Pek çok insanın onun yaratıcılığı sayesinde hayatını sürdürebildiği yaratıcı sınıf bir gün çalışmaktan vazgeçerse ne olur? Atlas Silkindi Ayn Rand’ın felsefesinin bütün unsurlarıyla ve en mükemmel şekilde ortaya serildiği felsefi bir romandır. Rand’ın felsefesinin en önemli ve kurucu unsuru bireyciliktir. Rand, bireyin temel ve esas beşeri varlık olduğuna inanır. Ona göre, birey, akıl sahibi bir […]
Kategori: Roman
Ayhan Koç – Hiç Kimsenin Kralı
Malumunuz, bir Karayip adasının kumsalında oyun oynayan küçük bir kızın tesadüfen bulup annesine getirdiği bir harita son aylarda dünya gündemini epey meşgul etmişti. Ceylan derisine çizilmiş harita bilinen dünyanın haritasıydı. Amerika’dan Avustralya’ya tüm kıtaları ve adaları en ince detayına kadar ihtiva eden bu parşömenin iyi para edeceğini düşünen kızın ebeveynleri, eğer ellerindeki haritayı hınzır bir […]
Ayhan Hocha – Mezarcılar da Ölür
Bilinen bir şeydir, kadınlar umumi bir telefon kabinini işgal ettikleri zaman, konuşmaktan bıkmazlar! Pek tabiî, bu gibi hallerde dışardaki kimselerin büyük bir sabırla beklemeleri gerekir… İşte ben de tam on dakikadan beri bir taşra kasabasının postahânesinde sabırla sıramı bekliyor ve arada sırada posta memuru kıza şikâyetçi bakışlar fırlatıyordum. Hele şükür, kabindeki kadın konuşmasını nihâyet bitirebildi. […]
Ayfer Tunç – Yeşil Peri Gecesi
“Benim artık yaşlı bir adam olduğumun farkında mısın? Defterlerimi kapattım, hesaplarımı gördüm, yavaş yavaş yeryüzünden topuklamanın zamanı geldi,” dedi. “Gel birlikte topuklayalım. Ben de çürümekten usandım,” dedim. “Yapma, sen hâlâ gençsin,” dedi. “Sen? Daha yarım asır geçirdin bu batasıca dünyada.” Güldü. “Daha fazla.” Gökyüzünü kucaklayan geniş pencerenin önündeki koltuğa oturdu. Arkada İstanbul’un bulutları, duman duman. […]
Ayfer Tunç – Ömür Diyorlar Buna
Biliyor musun ki iyi yaþanmýþ hayat bir hazinedir… Rusya’da yaþanan “prova revülasyon”un çalkantýsý henüz durulmamýþken; Baltýk’la Karadeniz arasýndaki uçsuz bucaksýz topraklar karlarla kaplýyken; Ren geyikleri ve mavi gözlü Sibirya kurtlarý kürk paltolu, kalpaklý beylerin kýzaklarýný çekerken; basit köy meyhanelerinde, Çehov’un öykülerinden çýkýp gelen kavruk ve çelimsiz köylüler ardý ardýna votka kadehlerini boþaltýrlarken; Polonya’nýn kocaman çiftlik […]
Ayfer Tunç – Dünya Ağrısı
Bir süredir rüyasında hep Cumhur’u görüyor. Dinozor kılığına girmiş, korkutucu, akıl almaz ölçüde çirkin. Yani otuz küsur yıl önce nasıldıysa öyle. “Boynuzların var,” dedi dün gece gördüğü rüyada. Cumhur “Boynuzsuz şeytan olmaz,” diye karşılık verdi. Her gördüğünde eğri sırtı daha da eğriliyor Cumhur’ un, zehirli dikenlerle kaplanıyor. İri, terli elleri biraz daha büyüyor, tırnakları giderek […]
Ayfer Tunç – Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi – 1
Karadeniz şehirlerinden birinde, denize sırtını dönmüş biçimde inşa edildiği için görenlerin içinde anlamsız bir küslük duygusu yaratan bir Ruh Sağlığı Hastanesi’nin en üst katındaki konferans salonunda, konuk konuşmacı Ülkü Birinci 14 Şubat Sevgililer Günü nedeniyle, Aşk: Özveri mi? Benliği Korumak mı? başlıklı bir konferans veriyordu. Nietzsche’den aparttığı bir cümleyi konu başlığı olarak seçen Ülkü Bey […]
Hermann Hesse – Siddhartha
Evin gölgesinde, ırmak kıyısının güneşli, sandallar arasında, söğütlerin, incir ağacının gölgesinde arkadaşı Brahman oğlu Govinda’yla birlikte büyüdü Siddhartha, Brahmanın yakışıklı oğlu, yavru şahin. Işıl ışıl omuzlarını güneş yakıp kararttı ırmak kıyısında, yıkanırken, kutsal suyla arınırken, kutsal kurban törenlerinde. Siyah gözlerinin içine gölgeler yürüdü mango koruluğunda, oğlan çocuklarının oyunlarında, annesinin şarkılarında, kutsal kurban törenlerinde, bilgin babasından […]
