Marcel Proust – Kayıp Zamanın İzinde #6 – Albertine Kayıp

“Mademoiselle Albertine gitti!” Istırap, insan psikolojisine, psikoloji biliminden çok daha derinlemesine nüfuz eder. Daha bir dakika önce, hislerimi tahlil ederken, Albertine’le son bir kez görüşmeden, bu şekilde ayrılmanın, en çok istediğim şey olduğuna kanaat getirmiş, Albertine’in bana verdiği hazların vasatlığıyla beni mahrum ettiği hazların bolluğunu karşılaştırıp kendimi çok zeki bulmuş, onu artık görmek istemediğim, sevmediğim […]

Marcel Proust – Kayıp Zamanın İzinde #5 – Mahpus

Sabahları, yüzüm hâlâ duvara çevriliyken, penceredeki ağır perdelerin tepesinden gün ışığının rengini daha görmeden, havanın o gün nasıl olduğunu hemen anlardım. Bana bu konuda, sabahın ilk sesleri bilgi verirdi; hava rutubetliyse, sesler bana boğularak, çarpılarak ulaşırdı; ferah, buz gibi ve berrak sabahlardaysa, çınlayan boş havada, sesler birer ok gibi titreşirdi; daha ilk tramvay geçerken, tekerlek […]

Marcel Proust – Kayıp Zamanın İzinde #4 – Sodom ve Gomorra

Yıldırımdan kurtulan Sodom sakinlerinin torunları olan kadınların ve erkeklerin ilk ortaya çıkışı. Bildiğimiz gibi, o gün (Guermantes Prensesi’nin gece davetinin olduğu gün), dükle düşese biraz evvel anlattığım ziyareti yapmadan önce, uzun süre pusuya yatıp onların dönmesini beklemiş ve nöbetim sırasında da, özellikle M. de Charlus’ü ilgilendiren bir keşifte bulunmuştum, ama bu keşfi aktarmayı, kendi başına […]

Marcel Proust – Kayıp Zamanın İzinde #3 – Guermantes Tarafı

Kuşların sabah cıvıltıları Françoise’a tatsız geliyordu. “Hizmetçilerin” her sözü yerinden sıçratıyordu onu; attıkları her adımdan rahatsız oluyor, ne yaptıklarını merak ediyordu; taşınmıştık çünkü. Eski apartmanımızın “altıncı katındaki hizmetkârlar daha az hareket etmezlerdi elbette; ne var ki onları tanıdığından, gidiş gelişleri de Françoise için dostça şeyler haline gelmişti. Oysa şimdi sessizliğe bile sancılı bir dikkatle yaklaşıyordu. […]

Marcel Proust – Kayıp Zamanın İzinde #2 – Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde

Karakterlerde farklı yönelişler. – Norpois Markisi. – Bergotte. – Bir süreliğine Gilberte’i göremeyişim; bir ayrılığın sebep olduğu ilk hafif keder gölgesi ve unutuşta düzensiz gelişmeler. M. de Norpois’yı ilk kez akşam yemeğine davet etmek söz konusu olduğunda, annem Profesör Cottard’ın seyahatte olmasına ve kendisinin de Swann’la bütün ilişkisini kestiğine hayıflanmıştı; hem profesör, hem de Swann, […]

Marcel Proust – Kayıp Zamanın İzinde #1 – Swann’ların Tarafı

Uzun zaman, geceleri erkenden yattım. Bazen, daha mumu söndürür söndürmez, gözlerim o kadar çabuk kapanıverirdi ki, “uykuya dalıyorum” diye düşünmeye zaman bulamazdım. Aradan yarım saat geçtikten sonra da, artık uykuya geçme vakti geldiği düşüncesiyle uyanırdım; hâlâ elimde zannettiğim kitabı bırakıp ışığımı söndürmek isterdim; az önce okuduklarım hakkında fikir yürütmeye, uyurken de devam ederdim, Ama fikirlerim […]

Marc Auge – Paganizmin Dehası

Birey ve Din Bergson, Durkheim’in, bireysel akıl ile kolektif anlayış arasında, birinin tasarımlarının diğeri için sergilediği anlaşılmaz görünümü açıklamak için kurduğu, ona göre çok fazla radikal olan karşıtlığı şaşırtıcı bulur. Bu karşıtlıkta, bireyi soyut bir varlığa, toplumsal kitleyi tek gerçekliğe dönüştürmek gibi temelde sosyolojik olan bir hata görür. Bu, Bergson’un, bireyin toplumsal karakterine itiraz ettiği […]

Mantık ve Diyalektik – Aydın Çubukçu

Bu çalışma, önce bir dizi tartışmanın dağınık notları olarak başladı. Bir süre sonra tartışma, ona katılanlarca “ders” diye adlandırılınca, notların da düzenli tutulması ve okunup yeniden tartışılabilmesi için yazıya dökülmesi gerekti. O haliyle buna “kitap” denildi. Yakıştırılan bu adı hak etsin diye notlar üzerinde yeniden çalıştım. Bize ulaşan birikime bakarak, iki bin beş yüz yıldır […]

