Bu yüzyılın sondan üçüncü yılının [→] 18 Mart’ında, Montreal’de Jacques-Cartier sokağının postacısı, yirmi dokuz numaraya Bay Summy Skim adına gönderilmiş bir mektup bıraktı. Mektupta şunlar yazılıydı: “Bay Snubbin, Bay Summy Skim’e saygılarını sunar ve kendisini ilgilendiren bir konu ile ilgili olarak en kısa sürede yazıhanesine teşrif etmesini rica eder.” Acaba noter hangi konuda Bay Summy […]
Kategori: Macera
Jules Verne – 80 Günde Devr-i Âlem
Konuşkan bir adam değildi Phileas Fogg. Ondaki gizemli hâli arttıran da bu gizem dolu sessizliğiydi. Ama hayatında esrarlı denecek bir yan yoktu. Şimdiye kadar belli bir yolculuk etmiş miydi?.. Belki de söyledikleri doğruydu, kim bilir. Çünkü hiç kimse dünyayı onun kadar iyi bilmiyordu. En ücra yerler hakkında dahi fikirleri olurdu. Bazen klüpte yollarını kaybetmiş yolcular […]
Joseph Roth – Aziz Ayyaşın Efsanesi
1934 yılının bir bahar akşamı, yaşını başını almış bir beyefendi Seine’in üzerindeki köprülerden birinin taş basamaklarından aşağıya, kıyıya iniyordu. Burada, bütün dünyanın da bildiği üzere -yine de bu vesileyle, bir kez daha insanların hafızalarının tazelenmesini hak ediyor- Paris’in evsizleri yatar, ya da daha doğrusu, konaklar. İşte bu evsizlerden biri, yaşını başını almış, ayrıca iyi giyimli […]
Joseph Delaney – Hayaletin Laneti
İlk çığlığı duyduğumda, arkamı dönüp ellerimle kulaklarımı kapayarak başım acıyana kadar bastırdım. O an, yardım etmek için hiçbir şey yapamazdım. Ama hâlâ duyabiliyordum, acı çeken bir rahibin sesiydi bu ve yavaş yavaş yitip gidene dek, uzun bir süre devam etti. Ben de karanlık ahırda titrerken çatıyı döven yağmur damlalarını dinleyerek cesaretimi toplamaya çalıştım. Kötü bir […]
Joseph Conrad – Karanlığın Yüreği
Gezi teknesi Nellie, yelkenlerinde en ufak bir kıpırtı görülmeksizin zincirine tutunmuş dinleniyordu. Sular çekilmiş, rüzgâr neredeyse dinmişti; nehirden aşağı gidecek olan Nellie’nin yapacağı tek şey gelgiti beklemekti. Thames’in ağzı, uçsuz bucaksız bir su yolunun başlangıç noktası gibi önümüzde uzanıyordu. İleride denizle gökyüzü kaynaşmıştı ve bu aydınlık alanda gelgitle sürüklenen mavnaların güneş yanığı yelkenleri gergince göğe […]
Joseph Conrad – Karanlığın Yüreği (Dost)
Gezi teknesi Nellie, yelkenlerinde tek bir titreme görülmeksizin demir atıp suyun üstünde kaydı, durdu. Akıntı kesilmiş, rüzgar neredeyse dinmişti, rotası ırmağın ağzına doğru olduğuna göre de yapacağı tek şey burada demirleyip gelgiti beklemekti. Thames’in denize açılan bölümü, sonsuz bir su yolunun başlangıcı gibi uzanıyordu önümüzde. İleride, denizle gök kaynaşmışlardı ve aydınlık havada denizin yükselişiyle ırmaktan […]
Jose Saramago – Filin Yolculuğu
José Saramago Filin Yolculuğu’na hastalığı nedeniyle sık sık ara vermek zorunda kaldı ve romanının bir bölümünühastane yatağında yazdı. Eşinin ifadesine göre, en büyük korkusu bu kitabı tamamlayamamaktı. Yapıtını bitirebilmesiyle hem edebiyat dünyası zenginleşti hem de Saramago’nun belki de son yapıtını okumaktan mahrum kalmadık. Yazarın üslubu ve çeviriyle ilgili birkaç noktaya dikkat çekmenin okura yararlı olabileceğini […]
John Steinbeck – Sardalye Sokağı
California’da Monterey’in Sardalye Sokağı bir şiir, bir koku, gıcırtılı bir ses, bir ışık demeti, bir renk, bir itiyat, bir özlem, bir rüyadır. Sardalye Sokağı bir araya toplanmış, darmadağın olmuştur. Teneke, demir, pas, kıymıklı tahta parçası, delik deşik kaldırım, ot bürümüş arsa, hurda yığını, oluklu saçtan yapılmış sardalye kutuları, korna sesleri, aşçı dükkânları, kerhaneler, küçücük yerlere […]
John Steinbeck – Köpeğim Charley İle Amerika Yollarında
