Seneca’nın (İ.Ö. 4-İ.S. 65) Phaedra trajedisi, [1] Atina kralı Theseus, Girit (Creta) kralı Minos’un kızı Phaedra ve Theseus’un oğlu Hippolytus arasında yaşanan karşılıklı duygu karmaşasına dayanır. Yunan mitolojisinin efsanevi kahramanlarından Theseus, eşi Phaedra’nın üvey oğlu Hippolytus’a âşık olması sonucunda aldatılan bir koca olarak çıkar karşımıza. Söylenceye göre, Theseus dostu Pirithous [2] ile birlikte Persephone’yi kaçırmak […]
Kategori: Genel
Sencer Divitçioğlu – Oğuz’dan Selçuklu’ya Boy, Konat ve Devlet
Çin kaynakları Tokuz Oğuz’dan ilk kez onların Çinlilerle birlik olup Hie-Li (İliğ) Kağanın sonunu hazırladıkları 630 olayları vesilesiyle bahseder (Pulleyblank 1956). Bu dokuz boy şunlardır: Uygur, Buku, Kun, Bayırku, Tongra, Sse-ki, Sıkar, Kipi ve Ediz (Hamilton 1962). Onların eski T’ieh-le (Teğrek>Kanglı) konfederasyonunun bir üyesi oldukları biliniyor (Liu mau-tsai 1958, p. 127). Mamafih, VIII. yüzyıla girerken […]
Sencer Berrak – Masal
23 Aralık 2006 (2): Odanın köşesindeki örümcek ağına baktım. Hâlâ hiçbir şey yakalayamamıştı. Muhtemelen açlıktan ölmek zorunda olan ağ sahibini aradım mobilyaların altında. Ağın yapısındaki hatalarını gösterip bir çift laf etmeyi umarken, koltuğun altında bir tükenmez kalem, üç madeni para, bir tenis topu, bir toka ve aylar önce kaybettiğim kendime olan saygımı buldum. Elimi uzattım […]
Semsinur Ozdemir – Hoca Anne ve Ailesi
Mısır’dan Erzurum’a uzanan yollar ve yıllar efia Hanım, mazisi Mısır’a kadar uzanan, Osmanlı Devleti nezdinde de kıymet verilen köklü bir aileye mensuptur. Ailenin şeceresiyle ilgili en detaylı araştırmaları Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde uzun yıllar çalışmış ve Refia Hanım’ın ağabeyi Abdürrezzak Efendi’nin oğlu olan Salih Selimoğlu (Top) yapmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasındaki son Rus ve Ermeni işgali […]
Semir Aslanyürek – Senaryo Kuramı
Neden Sinema Dramaturjisi Teorisi? Vaktiyle, SSCB Moskova’daki Yazarlık Enstitüsü’nde giriş sınavları yapılırken mülâkata kalan bir Çukçe, sınav komisyonunun önüne gelmiş.* Jüri üyeleri sorularım Çukçe’ye yöneltmeye başlamışlar: “Dostoyevski’nin yapıtlarım okudun mu?” Çukçe yanıtlıyor: “Çukçe okumadı.” “Çehov’un?” “Çukçe onu da okumadı.” Jüri üyeleri ısrar ediyorlarmış: “Peki; Tolstoy’un, Balzac’ın, Shakespeare’in, Hemingway’in, Marquez’in ?..” Çukçe kendinden emin bir şekilde […]
Semih Gümüş – Yazının Sarkacı Roman
Roman yalnızca hayattan seçtiklerini anlatmaz elbette. Yaşadığımız hayatın bütününü de anlatmadığına göre, neleri seçip neleri ayıklayacağına kendine göre karar verir. Roman anlayışlarını birbirinden ayırt eden çizgilerden biri, romanın yaptığı seçimlerdir. Eleştirinin bir romana yaklaşma biçiminde de bu çizgilerin payı epeycedir. Eleştiri, ilkin romanın kendine sunduğu olanaklara bakar. Romanın eleştirmenin öznel beğenilerine uygun olup olmaması belirleyici […]
Semih Gümüş – Roman Kitabı
Yazmak, bütün öbür anlamlarının ötesinde, yazma eylemini yaşayan insanın, ilkin kendini var etme biçimi olmalı. – İnsan niçin yazar (ve yaşar)? Kıyasıya yaşamanın pek çok yolu varken. Belki insanın iç dünyasıyla yaşamayı seçmesi yüzünden –ya da yaşananların nedenleri parantez içine alındığı için– . İç dünyasını acıtacağını önceden kestiremeden. Günahlarından arınmanın bir biçimi olarak belki de; […]
Semih Gümüş – Öykünün Şimdiki Zamanı
Edebiyatımızda yeni kuşaklar üstüne yapılan ilk değerlendirmelerin çoğu kez önyargılarla sakatlandığı çok geçmeden anlaşılır. Kendinden hoşnut eski kuşakların gölgesi yeni kuşakların üstüne düştükçe renkler birbirine karışmaya, ara tonlar belirsizleşmeye başlar. O gölgenin çekilmesi uzun sürmez. Genç yazarlar er geç kişiliklerini bulmaya başlar, kendi sesleriyle edebiyatı zenginleştirir. Edebiyat dünyasına 1980’den sonra giren kuşağımız, aslına bakılırsa bu […]
