Kategori: Genel

Paul Strathern – 90 Dakikada Schopenhauer

Modern felsefe çağı Descartes ile başlamıştır. Descartes her şeye kuşku ile yaklaşmış ve bilgi birikimimizi tek bir kesin bilgi ile sınırlandırmıştır: “Cogito ergo sum” (Düşünüyorum, öyleyse varım). Ne yazık ki ardından da hiçbir şey olmamışçasına bilgi birikimimizi yeniden aynı şekilde inşaa etmeye çalıştı. Onun ardından İngiliz empiristler – Locke, Berkeley ve Hume – benzer bir […]

Paul Strathern – 90 Dakikada Sartre

Jean Paul Sartre, (yaşamı süresince) tarihteki en popüler filozoftu. Çalışmaları, öğrenciler, entelektüeller, devrimciler ve hatta sıradan okuyucular tarafından, dünya çapında tanındı. Bu emsalsiz popülarite için iki neden vardı ve ikisi de bir filozof olarak, yetenekleri dolayısıyla yapmış olduklarından değildi. Birincisi; 2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’nın yıkıntıları ortasında, bırakılan dinsel boşluğu dolduran varoluşçuluğun (existansializm) bir sözcüsü […]

Paul Strathern – 90 Dakikada Konfüçyus

B atı’nın, Çin felsefesini hiçbir zam an gerçek anlam da kavram adığı ileri sürülmektedir. Birçok Doğulu düşünür, biraz daha ileri giderek, Batı aklının, küçük ayrıntılar zenginliğini asla kavrayam ayacağını, çünkü batılının tasarım gücünün yetersiz olduğu görüşünü ileri sürmekteler. Neredeyse, bütün batılı filozoflar kendi kavrayışlarının başka insanlar, başka kültürler tarafından özümlenmesi sözkonusu olduğunda da buna benzer […]

Paul Strathern – 90 Dakikada Kant

Bir çoğuna göre Kant, Platon’dan bu yana yaşamış en büyük filozoftur. Ne yazık ki Kant felsefe sahnesine oldukça uygunsuz bir zamanda çıktı. Önceki yüz yıl boyunca İngiliz empiristler – Locke, Berkeley ve Hume – insanların o zamana dek felsefe olarak adlandırdıkları şeyi sistematik olarak tahrip ettiler. Locke’un iddiasına göre bilginin tek bir kaynağı vardır: Deneyim. […]

Paul Strathern – 90 Dakikada Hegel

Hegel’in doğduğu yıl, 1770’de, kırk beş yaşında olan Kant, Königsberg Üniversitesi’nde ilk dersini vermektedir. Aynı yıl Hölderlin ve Wordsworth de dünyaya gelir. Şairane cezbenin, sağlam sistematiğin, nesnellik ve öznellik iftiralarının tohumları ortaya atılmaktadır. Bu arada Avrupa, Rönasans’tan bu yana en büyük devrimlerin eşiğine gelmiştir. Bu değişimler kendini politikada Fransız İhtilâli’yle, kültürde de romantizmle göstermekte olup […]

Paul Strathern – 90 Dakikada Descartes

On altıncı yüzyılın sonunda felsefe durmuştu. Onu tekrar başlatan Descartes olmuştur. Felsefe ilk olarak İ. Ö. altıncı yüzyılda Antik Yunan’da başladı. İki yüzyıl sonra, Sokrates, Platon, ve Aristotales ile de bir altın çağa girdi. Ardından, neredeyse iki bin yıl boyunca, hiçbir şey olmadı. Bununla beraber bu dönem boyunca birçok seçkin filozof ortaya çıktı. Üçüncü yüzyılda […]

Paul Strathern – 90 Dakikada Aristoteles

Kuzey Yunanistan’da, Halkidikya Yarım Adası’nın köylerinden biri olan Stagira’dan yükselen yamaçların tepesinde, pek de etkileyici olmayan bir Aristoteles heykeli bulunur. Filozofun ifadesiz yüzü çam ağaçlarıyla kaplı tepelerin üzerinden uzaklara, Ege denizinin mavi sularına bakar. Beyaz mermerden yapılmış heykel, güneşin kızgın ışınları altında parlar. Aristoteles’i omuzlarından açık bir elbiseyle tasvir eden heykelin sol elinde hafiften tahrip […]