Yeniyetmelikte, sürekli başka yerlerde olmayı istediğim zamanlarda, yaşını başını almış insanlar, içimdeki bu kıpırtıyı yılların tedavi edeceğini söylerlerdi. Yıllar geçip de olgunlaştığımda bu sefer reçeteyi orta yaşa kestiler. Orta yaşa geldiğimde ise yaşlanınca bu ateşin düşeceği söylendi ama artık elli sekizi bulduğuma göre bu işi olsa olsa bunaklık halledecek galiba. Hiçbir şey işe yaramadı. Boğuk […]
John Steinbeck – İnci (Anjel Selver Çevirisi)
Güneş ışınları kulübenin yarıklarından içeri sızarak çalılarla yapılmış evi ısıtmaya başladı. Coyotito yatağını ve onu tavana bağlayan ipleri de aydınlatmıştı bu ışınlar. Belli belirsiz bir kımıltı Kino ile Juana’nın bakışlarını asma yatağa çevirmelerine yol açtı. Ikǚ isi birden donakaldılar. Tavandan inen ipin üzerinde bir akrep ağır ağır yatağa yaklaşıyordu. Zehirli kuyruğu arkasında dümdüz uzanmıştı, ama […]
John Steinbeck – İnci (Oda Yayınları)
Kino gün ağarırken uyandı. Yıldızlar hâlâ parlıyordu ve doğuda ufku soluk bir pembelik bürümüştü. Horozlar ötmeye başlamıştı bile; erken uyanan domuzlar geceleyin gözlerinden kaçmış yiyecek bir şeyler bulabilmek umuduyla durmadan tahta parçalarını, dalları, öteye beriye itiyorlardı. Çalılarla yapılmış evin dışında bir sürü küçük kuş, yığınla balığın üzerinde kanat çırparak döneniyor, cıvıldaşıyordu. Kino gözlerini açtı. Kapının […]
John Steinbeck – İnci (Tomris Uyar Çevirisi)
Amerika’da 1930-1940 yıllarında yaşanan Büyük Bunalım döneminin en sevilen yazarı, hiç kuşkusuz John Steinbeck’tir. Steinbeck, 1902’de Salinas, Kaliforniya’da doğdu; toprakları bereketli, gelgelelim geçim koşulları açısından akıl almaz güçlüklerle dolu bir yörede. Daha ilk gençlik yıllarından başlayarak tarım ve sanayi işçilerinin yaşama biçimini, göğüsledikleri güçlükleri yakından gözlemledi. 1919’da girdiği Stanford Üniversitesi’nden 1925’te ayrıldı. Zaten amacı, resmi […]
John Steinbeck – Fareler ve İnsanlar
Soledad’ın birkaç mil güneyinde Salinas deresi, tepenin yamacını yalayarak yemyeşil ve derin akar. Suyu ılıktır da, çünkü bu dar yatakta durgunlaşmadan önce, sarı kumlar üzerinde güneşten parıldayarak inmiştir. Çayın bir yanında, tepenin yaldızlı sırtları ta Galiban dağlarının kayalık yığınına kadar, kıvrıla büküle çıkar ama, vadi yönünde dere kıyısı ağaçlıktır. Baharla filizi bir renk alan ve […]
John Steinbeck – Altın Kupa
Öğleden sonra rüzgâr kış mevsiminin kutuplardan kayıp gelmekte olduğunu haber verircesine, Galler ülkesinin karanlık vâdilerinde hafif hafif esti durdu; dere yönünden, buz tutmakta olan suların belli belirsiz iniltisi geliyordu, iç karartıcı bir gündü, kapalı, huzursuzluk ve sıkıntı verici bir gün. Hava, sanki sevinçli bir şeyin yitirilmesine yumuşak, sevecen bir ağıt yakıyor gibiydi. Ama otlaklarda atlar […]
John Keats – Ormanda Unutulan Askerler
1942 yılının Mayıs ayı başında Filipinler’de henüz serbest olan çok az sayıda Amerikalı vardı. Bu Amerikalılar’dan ikisi, Mindanao adasındaki terkedilmiş köylerden birinde, bir kulübede oturmuş, tartışıyorlardı. Mindanao, takımadaların büyüklük bakımından ikincisi ve en yabanisiydi. Tartışanlar da bir subayla bir erdi. Er olanın adı Robert Ball’du. Elinde tüfekle pencerenin önünde duruyor, gözlerini dar patikadan ayırmıyordu. Japonlar […]
John Grisham – Sokak Avukatı
Lastik çizmeli adam asansöre benim arkamdan bindi ama, önce onu görmedim. Ancak kokusunu duydum – sigara, ucuz şarap ve hiç yıkanmadan sokaklarda geçen yaşamının o keskin kokusunu. Yukarıya çıkan asansörde ikimiz yalnızdık ve bir ara başımı çevirip baktığımda, siyah renkli, çamur içindeki koskoca çizmelerini gördüm. Adamın üzerinde, âdeta paçavraya dönmüş, eski, diz boyu bir pardesü […]