Bir kitap yazmak futbol oynamaya çok benzer. Çoğunlukla bir kişi bütün övgüyü toplar, ama onun arkasında birçok iş yapıp aynı derecede takdir edilmeyen birçok insan vardır. Bu durumu değiştirmek için ilk olarak bu kitapla ilgili yorum yapmaya ve benimle konuşmaya zaman ayıran herkese teşekkür edelim. Bu insanlann birçoğunun adı bölümlerin içinde geçiyor, bu nedenle tekrarlamaya […]
Kategori: Genel
Coşkun Yılmaz – Düşten Fethe İstanbul
29 Mayıs 1453 … İstanbul’un kapılarını 21 yaşındaki Fatih Sultan Mehmed’in Osmanlılara açtığı, “Konstantiniyye”nin fethedildiği gün … Osmanlı ve dünya tarihinde yeni bir dönem … Tarihin en büyük imparatorluklarından birisinin Roma (Doğu Roma/Bizans) İmparatorluğu tarih sahnesinden çekilirken, Osmanlı devleti sözü geçen bir imparatorluk olarak dünya sahnesindeki yerini alıyordu … Bir çağ kapanıyor, yeni bir çağ […]
Cornelius Ryan – En Uzun Gün
Cornelia Funke – Hayalet Sovalye
Annem beni Salisbury’deki yatılı okula gönderdiğinde on bir yaşındaydım. Evet, itiraf etmek gerekirse, garda iki gözü iki çeşme ağlamıştı. Ama yine de beni o trenin içine oturttu. “Baban onun eski okuluna gittiğini bilseydi çok mutlu olurdu!” dedi zorla tebessüm etmeye çalışırken ve sakallı da omzuma öylesine bir neşeyle vurdu ki onu tren raylarına itebilirdim. Sakallı… […]
Corci Zeydan – Ebu Müslim Horasani
Emevi devleti, hâkimiyeti, dini hilâfet şeklinden çıkarıp padişahlık şekline dönüştürmek sûretiyle dört halifenin yolundan ayrıldığı gibi, ırkçılığı esas alarak da Abbasilerden ayrı bir yol tuttu. Emevi devleti dehâ ve zekâ sahibi bir takım kimselerin himmetiyle kurulmuştu. Fakat valiler halka eşit muamele etme ve güzel davranma konusunda kusur ettiler. Mahkûm kavimler, söz sahibi olan millete oranla […]
Constantin Tacou – Mircea Eliade’nin Eserlerine Toplu Bakış – Din ve Fenomenoloji
Connie Willis – Kiyamet Kitabi
Bay Dunworthy laboratuvarın kapısını açınca gözlüğü buğulanıverdi. Gözlüğünü çekip çıkarırken, gözlerini kısarak Mary’ye baktı. “Çok mu geciktim?” “Kapıyı kapa,” dedi Mary. “Şu feci Noel şarkılarından sesini duyamıyorum.” Dunworthy kapıyı kapadı ama bu, avludan gelen O Come, All Ye Faithful şarkısını tamamen dışarıda bırakmaya yetmedi. Bir daha sordu. “Çok mu geciktim?” Mary başını iki yana salladı. […]
Colleen Hoover – Ya Hiç Gelmeseydin
Bugün ders kaydımı yaptırdım. İstediğim günleri ayarlayamadım ama sadece iki sömestrim kaldı ve programım konusunda seçici olmak gittikçe zorlaşıyor. Gelecek sömestrden sonra öğretmenlik için yerel okullara başvurmayı düşünüyorum. Gelecek yıl bu zamanlarda yeniden öğretmenlik yapıyor olmayı ümit ediyorum. Ama şimdilik… Öğrenci kredisiyle geçineceğim. Neyse ki büyükannemle büyükbabam üst lisans derecemi yaparken bana çok destek oldu. […]
Colin Forbes – Maymun Yili
