Nazi örgütünün, yeryüzünde bugüne kadar görülen en gizemli ve bilinmezlerle dolu örgütlenme olduğundan kimsenin şüphesi bulunmamaktadır. Nasyonal sosyalizmi partisine isim olarak seçen, ancak ırkçılık idolojisiyle arî Alman ırkının tüm dünyaya hakimiyetini amaç edinen Nazizm, sadece Almanya’da değil, o dönemin bir çok ülkesinde ve daha sonraki yıllarda başka ülkelerin ırkçı liderlerine de esin kaynağı olmuştur. Ancak […]
Savaş Çoban – Azınlıklar ve Dil Küreselleşme, Ulus – Devlet
Dil ve kültür tüm toplumların yaşayışının en önemli parçasıdır. Bugün dünyadaki birçok dil ve kültür yokolma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Küreselleşme ve ulus-devlet anlayışları birçok halkı ve onların dilleriyle kültürlerini tehdit etmektedir. Küreselleşme ulus-devletlerinin dil ve kültürünü tehdit ederken ulus-devlet anlayışları da kendi içindeki azınlık-ların dil ve kültürlerini tehdit etmektedir. Bu anlamda iç içe geçmiş tehditler […]
Jean-Paul Sartre – İş İşten Geçti
Sarı kapalı panjurların arasından ancak bir ışık çizgisi sızan bir oda. Bir ışık demeti, büzülmüş parmaklarıyla, kürkten bir yorganı tırmalayan bir kadın elini meydana çıkarıyor. Işık bir nişan halkasının altınını parıldatıyor ve kolun yukarısına doğru kayarak Eve Charlier’nin yüzünü aydınlatıyor. Gözleri kapalı, burun delikleri küçülmüş, acı çekiyor olmalı, durmadan kımıldıyor ve inliyor. Bir kapı açıldı, […]
Saray Gezisi – Kahire Üçlemesi 1 – Necip Mahfuz
Hakkında konuşanlar; Arap edebiyatının en önemli figürü, uzun yıllar yaşayan en büyük romancımızdı. Arap romanının gelişmesini neredeyse tek başına sırtladı ve kendisinden sonra gelen genç yazarlar için yeni yollar açtı. Ahdaf Souief (Arap yazar) En büyük eseri, magnum opus’u Kahire Üçlemesi olan Necip Mahfuz, İnglizlerin Dickens’ı veya Fransızların Balzac ve Zola’sı ile karşılaştırılmıştır. Rusların Tolstoy’u, […]
Sara Gürbüz Özeren – Çılgın Dedemin Zaman Makinesi #2 – Maya Uygarlığının Sakladığı Sır
Bizler, yani yirmi birinci yüzyılın insanları, kendimizi medeniyetin doruğuna ulaşmış olarak görmenin bencilliği ile geçmişe ihanet mi ediyoruz ne! İnsanoğlunun mağaralarda yaşayıp ateşi bulduktan sonra aşama aşama ilerleme kaydettiğini kabul etsek bile, bilmediğimiz tarihlerde medeniyet birkaç kere zirveye ulaşmış da tufanlarla toprağa mı gömülmüş? İnsanoğlu her dibe vuruşundan sonra medeniyeti yeniden mi tesis etmiş? Yoksa […]
Alphonse Daudet – Sapho
“Bana baksanıza biraz… Gözlerinizin rengi hoşuma gitti… Adınız ne sizin?” “Jean.” “Yalnız Jean mı?” “Jean G Sonra ne zamandır Paris’te bulunduğunu, hazırlandığı sınavın çok güç olup olmadığını, çok insan tanıyıp tanımadığını, Quartier Latin’inden böylesine uzak olan Roma sokağına, Déchelette’in şenliğine nasıl geldiğini bilmek istiyordu. Kendisini getiren üniversitelinin adını söyleyince (La Gournerie… yazarın bir akrabası… onu […]
Samuel Taylor Coleridge – Yaşlı Gemici
ÖNSÖZ, ORHAN PAMUK, Bu benim için son derece kişisel bir kitap. Çok sevdiğim bir şair arkadaşım, Şavkar Altınel; büyük bir hayranlık duyduğum, dönüp dönüp okuduğum İngiliz şair ve düşünür Coleridge’in en büyük eseri The Rime of the Ancierıt Mariner’ı Türkçeleştiriyor. Şavkar Altmel gibi ilginç bir şairi nasıl anladığımı, onunla, ona benzer biriyle kendimi nasıl özdeşleştirmeye […]
Samuel Huntington – Medeniyetler Çatışması
“Medeniyetler Savaşı”, her şeyden önce, içinde yaşadığımız çağın kendine özgü yanlarını nasıl anlamamız gerektiğine dair bir açıklama modeli sunmaktadır bize. Tıpkı yaşadığımız gerçekliği “tarihin son bulmuş” olduğunun göstergeleri istikametinde okuyan “Tarihin Sonu” tezi gibi. Ama daha önemlisi bu tez, tıpkı aynı gerçekliği modernizmin krizi, modernizmin sonu, geç kapitalizmin mantığı, postmodern bir dönemin başlangıcı veya modernizmin […]
