Kategori: Polisiye

Jack Higgins – Şeytanın Oğlu

Paul Rashid İngiltere’nin en zengin adamlarından biriydi. Aynı zamanda yarı Araptı ve kanının hangi kısmının onu en fazla etkilediğini çok az insan bilirdi. Paul’un babası, İran Körfezi’nde bulunan Hazar bölgesindeki Rashid Bedouin’in lideriydi. Hem doğuştan, hem de gelenekler gereği bir askerdi. Genç bir adamken Sandhurst’deki Kraliyet Askeri Akademisi’ne gönderilmiş, oradaki resmi bir baloda Dhu Gölü […]

Jack Higgins – Şeytan Sofrası

Belfast Lough tarafından yağmur geliyordu. Köşeyi dönerken, bir patlama ve hemen ardından kent merkezinin karanlığından gelen silah takırtılarını duydu. Bir elli boyundaki blucinli, balıkçı ceketli, kasketli ve omzunda bir denizci torbası asılı olan adam, hiç duraksamad Yaşlı adam duvardan bir oda anahtarı aldı. “Hiç olmazsa orada sokaklarda dişlerine kadar silahlı komandolar dolaşmıyor. Çılgınlık bu, yağmurda […]

Jack Higgins – Rampa

Sarı Telecom haberleşme kamyoneti köşeyi dönerken Grosvenor Meydanı yağmurlu bir sessizlik içindeydi. Görünürlerde tek bir araba olmaması şaşırtıcı değildi aslında; hava berbattı ve saat sabahın üçüydü. Harvey Jackson ayağını gazdan çekip hız keserken direksiyon terli avuçları arasında kayıyordu. Üzerinde sarı bir yağmurluk vardı. Jackson, otuz beş kırk yaşlarında, uzun kara saçlı, çıkık elmacık kemikli, yüzü […]

Jack Higgins – Parola

Ölüler Gününde, çocuklar, dünyadan ayrılan kişilerin mezarlarına yiyecekler, hediyeler götürüp bırakırlar Bolivya’da. Hıristiyan ve putperest geleneklerinin ilginç bir karışımı, olayların gelişmesine de bakılırsa oldukça yerinde. Ama Bolivyalı köylülerin batıl inançlara en çok saplanmış olanları bile ölünün kalkıp da bu fırsattan yararlanmak isteyeceğine inanmaz. Oysa ben buna inanıyordum. La Huerta, yüksek And dağlarının tepelen arasında gözden […]

Jack Higgins – Korkunun Kanatları

Yağmur geceyarısından hemen sonra başlamıştı. Portekizli polis nöbetçi kulübesinden bir pelerin alıp hiç bir şey söylemeden genç kadının omuzlarını örttü. Hava da epey soğumuştu. Kadın ısınmak için ileri geri yürümeye başladı, arada bir durup uzaktan Lizbon ışıklarının parıldadığı Tagus nehri ağzına bakıyordu. Epey uzaktaydı; Berlin, Paris ya da Madrid kadar değil ama yine de uzaktaydı. […]

Jack Higgins – Kartal Süzülürken

Köşede, gösterişli bir mozolenin üzerinde kollarını açmış bir Ölüm Meleği vardı. Bunu çok iyi anımsıyorum, çünkü birisi org çalıyor ve renkli camdan içeri gün ışığı süzülüyordu. Çevresindeki binalar gibi Viktorya tarzında inşa edilmiş olan bu kilise fazla eski değildi. St. Martin Meydanı. Bir zamanlar iyi bir semtmiş. Şimdi ise fazla gelişmemiş, bakımsız, ama yine de […]

Jack Higgins – İnfaz Günü

Iç avluda birini öldürmek için hazırlık yapıyorlardı. Bu da günlerden pazartesi olduğu anlamına gelirdi, çünkü pazartesileri infaz günüydü. Hücrem binanın diğer tarafında olmasına karşın tüm olaya tanık olacak tutukluların bulunduğu hücrelerden gelen tedirgin seslerin artık ne anlama geldiğini biliyordum. Az sonra davullar çalacaktı ve bu da komutanın hoşuna gidiyordu. Derin bir sessizlikten sonra biri ateş […]

Jack Higgins – Devlerin Gazabı

Polis Müdürü genellikle hafta arası öğle saatlerinde, halkın geri kalan bölümünü özendirmek için olacak, birini kurşuna dizmeyi başarırdı. Bu da o dönemlerinde Meksika’nın bazı yörelerinde işlerin nasıl yürütüldüğü hakkında bir fikir verir sanırım. İstasyondan yokuş yukarı tepeyi yarılamışken ilk salvo ateşin sesiyle farkında olmadan elimi ceketimin içine sokuverdim. Yol boyunca gölgede kalmayı başarabilmiştim ama Plaza […]

