Su üzerinde ilk yürüdüğümde on iki yaşındaydım. Bu numarayı bir gecede öğrendiğimi iddia etmeyeceğim, siyah elbiseli bir adam öğretti her şeyi. Yehudi Usta beni bulduğunda, Saint Louis sokaklarında dilencilik yapan dokuz yaşında bir öksüzdüm, marifetimi halka göstermeme izin verinceye kadar tam üç yıl benimle düzenli olarak çalıştı. Çalışmaya başladığımızda 1927 yılıydı, Babe Ruth ile Charles […]
Kategori: Genel
Paul Auster – Lulu Koprude
Paul Auster – Kış Günlüğü
Bunun hiç başına gelmeyeceğini, gelemeyeceğini, dünyada bunlardan hiçbirinin başına gelmeyeceği tek kişi olduğunu sanırsın; sonra tıpkı herkese olduğu gibi hepsi teker teker senin de başına gelmeye başlar. Yataktan kalkıp pencereye giderken soğuk yer döşemesine çıplak ayaklarınla basıyorsun. Altı yaşındasın. Dışarıda kar yağıyor ve arka bahçedeki ağaçların dalları bembeyaz oluyor. İş işten geçmeden konuş şimdi ve […]
Paul Auster – Görünmeyen
Onun elini ilk kez 1967 baharında sıktım. O tarihte Columbia’nın ikinci sınıfında, kitaplara meraklı ve günün birinde kendime şair diyebilecek kadar iyi şiir yazacağına inanan (ya da vehmeden) toy bir yeniyetmeydim; çok şiir okuduğum için onun adaşına Dante’nin cehenneminde, Inferno’nun yirmi sekizinci kıtasının son dizelerinde gezinen bir ölü olarak rastlamıştım. Kesik başını saçlarından tutup fener […]
Patrick Tort – Darwin ve Darwincilik
Patrick Modiano – Yıkıntı Çiçekleri
Kasım ayının o pazar akşamında, Abbe-de-1’ Epee Sokağındaydım. Sağır Dilsizler Enstitüsünün yüksek duvarı boyunca yürüyordum. Sol tarafta, Saiııt-Jacques-du Haut-Pas Kilisesinin çan kulesi yükseliyor. Studio des Ursulines Sinemasında film seyrettikten sonra . uğradığım, Saint-Jacques Sokağının köşesindeki bir kahve kalmış aklımda. Kaldırımda, solmuş yapraklar. Ya da eski bir Gaffiot sözlüğünün yanmış sayfaları. Burası okulların ve manastırların bulunduğu […]
Patrick Modiano – Kotu Bir Ilkbahar
Francis Jansen ile 1964 yılının ilkbaharında, on dokuz yaşında tanıştım. Bugün onun hakkında bildiğim pek az şeyi anlatmak istiyorum. Sabahın erken saatlerinde, Denfert-Roche-reau Meydanı’ndaki bir kahvede tanışmıştık. Yanımda benimle aynı yaşlarda olan bir kız arkadaşım vardı. Jansen de karşımızdaki masada oturuyordu. Gülümseyerek bizi izliyordu. Sonra yanındaki kumaş kaplı kanepenin üstünde duran çantadan bir Rolleiflex çıkardı. […]
Patrick Modiano – En Uzagindan Unutusun
O orta boyluydu, öteki, Gerard Van Bever, azıcık daha kısaydı. İlk karşılaşmamızın akşamı, otuz yıl önceki o kış mevsimi, Tournelle Rıhtımı’ndaki bir otele kadar eşlik etmiştim onlara, sonra kendimi odalarında bulmuştum. iki yatak, biri kapının yanında, öteki pencerenin dibinde. Pencere rıhtıma bakmıyordu, sanırım, kırma tavanlıydı. Odada hiçbir dağınıklık ilişmemişti gözüme. Yataklar yapılmıştı. Valiz maliz yoktu. […]
Patrick Le Roux – Roma İmparatorluğu
Roma İmparatorluğu resmi olarak İÖ 27’de doğmuş ve bir görüşe göre 410’da Roma’nın Alarik’in Gotlar’ı tarafından alınmasıyla ya da Germenler’in sürekli saldırıları sonucu Batı imparatorluğunun son bulduğu tarih olan 476’da ortadan kalkmıştır. Aslında, ikinci Pön Savaşı’ndan sonraki Roma geçmişi referans alınmadan anlaşılamayan ve birliğini sadece siyasal tarihten alan bir tarih dilimini kesinlikle belirlemek zordur. Geç […]
