Kategori: Bilimkurgu

Ursula K. Le Guin – Rocannon’un Dünyası

Yıllarca ötedeki gezegenlerde -adı olmayan, insanlarının yalnızca Dünya olarak adlandırdıkları, tarihi olmayan, geçmişin mitten ibaret olduğu, geriye dönen bir araştırmacının birkaç yıl önce yaptığı şeyleri tanrısallaşmış bulduğu gezegenlerde- gerçeği efsaneden nasıl ayırt edebilirsiniz? Anlamsızlık, ışık hızıyla yol alan gemilerimizin kapattığı zaman boşluğunu karartır ve belirsizlikle oransızlık bu karanlıkta ayrıkotu gibi biter. Bir adamın, çok değil […]

Ursula K. Le Guin – Mülksüzler

Bir duvar vardı. Önemli görünmüyordu. Kesilmemiş taşlardan örülmüş, kabaca sıvanmıştı; erişkin biri üzerinden uzanıp bakabilir, bir çocuk bile üzerine tırmanabilirdi. Yolla kesiştiği yerde bir kapısı yoktu; orada yerin geometrisine indirgeniyordu: bir çizgiye, bir sınır düşüncesine. Ama düşünce gerçekti. Önemliydi. Yedi kuşak boyunca dünyada o duvardan daha önemli bir şey olmamıştı. Bütün duvarlar gibi iki anlamlı, […]

Ursula K. Le Guin – Marifetler

GELDİĞİNDE yolunu kaybetmişti ve yukarıdaki topraklara gitmek için bizden ayrıldığında da muhakkak yolunu kaybetmiştir, ama yine de bu yolunu yitirmiş adam, bu kaçak adam nihayetinde bize rehber oldu. Gry ona kaçak adam diyordu. İlk başta onun korkunç bir şeyler yapmış olduğuna, cinayet işlediğine ya da hainlik ettiğine ve intikam korkusuyla yollara düştüğüne emindi. Yoksa bir […]

Ursula K. Le Guin – Karanlığın Sol Eli

“Bilimkurgunun en önemli iki ödülü olan Hugo ve Nebula’yı kazanarak kısa zamanda türünün klasikleri arasına giren Karanlığın Sol Eli, dünyamıza çok benzeyen Kış adlı bir gezegende geçer. Bu gezegende yılın en sıcak zamanlarında bile yarı-kutup iklimi yaşanır ve tüm sakinleri çift cinsiyetlidir (androjen). Cinsel kimliğin bir Statü ya da güç aracı olarak kullanılmadığı bu gezegende […]

Ursula K. Le Guin – Her Yerden Çok Uzakta

Önceden de oldu yüce anlarım. Bir kez geceleyin parkta yürürken, yağmur altında, güzün. Bir kez çöl ortasında, yıldızlar altında, ekseni üzerinde dönen yeryuvarına döndüğüm gün. Kimileyin düşünürken, sadece düşünüp tartarken olan biteni. Ama hep yalnız. Kendi başıma. Bu kez yalnız değildim. Yüce dağ başında bir arkadaş vardı yanımda. Natalie. Birşey yok hiçbir şey yok bundan […]

Ursula K. Le Guin – Güçler

“BU KONUDA hiç konuşma,” diyor Sallo bana. “Ama ya olursa? Karı gördüğüm zamanki gibi hani?” “Zaten o yüzden konuşmamalısın.” Ablam bana sarılıyor, sınıŌaki sıramızda bizi sağa sola sallıyor. O sıcaklık, o kucaklama, o sallanış aklımı biraz dağıƨyor; ben de Sallo’yla birlikte sallanıyor, ona hafifçe çarpıyorum. Ama gördüğüm şeyi, o ürkütücü heyecanı haƨrlamaktan kendimi alıkoyamıyorum ve […]

Ursula K. Le Guin – Dünyaya Orman Denir

Aklında bir gün evvelinden kalma iki şeyle uyandı Yüzbaşı Davidson; karanlıkta uzanırken bir süre onları seyreƫ. İyi olan: yeni kadın yüklü gemi gelmişƟ. İnanılır gibi değil. Burada, Centralville’delerdi, NAFAL’a göre Arz’dan yirmi yedi ışıkyılı, kopterle Smith Kampı’ndan dört saat uzaklıkta, Yeni TahiƟ Kolonisi için ikinci çiŌleşgen kadın grubu, hepsi sağlam ve temiz, 212 baş kullanıma […]

Ursula K. Le Guin – Bağışlanmanın Dört Yolu

“O GEZEGENİNDE beş bin yıldır savaş yaşanmamışƨr,” diye okudu, “ve Gethen’de hiç savaş olmamışƨr.” Gözlerini dinlendirmek amacıyla ve Tikuli’nin yiyeceklerini yuƩuğu gibi kelimeleri lop lop yutmamak için kendisini yavaş okumaya alışƨrmaya çalışƨğından, okumayı kesƟ. “Hiç savaş olmamışƨr.” Sözler tüm parlaklıklarıyla apaçık duruyorlardı karşısında, nihayetsiz, karanlık, yumuşak bir kuşku ile çevrelenmiş ve gitgide bu kuşku içine […]