Ocak ayının ilk günlerinde, Orta Doğu’da iki önemli cinayet işlendi. Suudi Arabistan’ın otuz yaşındaki yeni kralı, çok sayıdaki karılarından biriyle sevişirken sırtından şişlenerek öldürüldü. Sadık bir kuzeni iktidarı derhal ele alarak, Arap birlikleri Kudüs sokaklarında devriye gezinceye dek rahata ermeyeceğini bildiren bir demeç verdi. Bu acıklı olayın önemli kişilerinden biri de onu planlamış olan adamdı. […]
Colas Gutman – Rose
Cogito – Bizans
Bizans sayısı üzerine çalışmaya başladığımız ilk günlerden birinde, birkaç editör birlikte Heybeliada’daki Aya Triada Manastın’na gittik. 9. yüzyılda kurulan manastınn bünyesindeki Ruhban Okulu 1971 ‘de kapatıldığından beri boş olan binada, sınıfiar ve odalar, her an içine yeni öğrenciler gelecekmiş gibi hazır, tertemiz bekliyor. İçeride yaşayan dört rahip, okulun, kütüphanenin, bahçenin ve küçük kilisenin bakımıyla ilgileniyorlar. […]
Clive Staples Lewis – Narnia Günlükleri – #7 Son Savaş
Narnia’nın son günlerinde, batıda, Lamba Çorakları’nın çok ötesinde, Büyük Çağlayan’ın yakınlarında bir maymun yaşıyordu. O kadar yaşlıydı ki, kimse oralara ne zaman geldiğini hatırlamıyordu; hayal edebileceğiniz en kurnaz, en çirkin ve derisi en buruş buruş maymundu. Büyük bir ağacın çatalında, üstü yapraklarla örtülü ahşap bir evi vardı ve adı Külyutmaz’dı. Ormanın bu kesimlerinde, pek az […]
Clive Staples Lewis – Narnia Günlükleri – #6 Gümüş Sandalye
Kasvetli bir sonbahar günüydü ve Jill Pole spor salonunun arkasında ağlıyordu. Ağlıyordu, çünkü ona kabadayılık taslıyorlardı. Size bir okul hikâyesi anlatmaya niyetli değilim; Jill’in okulu pek de hoş bir konu değil zaten. Bu yüzden bundan mümkün olduğunca az bahsedeceğim. Burası “karma eğitim” yapılan, yani hem kız hem de erkek çocukların gidebildiği bir okuldu; okul karmaydı, […]
Clive Staples Lewis – Narnia Günlükleri – #5 Şafak Yıldızının Yolculuğu
Eustace Clarence Scrubb adında bir çocuk vardı ve bu ismi hak etmediği de söylenemezdi hani. Annesiyle babası onu Eustace Clarence, öğretmenleriyse Scrubb diye çağırırdı. Arkadaşlarının onu nasıl çağırdıklarını söyleyemem, çünkü hiç arkadaşı yoktu. Ebeveynlerine “Anne” ve “Baba” demezdi, onları isimleriyle, yani Alberta ve Harold diye çağırırdı. Çok çağdaş, ilerici insanlardı. Et yemez, sigara ve alkol […]
Clive Staples Lewis – Narnia Günlükleri – #4 Prens Caspian
Bir zamanlar adları Peter, Susan, Edmund ve Lucy olan dört çocuk vardı. Aslan, Cadı ve Dolap adlı bir başka kitapta onların başından nasıl olağanüstü bir macera geçtiği anlatılıyordu. Büyülü bir dolabın kapısını açmışlar ve kendilerini, bizimkinden tamamen farklı bir dünyada bulmuşlardı. Bu farklı dünyada, Narnia denilen bir ülkenin kral ve kraliçeleri olmuşlardı. Sanki yıllarca hüküm […]
Clive Staples Lewis – Buyucunun Yegeni
Bu, uzun zaman önce, dedenizin çocukluğunda olmuş bir şeyin hikâyesidir. Çok önemli bir hikâyedir, çünkü kendi dünyamızla Narnia ülkesi arasındaki gidiş gelişlerin nasıl başladığını anlatır. O günlerde, Sherlock Holmes hâlâ Baker Street’te yaşıyordu ve Bastables hâlâ Lewisham yolunda define arıyordu. O günlerde eğer çocuksanız, her gün o sert ve kolalı yakayı takmak zorundaydınız ve okullar […]