Jack Higgins – Atmaca

Harry Carter’ı taşıyan jip Cezayir dışında Dar El Quad adındaki büyük villanın kemerli, oymalı kapısının önünde durduğu zaman güneş batmak üzereydi. «Bekle beni,» dedi Carter şoföre ve nöbetçilerin arasından geçip merdivenleri tırmandı. Loş, serin holde genç bir yüzbaşı yazlık üniformasıyla masanın başında oturmuş çalışıyordu. Önündeki levhada Yüzbaşı George Cusak yazılıydı. Başını kaldırıp Carter’a baktı ve […]

Bret Easton Ellis – Amerikan Sapığı

“Yeraltından Notlar” İnsanların yaptığı büyük hatalardan biri, görgü kurallarının sadece mutlu fikirlerin ifadesi olduğunu sanmaktır. Adab-ı muaşerete uygun biçimde dile getirilebilecek gayet geniş bir davranış yelpazesi vardır. Uygarlık dediğimiz de bundan başka bir şey değildir -bu davranışları düşmanca değil, görgü kurallarına uygun bir biçimde yerine getirmektir. Hata yaptığımız yerlerden biri, herkesin “neden aklımızdan geçenleri söyleyivermeyelim?” […]

Irvin D. Yalom – Aşkın Celladı

Yaşamın bu gerçekleri arasında en açık olanı, sezgisel biçimde en kolay anlaşılanı ölümdür. Erken bir yaşta, çoğu kez sanıldığından çok daha erken çağlarda, ölümün geleceğini ve ondan kurtuluş olmadığını öğreniriz. Yine de, Spinoza’nın deyişiyle, –Her şey kendi varlığı içinde sürekliliğini korumaya çabalar.– İnsanın özünde, varolmayı sürdürme dileği ile kaçınılmaz ölüm bilinci arasında kesintisiz sürüp giden […]

Ira Levin – Cinayet Üçüzdü

ADAMIN planları öylesine güzel, öylesine şaheser biçimde yürüyorken şimdi kız bunların hepsini darmadağın edecekti, içinden yükselen nefret bütün vücudunu kaplıyor, yüzünü, çenelerini kıstıran bir kıskaç gibi sıkıyor. Neyse pek zararı yoktu bunun; ışıklar sönüktü. Kız da yanağını erkeğin çıplak göğsüne dayamış, soluğu alev alev yanaraktan karanlıkta zayıf bir sesle hıçkırıyordu. Adam onu itmek istedi yanından. […]

Ingvar Ambjörnsen – Barkvik Cinayetleri

Gözlerimi yumdum, eski kolt tabancanın namlusunu ağzıma soktum. Makine yağı ve metal kokuyordu. Hoşçakalın pislik çuvalları, diye düşündüm ve tetiği çektim. Karanlıkta zayıf bir tıkırtı. Yaşamda tek başınaydım ve kim bilir ne zaman aptalın teki bu tabancanın namlusuna erimiş kurşun dökmüştü. Ve sonra da Ernst Amca’ya o yılın en iyi Norveççe polisiye romanını yazdığı için […]

Trevanian – Şibumi

Şaşırtıcı bir kitap, şaşırtıcı bir yazar, şaşırtıcı bir kahraman, inanılmaz ölçüde karışık ve özgün bir roman kahramanı Nicholai Hel. Yarı Rus, yarı Alman asıllı koyu bir Amerikan düşmanı. Şanghay’da doğmuş, bir Japon generali tarafından büyütülmüş: bir Japon bilgesinden de «Go» oyunu öğrenmiş. Bask dili dahil yedi dili ana dili gibi konuşuyor. Plastik kartla ya da […]

Trevanian – İnfazcı

O gecenin erken saatlerinde St. Laurent. Bulvarı’na yağmur yağmıştı ve biçimsiz kaldırımlarda hâlâ küçük gölcükler vardı. Yağmur dinmişti, fakat CII ajanı Wormwood’un ince açık kahverengi yağmurluğunu giymesine neden olacak kadar serindi. Wormwood montları tercih ediyordu, fakat ajan arkadaşlarının alay edeceklerini düşünerek giyme cesareti gösteremiyordu. Wormwood yağmurluğunun yakasını kaldırarak ve ellerini ceplerine sokarak soğuktan kendini korudu. […]

Tom Clancy – Kızıl Ekim

Polyamyy’deki Kuzey Filosuna bağlı denizaltı üssünde, Sovyet Deniz Kuvvetlerinden Kıdemli Albay Marko Ramius, Arktik denizinin buz gibi havasına göre giyinmişti. Üzerinde beş kat yün ve deri vardı. Pis görünüşlü bir liman römorkörü, komuta ettiği denizaltının pruvasını kanalın aşağısına, kuzeye doğru itiyordu. Kızıl Ekim adlı denizaltıyı iki ay boyunca taşımış olan havuz, şimdi suyla dolu betondan […]