Kategori: Macera

J. M. Coetzee – Düşman

‘Sonunda artık kürek çekemeyecek kadar yorgun düşmüştüm. Ellerim su toplamış, sırtım yanmıştı. Tüm gövdem sızlıyordu. Hafif bir iç çekişle neredeyse hiç su sıçratmadan kendimi suya bıraktım. Sakin kulaçlarla ıssız adaya doğru yaklaşırken, uzun saçlarım denize özgü bir çiçek, bir anemon ya da Brezilya kıyılarında rastlanan bir tür deniz anası gibi çevremde yüzüyordu. Bir süre akıntıya […]

J. M. Coetzee – Barbarları Beklerken

Böylesini hiç görmemiştim: Telden ilmiklerle gözlerinin önünde duran iki ufak cam yuvarlak. Kör mü yoksa? Görmeyen gözlerini saklamak için olsa neyse. Ama kör olmadığı kesin. Cam yuvarlaklar kopkoyu, dıştan bakıldığında saydam değil ama o görmesine görüyor. Bana bunun yeni bir buluş olduğunu söylüyor. Güneşin parıltısına karşı gözleri koruyor diyor. «Burada çölde çok işe yarar. Boyuna […]

J. D. Salinger – Çavdar Tarlasında Çocuklar

Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o David Copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum. Her şeyden önce, ben bu zımbırtılardan sıkılıyorum. Sonra, onlarla ilgili en ufak bir söz etsem, bizimkilere inmeler iner. Böyle konularda ikisi de çok […]

Irvine Welsh – Porno

Croxy, hayatında belki de ilk defa uyuşturucu yaptığı için değil, fiziksel çaba harcadığı için ter dökerek, plaklarla dolu son kutuyla merdivenleri çıkmaya uğraşırken yatağa seriliyorum ve uyuşuk bir depresyon içinde krem rengi sunta duvarlara bakıyorum. Bu benim yeni evim. Dört metrekarelik küçük ve basık bir oda, mutfağa ve banyoya açılan kısa bir koridor. Odada kapıları […]

Ingvar Ambjörnsen – Beyaz Zenciler

1983 yılı benim için şanssız bir yıl oldu. Yediğim darbeler birbirini izlerken, zavallı kafam tüm delice izlenimlerin ardı ardına gelip çarpmasıyla abandone bir haldeydi. Ocak ve şubat ayları bir yıldır süren ayyaşlığımı denetim altına alma çabaları ve daha da uzun bir süredir beni taciz eden romana son noktayı koyabilme gayretiyle geçti. Romanlarım hem canıma okuyor […]

İhsan Oktay Anar – Suskunlar

Muhteşem Neyzen Bâtın Hazretlerinin (saadetleri daim olsun) Kostantiniye’de bulunduğu zamanlarda, yani Sultan Ahmed-i Sâni Han Efendimizin devri saltanatından sonraki senelerden birinde, Şaban ayının ondördüncü gecesi, Yenikapı’nın dar ve ıssız sokaklarında kol gezen o ihtiyar bekçi, gökyüzünde ansızın kapkara bulutlar peyda olur olmaz hiç şaşırmamıştı. Çünkü Padişah-ı din-fena Hazretleri’nin (Allah saltanatını daim eylesin) mülkü olan şu […]

İhsan Oktay Anar – Puslu Kıtalar Atlası

Ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikâyet ve beyan etmişlerdir ki kun-ı Kâinattan 7079 yıl, İsa Mesih’ten 1681 ve Hicretten dahi 1092 yıl sonra, adına Kostantiniye derler tarrakası meşhur bir kent vardı. Ceneviz taifesinin buraya ilk gelen gemilerine karanlıkta uçan bir ak martının yol gösterdiği, ancak […]

İhsan Oktay Anar – Kitab-ül Hiyel

Örsü, çekici ve körüğü usûl vuran bir kudümcü gibi kullanmayı, kızgın demiri bir kadın gibi tavına getirmeyi, kılınç yumurtasını döverken efsunlu şarkıları uygun makamla okumayı, çeliğe öküz idrarında çifte su vermeyi ve kılıncı tizapla parlatmayı orada öğrendi. Mahareti kısa zamanda o kadar arttı ki, onun yaptığı bir yatağanı kullanan otuz ikinci orta çorbacısı gazada hasmına […]

İhsan Oktay Anar – Galîz Kahraman

“Hüüüüüüüüüüüüüüüp! Jjjjjjjjjjjjjjjjt! Nah-ha!” Bu zarif nidâ, Versay’da yaşayan Güneş Kral’ın, daha ayın ve hânedanın on dördüncüsü olan o lunatik Kral Lui’nin taht salonunda çınlamamıştı! Cıgara dumanının tahriş ettiği nazenin ses tellerinin ahenkle titreşip uçuklu dudakların büzülmesinin ardından, tütünden paslanmış sarı bir dilin iltihabı damağa değmesi neticesinde peydâ olmuştu bu nidâ! Ve gönülleri mest eden bir […]