Hermann Hesse – Doğu’ya yolculuk
“Yolculuğun öyküsünü kaleme almamı zorlaştıran bir başka şey, yalnızca değişik mekanlarda değil, değişik zamanlar içinde de onu sürdürmemizdi. Doğuya gidiyor ama bir yandan da Ortaçağa ya da Altınçağa uzanıyorduk; İtalya ya da İsviçre içinde yol alıyor, ama bazen onuncu yüzyılda geceliyor, kilise babalarına ya da perilere konuk oluyorduk. (…) Öyle zamanlar oldu ki okuduğum kitaplardaki […]
Hermann Hesse – Çarklar Arasında
Aracılık işiyle uğraşmanın yanı sıra bir firmanın temsilciliğini de yapan Bay Joseph Giebenrath’m, kendisini hemşerilerinden farklı kılan üstün bir meziyeti ya da özelliği yoktu. O da diğerleri gibi irikıyım, sağlıklı bir adamdı. Ticaret işinde hayli becerikli, ayrıca para canlısıydı; ufak bir bahçenin içinde küçük bir eve, mezarlıkta bir aile kabristanına sahipti; batıl inançlarından biraz arınmış, […]
Hermann Hesse – Bozkırkurdu
“Harry kendi içinde bir ‘insan’ bulur, düşüncelerden, duygulardan, uygarlıktan, dizginlenmiş ve yüceltilmiş doğadan kurulup çatılmış bir dünyadır bu; ayrıca, bir ‘kurt’ bulur içinde, içgüdülerden, vahşilikten, acımasızlıktan, yüceltilmemiş, yontulmamış doğadan bir dünya bulur. Varlığının böyle açık seçik ikiye ayrılmasına, birbirine düşman iki yarıma bölünmesine karşın, yine de kurt ile insanın bazı mutlu anlarda birbiriyle kardeş kardeş […]
Hermann Hesse – Bir Büyücünün Çocukluğu
Yaşlı Nuh, ışıl ışıl gözlerini kaldırıp kendisine soruyu yöneltenlere baktı babacan bir bakışla. “Çocuklar!” dedi iyilikseverlik dolu alçak bir sesle. Yüzündeki ifade bir anda iyice aydınlandı. “Sevgili çocuklar! Söylediklerinizde hem haklısınız, hem haksız. Ama siz daha sormadan, Tanrı sorunuzun yanıtını vermiş bulunuyor. Sizi haksız görmem elde değil, savaş ülkesinden gelen bu adam pek hoş bir […]
Attilâ İlhan – Bıçağın Ucu (Aynanın İçindekiler)
O günlerde İpek Film’e senaryolar yazıyorum. İhsan İpekçi bir gün dedi ki, “Bir de İstiklâl filmi yapsaydık, şöyle kostümlü filân.” Tasarıyı hemen benimsedim: O sıra yakın tarihimize merak sardırmıştım ki, elime ne geçerse harıl harıl okuyorum; bu okumaların taze izlenimlerine dayanarak ‘esaslı’ bir Kuvayı Milliye senaryosu çıkarmaktan iyisi mi olur? Önce adını yakıştırdım: Barut Ekmeği. […]
Aşkın Güngör – Sevgili Salak
Soğuk. Kıçım dondu, anasını satayım. Gelemedi şu karı bi’ türlü. Bu havada beklemek yetmiyo’muş gibi, bi’ de kahrolası yağmur. Hâle bak, sicim gibi yağıyo meret. Gece yağan yağmurlardan nefret ediyorum, abi. Babamın yüzünden bu. Gecenin bi’ vakti kafama vura vura uyandırır, döverdi beni herif. Neymiş? Yatmadan önce yanına leğen koymamışım. Tavandan damlayan sular yüzüne damlamış […]
Aşkın Güngör – Eski Zaman Yamaları
Akşamın kıyısında zaman. Saat yokluğunu gösteriyor. Kuşkulu bir mayıs eşkiyası adımlıyor zihnimi. Gözlerimi yakınlara çekemiyorum; uzağa, bir yolcu vapurunun puslu yalnızlığına yapışmışlar. Sen o vapurdan inecektin. Dudaklarında yeni doğmuş kuş sevimliliğinde taze gülücükler gezinecekti. Gözlerindeki bulutları özgür bırakacaktın yanıma gelince. Ben gözlerindeki bulutlarla hasret giderecektim ilk, sonra kucaklayacaktım seni. Yanımızdan geçip giden insanların meraklı bakışları […]
Aslı Tohumcu – Taş Uykusu
Pis kokuyor. Her mevsim böyle bu. Değişmiyor. Birçok şey gibi. Koklamayı ne zaman bıraktı, hatırlamıyor. Saymayı bıraktıktan çok sonraları, o kesin. Sadece saymayı mı, yanıt vermeye yetişmeye de çalışmıyor epeydir. Bunun insanları sinirlendirdiğinin farkında ama yapacak şeyi yok. Aksi, bir çene ishali ya da beyin amcıklaması… tövbe tövbe… Bir şu küfrü, bir de sigarayı bırakamadı. […]