Kategori: Genel

Yavuz Bahadiroglu – Misir’a Dogru

Cins at hafiften kişneyince ateşin önüne çökmüş bini-cisi başını kaldırdı. Ağaçların arasına doğru baktı. Bir guguk kuşu vardı çardağın orada. Gözleri karşılaştı genç adamla, kuş uçtu. At yeniden kişnedi. “Huysuzlanma aslanım, guguk kuşundan kimseye zarar gelmez.” Yirmi beş yaşlarında uzun boylu, bir gençti. Omuzlan cepkeninden taşacak kadar genişti, pazuları kabarmıştı. Gözleri kılıç çeliği sertlikte bakıyor, […]

Yavuz Bahadiroglu – Kopru Basi

Ruhunun derin keşmekeşinde homurdanarak vücuduna yayılan ürküntüyü defetmek için çırpındıkça, etrafını saran eciş-bücüş mahlûklar daha beter saldırganlaşıyorlar. Hele Davut Ağaya benzeyeni; başındaki fötr şapkayı evire çevire ve durmadan sırıtarak, “Mahvoldun,” diyor, “artık herşeyinle birlikte mahvoldun!” Kimi dev bir böcek, kimi kocaman bir akrep, kimisi de rahmetli anasının masallarından fırlamış şiş karınlı bir ejderha. Tuhaf ki, […]

Yavuz Bahadiroglu – Kaçırılan Prenses

“Merak gırtlağıma düğümlendi bre yiğidim,” di- ye yakındı Köse, “Allah’ını seversen anlat şu işi; anlat ki, Đbrahim Can kardaşımla birlikte rahatlaya- lım; içimizin merakı defolsun.” Adı dillere destan akıncı beyi Sunguroğlu, ge- minin küpeştesine yaslanmış, denizi seyre dalmış- tı. Yunus balıklarının köpükler arasında oynaşma- ları ne kadar da hoştu. Bazen batıyor, bazen su yü- züne […]

Yavuz Bahadiroglu – I. Murad

“Bir sâh-i âli-sân iken, sâh-i cihana kıydılar, Gayretlü genç arslan iken, jâh-i cihana kıydılar. Gaazi bahadır hân idi, âli-neseb sultan idi, Nâmiyle Osman Han idi, sâh-i cihana kıydılar.’ ‘¦ Nev’i Delicesine yağmur, delicesine rüzgâr. 1622 yılının 20 Mayıs gecesi. Karanlık, ıslak, yapışkan bir gece. Yedikule zindanının etrafında ölüm sükûtu. Yedikule zindanının taş odalarından birinde ölümün […]

Yavuz Bahadiroglu – Gemide Isyan

Gökyüzünde kara, kapkara bulutlar yığılmıştı. Akşamın alacası gittikçe koyulaşıyordu. Nicedir rahvan adım giden orta yaşlı adam atını tepikledi: “Hızlanmah” diye söylendi, “yağmur bastırmadan ulaşmalı Çimpe Kalesine.” Kale göründüğünde şaşırdı. Bir ışık deryasının içinde yüzüyordu, uzaktan görünüşü gökyüzündeki yıldızlar kadar şendi. “Tuhaf!” diye gülümsedi. “Geldiğimi haber alıp fener alayı mı düzenlediler? Amma da bol ışık var.” […]

Yavuz Bahadiroglu – Endulus’e Veda

On beşinci asrın sonlarına doğru İspanya… Fokur fokur kaynayan bir cadı kazanı… Birbiri ardına çöken İslâm Devletlerinin enkazı üstünde güçlükle ayakta durmaya çalışan Gırnata Devleti… İhtilafların, taht kavgalarının zelzelesinde titrek, ürkek, bitkin… Navar-Aragon Kralı Ferdinand ile Kastilya Kraliçesi İzabella’nın bitmez tükenmez kin deryasına batmış, çepe çevre düşmanlarla kuşatılmış… Kurtuba şehri yakınlarında bir köy. Köy yolunda […]

Yavuz Bahadiroglu – Dorduncu Murad

“Bir sâh-i âli-sân iken, sâh-i cihana kıydılar, Gayretlü genç arslan iken, jâh-i cihana kıydılar. Gaazi bahadır hân idi, âli-neseb sultan idi, Nâmiyle Osman Han idi, sâh-i cihana kıydılar.’ ‘¦ Nev’i Delicesine yağmur, delicesine rüzgâr. 1622 yılının 20 Mayıs gecesi. Karanlık, ıslak, yapışkan bir gece. Yedikule zindanının etrafında ölüm sükûtu. Yedikule zindanının taş odalarından birinde ölümün […]

Yavuz Bahadiroglu – Cem Sultan

Vâris-i mülk-i Süleyman» hadeka-i sultani rüûsu’s-salâtîn sahibü’l-izzii ve’t-tem-kîn mahz-ı lûtfullahi’l-kirâm oğlum Sultan Cem Allahu bekan yazıla.» Fatih Sultan Mehmed Han Dumrul deresinin ak taşlarla sessizce kucaklaşmasına, kucaklaşıp her birinin alnına köpükten pak bir öpücük kondurmasına, ardından bir türkü tutturup yatağına boylu boyunca uzanmasına bakarken, ağzına attığı koca lokmayı çiğnemeyi unuttu; yan yapıldak bir dalgınlıkla dereye […]

