Cumartesi, 13 Haziran. Ve Robert Caligari bugün ölecek. Harikulade bir gün. Yer, Lenham yakınlarında; Kent’in en yüksekte kalan kasabası Sandway. Sabah saat 7.30. Hayatta olduğunuza sevindiğiniz günlerden biri ve cumartesi elbette. Sıcak ve güneşli bir haziran cumartesinde genç olmak gerçekten de muhteşem. Ve bugün Robert Caligari’nin öleceği gün. 13 yaşında ve tüm hayatını Lenham kasabasında […]
Kategori: Roman
Bram Stoker – Drakula
Avrupa’nın sınır bölgelerinden bir yerden gelen Kont Drakula, Viktorya Çağı İngiltere’sinde ortalığa dehşet saçar. Lanetli, denetlenemez olan bir güç, sarsılmaz görünen bir düzenin içine sızmıştır. Cinsiyet ayrımının, sınıflar ayrımı gibi mevcut toplumsal düzenin temel dayanaklarını oluşturduğu, kadının çekirdek ailedeki anne rolünün kutsallaştırıldığı bir kültürel coğrafyada ve dönemde, Bram Stoker, bir aristokratı vampirleştirerek yerleşik anlayış ve […]
Mihail Şolohov – İlyuşa
Kırmızı düğme mahzun gülümsedi, kemik olan, kibirli bir yüz ifadesi takındı. Hepsi de işçinin evinin penceresinin kenarına yanyana dizilmişlerdi, konuşmaları kolaydı. “Gerçekten, centilmenler, nasıl canlı kaldığımı anlayamıyorum.” Kemik düğme soylu tavırlarla konuşmaya başladı. “Paçavra kokusu, daha doğrusu köylü kokusu bir kabus ile az önce muhteşem bir paltoda yaşıyordum. Sahibim eski günlerde büyük bir imalatçıydı, ama […]
İlya Ehrenburg – Tröst
Yens Boot’un bebeklik yılları konusunda fazla bir bilgi edinmedik. Yalnız bir gün her nasılsa istakoz bıyığı yutmuştu, bu da onu deli gibi seven annesini çok üzdü. 1901 yılında bu yetenekli çocuğu Brüksel’deki kutsal Gudul Katedralinde görüyoruz. Elindeki günlük (buhur) kabını papaz efendiye uzatmakta, bir yandan da dantelalı cübbesinin beyazlığı ile Aziz Savaof’un hayranlığını kazanırken bir […]
İlya Ehrenburg – Paris Düşerken
André’nin atölyesi ‘Cherche-Midi’ Sokağı’ndaydı. Eski bir sokaktı burası. Sokağı çepeçevre saran binalar bir kömür yığını gibi simsiyah ve kirliydiler. Evlerin panjurları bile bu karanlığa boyun eğmişlerdi. Sokak sağlı sollu antikacı dükkânlarıyla doluydu. Bu dükkânlarda ölçülü ve sıkıcı, yaşlı madamlar, tüysüz sakalsız ihtiyarlar bir yığın eski püsküyü satmaya uğraşırlardı: Messidor stili yazı masaları, tahtadan oyulmuş tombul […]
İlya Ehrenburg – Fırtına II
Christine Staube, savaştan önce değerli eşya satan bir dükkâna iş işliyor, emekli memur ve felçli olan babasına bakıyordu. Otuz altı yaşındaydı; çirkin olmadığı halde evlenmeyi düşünmüyordu artık. On yıl önce Muhasebeci Zimmer kendisine kur yapmıştı; Christine’i sinemaya, pastanelere götürüyordu. Babası damat adayının kimliğini öğrenince, bağıra çağıra Christine’in görevini unuttuğunu tekrarlamaya koyuldu; genç bir kız en […]
İlya Ehrenburg – Fırtına I
—Sergey Petroviç, demişti Şvestov, Vlakhov’a, pek sizin işiniz değil ama Roche Ainé müessesesiyle hemen ilgilenmenizi istiyorum. Lancier ile enine boyuna konuşmak gerek. İşin içinde iş var: Önceleri bizi sıkıştırıyordu, şimdi ağırdan alıyor. Vlakhov yeni gelmişti: Paris’e ayak basalı daha dört ay oluyordu ama, mükemmel bir Fransızcası vardı. Arkadaşları, bu kadar güzel konuşmasına şaştıklarında güler, “Ne […]
İlya Ehrenburg – Dipten Gelen Dalga II
Albay Colling, Smiddle’i eski bir dostunu karşılar gibi karşıladı. Şaka mı bu, bin bir tehlikeyle dolu kuşatma aylarını birlikte yaşamışlardı! — Albay Roberts nasıl? diye sordu Colling. — Çok iyi. Buraya gelmezden hemen önce gördüm albayı, hatta biraz gençleşmişti bile… — Senatör Low’un ağır hasta olduğunu söylediler, inme gibi bir şeymiş galiba. Bu yüzden gecikebileceğinizden […]
