Kategori: Klasikler

Reşat Nuri Güntekin – Ateş Gecesi

Aydından Milâsa inen posta arabasında beş kişi idiler: Durmadan tütün içen ve dizleri arasına sıkıştırdıkları bir kahve tepsisi üstünde kâğıt oynıyan iki incir komisyoncusu; yüzü çiçek bozuğundan delik meleyen kuzulara, böğüren ineklere, anıran eşeklere kendi seslerinden ayırt edilmez seslerle cevap veriyor, yol arkadaşlarını gülmekten kırıp geçiriyordu. Bir aralık Muğlaya giden bir deve kafilesine musallat olmuş, […]

Reşat Nuri Güntekin – Akşam Güneşi

“Romanımın hakikî kahramanı olan sevgili zevcem Hâdiye’ye 8 Teşrinievvel 1927 Reşat Nuri” Onu ilk defa bir haziran günü Sazlı Pınar yolunda gördüm. Viran bir köprünün başında köylülerle konu-uyordu. Yakası kapalı boz ceketi, tozlu dolakları, iri dolgun ücuduyla bana evvelâ bir çiftlik kâhyası gibi göründü, füzünün yarıdan ziyadesini kapıyan beyaz güneşliği alanda yalnız çenesiyle dudakları görünüyordu. […]

Reşat Nuri Güntekin – Acımak

— Merkezde Zehra isminde bir başmuallim varmış… Hangi mektep olduğunu bir yere kaydettim ama bir türlü bulamıyorum. Mebus Şerif Halil Bey, cüzdanının yelek ceplerini karıştırıyordu. Maarif Müdürü gülerek: — Zahmet etmeyin efendim, malûm, dedi. Zehra vilâyetin en maruf bir simasıdır. — Dostlarımdan biri bu hanım için sizden birkaç gün izin istememi rica etti… İstanbulda ihtiyar […]

Honoré de Balzac – Pierrette

1827 Ekim’inde, bir gündoğumunda, kıyafetine bakıp modern bir terimle ve küstahça proleter diye adlandırılabilecek on altı yaşlarında bir genç, aşağı Provins’deki küçük bir meydanda durdu. Bu saatte, büyük bir kare oluşturan bu meydanda çeşitli evleri kimseye görünmeden inceleyebilirdi. Provins ırmakları üstüne oturtulmuş değirmenler çalışmaya başlamışlardı bile. Bunların yukarı kentteki yankılarıyla yinelenen, sabahın serin, temiz havası […]

Nikos Kazancakis – Aleksi Zorba

Çok sevdiğim bir işçi olan Aleksi Zorba’nın hayatını ve yaşama düzenini yazmayı çok kez istemişimdir. Hayatımda bana en çok iyiliği dokunan şeyler, gezilerle düşler olmuştur. Ölü ya da diri insanlardan, savaşmamda bana yardım edenler çok azdır. Ama ruhumda en çok iz bırakan insanları saptamak isteseydim, herhalde üç dört ad sayabilirdim: Homeros, Buddha, Bergson, Nice ve […]

Nikolay Vasilyeviç Gogol – Üç Öykü – Petersburg Öyküleri – Burun, Fayton ve Palto

Çevirenler : Erol Güney, Orhan Veli Kanık, Oğuz Peltek ÖNSÖZ Burada çevirisini verdiğimiz Burun, Fayton ve Palto, Gogol’un “Petersburg Öyküleri”nin en güzel eridir ve Gogol’un dehasının bütün özel iklerini en iyi gösteren örneklerdir. Gogol, Burun’u 1833’te yazmaya başladı. 1835’te ilk biçimini vererek bitirdikten sonra “Moskovski Nablüdatel” dergisine gönderdiyse de derginin yönetmeni, öyküyü bayağı bulduğu için […]

Nikolay Vasilyeviç Gogol – Taras Bulba

– Ee, dön de göreyim boyunu posunu, oğul! Aman, böyle de giyinme mi olurmuş? Bunlar mı papaz cüppesi dedikleri? Sizin okulda hep böyle mi giyinirler? Kiyev papaz okulunda okuyan iki oğlunu eve gelişlerinde karşılayan yaşlı Kazak Bulba’nın ilk sözleri bunlar oldu. Delikanlılar atlarından ineli çok olmamıştı. Okulu yeni bitiren papaz yamağı utangaçlığıyla kızarıp bozarıyorlar, babalarının […]

Nikolay Vasilyeviç Gogol – Taras Bulba 2 (Cumhuriyet)

Zaporojyelilerin ordusunda bir gürültüdür, bir kargaşadır gidiyordu. Düşman destek kuvvetlerinin kente girdiğini önce kimse anlayamadı. Sonradan öğrenildi ki, kentin yan kapısını tutan Pereyaslav bölüğünün Kazakları bir gün önce içip içip sızmışlar; düşman baskın yapınca yarısı kılıçtan geçirilmiş, yarısı da neye uğradıklarını bilemeden tutsak edilmişler. Komşu bölükler patırtıdan uyanıp silahlarına sarılıncaya değin Lehliler kapıdan içeri girmeyi […]