Patricia Highsmith – Tatli Hastalik
Kıskançlık, David’in uykusunu kaçırmış, karanlık ve sessiz pansiyondaki dağınık yatağından kalkıp sokaklara çıkmasına yol açmıştı. David öylesine uzun bir zamandır bu duyguyla yaşamaktaydı ki, doğrudan doğruya yüreğini sızlatan alışılmış görüntüler ve sözler bile artık bilincinin yüzeyine çıkmıyordu. Şimdilik “Durum” demekle yetiniyordu buna. Şimdiki “Durum”, neredeyse iki yıldır sü-regitmekteydi. Ayrıntılara kafa yormanın gereği yoktu. Durum, ağır […]
Patricia Highsmith – Ripley’in Oyunu
Tom, “Kusursuz cinayet diye bir şey yoktur,” dedi Reeves’e. “Kusursuz cinayet tasarlamak, bir salon oyunu oynamaktan başka bir şey değildir. Çözümlenmemiş bir sürü cinayet var diyebilirsin gerçi. O başka iş.” Sıkılmıştı Tom. Küçük, ama canlı bir ateşin çıtırdadığı büyük şöminenin önünde gidip geliyordu. Tutucu biri gibi, akıl öğreten bir kilise yetkilisi gibi konuştuğunun farkındaydı ama […]
Patricia Highsmith – El Surcmesi
“Bana mektup olmadığından emin misiniz?” diye sordu Ingham. “Adım Howard Ingham. I-n-g-h-a-m.” İngilizce konuştuğu halde, harfleri biraz duraklayarak Fransızca kodlamıştı. Ateş kırmızısı üniformalı ufak tefek Arap, üzerinde I-J yazan gözdeki zarflan tekrar gözden geçirdikten sonra başını iki yana salladı. “Non, M’sieur.” “Merci,” dedi Ingham kibarca gülümseyerek. Aynı soruyu ikinci soruşuydu bu. İlkinde, on dakika kadar […]
Patricia Highsmith – Cam Hucre
Sevgili kedim ÖRÜMCEK’E, Palisades, NewYork’ta doğdu, şimdi Positano’da oturuyor, bu sayfaların büyük kısmında hücre arkadaşımdı. ISaat 15.35, Salı öğleden sonra, Eyalet Cezaevi. Mahkûmlar atölyelerden dönüyordu. Her birinin sırtında numara olan ütüsüz, ten rengi üniformalar giymiş adamlar A Blok’un uzun koridorunda sırayla yürüyordu, hiçbiri yanındakiyle konuşuyor gibi görünmese de hafif bir mırıltı vardı. Tuhaf, ezgisiz bir […]
Patricia Highsmith – Beceriksiz
Yosun yeşili spor gömlekli, lacivert pantolonlu adam kuyrukta sabırsızlıkla bekliyordu. Kasadaki kız gerçek bir aptal, oldum olası paranın üstünü hesaplamayı beceremez, diye düşündü. Saçsız, koca kafasını yana eğip aydınlık giriş salonuna baktı, BUGÜNKÜ PROGRAM: Damgalı Kadın yazısını okudu. İlgilenmediği halde boş gözlerle afişe baktı. Resimde yarı çıplak bir kadın baldır bacak sergiliyordu. Kuyrukta arkasında bekleyenlere […]
Patricia Cornwell – Otopsi
6 Haziran cuma günü Richmond’da yağmur yağıyordu. Şafak sökerken başlayan acımasız sağanak zambaklarışiddetle döverek yapraklarını döküyordu. Asfalt yol ve kaldırımlar yaprakla dolmuştu. Caddelerde küçük ırmaklar, oyun sahaları ve çimenlerin üzerindeyse küçük gölcükler oluşmuştu. Çatıya vuran yağmurun sesini dinleyerek uykuya daldım. Gece sisli cumartesi sabahının ilk saatleriyle buluşurken korkunç bir rüya görüyordum. Yağmur damlalarının süzüldüğü camın […]
Patricia Cornwell – Sinek
DR.KAY SCARPETTA KÜÇÜK CAM şişeyi mum ışığına yaklaştırıp zehirli etanol banyosu içinde yüzen kurt sineğine baktı. Bir pirinç tanesinden daha büyük olmayan pürüzsüz cesedin, siyah kapaklı numune kabında korunmadan önceki başkalaşım aşamasını bir bakışta anladı. Larva eğer yaşasaydı Calliphora vicina, yani bir kurt sineği olacaktı. Ölü bir insanın gözlerine, ağzına ya da yaşayan birinin kötü […]