YOLCU KOLTUĞUNDAKİ EL EKRANINDAN BİR BİP sesi yükseldiğinde Scarlet, Rieux Barı arkasındaki çıkmaz sokakta ilerliyordu. Bip sesinin ardından, el ekranından şu otomatik bilgilendirme mesajı yükseldi: “Toulouse Polis Kuvveti Kayıp Arama Biriminden, Matmazel Scarlet Benoit adına bir mesaj alındı. ” Heyecanlanan Scarlet, gemisinin sancak tarafını duvara çapmasına son anda engel olabildi ve el frenini çekerek aniden […]
Marissa Meyer – Ay Günlükleri #1 – Cinder
CINDER’IN BİLEĞİNDEKİ VİDA PASLANMIŞ VE ARTI şeklindeki girintisi, biçimsiz bir oyuk hâlini almıştı. Elindeki tornavidayı zorla bu oyuğa yerleştirip vidayı gıcırtılar içinde yavaş yavaş döndürerek gevşetmeye çalışırken sarf ettiği çabayla parmakları ağrıyordu. Vidanın ucunu çelikten protez eliyle söküp alabilecek kadar dışarı çıkarmayı başardığında, çevresine sarılmış iplikler de tamamen temizlenmişti. Tornavidayı masanın üstüne fırlatan Cinder, iki […]
Mario Vargas Llosa – Kelt Rüyası – 2010 Nobeledebi̇yat Ödülü
Hücrenin kapısını açtıklarında, oluk gibi akan ışık huzmesi ve ani bir esintiyle birlikte, taş duvarların bastırdığı sokak gürültüleri de içeri girmiş, Roger irkilerek uyanmıştı. Hâlâşaşkınlık içinde, gözlerini kırpıştırarak kendine gelmeye çabalarken, kapının boşluğunda Sheriff in[1] karaltısını seçebildi. Adam, sarı bıyıklı pörsük suratıyla orada durmuş, kem bakışlı çipil gözleriyle, yüzünde hiçbir zaman gizlemeye yeltenmediği bir antipati […]
Mario Puzo – Sicilyalı
MICHAEL CORLEONE, Palermo’da uzun, tahta bir iskele üzerinde durmuş, Amerika’ya gitmek üzere okyanusa doğru yelken açan büyük gemiyi izliyordu. Bu gemiye binmiş olması gerekiyordu fakat babasından yeni talimatlar gelmişti. Burada geçirdiği yıllarda onu koruyan ve şimdi de bu iskeleye getiren, küçük balıkçı teknesindeki adamlarına el salladı. Bu balıkçı teknesi, okyanus gemisinin arkasında annesinin peşindeki bir […]
Mario Puzo – Baba
AMERİGO Bonasera New York Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesinin salonunda oturmuş, adaletin yerine getirilmesini bekliyordu, kızınız insafsızca yaralayan onun şerefiyle oynayan kişilerden adaletin eliyle intikam almış olacaktı. İnsana ürküntü verecek kadar iriyarı bir adam olan yargıç kara cübbesinin kollarını yukarı sıvadı; sanki kürsünün önünde duran iki delikanlıyı dövmeye hazırlanıyordu. Yüzü açık bir nefretle buz gibiydi. Amerigo […]
Mario Mazzanti – Şah Mat
Gazete bayisinin içindeki genç adam, kendisine doğru gelmekte olan Adriana Maggesi’ye göz ucuyla baktı. Her akşam olduğu gibi bu farklı yürüyüşü daha uzaktayken tanımıştı: Neredeyse edepli denebilecek, hatta ona çekici gelen temkinli ve sakin adımlar. O akşam da her sefer olduğu gibi genç adama gözlerinin rengini gösterecek ve parfümünü hissettirecek kadar yakından geçecekti… Bir an […]
Mario Levi – En Güzel Aşk Hikayemiz
Bizleri bu yeni kitabınızda da alışkını olduğumuz kimi çok eski izlekler ya da yolculuklarla karşı karşıya bırakıyorsunuz Mario Levi. O ses, o insan, deyiş yerindeyse o özlem, kendince değişik bir biçem denemesiyle bir kez daha aranıyor sanki bu uzun hikâyede. Böylesi bir direnmenin nedenlerini aramızda zamanla oluşabilecek bir söyleşinin kimi uğrak yerlerinde irdeleme olanağını bulabiliriz […]
Marie Lu – Efsane #2 – Deha
4 OCAK. SAAT: 19.32 OKYANUS STANDART SAATİ METİAS’IN ÖLÜMÜNDEN OTUZ BEŞ GÜN SONRA. DAY YANI MDA FIRLAYARAK UYANDI.YÜZÜ TER İÇİNDEYDİ. YANAKLARI gözyaşlarıyla ıslanmıştı. Hırıltılı bir şekilde soluyordu. Ona doğru eğilip yüzüne düşen bir tutam ıslak saçı yüzünden çektim. Omzumdaki yara kabuk bağlamıştı ama bu hareket yeniden sızlamasına sebep oldu. Day doğruldu, bitkin bir şekilde gözlerini […]