Nikolay Vasilyeviç Gogol – Taras Bulba 1 (Cumhuriyet)

─ Ee, dön de göreyim boyunu posunu, oğul! Aman, böyle de giyinme mi olurmuş? Bunlar mı papaz cüppesi dedikleri? Sizin okulda hep böyle mi giyinirler? Kiyev papaz okulunda okuyan iki oğlunu eve gelişlerinde karşılayan yaşlı Kazak Bulba’nın ilk sözleri bunlar oldu. Delikanlılar atlarından ineli çok olmamıştı. Okulu yeni bitiren papaz yamağı utangaçlığıyla kızarıp bozarıyorlar, babalarının […]

Nikolay Vasilyeviç Gogol – Palto (Bordo-Siyah)

“Tanrı’nın emriyle şu tuhaf kahramanlarımla sürüp giden koca hayatı, herkesin görebileceği alay ve kimsenin göremeyeceği gözyaşlarıyla daha ne kadar seyredeceğim?” Ölü Canlar, 1842 Rus edebiyatının büyüleyici bir gelişim gösterdiği 19. yy’ın ilk yarısına tanıklık eden ve tanıklığının sonuçlarını zengin dili ve insanı derinden etkileyen hiciv yeteneğiyle gözler önüne seren Nikolay Gogol, aslında bu ‘büyülü dönemin’ […]

Nikolay Vasilyeviç Gogol – Ölü Canlar

Kim olursan ol, ey okur, ister yüksek tabakadan önemli biri, ister basit halk arasından, sıradan biri ol; Tanrı sana eğer okuyup yazabilme gibi bir üstünlük bağışlamış ve benim kitabım da eline geçmişse, bana yardım etmeni rica ediyorum senden. İlk baskısını okuduğunu sandığım bu kitapta bizim toplumumuzdan birini anlatıyorum. Arabasıyla Rusya topraklarını dolaşıyor kahramanım ve soylulardan […]

Mihail Bulgakov – Usta ile Margarita

Kader, Mihail Afanasyeviç Bulgakov’la ilgili kâğıtlarımın, mektupların, yazıların, notlarımın kaybolmasını istedi. Oysa bunlardan bir kitap doğacaktı. Hastalığın ölüme mahkûm ettiği Bulgakov’un hayatının son günlerinde topladığım biyografik bilgilerin yardımıyla, bu romana, yayımlanırken bir önsöz yazacaktım. Hem şakalaşıyor, hem not alıyorduk. Notlar, Bulgakov’un hayatının en az bilinen bölümüyle ilgiliydi. “Gençliğimde çok çekingendim,” diyordu. “Hayatımın sonuna kadar da […]

Mihail Bulgakov – Köpek Kalbi

Vhouu, vhouu, vhouu hou houuuuuu! Bana bakın, ölüyorum. Eşikte, fırtınanın kopardığı canhıraş çığlıklara bir de benim feryadım karışıyor. Her şey bitti sonum geldi benim. Kafasında leş gibi takkesiyle bir adam, daha doğrusu Maliye Bakanlığı memurla^ rmm kantin aşçısı vücudumun sol yanım iyice haşladı. Süprüntü bir de proleter olacak. Aman Allahım, galiba kemiklerime kadar yandım. Çok […]

Mihail Bulgakov – Genç Bir Doktorun Anıları

At üstünde ıssız köy yollarından hiç geçmemiş birine anlatacak bir şeyim yok; ne de olsa anlamayacak bununla ilgili anlatacaklarımı. Geçene de hatırlatmayı hiç istemem. Kısa ke yola çıktık. Güya arabayla gidiyoruz… Aman ya Rabbi! Yayan daha hızlı giderdik. Arabanın bir tekeri çukura saplanıyor, diğeri havada kalıyor, bavul ayaklarımın üstüne düştü. Küt… Önce bir yana, sonra […]

Mihail Bulgakov – Beyaz Muhafız

1918, devrimden sonraki ikinci yıl, hem harika, hem de korkunç bir yıldı. Yazı bol güneşli ve sıcak, kışı karlı mı karlıydı. Gökyüzünün en tepesinde iki yıldız dururdu: Çobanyıldızı, diğer adıyla akşam yıldızı Venüs ve titrek kırmızı Mars. Fakat kanlı günlerde olduğu gibi barış günlerinde de yıllar adeta bir ok misali uçup gidince yılbaşı ağaçlarının, Noel […]

Miguel de Unamuno – Üç Örnek Öykü ve Bir Önsöz

Üç Örnek Öykü ve Bir Önsöz! Bu kitabın kapağına Dört Örnek Öykü de yazabilirdim. Dört! Niçin? Çünkü bu Önsöz de bir öyküdür. Bir öykü, bunda anlaşalım ve bir nivola değil, bir öykü. Bu nivola sözcüğünü ilk kez uzun bir öyküm için –Ne öykü ama!–, Sis için kullanmıştım, orada açıkladım, eleştirmenlerim için bulduğum bir çıkış yolu […]