Umberto Eco – Foucault Sarkacı

Göstergebilimci olsaydım, Umberto Eco’nun bu çok satan ve oldukça kalın ikinci romanını göstergebilimsel açıdan sunmaya ve açıklamaya çalışırdım. Bu tür bir uzmanlığım söz konusu olmadığından, sorunu başka bir açıdan ele almayı, Eco’nun bu oyununa bir gizemcilik meraklısı kimliği ile katılmayı daha uygun buldum. Foucault Sarkacı’nı üç kez okudum; iki kez İtalyanca aslından, bir kez de, […]

C. J. Cherryh – Uzay Düğümü

UZAY gemisi Endiyamon kor haline gelerek bir anda sönüp kayboldu. Kurt Morgan gözlerini uzay filikasının ekranına dikip olayı izledi. Her şey bittikten sonra aletin yaklaştırıcısını harekete getirip, dikkatle kendisinden başka kurtulan olup olmadığını araştırdı. Endiyamon’da seksen kadın ve erkek yaşıyordu. Şimdi yetmiş dokuz kişi gemileri ile birlikte toz haline gelmişlerdi. Güneş yönünde iki dakikalık mesafede […]

Jean-Pierre Luminet – Oklid’in Asası

Gökyüzünü eşsiz bir hilalin süslediği gecede, ikiz kulelerin silueti kentin ana kapısına yansıyordu. Emir Amr Bin As düşünceliydi. Ordugâhların titrek meşalelerinin ışığında, saray mahallesinin kemerle süslü kapılarını seyrediyordu. İnananların önderi Halife Ömer, Medine’den ona, kibirli İskenderiye’deki paganizme ait tüm izleri yok etme emrini göndermişti. Bütün putlar, tapınaklar yıkılacak, bin yıllık uygarlık, kılıç ve ateşle yok […]

Jean Lorrah – Hayatta Kalanlar – Uzay Yolu 3

Gezegenin adı Yeni Paris’ti. Atom dehşetinden sonra kendilerine uzayda barınabilecek bir yer arayan Dünyalı göçmenler, yeni dünyalarının ışık dolu bir yer olmasını istemişlerdi. İnsanların özgürce yaşadığı, sağlıklı, mutlu oldukları, sanatın geliştiği, sevginin büyüdüğü ve nefretin olmadığı bir toplumu arıyorlardı. Ne yazık ki Yeni Paris 24. Yüzyılda Birleşik Gezegenler Federasyonu tarafından yeniden keşfedildiğinde Toulouse-Lautrec’in resmettiği Paris’ten […]

Jane Rogers – Jessie Lamb’ın Vasiyeti

O gittiğinden beri ev çok sessiz. Düşmemeye dikkat ederek kalkıyorum ve ayaklarımı sürüyerek pencereye gidiyorum. Işık, yan komşunun bahçesindeki dev ağacı tarafından kısmen engellenmiş. Bulunduğum evin yakınında kimse yaşamıyor. Alnımı pencereye yaslıyor ve ot bürümüş bahçeye dikkatle bakıyorum. Soğuk pencere nefesimle anında buğulanıyor. Atlamak için yüksek olduğunu biliyorum. Zaten pencereler kilitli ve anahtar yok. Odanın […]

Jamie McGuire – Kızıl Tepe #1 – Kızıl Tepe

Scarlet Uyarı, laf arasında söylenmişcesine kısaydı,”Kadavralar toplanarak imha edildi.” Sonrasında radyo spikeri birkaç şaka yaptı ve olay böylece kapandı.Haberleri sunan kadının Suburban’nın hoparlöründen yükselen sözcüklerinin ne anlama geldiğini kavramam birkaç saniyemi aldı:Nihayet.Zürih’teki bir bilim adamı nihayet,o âna dek kurgusal olan bir şeyi yaratmakta başarılı olmuştu.Elias Klein yıllarca,bilinen her bilimsel etik kuralı ihlal ederek, bir cesedi […]

James S. A. Corey – Enginlik Serisi #1 – Leviathan Uyanıyor

Scopuli sekiz gün önce ele geçirilmişti ve Julie Mao nihayet vurulmaya hazırdı. Bu noktaya ulaşması için bir depolama dolabında sekiz gün kapalı kalması gerekmişti. İlk ikisi boyunca kendisini oraya koyan zırhlı adamların ciddi olduklarından emin bir halde hareketsiz beklemişti. Götürüldüğü gemi ilk saatlerde iticilerini kullanmadığından Julie dolabın içinde serbestçe uçmuş, duvarlara veya o boşluğu paylaştığı […]

James Dashner – Labirent #3 – Son İsyan

Thomas’ı deli eden şey kokuydu. Üç haftadan uzun süredir yalnız olmak değil. Beyazduvarlar, tavan ve zemin değil. Pencere olmayışı ya da ışıkları hiç kapatmamalan da değil. Saatini almışlardı; günde üç defa aynı yemekleri veriyor -bir dilim salam, patates püresi, çiğ havuç, bir dilim ekmek, su-, onunla asla konuşmuyor, kimsenin içeri girmesine izin vermiyorlardı. Kitap, film […]