Alexandre Dumas – Üç Silahşör
1625 yılı Nisan ayının ilk pazartesi günü, Roman de la Rose’un yazarının doğduğu Meung kenti Huguenot’lar sanki ikinci bir Rochelle vakası için geri gelmişlercesine, yeniden bir devrimci kalkışmaya sahne oluyor gibiydi. Kadınların Grande-Rue’ye doğru kaçtığını, çocukların kapı önlerinde bağrıştıklarını gören birçok kentli, zırhlarını aceleyle üzerlerine geçirip, bir işe yarayıp yaramayacağı belli olmayan alaybozan tüfeklerini ve […]
Samuel Beckett – Mercier ile Camier
Mercier ve Camier’in yolculuğunu anlatabilirim size, dilersem, onlarla hep birlikteydim çünkü. Ne aşılacak denizler var ne de sınırlar vardı, yer yer çölümsü ama az engebeli arazilerde hayli kolay bir yolculuk oldu. Evlerinde kaldılar, Mercier ve Camier; böyle paha biçilmez bir şansları oldu. Önce çocukluk, sonra gençlik, sonra da yetişkinlik yıllarının onları alıştırdıklarıyla pek az benzerlik […]
Samuel Beckett – Godot’yu Beklerken
Aptalca bu, evet aptalca. Kafamda biraz olsun tutarlı, ne tutarlısı, hiç değilse derli toplu bir düşünce akışı bile oluşturamıyorken, gözüm durmadan şu kocaman, kirli beyaz odamın eşyalarına, dağınık örtülere, örümcek ağlarına, tozlu kırık sandalyelere, bir karış külle çevrili sobaya takılırken, karşımda Dante, Swift, Joyce, Proust, Sterne, Descartes, Vico, Berkeley ciltlerinin arasına serpiştirilmiş eksik Beckett külliyatına, […]
Samuel Beckett – Dünya ve Pantolon
MÜŞTERİ: Tanrı dünyayı altı günde yarattı, ama siz, altı ayda bana bir pantolon dikmeyi beceremediniz. TERZİ: Ama, bayım, bir şu dünyanın haline bakın, bir de pantolonunuza. Başlamak için, başka bir şeyden bahsedelim, unutuluşa sürüklenmiş ya da başyapıtlar, sıradan yapıtlar ve övgüye değer yapıtlar olarak adlandırılan şeylere kulak asmayan yeğlemeler tarafından yok edilmiş eski şüphelerden bahsedelim. […]
Sâmipaşazade Sezâi – Sergüzeşt
Yazınımızda Gerçekçi anlatının ilk örnekleri Ahmed Mithat Efendi’nin Henüz On Yedi Yaşında (1881) ve Felâtun Bey ile Râkım Efendi (1875) romanlarıyla verilmiştir. Ancak bu romanlarında yazar, Gerçekçiliğin en önemli özelliği olan dil ve anlatım güzelduyusu yaratmaya yönelmeden (bu romanlarda, Mithat Efendi’nin o kendisine özgü meddah anlatımı egemendir) daha çok gözleme dayanmıştır. Gerçekçi romanın ve öykünün […]
Samed Behrengi – Bir Şeftali Bin Şeftali
Fakir ve susuz köyün bitişiğinde çok büyük bir bağ vardı, güzel mi güzel, içinden suyu akan, meyva ağaçlarıyla dolu bir bağ. Bağ o kadar büyük ve ağaçlıktı ki bir ucundan dürbünle baksan, öbür ucunu göremezdin. Köy ağası birkaç yıl önce araziyi parselleyip köylülere satmış, ama bağı kendine ayırmıştı. Tabii köylülerin arazisi düz ve ağaçlık değildi. […]
Samed Behrengi – Küçük Kara Balık
Denizin derinliklerinde yaşlı balık oniki bin çocuğu ve torununu başına toplamış onlara masal anlatıyordu: Bir zamanlar annesiyle ırmakta yaşayan küçük bir karabalık vardı. Bu ırmak dağdaki bir kayadan doğuyor ve vadinin tabanında akıyordu. Küçük balık ile annesinin evi siyah bir taşın arkasıydı; yosunlar da evin çatısını oluşturuyordu. Geceleri yosunların altında uyuyorlardı. Bir defacık olsun evlerinden […]
Samantha Grace – Aşka Karşı Koyma
Leydi Vivian Worth, mektubu katladı ve iç geçirdi. Ağabeyi Ash’in dramatik senaryolar yazma konusunda üstüne yoktu. Ortada tehlike yokken felaketi sezerdi. Bir asilin Brighthurst Malikânesi’ni ziyaretini dert etmek için de bir nedeni olmamalıydı. Hem Vivi bir leydi nasıl davranır çok iyi biliyordu. Sonuçta on dokuz yıllık tecrübesi vardı. Yine de, etrafta etkileyecek seyirci yoksa kurallara […]