İnanç, hiç de akıl yoluyla edinilmez. Bir dizi mantıksal tümdengelimlerle bir kadma âşık olamaz, bir kilisenin içine giremezsiniz. Us, bir inanç aşamasını geçerli sayabilir, ama yalnızca iş işten geçtikten ve inanan, eylemiyle şimdiden inandığı şeye güdümlendikten sonra… İnanma, inanç değiştirmede, ama yalnızca her durumda ve koşulda, uzun süredir içine kapalı ruhun alanlarında olgunlaşan bir değişimin […]
Arthur Golden – Bir Geyşanın Anıları
1936 yılının ilkbaharında on dört yaşında bir çocukken babam beni Kyoto’da bir dans gösterisine götürmüştü. O gösteriden sadece iki şeyi anımsıyorum. Birincisi, izleyiciler arasında benimle babamdan başka Batılı birilerinin olmamasıydı; Hollanda’daki evimizden oraya geleli daha birkaç hafta olmuştu ve kültürel soyutlanmaya henüz alışamamıştım; kendimi garip hissediyordum. İkincisi, aylarca Japonca öğrenmeye çalıştıktan sonra, konuşmalardan bazı bölümleri […]
Arthur Conan Doyle – Sherlock Holmes Toplu Öyküler
Bir Yılbaşı sabahı dostum Sherlock Holmes’u ziyarete gitmiştim. Yanı başında piposu ile kanepeye uzanmıştı. Üzerinde robdöşambr vardı. Yanında duran bir yığın buruşmuş gazetenin hepsinin okunduğu belli oluyordu. Gözüme bir şapka çarptı. Kanepenin yanında bir sandalye bulunuyordu. Sandalyenin arkasına bir şapka konmuştu. Bu, kullanılamayacak kadar eski olan bir fötr şapkaydı. Sandalye üzerinde tutulduğuna göre Sherlock Holmes […]
Arthur Conan Doyle – Sherlock Holmes Antolojisi
Sir Arthur Ignatius Conan Doyle, 22 Mayıs 1859’da, Edinburgh, İskoçya’da doğmuştur. Babası bir İngiliz olan Charles Altamont Doyle, annesi ise İrlandalı Mary Foley’di. Kendi “Conan Doyle” birleşik soyadının kökeni bilinmemektedir. Conan Doyle’un babası da kardeşleri (içlerinden bir tanesi illüstratör Richard Doyle’du) gibi bir ressamdı. Conan Doyle, dokuz yaşındayken St Mary’s Hall Katolik Cizvit Stonyhurst hazırlık […]
Hermann Broch – Vergilius’un Ölümü
ADRİYATİK DENİZİNİN tersten esen, hafif, neredeyse fark edilmeyen bir rüzgarla kabarmış çelik mavisi rengindeki yumuşak dalgaları, İmparatorluk filosu Kalabriya kıyılarının ağırdan yaklaşan alçak tepelerini solunda bırakarak Brundisium limanına dümen kırdığında, gemilerden yana köpüklenmişƟ; ve şimdi, denizin güneşli, ama yine de onca ölümün sezgisiyle dolu yalnızlığı, insandan kaynaklanma çabaların huzurlu sevincine dönüşmüştü; insanların ve evlerin yakınlığı […]
Hermann Broch – Büyülenme
Dışarıda çam ormanı karla kaplı, bahçem de öyle. Kar, Kuppron kayalıklarındaki çatlaklara dolmuş; pencereden dışarı bakınca bahçe ve ormanı görüyorum. Evim yamaçta bulunmasına rağmen, Kuppronn kayalıklarını görmem olanaksız; orman tarafından tamamen perdelenmiş çünkü. Arka tarafın pencerelerinden de görünmüyor ama varlığı her an hissediliyor. Deniz kıyısında yaşayanların aklından, denizin dahil olmadığı tek bir düşünce geçmez, yüksek […]
Herman Melville – Veranda Öyküleri
“Yaz boyunca, çiçeklerin en hoşuyla yaşadım bu yerde, Fidele.” Köye taşındığımda, verandasız eski bir çiftlik evine yerleştim. Bu üzüntü veren bir eksiklikti. Sadece iç mekânın sıcaklığını dış mekânın özgürlüğüyle birleştiren verandaları sevdiğim için değil; köyü çerçeveleyen muhteşem görüntü ve oradaki keyifli serinlik yüzünden de… Görüntü o kadar güzeldi ki dut zamanı çocuklar, her köşede bir […]
Herman Melville – Moby Dick (Cem)
Hermán Melville’in gençlik yılları, Moby Dick’in nasıl meydana geldiğini anlamak bakımından bir hayli ilginçtir. 1819‘da New-York’da doğan Melville, hali vakti yerinde, İyi bir ailenin oğluydu. Kültürlü bir adam olan babası, çok para sıkıntısı çektikten, tamamiyle iflâs ettikten sonra delirerek öldü. Metville’in annesi, yedi sekiz çocukla ve bir yığın borçla dımdızlak kalmıştı ortada. Babasını yitirdiği sırada, […]
