderiye’deki paganizme ait tüm izleri yok etme emrini göndermişti. Bütün putlar, tapınaklar yıkılacak, bin yıllık uygarlık, kılıç ve ateşle yok […]
Jean Lorrah – Hayatta Kalanlar – Uzay Yolu 3
Gezegenin adı Yeni Paris’ti. Atom dehşetinden sonra kendilerine uzayda barınabilecek bir yer arayan Dünyalı göçmenler, yeni dünyalarının ışık dolu bir yer olmasını istemişlerdi. İnsanların özgürce yaşadığı, sağlıklı, mutlu oldukları, sanatın geliştiği, sevginin büyüdüğü ve nefretin olmadığı bir toplumu arıyorlardı. Ne yazık ki Yeni Paris 24. Yüzyılda Birleşik Gezegenler Federasyonu tarafından yeniden keşfedildiğinde Toulouse-Lautrec’in resmettiği Paris’ten […]
Jane Rogers – Jessie Lamb’ın Vasiyeti
O gittiğinden beri ev çok sessiz. Düşmemeye dikkat ederek kalkıyorum ve ayaklarımı sürüyerek pencereye gidiyorum. Işık, yan komşunun bahçesindeki dev ağacı tarafından kısmen engellenmiş. Bulunduğum evin yakınında kimse yaşamıyor. Alnımı pencereye yaslıyor ve ot bürümüş bahçeye dikkatle bakıyorum. Soğuk pencere nefesimle anında buğulanıyor. Atlamak için yüksek olduğunu biliyorum. Zaten pencereler kilitli ve anahtar yok. Odanın […]
Jamie McGuire – Kızıl Tepe #1 – Kızıl Tepe
Scarlet Uyarı, laf arasında söylenmişcesine kısaydı,”Kadavralar toplanarak imha edildi.” Sonrasında radyo spikeri birkaç şaka yaptı ve olay böylece kapandı.Haberleri sunan kadının Suburban’nın hoparlöründen yükselen sözcüklerinin ne anlama geldiğini kavramam birkaç saniyemi aldı:Nihayet.Zürih’teki bir bilim adamı nihayet,o âna dek kurgusal olan bir şeyi yaratmakta başarılı olmuştu.Elias Klein yıllarca,bilinen her bilimsel etik kuralı ihlal ederek, bir cesedi […]
James S. A. Corey – Enginlik Serisi #1 – Leviathan Uyanıyor
Scopuli sekiz gün önce ele geçirilmişti ve Julie Mao nihayet vurulmaya hazırdı. Bu noktaya ulaşması için bir depolama dolabında sekiz gün kapalı kalması gerekmişti. İlk ikisi boyunca kendisini oraya koyan zırhlı adamların ciddi olduklarından emin bir halde hareketsiz beklemişti. Götürüldüğü gemi ilk saatlerde iticilerini kullanmadığından Julie dolabın içinde serbestçe uçmuş, duvarlara veya o boşluğu paylaştığı […]
James Dashner – Labirent #3 – Son İsyan
Thomas’ı deli eden şey kokuydu. Üç haftadan uzun süredir yalnız olmak değil. Beyazduvarlar, tavan ve zemin değil. Pencere olmayışı ya da ışıkları hiç kapatmamalan da değil. Saatini almışlardı; günde üç defa aynı yemekleri veriyor -bir dilim salam, patates püresi, çiğ havuç, bir dilim ekmek, su-, onunla asla konuşmuyor, kimsenin içeri girmesine izin vermiyorlardı. Kitap, film […]
James Dashner – Labirent #2 – Alev Deneyleri
Teresa, her şey altüst olmadan onunla konuşmaya başladı. Hey, uyuyor musun? Thomas yatağında kıpırdandı, etrafındaki karanlık sanki hava katılaşmış da üzerinde baskı yapar gibiydi. Önce panikledi, gözlerini açarken kendini yeniden onu Kayran’da, Labirent’e getiren soğuk, metal Kutu’da bulacağım sandı. Ama pencerelerden hafif bir ışık süzülüyordu. Karanlık gölgeler, duvarlara çarpıyordu. Ranzalar. Dolaplar. Derin uykudaki çocukların düzenli […]