Mansfield Park – Jane Austen

Otuz yıl kadar önce Huntingtonlu Miss Maria Ward, yalnızca yedi bin sterlin ağırlığı olduğu halde başına talih kuşu konmasıyla Northampton Eyaleti’nden, Mansfield Park malikânesinin sahibi Sir Thomas Bertram’ı kendisine âşık etti ve böylece bir “baronet” karısı konumuna yükselerek görkemli bir konak ve bol gelir sahibi olmanın tüm nimetlerine kondu. Bütün Huntington bu “kısmet”in parlaklığının söylentisiyle […]

Malcolm Gladwell – Outliers (Çizginin Dışındakiler)

– BAZI İNSANLAR NEDEN DAHA BAŞARILI OLUR | “BU İNSANLAR YAŞLILIKTAN ÖLÜYORDU. O KADAR.” outlier (çizginin dışındaki) isim 1. başlıca ya da ilişkili bir oluşumdan uzakta konumlanmış ya da farklı sınıflandırılmış olan şey 2. ortaya koyduğu değer, seçilmiş diğer örneklerden belirgin biçimde farklı olan istatistiksel gözlem 1. Roseto Valfortore, İtalya’da Roma’nın yüz mil güneydoğusundaki taşra […]

Malcolm Gladwell – Blink

Gianfranco Becchina adında bir sanat simsarı 1983 yılının Eylül ayında Kaliforniya’daki J. Paul Getty Müzesi’ne gider ve elinde MÖ 6. yüzyıla ait mermer bir heykel olduğunu söyler. Kouros *1olarak bilinen bu heykelin –sol bacağı önde ve kolları yanda duran, çıplak, genç bir erkek vücudu– dünya üzerinde ya ardından Evelyn Harrison da benzer bir yorumda bulundu. […]

Maksim Gorki – Küçük Burjuva İdeolojisinin Eleştirisi

Küçük burjuva, uzun yıllar sürecinde oluşmuş düşünce ve alışkanlıkların dar çemberi içinde sıkışıp kalmış, bu çemberlerin dışına çıkamayıp, kurulu makine gibi düşünen bir varlıktır. Ailenin, okulun, kilisenin, “hümanist” edebiyatın etkisi, “yasaların ruhu”, burjuva “gelenekleri” denilen bütün şeylerin etkisi küçük burjuvaların kafalarında bir saatin çarklarına benzer. Küçük burjuva düşüncelerinin küçük çarklarını, küçük burjuvanın rahatına düşkünlüğünü harekete […]

Maksim Gorki – Ekmeğimi Kazanırken

Sanırım, Gorki’nin eserinin unutulduğu bir zaman gelecektir; ancak bin yıl sonra bile insan Gorki’nin unutulacağı şüphelidir. (Anton Çehov) Aleksey Maksimoviç Peşkov Rusya’da sosyal adaletsizliğin edebiyatta ve toplumsal alandaki tartışmaların önemli bir konusu olmaya doğru yol aldığı bir dönemde, yoksul koşullar altında büyüdü. Büyükbabası Volga üzerinde çalışan gemileri karadan çeken işçilerden biriydi; erken yaşta ölen babası […]

Maksim Gorki – Çocukluğum

Yarı karanlık, daracık odada, babam pencerenin önünde, yerde yatıyordu. Üzerinde olağanüstü uzun, beyaz bir örtü vardı. Çıplak ayaklarının parmakları tuhaf bir biçimde ortadaydı, göğsünün üzerinde sakin kavuşturulmuş ellerinin parmakları da büküktü; her zaman neşeli bakan gözlerinin üzerine birer siyah madenî para sıkıca yerleştirilmişti. Sevimli yüzü karanlıktı, tuhaf görünen dişleri korkutuyordu beni. Annem, üzerinde kırmızı bir […]

Maksim Gorki – Bozkırda

Tanıdıklarımdan biri bana şu hikâyeyi anlattı bir gün: Moskova’da öğrenciyken, “malûm kadınlar”dan biriyle, anlarsın ya, komşuluk etmek zorunda kalmıştım. Tereza adında bir Polonyalıydı, tri-yarı, kömür küfesinden çıkmış gibi kara bir kadındı. Birbirine bitişik kaşları, baltayla yontulmuşcasına kaba-saba bir suratı vardı. Karanlık gözlerinin hayvanca parıltısından, kalın ve gür sesinden, külhani tavırlarından, satıcı kadınlara benzer iri gövdesinden […]

Maksim Gorki – Benim Üniversitelerim

Sanırım, Gorki’nin eserinin unutulduğu bir zaman gelecektir; ancak bin yıl sonra bile insan Gorki’nin unutulacağı şüphelidir. (Anton Çehov) Aleksey Maksimoviç Peşkov Rusya’da sosyal adaletsizliğin edebiyatta ve toplumsal alanda tartışmaların önemli bir konusu olmaya doğru yol aldığı bir dönemde, yoksul koşullar altında büyüdü. Büyükbabası Volga üzerinde çalışan gemileri karadan çeken işçilerden biriydi; erken yaşta ölen babası […]