İlya Ehrenburg – Dipten Gelen Dalga I
Bakın açık konuşuyorum, artık birbirimizi tanıyoruz, ama Mary İsviçre’de bir Fransız şairi bulduğunu yazdığında tam anlamıyla apışıp kalmıştım. İki hafta bir şeycikler geçmedi boğazımdan. Gücenmeyin ama, bütün şairler avaredir. Bir Fransız güzel bir fikirden para yapamaz, bir Fransız hatta paradan bile para yapamaz. Fransız yalnızca kadından para yapabilir. Benim için Mary ideal bir kadındır, biliyorum, […]
İlhami Algör – Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
Tütünümü, anahtarımı aldım, evden tam çıkıyorum, bir şeyin eksik olduğunu, eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim. Önemsemedim. Yol, bana uygun bir ruh önerebilirdi. Kapıyı çektim, kilidin dili yuvasına otururken “Nereye?” dedi. Aldırış etmedim, çıktım. İtalyan Yokuşu’ndan aşağı, rüzgâra asılıp Tophane’ye indim. Dolmabahçe’den gelip, Karaköy’e uzanan Kemeraltı Caddesi’nde trafik ekipleri yolun bir şeridini kesmiş, diğer şeridini […]
İhsan Oktay Anar – Suskunlar
Muhteşem Neyzen Bâtın Hazretlerinin (saadetleri daim olsun) Kostantiniye’de bulunduğu zamanlarda, yani Sultan Ahmed-i Sâni Han Efendimizin devri saltanatından sonraki senelerden birinde, Şaban ayının ondördüncü gecesi, Yenikapı’nın dar ve ıssız sokaklarında kol gezen o ihtiyar bekçi, gökyüzünde ansızın kapkara bulutlar peyda olur olmaz hiç şaşırmamıştı. Çünkü Padişah-ı din-fena Hazretleri’nin (Allah saltanatını daim eylesin) mülkü olan şu […]
İhsan Oktay Anar – Puslu Kıtalar Atlası
Ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikâyet ve beyan etmişlerdir ki kun-ı Kâinattan 7079 yıl, İsa Mesih’ten 1681 ve Hicretten dahi 1092 yıl sonra, adına Kostantiniye derler tarrakası meşhur bir kent vardı. Ceneviz taifesinin buraya ilk gelen gemilerine karanlıkta uçan bir ak martının yol gösterdiği, ancak […]
Bram Stoker – Dracula (Can Yayınları)
Vampir edebiyatı, gerilim romanı, Gotik roman gibi çeşitli türlerle bağlantısı olan Dracula, Victoria kültüründe kadının rolü, cinsel gelenekler, göçler ve sömürgecilik gibi sosyal temaları da ele alır. Stoker, vampir konusunu kendisi icat etmediyse de, bu temayı modernize etmiş, roman bu niteliğiyle pek çok kez tiyatro, sinema ve televizyona uyarlanmıştır. Dracula, hikâyenin kahramanı olan kişilerin mektupları, […]
İhsan Oktay Anar – Kitab-ül Hiyel
Örsü, çekici ve körüğü usûl vuran bir kudümcü gibi kullanmayı, kızgın demiri bir kadın gibi tavına getirmeyi, kılınç yumurtasını döverken efsunlu şarkıları uygun makamla okumayı, çeliğe öküz idrarında çifte su vermeyi ve kılıncı tizapla parlatmayı orada öğrendi. Mahareti kısa zamanda o kadar arttı ki, onun yaptığı bir yatağanı kullanan otuz ikinci orta çorbacısı gazada hasmına […]
İhsan Oktay Anar – Galîz Kahraman
“Hüüüüüüüüüüüüüüüp! Jjjjjjjjjjjjjjjjt! Nah-ha!” Bu zarif nidâ, Versay’da yaşayan Güneş Kral’ın, daha ayın ve hânedanın on dördüncüsü olan o lunatik Kral Lui’nin taht salonunda çınlamamıştı! Cıgara dumanının tahriş ettiği nazenin ses tellerinin ahenkle titreşip uçuklu dudakların büzülmesinin ardından, tütünden paslanmış sarı bir dilin iltihabı damağa değmesi neticesinde peydâ olmuştu bu nidâ! Ve gönülleri mest eden bir […]
İhsan Oktay Anar – Efrasiyab’ın Hikayeleri
Çok değil, bundan otuz yıl kadar önce, Anadolu’nun orta yerindeki bir kasabada, kestiği raconla nam salmış bir kabadayı vardı. İnce beyaz çizgili lacivert takım elbisesinin ceketini, her an çıkabilecek bir kavgayı dikkate alarak omuzlarına şöyle bir atar, yengeç gibi yampiri yampiri cadde sokak yürüyüp bela arardı. Her gece devirdiği bir büyük rakının kan çanağına döndürdüğü […]