James Dashner – Labirent #1 – Ölümcül Kaçış
Yeni hayatına soğuk, karanlık, tozlu ve boğuk bir havayla çevrilmiş şekilde başladı. Ayağa kalktı. Metal metale sürtündü; zemin sarsıldı. Bu ani hareket üzerine yere düştü, el ve ayaklarının üzerinde geri geri gitti. Soğuğa rağmen terden alnı ıslanmıştı. Sırtı metal duvara değdi; odanın köşesine varana dek duvar kenarından ilerledi. Oturup bacaklarını kendine doğru iyice çekti ve […]
James Blish – Gizli Görev – Uzay Yolu 1
Kaptanın Seyir Defteri: Yıldız tarihi 3701.07.2. Atılgan gizli bir görevle yoluna devam ediyor. Aldığım emre göre, Atılgan’m görevi, birinci aşamaya kadar gemi personeline bile söylenmeyecek. Bu dakikaya kadar, sinirli ve huysuzluğumun dışında açıklanamayacak hiç bir davranışım olmadı. Sanki aşırı yorgunluğumdan ötürü yargılarım hatalı oluyormuş gibi davrandım. Ama bu çözüm yolu çok hatalı. Çünkü subaylarım, Yıldız […]
Jack Vance – En Son Kale
Fırtınalı bir yaz gününün geç saatlerine doğru, güneş yoğun, siyah yağmur bulutları arasından çıktığında, Janeil Kalesi tamamen zapt edildi ve içindekiler öldürüldü. En son ana doğru, kaledeki klanların içindeki hizipler, Kader’le en uygun yüzleşme şeklinin ne olduğunu tartışmaya başladılar… Bu ünlü ve değerli baylar, bütün bu önemsiz durumu umursamamayı seçtiler! Her zamankinden ne biraz az, […]
Brian Aldiss – Yıldız Gemisi
Yüreğinin çarpıntısı Roy Complain’e uzak bir cisimden yansıyarak kaynağına geri dönen yankı gibi, ormandaki açıklığı dolduruyormuş gibi geldi. Bir ayağını kompartımanının kapı eşiğine atmış halde durarak öfkenin damarlarındaki balyozumsu vuruşlarını dinledi. “E hadi, git gideceksen! Gidiyorum diyen sen değil miydin?” Ardından gelen sesteki, Gwenny’nin sesindeki, keskin alay onu açıklığa doğru iteledi. Genzinden yükselen hafif bir […]
J. R. R. Tolkien – Masallar
Bir zamanlar ne eski anılan ne de uzun bacakları olanlara uzak gelecek bir köy vardı. Ona Küçük Wootton’dan büyük olduğu için Büyük Wootton derlerdi, ormanın birkaç kilometre derinliklerindeydi. Çok büyük olmasa da o dönemde bolluk içindeydi ve her yerde olduğu gibi orada da türlü türlü insan yaşardı; iyisi, kötüsü, biraz iyisi biraz kötüsü. Ülkede, çeşitli […]
J. R. R. Tolkien – Húrin’in Çocukları
Túrin karakteri babam için çok önemliydi ve açık sözlülüğü, dobralığı ile babamın kendi çocukluğundan, bütün karakterinin temelini oluşturan, keskin bir portre çizmektedir: haşinliği ve neşesizliği, adalet duygusu ve merhameti; Húrin karakterinin zekası, neşesi ve iyimserliği, annesi Morwen’in ketum, cesur ve gururlu karakteri; Túrin doğmadan önce, Morgoth’un Angband Kuşatması’nı kırdığı soğuk Dor-lómin diyarı senelerinde, ev halkının […]
J. R. R. Tolkien – Hobbit
Toprakta bir kovukta bir hobbit yaşardı. Bu kovuk ne solucan pislikleriyle dolu, yapışkan kokulu, ıslak, kirli ve iğrenç bir kovuk, ne de kum, çıplak, kumlu, içinde ne yiyecek ne de üzerine oturulabilecek bir şeyler bulunan bir kovuktu: Bu bir hobbit-kovuğuydu, ki bu da rahatlık demekti. Bu kovuğun lumboz kadar mükemmel yuvarlaklıkta yeşile boyalı bir kapısı […]