İhsan Oktay Anar – Amat

Peygamber Efendimizin ve onun tebliğ ettiği kitaba iman edenlerin Mekkeli putperestlerden gördükleri ezâ ve cefâ nedeniyle Medine’ye hicretlerinden 1080-1082 yıl, İsa Aleyhisselâmdan ise 1670 yıl kadar sonra, Şevval ayının üçüncü gecesi, debdebesi ve cağcağasıyla yedi iklim dört bucağa nâm salmış o Kostantiniye şehri, gökyüzündeki karanlık bulutların altında yorgun bir dev gibi uyumaktaydı. Gündoğusundan delicesine esen […]

Teri Terry – Çıkış Yok 2 – 2055 Büyük Hesaplaşma

Yağmur pek çok işe yarar. Etrafımdakiler gibi kayın ağaçlarının da yaşamak ve büyümek için yağmura ihtiyaçları var. İzleri siler, belli belirsiz ayak izlerini. İzleri takip etmek zorlaşır ve günümüzde bu iyi bir şey. Ama şu anda en önemlisi, tenimdeki ve kıyafetlerimdeki kanı temizlemesi. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında titreyerek duruyorum. Ellerimle buz gibi damlaların altında […]

Teri Terry – Çıkış Yok 1 – 2054 Çıkış Yok

Kaçıyorum. Kendimi bir ayağımı diğerinin ardından atmaya zorlarken dalgaların pençeleri kumları tırmalıyor. Aceleyle atıl, aşağı kay, tekrarla. Daha hızlı. Gözler ilerideki kum tepelerine dikili. Arkana bakma. Bakmamaksın. Düzensiz nefes alışlar; al, bırak; al, bırak. Hâlâ kaçıyorum. Akciğerler patladığında ve kalp kumun üzerinde koyu kırmızı bir yıldız gibi infilak ettiğinde tökezliyorum. Bir adam geriye dönüyor. Beni […]

Italo Calvino – Örümceklerin Yuvalandığı Patika

Bu, yazdığım ilk roman; birkaç öyküm bir yana bırakılırsa, yazdığım ilk şey olduğunu bile söyleyebilirim. Şimdi elime aldığımda, nasıl bir etki yaratıyor üzerimde? Onu kendi yapıtlarımdan biri gibi değil de, daha çok, Ikǚ inci Dünya Savaşı sona erdikten sonra, bir çağın genel ikliminden, ahlaki bir gerilimden, bizim kuşağımızın benimsediği bir edebiyat beğenisinden anonim olarak doğmuş […]

İvan Gonçarov – Oblomov (İletişim)

İlya İlyiç Oblomov bir sabah, Gorohovaya Sokağı’nda, neredeyse bir taşra kasabasının nüfusu kadar kiracısı olan apartmanlardan birindeki dairesinde, yatağında uzanıyordu. Otuz iki, otuz üç yaşlarındaydı Oblomov. Orta boyluydu. Hoş görünüşlüydü. O anda onun hiçbir şeyi umursamadığı, hiçbir şeyin onu tedirgin etmediği; koyu gri gözlerinin belirsiz bir dalgınlıkla, sürekli duvarlarda, tavanda kaygısızca dolaşıp durmakta olmasından belliydi. […]

İvan Gonçarov – Oblomov

Bu kitapta önemli olan Oblomov değil, Oblomovluktur. Dobrolyubov Rus edebiyatının hiçbir kahramanı, ne Raskolnikov, ne Miskin, ne Prens Andrey, eski Rus insanını, hatta bütün Doğuluları Oblomov kadar açıklıkla, en özlü yanıyla temsil etmez. Doğu, belki de ilk defa olarak Gonçarov’un bu büyük eserinde kendi kendini tanımaya, Batı’dan farkını anlamaya başlamıştır. Oblomov klasik kahramanlar gibi genel […]

Ian Fleming – Zümrüt Küre – 007 James BOND

Henüz Haziran başları olduğu halde hava son derece sıcaktı. James Bond, 00 şubesine geçirilen fişleri paraf için kullandığı kocaman kara kalemi bir kenara bıraktı, ceketini çıkardı. Ceketini koltuğunun arkasına asmaya kalkışmadığı gibi sekreteri Mary Goodnight’ın kendi parasıyla (Ah, şu kadınlar!) satın alıp iki büroyu ayıran kapının yanı başına yerleştirmiş olduğu askıya da asmadı… Onu hemen […]