Semih Gümüş – Modernizim ve Postmodernizim
Modernizm, bazen özlediğimiz bir geçmişi de anlatır. Hayatın, içine aldığı edebiyatla birlikte her şeyi başkalaştıran değişim sürecinin parçası oluşu, o hayata bilinçli katılanların geçmişe sarılmasına kendiliğinden yol açar. Herkes için böyle olmayabilir elbette. Geçmişi aramak için neden olmadığını ya da aranacak nitelikte bir geçmiş bulunmadığını savunanlar olduğu gibi, bütün tasarısını gelecek özlemi çevresinde oluşturanlar da […]
Sema Ok – İttihat Terakki’nin Yeminsiz Kadınları
İttihat Terakki’ciler için sadece “Yeminliler” diyemeyiz. İttihat andı içip Kuran ve silaha el basan öncüler içinde yemine sadık kalmayanlar olduğu gibi, bu birliğin dışında destek veren o kadar çok İttihat Terakki mensubu kadın var ki? Kimin İttihatçı, kimin karşıt olduğu konusu ayrı bir nitelik taşıyor. İttihat Terakki Fırkası’nın nasıl bir mücadele içinde olduğu ve bu […]
Sema Kaygusuz – Yuzunde Bir Yer
Utancını biliyorum. Benliğinin en mahrem parçası bende duruyor. O çetrefil duyguyu emanet alalı beri gözümü gözünden ayırmadım. Tarihi bir sır yüzüne nakşedilmiş senin. Seni doğuran anne, seni düşleyen baba henüz dünyada yokken, atalarının çizdiği kederli bir sima, tenden tene geçen yakıcı bir ağıtın son defteri olmuşsun. Nasıl okuyacağını bilmiyorsun yüzündeki harfleri. Yaşamadığın halde etkisi altında […]
Sema Kaygusuz – Yere Dusen Dualar
Hakkımda çıkan söylentiler olmasa ne yapardım bilmiyorum. Saçımdan tırnağıma bütün görünüşüm, ada halkının dizginsiz hayal gücünün eseridir. Alabildiğine kısalan sözümü, dediğimi yalanlayan abartılı beden dilimi, hepsinden öte, muğlak bir zaman diliminden şimdiki zamanın perdesine düşen karaltımı tümüyle onlara borçluyum. Beni burada sözcük sözcük, santim santim yarattılar. Söylentinin doygunluğa ulaşıp herkesi etkisi altına alması bundan dört […]
Sema Kaygusuz – Esir Sozler Kuyusu
Yazmak durduruyor. Yazarken kaç yaşındaysam, o tarihte kalıyorum. Bir fotoğraf karesindeki yüzlerin hiç değişmediği gibi. Zamanın bir yerinde, göz kırpışması denli kısa bir anda veya ta çocukluğa varan uzun bir anımsayışta aydınlanan bir oluş, içine sokulduğu zamanı tam anlamıyla donduruyor. Dışarıda akıp giden süreğenlikten alıkonulmuş, kendi dakikalarını kuran hayali bir zemberek geriliyor içimde. O halde […]
Selma Rahvancı – Salincak
Bunaltıcı bir temmuz günü sıcaklığı yürek acısının yanında aralık soğuğu gibi geliyordu,Muzaffer’e.Hiç terlemiyordu.Vücudunda ter de dahil hiçbir sıvı akmıyordu.En az yüz elli yaşında olan çam ağaçları,yaşlarının verdiği ağırlıktan olsa gerek hiç kımıldamıyorlardı.Doğa,koynunda yatan binlerce ölüye inat canlılığını koruyordu.Yeşilin her tonu vardı.Bazı ölülerin üzerinde ise güller,sümbüller,zambaklar arsızca çiçeklerini açmıştı. Bazılarının üstünde de demet halinde karanfiller,papatyalar,nergisler bırakılmıştı. […]
Selma Lagerlöf – Nils Holgerson’un Serüvenleri
Bir zamanlar, on dört yaşlarında, soluk sarı saclı. iri kıyım bir oğlan vardı. Bir işe yaramazdı. Bütün işi gücü uyumak ve tıkınm�ktı. Bir de ona buna olmadık muziplik yapmaya bayılırdı. Bir pazar sabahı. annesiyle babası kiliseye gitmeye hazırlanıyordu. Bizimki daha don gömlek, masanın başına kurulmuş; onlar gidecekler de bir iki saat. kendi başına buyruk kalacağım […]
Selma Esemen, Ayşe Sarısayın – Serin Mavi; Behçet Necatigil’den Eşine Mektuplar
11 Temmuz 955, Pazartesi, gece, dokuzu beş geçe Beykoz’da kıyı parkında yazılıyor. İki şişe bira, bir kadehçik votka içildikten sonra. (Yarım uykulardan uyanınca yırtılıp atılmazsa karıma gönderilecektir.) “Anlatmak için çırpındığım gecelerde / Siz yoktunuz” diyor Özdemir Asaf, aklımda yanlış kalmamışsa. Ve seneler geçti ve yaz aylan geçti ve gençlik geçti. Ve kızgın sabahlarda, kızgın öğlelerde, […]