Yavuz Bahadiroglu – Caka Bey

Güneş ilk ışıklarını çadırların üstüne serpiyordu. Sabah meltemi, ince hıçkırıklarla sarsıla sarsıla çadırların arasında geziniyordu. Kâh meydanın ortasına dikili Selçuklu sancağını okşuyor, kâh ulu çınarın yapraklarını hışırdaƨyordu. Nihayet bir çığlıktan ürktü, çığlıkla birlikte bey çadırına daldı. “Düşman göründüüü! Düşman göründüüü!” Çavuldur Bey, daha ilk çığlıkta doğruldu. Başucuna asılı kılıca el aƴ. Yine Bizans’la hesaplaşacakƨ. Bunun […]

Yavuz Bahadiroglu – Buhara Yaniyor

Karakum çölünün eteklerine kadar uzanan orman derin bir sessizliğe gömülmüştü. Bazen bir baykuş sesi, bazen bir çakal çığlığı sükûneti bozuyor, bazen de bir kurt uluması duyuluyordu. Kış erken bastırmıştı. Zemin ince bir kar tabakasıyla kaplı idi. Üstüne ay ışığı vurdukça yer yer parlıyor, gümüşî kıvrımlar meydana geliyordu. Süvari yorgun görünüyordu. Atının yularını bırakmış, buz tutan […]

Yavuz Bahadiroglu – Boslukta Yurumek

Bel kemiğine çömelen ağrıyı ürkütmek ister gibi hızla doğruldu, bir kolunu kazmanın sapına dayayarak gerindi, öylece köyden yana baktı. Yukarıköy, tabiatın yeşiline sarınmış terliyordu. Kestane püsküllerinin kokusu ıhlamur çiçeklerinin kokusuna karışmış, her yer baharın büyüleyici güzelliğine banmıştı. Yukarıköy’ü Aşağıköy’den ayıran dere uzun ıhlamurların siperinde kayıptı, görülmüyordu. Ama Ali için bu köyde meçhul yoktu, her karış […]

Yavuz Bahadiroglu – Biz Osmanli’yiz

MALAZGİRT’TE ALPARSLAN’IN üzerine yürüyen Bizans ordusunda bulunanların ortak adı “düşman”dı; Selçuklu ordusunun içinde yer alan Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Abaza, Arnavut vs. gibi etnik unsurların ortak adı ise “kardeş”ti… Kosova’da, Niğbolu’da, Varna’da, Preveze’de olanlar da hiç farklı değildi. “Kardeş’ler, “düşman’la savaşıyor, savaş sonrasında ise ortak zaferin tadını çıkarıyorlardı… Zafer çizgisi günün birinde Çanakkale’ye dayandı. Çanakkale […]

Yavuz Bahadiroglu – Binatli

Tuna suyu boz bulanıktı. Tuna suyu çamur deryasına banmış, kıvrım kıvrımdı. Ürkek ürkek yuvarlanıyordu Tuna suyu. Binatlı akıncının yiğit kumandanı Gazi Timurtaşoğlu Umur Bey atından indi, yerden bir taş aldı, fırlattı Tuna suyunun boz bulanıklığına doğru: “Be hey!” dedi hasret soluklanarak, “Be hey Tuna, çıkışın kandedir bilmem amma, teey oralara kadar varmak dilerim, almak dilerim, […]

Yavuz Bahadiroglu – Bediuzzaman Said Nursi

KOYU SİS, KÂBUS GİBİYDİ. Bütün soğukluğu ve ürkütücülüğü ile Eğridir Gölünün üstüne çökmüştü. Abandıkça abanıyor, hava soğudukça soğuyordu. Güneş, kara bulutların tuzağına düşmüştü. Kara bulutlar, güneşin yalnız sıcağını değil, ışığını da yutmuştu. Eğridir Gölü, gün ortasında geceyi yaşıyordu. Büyücek bir kayık, sisin böğrüne saplıydı. İki kayıkçıdan biri yelken kullanırken, diğeri uzun bir sırıkla buzları kırmaya […]

Yavuz Ahundlu – Karabag imdat cigligi

22 yıldır Ermeni şovenistleri Azerbaycan’ın eski kültür ocaklarından biri olan Karabağ işgal etmek amacı ile kötü bir yola girmişler, onlar ken-di ağalarının yardımına güvenerek silah gücü ile bu yurdu Ermenistan’a bağlamak için on binlerce masum insanın hayatına son vermişlerdir. Ön-ce Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin hepsini kovmuşlardır. Kasım 1988’de Azerbaycanlıların kovulması ve yapılan vahşetler dün-ya kamuoyunca […]

Yaver Suphi – Enver Pasa’nin Son Gunleri

Enver, Talat ve Nazım Paşalar Nasıl Kaçtı? [1] 1918 yılı İkinciteşrin [Kasım] üçüncü günü akşamı. Kasvetli, fırtınalı, yağmurlu berbat bir hava. İnsanı kışın vaktinden evvel gelmiş olduğuna inandıran soğuk bir gün doğusu rüzgârı, iliklere işleyen ince bir yağmurla karışık etrafı allak bullak ediyor, her tarafı kasıp kavuruyor. İstanbul halkı, dört sene süren kanlı ve çetin […]