Marie Lu – Efsane #1 – Efsane
ANNEM ÖLDÜĞÜMÜ DÜŞÜNÜYORDU. Tabii ki ölmedim ama böyle düşünmesi onun için daha güvenliydi. Ayda en az iki kere, Los Angeles şehir merkezinin her yerine dağılmış JumboTron ekranlarında “Aranıyor” posterimin yayınlandığını görüyordum. Orada pek yersiz duruyordu. Ekranlarda gösterilenlerin çoğu mutlu resimlerdi: açık mavi bir gökyüzü altında gülümseyen çocuklar, Golden Gate Harabeleri önünde poz veren turistler, neon […]
Marie Grubbe – Jens Peter Jacobsen
Jens Peter Jacobsen, Danimarka’nın yetiştirdiği en büyük yazarlardan biridir. 7 Nisan 1847’de Thisted’de doğmuş, 30 Nisan 1885’te ölmüştür. Ününü daha çok “Marie Grubbe” ve “Nils Lyhne” adlı iki romanıyla yapmıştır. Zamanının dünya görüşünde büyük etkisi olan Darwincilik ve Fransız gerçekçi yazın okulu, kişiliğinin oluşmasında büyük bir rol oynamıştır. Gizemsel ikten dikkatle kaçınmaya çalışmış, ancak ince […]
Maria Yordanidu – Loksandra İstanbul Düşü
Loksandra, nankörlük, devrinde İstanbul’da doğduğumu söylüyor. «Sus bre, yakacaksın bizi.» «Çok yaşasınmış Padişah Abdülmecit, gün yüzü görmeyesi…» «Sus dedik sana, delirdin mi böyle bağırıyorsun?…» Bağırmadı ki, canım! Bağırdı mı Loksandra? Yavaşçacık söyledi. Ama, Loksandra’nın yavaşı, Ayasofya’nın çanı. Onu bir duymayan ölüler. Kocaman sesi var mübareğin ve sesini zaptedemez. Ama, Loksandra’nın nesi kocaman değil ki! Sesi […]
Doğu Perinçek – Orta Asya Uygarlığı
Kırk yıldır, Türk tarihinin özellikle iki büyük devrimci atılımı üzerinde araştırma ve incelemelerde bulunuyorum. Birincisi, Türklerin MÖ 1000’lerden MS 1000’lere kadar devam eden uygarlığa sıçrama sürecidir. İkincisi, 150 yıldır devam eden Millî Demokratik Devrimimizin en büyük atılımı olan Kemalist Devrim’dir. Orta Asya kavimlerinin tarihsel gelişimlerini inceleyen Bozkurt Efsaneleri ve Gerçek başlıklı kitabımı, daha 1973 yılında […]
Maria Lang – Gelin Çiçeği Cinayeti
AYLARDAN hazirandı, günlerden de cuma. Vakte gelince, Dina Richardson’un herkesçe kuşkuyla karşılanan ifadesine bakılırsa, Priest ve River sokaklarının kesiştiği yerde adı çağrıldığında saat tam üçe on vardı. Şaşıran genç kız dönmüş ve çevresine bakınmıştı. «O, Anneli! Sen misin, canım? Ben de seni düşünüyordum Nereden geliyorsun? Nasılsın? Sinirli misin?» Skoga sakinleri bu güzel arkadaşlığa yirmibeş yıldır […]
Marguerite Yourcenar – Rüya ve Kader
Bu kitapta birkaç rüya anlatmak istiyorum; çok rüya görmüş bir insanı en çok huzursuz eden ya da en çok yatıştıran rüyaları. Müzikteki temalara benzer, onlar gibi sonsuz varyasyona açık on – on beş endişe veren ya da olumlu rüya, ergenlik dönemimden başlayarak (iki üç istisna dışında çocukluktaki rüyalarımı pek hatırlamıyorum) hayatım boyunca geceleri peşimi bırakmadı. […]
Marguerite Yourcenar – Mişima Ya Da Boşluk Algısı
Çağdaş bir yazar hakkında hükme varmak her zaman güçtür: Mesafemiz noksandır. Hele bizimkinden başka bir uygarlıktansa onun hakkında bir hükme varmak daha da güç olur; çünkü ya egzotizmin çekiciliği ya da kendini egzotizmden sakınma girer devreye. Bu yanlış anlama ihtimalleri, Yukio Mişima’nın durumunda olduğu gibi, doymazlıkla içselleştirdiği hem kendi kültürünün hem de Batı kültürünün unsurları, […]
Marguerite Duras – Yaz Yağmuru
Marguerite Duras, hastalığı nedeniyle uzun bir sessizlik döneminden sonra I990’da Yaz Yagmuru’nu yayımlamıştır. Romanın kahramanı Ernesto kalabalık ve yoksul bir ailede yaşamaktadır, ancak çevresi onun bir dahi olmasını engelleyemez. Ernesto ve kız kardeşi Jeanne yaşadıkları suç ortaklığını ensest ilişkiye dönüştürürler. Büyülenmenin ve çocukluğun sonu olan yaz yağmurundan sonra onları ayrılık beklemektedir. Marguerite Duras 1914’de Çinhindi’nde […]