Herman Melville – Benito Cereno
Massachusetts’den Duxburyli Kaptan Amasa Delano’nun yönetimindeki fok avcılığında kullanılan büyük ticaret gemisi, 1799 yılında, değerli kargosuyla Şili kıyılarının güney ucu yakınlarındaki küçük, ıssız, hiç kimsenin yaşamadığı St. Maria adasındaki koyda demir atmıştı. Kaptan, buraya su almak üzere kısa bir süre için uğramıştı. İkinci gün, gün ışımaya başladıktan sonra, o daha yataktayken ikinci kaptanı aşağıya gelip, […]
Herman Melville – Bartleby
O ldukça yaşını başını almış bir adam sayılırım. Otuz yıldır sürdürdüğüm işin doğası, bildiğim kadarıyla şu ana dek haklarında hiçbir şey yazılmamış olan ilginç, hatta biraz tuhaf bir tür insan takımıyla sıradışı bir ilişki kurma noktasına getirdi beni — dava katipleri, bir başka deyişle, yazıcılardan söz ediyorum. İş hayatı ve özel yaşamları açısından onların birçoğunu […]
Henryk Sienkiewicz – Muzıkacı Yanko ve Kamyonka
Türk edebiyat tarihinin anıt isimlerinden Orhan Şaik Gökyay, “Ahmet Rasim’in sözlüğünü yapmak Türkçe’nin yarı sözlüğünü yapmaktır” der. Gökyay’ın maksadı açıktır. Ahmet Rasim’in farklı kaynaklardan beslenen kelime hazinesi, sadece Türkçeyi değil Türkiye’nin toplumsal hafızasını da beslemiştir. Ahmet Rasim İstanbul sokaklarının zengin argosundan, klâsik kültürün kavramlarına, seyyar satıcıların jargonundan, saray ediplerinin terkiplerine kadar ömrü boyunca bir lisan […]
Henry Miller – Oğlak Dönencesi
Oğlak Dönencesi, dünyaya dair bellenmiş koordinatları hiçe sayan bir yazarın medeniyete, geçmişe ve geleceğe, yaşama ve ölüme, kasıklara ve zihne uzandığı uzun bir yürüyüş, isyankâr ve tutkulu bir metin. Tabulara, kurallara, ezberlere inat, Henry Miller’ın dünyaya meydan okuduğu ve dönüş yönünün tersine ilerleyerek insanlığın izini sürdüğü çağdaş bir edebiyat klasiği… O klasik ki, 1939 yılında […]
Henry Kissinger – Diplomasi
O anki bir doğa kanunuymuş gibi, her yüzyılda tüm uluslararası sistemi kendi değerlerine göre yeniden biçimlendirecek kuvvet, irade ve entelektüel ve moral güce sahip olan bir ülke ortaya çıkmaktadır. XVII. yüzyılda Kardinal Richelieu’nün yönetimindeki Fransa, uluslararası ilişkilere, ulus-devlet kavramına dayanan ve nihai amaç olarak ulusal çıkardan güç alan modern yaklaşımı getirmiştir. XVIII. yüzyılda, Büyük Britanya, […]
Henry James – Güvercinin Kanatları
Kate Croy babasının gelmesini bekliyor, ama babası vicdansızca bekletiyordu onu; ara sıra şöminenin üstündeki aynada gördüğü yüzü, kendisini babasını görmeden gitme noktasına getiren öfkenin etkisiyle bembeyazdı. Ne var ki, o noktaya geldiğinde gitmedi, kaldı; yer değiştirdi, eski püskü kanepeden kalkıp, daha ilk oturduğu anda –denemişti– kaygan ve yapışkan bir his uyandıran, parlak bir kumaşla kaplı […]
Henry James – Daisy Miller
İsviçre’nin küçük Vevey kasabasında, son derece rahat bir otel vardır. Aslında burada çok otel bulunur; çünkü geçimini turistleri ağırlamakla sağlayan bu kasaba, –birçok ziyaretçinin hatırlayacağı üzere– her turistin görmesi gereken, harikulade mavi bir gölün kenarına kurulmuştur. Tebeşir beyazlığındaki cepheleri, yüzlerce balkonu ve çatılarında dalgalanan bir düzine bayrağı ile modern otellerden tutun da; eskiden kalma, adı, […]
Henry James – Bly’in Gizemi
Ateşin etrafında, bizi korkudan nefessiz bırakmış olan hikâyeyi dinliyorduk. Hikâyenin tüyler ürpertici olduğu ortadaydı. Noel arifesindeydik ve olay da eski bir evde geçtiği için tabii ki tüyler ürpertici olmalıydı. Biri, böyle bir olayın bir çocuğun başından geçişiyle ilk defa karşılaştığını söylemeden önce kimsenin yorum yaptığını hatırlamıyorum. Bahsettiğim hikâye, eski bir evdeki hayaletle ilgiliydi. Zaten biz […]