Paul Ricoeur – Zaman ve Anlatı 3; Kurmaca Anlatıda Zamanın Biçimlenişi

Zaman ve Anlatı’nın 3. cildi* hiçbir özel giriş gerektirmiyor. Bu cilt, programını 1. cildin başında okuduğunuz aynı yapıtın üçüncü bölümünü oluşturuyor. Ayrıca, bu üçüncü bölüm işlediği Kurmaca Anlatıda Zamanın Biçimlenişi konusuyla ikinci bölümde ele alınan Tarihsel Anlatıda Zamanın Biçimlenişi konusuna bir karşılık oluşturuyor kesinlikle. Son ciltteki** Dördüncü Bölüm de, Anlatılan Zaman başlığı altında, fenomenoloji, tarih […]

Paul Ricoeur – Zaman ve Anlatı 1; Zaman Olay örgüsü Üçlü Mimesis

La Metaplıore vive (Canlı Eğretileme) ile Temps et recit (Zaman ve Anlatı) ikiz yapıtlardır: Art arda yayımlanmış bu iki yapıt birlikte tasarlanmıştır. Her ne kadar eğretileme [metafor] geleneksel olarak “değişmeceler” (ya da söz sanatları) kuramına, anlatı ise yazınsal “türler” kuramına bağlansa da, her ikisinin ürettiği anlam etkileri merkezde yer alan aynı anlamsal yenilik[buluş] olgusundan kaynaklanır. […]

Paul Ricoeur – Eleştiri ve İnanç; F. Azouvi ve M. de Launay İle Söyleşi

Paul Ricceur, siz her şeyden önce bir yazı adamısınız. Ama yine de bir dizi söyleşi yapmayı ilkece kabul ettiniz. Ne anlama geliyor sizce söyleşi yapmak? Öncelikle şunu söylemek isterim, çok korktuğum bir dil kullanma biçimidir bu, çünkü ben gerçekten bir yazı adamıyım, aynı zamanda da karalayıp düzeltmeler yapan biriyim. Dolayısıyla, genel olarak doğaçlama konuşmaktan uzak […]

Paul Imbert – Osmanlı İmparatorluğunda Yenileşme

Tuna, İstanbul Boğazı, Kızüdeniz, Basra Körfezi arasında ulaşım kolaybgı sağlayan yollar yapmak, her dönemde, Osmanlı Padişahları için büyük bir zorunluluk olmuştu. Büyük Fatih Sultan Mehmet, o düşlere giren mücevheri, iki kıta ile iki denizin birleşim noktasında, iki kehribarb ve iki zümrütlü bir yüzüğü andıran eşsiz kenti aldığmdan beri, yani Osmanh Türkleri Avrupa toprağına ayak bastıkları […]

Paul Huhnerfeld – Bir Filozof Bir Alman

Aristoteles üzerine bir dersinde Martin Heidegger, büyük Grek için şöyle demişti: “O, doğdu, çalıştı ve öldü.” Bu, mezar taşlarına yazılan türden bir cümle, yazıtsal bir cümledir. Ve pek çok yazıtsal cümle gibi, ilk bakışta oldukça mâkul, ikna edici bir cümledir. Ne var ki daha yakından bakıldığında, aynı cümle şaşılacak derecede yanlıştır. İ.Ö. 384’de Makedonya’nın Stagira […]

Paul Heyse – Andrea Delfin

Storm, Keller, Hebbel gibi tanınmış bir öykü ustası olan Paul Heyse, 15 Mart 1830’da Berlin’de doğdu. Ünlü sözlükçü ve filolog K. Heyse’nin oğludur. 17 yaşında üniversiteyi bitirip klasik filoloji ve Roma filolojisi doktoru oldu. Zengin, görgülü bir ailenin çocuğuydu. Çocukluğu, gençliği kibar, soylu çevrelerde geçti. 1854’te Geibel, onu “Alman şiir göğünde doğan bir yıldız” diye […]

Paul Foulquie – Varoluşçuluk

Varoluşçuluğu tanımlamak için, sözcüğün kendisinden işe başlayacağız. Bu yeni türetilmiş sözcük varoluş (existence) isminden ilkin varoluşsal (existentiel) ve varoluşla ilgili (existential) sıfatları türetilerek ve daha· sonra bunlara (culuk) soneki eklenerek ortaya .çıkanlmıştır. Bu sonek, genellikle, bir öncelli�n tanırup kabul edildi�ni gösterir; sözgelimi, (toplumculuk), kuramsal olarak, ‘toplum çıkarlannı bireyin çıkarlannın önüne geçirir; tersine bireycilik, J:.>ireyi, siyasal […]